HDP’nin bir önceki dönemki Eşbaşkanları Selahatin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a tahliye kararı verilip, tahliye edilmesi beklenirken Erdoğan tekara gerekeni yaparak, kendi hukuk kurallarına askıya alarak yeniden bir dosya açılıp yeni bir tutuklama kararı verdirdi. HDP’nin bir önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahatttin Demirtaş’ın tahliye edilmesi beklenirken yeni bir gelişme yaşandı. Mahkeme, Demirtaş’ın cezaevinde kaldığı yaklaşık 25 aylık sürenin 4 yıl 8 aylık hapis cezasından düşülmesi kararını aldı ancak Ankara savcılığı aynı davadan yeni bir soruşturma başlatarak Yüksekdağ ve Demirtaş’ın tutuklanmalarını talep etti. Sulh Ceza Hakimliği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebini görüşmeye başladı. Hakimlik, 3 avukatın savunma yapmasına karar verirken Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da duruşmada SEGBİS ile savunma yaptı. Savunmaların ardından mahkeme Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutukluluğuna devam kararı verdi. Daha öncede Demirtaş için AİHM tahliye kararı vermişti, fakat Erdoğan gerekeni yaparız diyerek, jet hızıyla mahkemeler cezası keserek Demirtaş hükümlü konumuna düşürülmüş böylece tahliyenin önü kapanmıştı. Demirtaş’ın hapiste kaldığı süre aldığı cezadan mahsup edildiğinde tahliye hakkını kazanıyordu. Yasal olarak tahliye olmasının önünde hiçbir engel yokken, iktidarın siyasi kalkanına dönmüş olan yargı Demirtaş’ı içeride tutmanın kılıfını dizayn etmişti bile. Erdoğan bu karardan sonra verdiği demeçte talimatın kendisinden geldiğini açıkça doğrulayan cinstendi. Erdoğan’ın yaptığı açıklma şöyleydi:” Sokağa insanları çağırıp ondan sonra Diyarbakır’da 53 evladımızı öldürenleri bu millet unutmuyor ve unutmayacaktır da. Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bunları bırakamayız. Eğer biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar” Erdoğan kürt halkına yönelttiği sömürgeci savaş, baskı ve siyasi soykırım dalgasından geri adım atmak istemiyor. Kürt halkının seçilmiş mebus ve parti yöneticileri, üyelerini, sempatizanlarını hapisten çıkartmak istemiyor. Belediyelerine kayyum atıyarak kürt halkının tüm kazanılmış demokratik haklarını rafa kaldırarak, Kürt siyasi hareketini şeytanlaştırmaya, toplumsal tecrit uygulamaya çalışmaktadır. Erdoğan sürekli olarak 6-8 Ekim serhildanını bu düzeyde şeytanlaştırmasının tek nedeni Kürdistan’da yeni serhildanların doğmasından korkusudur. 2014 yılında “Kobani düştü düşecek” deyip İŞİD’e ve cihatçı çetelere açık destek vermiştir. 6-8 Ekim serhildanıyla Kobani direnişi tüm dünyanın gündemine girmesine yol açmıştır. Erdoğan’da Kobani kolidorunu açmak zorunda kalmıştı. Kobani direnişinin zaferi İŞİD ve cihatçı örgütlerin Suriye’deki ilerleyişini durdurarak, güç kaybetmesine yol açmıştır. Suriye’deki tüm stratejisini cihatçılarla yaptığı itifak üzerinden kuran Erdoğan cihatçıların yenilgisiyle “Şam’da Emevi Caminde cuma namazı kılma” hedefide yıkılmıştır. Bu yıkılışın ilk düğümü Kobani direnişinin zaferi başlatmıştır. Erdoğan 6-8 Ekim serhildanında Kobani direnişiyle dayanışma içinde olan tüm eylemcilere sert müdahalelerde bulunmuş, polis kurşunlarıyla eylemciler sokak ortasında katledilmiş, bu direnişe destek veren birçok insan tutuklanmıştır. Erdoğan 6-8 Ekim serhildanını itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Demirtaş ve HDP’yi bunun üzerinden cezalandırmaya çalışmaktadır. 6-8 Ekim serhildanı ve Kürt direnişleri itibarsızlaştırılmaya çalışılmakata, içeride kayyumlarla ve HDP’ye ve toplumsal muhalefete yönelik baskılarla etkisiz hâle getirilmeye çalışılmakta, dışarıda ise Rojova’nın işgali hedeflenmektedir. Demirtaş ve tüm siyasal esirlerin savunusu malesef ki hukuk temelli yapılmaktadır. Tutuklamların hukuka aykırı olduğu üzerinden savunma getirilmektedir. Bunun sonucu olarakta 6-8 Ekim serhildanını krimanelize etmeye çalışan Erdoğan’a karşı, bu olaylarla bizim ilgimiz yok temelli bir savunma gelişmektedir. 6-8 Ekim serhildanının krimanile edilmesine, itibarsızlaştırılmasına ortak olunmaktadır. Unutulmaması gereken gerçek şudur ki; hukuk burjuva devlet aygıtının baskı aygıtlarından birisidir. Hukuk fetişizmi yalnızca burjuva devlete meşruiyet kazandırmak için vardır. Burjuvazi her ne kadar kendi hukuk kurallarının fetişizmini yapsada, zaman zaman kendi hukuk kurallarına uymaz. Bu küresel ölçekte hayat bulan bir gerçekliktir. Bugün Erdoğan’ın mahkemeleri ve yargıyı kendi iktidarına karşı kalkan olarak kullandığı ve yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kalmadığı iddası öne sürülmektedir. Bu idda doğrudur, fakat yeni bir uygulama değildir. Hukukun ana işlevi budur, devlet düzenini korumak, düzeni tehtit edecek unsurları bertaraf etmek. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı koca bir yalandan ibarettir. Yargı her zaman egemen sınıfların tarafında şekillenen baskı ve cebir yolunu kullanan bir devlet aygıtıdır. 15 Temmuz öncesi yargı yine Erdoğan ve kualisyon ortağı Gülen cemaatinin elindeydi, ondan önce Kemalist orducu statükocu kanatın elinde düğümlendiği DGM’ler vardı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Kemalist rejime kalkan olan İstiklal Mahkemeleri vardı. Sözün kısası yargı her zaman iktidarın ve egemen sınıfların kalkanıdır. Demokratik hak ve hürriyetler yargıyla, yasayla güvence altına alınamaz, sınıf mücadelesi ile güvence altında tutulabilir. Bugün yargı yoluyla Demirtaş ve tüm siyasi tutsaklara özgürlük gelmez, onların siyasal rehineliğini kurtaracak olan toplumsal muhalefetin yürüttüğü mücadelenin kendisidir.
Selehattin Demirtaş’a Tutuklama Kararı
50 Mg'lık Viagra
sağlık bakanlığı onaylı viagra satış sitesi
cialis 20 mg eczane satış fiyatı
Eczanede Satılan Cinsel Gücü Artıran İlaçlar
En İyi Cinsel Performans Arttırıcı İlaç
eczanede satılan cinsel güç arttıran ilaçlar
viagra fiyatı
cialis eczane fiyatı
Viagra Eczane Satış Fiyat
En İyi Cinsel Performans Arttırıcı İlaç Hangisi
cinsel gücü artıran ilaçlar
4 lü viagra kaç para