1973 ROE/Wade Kararı İle Sınırlı ve Kırılgan Bir Hak

Kürtaj hakkı, 1960’lar ve 1970’lerde dünya kapitalizmin kalelerini sarsan Vietnam savaşına karşı oluşan savaş karşıtı hareket, işçi kadınların kurtuluşu, siyahların eşitlik mücadelesi, öğrenci gençliğin bir kısmı ve askere alınanların kitlesel seferberliğinin ürünü olarak kazanılmıştır. 1973’te Yüksek Mahkeme kürtaj hakkını tanımak zorunda kaldı, çünkü dönemin feminist, demokratik ve politik hareketlerinin giderek artan ve radikaleşen taleplerine asgari bir yanıt vermek zorundaydı. Gerçekten de, ROE/Wade kararı, “Anayasanın 14. değişikliğinde yer alan özel hayata saygı hakkının, bir kadının hamileliğini sonlandırıp sonlandırmama kararına uygulanabilecek kadar geniş olduğunu” öngörmekteydi. Yüksek Mahkeme, Casey kararıyla, örneğin hamileliğin çok ileri düzeyde olduğunu düşündüğünde, her devletin kürtaj hakkına kısıtlamalar getirme hakkını daha 1992 gibi erken bir tarihte tanıyacaktı. Böylece, ABD’nin her yerinde uygulanabilecek homojen, özgür kürtaj gerçek bir hak olmaktan çok, kısıtlama özgürlüğü her eyalete bırakıldığı için değişken geometrili bir haktı.

Zemin, her eyaletin bu hakkı mümkün olan her şekilde kısıtlamak için savaşan gerici örgütlerin galaksisine açıktı. Giderek daha kısıtlayıcı yasalar çıkararak, her bir eyaletten Temyiz mahkemesi önünde sonsuz yasal mücadeleler vermek anlamına gelse bile, Yargıtay’a nihai bir itiraz olacaktır. Bu durum yeterli bulunmadığında, kürtaj yapan doktorlar tehdit edildi, zaman zaman saldırıya uğradı ve bağnaz aileler tarafından taciz edildi. Böylece Mississippi’de kürtaj yapan 14 klinikten 2016 yılında sadece bir klinik kaldı. Diğer 6 eyalettede durum bundan farksızdır. Her eyalet için bağlayıcı olan ve kürtaj hakkı lehine kesin kurallar koyan bir federal yasa, bu hakkın güvence altına alınmasını açıkça mümkün kılacaktı. Obama’nın 2008’de Demokrat Partinin ilk dönem adaylığıyla kampanya yürütürken vaat ettiği şey buydu, ” başkan olduğumda ilk yapacağım şey bu “dedi. Ancak bununla ilgili somut bir şey yapmaktan geri durdu. 2009’da “Şu anda benim önceliğim değil” açıklamasında bulundu. Bununla birlikte 2010 yılının başına kadar, Obama, Temsilciler Meclis’ndeki çoğunluğa ek olarak, bir “süper çoğunluktan” yararlandı. Senatoda, yani oyların %60’ından fazlası, Cumhuriyetçi Parti’nin herhangi bir engeleme girişimini geçersiz kılmak için gerekli bir koşuldu. Bu nedenle, inanç beyanları ulusal birliği koruma konusundaki sürekli endişelenmeye uzun süre direnemeyen Demokratik başkana saf ve basit bir ihanettir.
Cumhuriyetçi Parti kürtaj hakkına karşı mücadele yürütüyorsa, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat taraflarda etkili olan birçok Amerikan klisesi, kürtaj hakkına karşı kampanyaya öncülük etmektedir. Bu onlar için daha kolaydır. Çünkü gerçek ya da görüntülü dindarlık ıdeolojik olarak Amerikan burjuvazisinin omurgasını oluşturur. Her başkanlık töreninde İncil üzerine yapılan yemin veya 1956’dan beri Birleşik Devletlerin resmi sloganının gösterdiği gibi, ” Tanrıya güveniyoruz ” ( Tanrıya inanıyoruz) tüm madeni paralarda ve bankonotlarda bulunur.
Bununla birlikte, eğer papazlar ve rahipler, yasakları, doktrinleri ve ortaçağ ahlakî ilkeleriyle, kadınların, LGBTİQ+ların haklarıyla savaşmak için gerici burjuvazinin bayraktarlarıysa, bu Amerika Birleşik Devletlerine özgü bir durum değildir. Aynı fenomeni Polonya’da kürtaj hakkına karşı, Fransa’da LGBTİQ+ların haklarına karşı veya İran’da, Afganistan’da kadın ve LGBTİQ+lara karşıda görmekteyiz. Kürtaja ve eşcinsel evliliğine düşman olan onlarca Amerikan örgütü ideolojik ve finansal olarak dünyanın her yerinde benzer hareketleri desteklemektedir.

24 Haziran: Yüksek Mahkeme, ROE/Wade Kararını Redetti

Silahlı kitlelerin seferberliğine dayalı olarak Birleşik Devletleri kuran “kurucu babalar” ( çoğunlukla büyük toprak sahipleri ve köle tacirleri) demokratik bir cumhuriyet kurdular: yazılı anayasa, seçilmiş parlemento, çok partili sistem…
Kadınlar, mülk sahibi olmayanlar( işçiler, rütbesi düşük olanlar) oy hakkı dışında bırakarak siyahların köleliğini kabul etmişlerdir. Anayasayı, kitlelerin federal hükümet üzerindeki etkisini sınırlayacak şekilde dizayn ettiler.
Özellikle, küçük kırsal eyaletler, Senato’nun oluşumu ve dolaylı cumhurbaşkanının seçimi üzerine orantısız bir etki elde etti. Böylece Trump, 2000’de Gore’a karşı Bush gibi, 2016’da Clinton’dan daha az oyla seçildi. Yüksek Mahkeme, parlemento aleyhinde fahiş bir yasama yetkisini derhal elde etti. Tepkinin koordineli saldırıları tarafından zaten büyük ölçüde baltalamış olan kürtaj hakkı, Yüksek Mahkeme’nin 24 Haziran’da Roe/Wade kararının reddedilmesiyle yeni bir dramatik gerileme yaşadı.
Böylece, Roe/Wade kararının reddedilmesi, 1973’ten önceki duruma döner ve her bir devlete, eğer isterse kürtajı tamamen yasaklama kararı verir. Bundan böyle, yasa koyucunun yasanın devletin meşru çıkarlarına hizmet ettiğine inanması için “iyi bir neden” olduğu sürece, kürtaj yasaklarının her eyalette yasal olduğu varsayılacaktır. Guttmacher Enstitüsü 26 Eyalette kısa vadede kürtajın yasaklanmasını talep etmektedir. Sağcı gerici odaklar burada durmaya niyetli değiller. Zaten bazıları, 10 haftaya kadar risksiz kullanılabilen kürtaj hapının kullanımını yasaklamak için adımlar atmaktadır. Örneğin Lousiana’da, bu hapların posta yoluyla gönderilmesine ilişkin yeni bir yasaklama getirmiştir, bu yasağın yaptırımı bir ila beş yıl hapis ve 50.000 dolar para cezası olarak düzenlenmiştir.
Sonuçlar açıkça tüm kadınlar için korkunçtur, ancak proleterler, yoksul azınlıklar için daha da korkunçtur. Çünkü ya sağlıkları için tüm riskleri içeren gizli kürtaja başvurmaya ya da başka bir ülkeye taşınmak için finansman bulmaya zorlanacaklardır. Şunuda eklemek gerekir ki, ROE/Wade kararından kaynaklanan asgari kürtaj hakkını reddetmek için kullanılan yasal biçimcilik, LGBTIQ+ların haklarını lav etmek içinde kullanılacaktır. Bu saldırının yalnızca kadınlarla sınırlı kalmayacağı açıktır.

Genel Seferberlik mı Yoksa Oylama mı?

2 Mayıs’ta, Washington’daki Yüksek Mahkeme binasının önünde ilk gösteri düzenlendi. 14 Mayıs ‘ta yüksek Mahkeme’nin manevrasını protesto etmek için daha fazla gösterici toplandı. 25 Haziran’da ülke genelinde protestoların ikinci günü gerçekleşti. Ancak bir çok konuşmacı, bu mücadelenin sandıkta devam etirilmesi çağrısında bulunarak, göstericileri kürtaj hakkını savunduğu iddia eden, ancak gerçekte kürtaj hakkını savunmak adına Cumhuriyetçi muhalefetin önünde duran bir burjuva partisi olan Demokrat partiye karşı öfkelendirdi. Çözümü seçimlerde oy kulanmaya ve kutsal parlementerizme havale ederek kitle seferberliklerinin gelişmesini sabote ettiler.
Kadınların özgür ve ücretsiz kürtaj hakkı, başka ülkelerde de olduğu gibi Birleşik Devletlerde’de seçim sonuçlarına bağlı değildir. Başata kadınların, işçilerin, ezilenlerin kitlesel seferberliğine bağlıdır. Kadınlar, işçiler ve tüm ezilen kesimler bu hakkı kamu otoritelerinden gasp etmesi ve burjuva devlete meydan okuması gerekmektedir. AFL-CIO ve CTW konfederasyonları, işçi sendikaları burjuvazinin partilerini finanse etmeyi bırakıp kadınların hakları için etkin mücadeleye girmelidir. DSA, Demokrat Parti’den kopmalı ve kendilerini sınıf mücadelesi yoluna, işçilerin birleşik cephesine adamalıdır. Bunun önündeki en büyük engel sendika ve parti bürokratlarıdır. İşçi teşkilatlarından bürokratlar temizlenmelidir, buda ancak işçilerin taban örgütlenmeleriyle mümkündür.

*) Cinsiyetçi yargıçların görevine son!
*) Ülke genelinde genel seferberlik için, Kadın teşkilatları, işçi teşkilatları, ezilen azınlıkların birleşik cephesi!
*) Özgür ve ücretsiz kürtaj hakkı!
*) Ücretsiz doğum kontrolü!
*) LGBTİQ+lara özgürlük ve anayasal eşitlik!
*) Bilimsel cinsel eğitim!
*) Cinsiyetçi homofobik eğitime hayır!
*) Dini kurumların eğitimden ve tüm devlet kurumlarından ayrılsın !
*) İşçi emekçi hükümeti!