Devletin Marksist tanımı:
Engels devleti, toplumun bağrından doğan ama kendisini onun üzerine koyan ve ona giderek daha fazla yabancılaşan güç olarak tanımlar.
Engels der ki :
“Devlet topluma dışardan dayatılmış bir güç değildir. Hegel’in ileri sürdüğü gibi, ‘ahlâk düşününün gerçekliği’, ‘aklın imgesi ve gerçekliği’ de değildir. Devlet, daha çok, toplumun,gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir ürünüdür; bu toplumun, önlemekte yetersiz olduğu uzlaşmaz karşıtlıklar biçiminde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çelişki içine girdiğinin itirafıdır. Ama, karşıtlıkların,yani karşıt ekonomik çıkarlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, kısır bir savaşım içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üstünde yer alan çatışmayı hafifletmesi, ‘düzen’ sınırları içinde tutması gereken bir erklik gereksinimi kendini kabul ettirir; işte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve ona gitgide yabancılaşan bu erklik, devlettir.”
Burada Engels’in demek istediği açıktır. Evet, devleti halk kurmuştur. Fakat devlet, giderek halka yabancılaşmış ve kendini halkın üzerine koymuştur. Fransız devriminde tanık olduğumuz da budur. Feodal devlet ortadan kaldırılmış ve burjuvazinin öncülüğündeki halk yerine burjuva devleti koymuştur. Sınıf mücadelesi keskinleştikçe ilk doğduğu sıradaki bütün demokratik özelliklerini kaybetip “imparatorsuz bir imparatorluğa” dönüşmüştür. Halkın hizmetçileri, halkın efendileri konumuna gelmiştir. Devlet toplumun içinde doğup onun üstüne çıkmıştır.
Devlet sopasıyla kurşunuyla işçi sınıfını dizginlemek ve kıymetlisi sermayeye zarar verecek bu tür olaylara dur demek ister. İşçi sınıfı ayaklanır ve polis ile ordu, özetle devlet bastırır. Lenin’in deyimiyle “Devlet, sınıf karşıtlıklarının giderilmesinin nesnel olarak mümkün olmadığı yerde, anda ve ölçüde ortaya çıkar. Tersinden söylersek devletin varlığı sınıf karşıtlıklarının giderilemez olduğunu kanıtlar.” İşçi sınıfının ezilmesini yasallaştıran, bu sömürü düzenini koruyup normalleştiren, patronun sırtını sıvazlayıp yerdeki işçiye tekme atan baskı aracıdır devlet. Örnek verilmesi gerekirse devlet, kavgadaki iki insanı barıştırmaz. Kavgadaki ezilen tarafı tutar ve diğerinin ona vurmasına izin verir. “Marx’a göre devlet bir sınıfın egemenlik organıdır, bir sınıfın bir başkasını ezmesini sağlayan organdır; sınıflar arasındaki çatışmayı yumuşatarak bu baskıyı yasallaştıran ve ona süreklilik kazandıran düzenin kurulmasıdır.” Sömürüyü, sefaleti, kıtlığı, açlığı, savaşları, eşitsizliği ve milyarderleri yaratan kapitalizm ise kapitalizmin devamlılığını sağlayan kurum da devletdir. Devlet ve Kapitalizm yaşayan bir canavardır.
Savaşlar Ve Devlet
Devlet bir sınıfın diğer sınıfa egemen olmasını sağlarken başka sorunlar da yaratır. Savaşlar mesela… Hangi akli dengesi yerinde insan savaş, silah, kan ve ölüm ister? Hastalıklı olmayan insanın bunu isteyeceğini sanmıyorum. Peki insanlar bunu istemiyorsa bu savaşları kimler, hangi kurumlar ve hangi sınıf ortaya çıkarıyor? Cevabı basittir o kirli savaşlar ile ekonomisini güçlendiren, silah satan, sömürü yapıp ham madde sağlayan, Burjuvazi ve onun devleti ortaya çıkarıyor. Tarihteki bütün güçlü devletler savaşlar ile güçlü bir devlet olmuşturlar. Amerika dünya savaşlarında silah satarak ve işgaller gerçekleştirerek güçlü bir devlet olmuştur. Emperyalizmiyle Afrika’yı sömürmüştür. Amerika savaşlar ilan etmeye, iç savaşlar çıkarmaya ve bunlardan gelir elde etmeye devam ediyor çünkü burjuvazi bunu istiyor. Savaşta kullanılan silahları üreten burjuvazi, devletin bu silahları işçinin ödediği vergiyle satın alması ile inanılmaz bir kazanç elde eder. Silah ihracının da artmasıyla ekonomi inanılmaz bir şekilde canlanır. Ölenler, geride kalanlar ve bu ekonomik “canlanmanın” getirdiği yükü çekenler ise işçi sınıfıdır. Savaşları çıkarırken kimse halka sormaz. Devletin başındaki kodamanlar belli ekonomik ve politik nedenlerden, özetle para ve güç hırsından savaşlar ilan eder. Bize biçtikleri rol de bu savaşların bir aracı olup ölmektir.
1. Dünya savaşının nedenlerine bakalım ki meseleyi biraz daha somutlaştıralım.
1. Dünya Savaşının Nedenleri:
– Ham madde ve sömürge arayışı
– Almanya ile İngiltere arasında yaşanan ekonomik rekabet
– Silahlanmanın hızla yayılması
– Fransız ihtilalinin neden olduğu “milletçilik” akımının etkisi
– Fransızların “Alsos-Loren” bölgesini Almanlardan geri istemesi
– Devletler arasında meydana gelen bloklaşma
– Rusya ile Avusturya’nın Balkanlar üzerinde çıkar çatışmasına girmesi
– Siyasi birliği geç tamamlayan Almanya ile İtalya’da siyasi dengelerin değişmesi, birinci dünya savaşının nedenleridir.
İşte dediğim yere geldik. Burjuvazinin daha fazla kazanması için yapılan bu savaşta neredeyse on milyon insan öldü. Bu insanların %95’i asker %5’i sivildi. Bu insanların neredeyse tamamı işçi sınıfındandı. Üst sınıf bu savaştan etkilenmedi ve dilediğini de aldı. 1. Dünya Savaşında, emperyalist devletler dünyayı savaş ile paylaşıp göz göre göre sömürmek istediler.
Kapitalist Devlet (Burjuvazinin Devleti):
Burjuva devlet, üretici sınıfının devleti değil burjuva sınıfın devletidir. Burjuva devleti, işçi kitleleri sadece çalışan bir makine, bir araç olarak görür. Bunu dememin nedenleri ise az önce yazdıklarımdır. Devlet, bu düzeni, bu sömürü düzenini, dizayn edip koruyan aygıtın adıdır.
Devlet, sınıf karşıtlıklarını dizginleme gereksiniminden doğduğundan, ama aynı zamanda söz konusu sınıfların çatışmasının ortasında doğduğundan, bir kural olarak, en güçlü, iktisadi açıdan egemen olan sınıfın devletidir ve bu sınıf devlet aracılığıyla, siyasi açıdan da egemen sınıf haline gelir ve böylece ezilen sınıfı baskı altında tutmanın ve sömürmenin yeni araçlarını elde eder.
En nihayetinde bütün burjuva devletler kitlelerin sömürülmesinin bir aracıdır. Kısaca proleterlerin kendisini koruyan kollayan bir devleti yoktur.
Sosyalist Devlet (Proleteryanın Devleti):
Proleter devlet, proleter sınıfın egemen olduğu, sosyalist devlettir. Bu yeni siyasi biçimde ezen sınıf proleterya, ezilen sınıf ise burjuvazidir. Sosyalist devlet burjuvazinin kökünü kazıyıp, özel mülkiyet ve sömürüye son verir. Burjuvazi ile birlikte sefalet ve evsizlik de son bulur. Halk kendisini yönetir ve devlet proleteryanın silahlı kontrolü ile hizaya sokulur.
Yani özetlersek burjuva devlet, proleterlerin devleti değildir. Bu devlet sizin devletiniz değildir. Bu devlet sizi ezen, sizi önemsemeyen, sizi hor gören, sizi insan olarak görmeyen bir devlettir. Sizin devletinizin adı sosyalist devlettir. Sizin devletiniz proleteryanın egemen olduğu devlettir.