Bugün 13:30’da Süreyya Operası’nda bir araya gelen Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) üyeleri “Ne Nato Ne Moskova Putin’in Ukrayna Savaşına Hayır!” diyerek bir araya geldi. Basın açıklaması yapan DSİP’liler sloganlar eşliğinde dağıldı.

Basın Açıklaması;
Değerli basın emekçileri, değerli arkadaşlar
Yine kanlı bir döneme yuvarlandık. Bu dönemin mimarı, Rusya devlet başkanı, Putin’dir.
Putin, Soğuk Savaş’ın yenilen egemen sınıfının temsilcisi olarak, yeniden küresel bir oyun kurucu olduğunu kanıtlamak istiyor. Güç gösterisi yapmak için bulduğu zayıf halka Ukrayna oldu.
Üç gün önce Ukrayna hava saldırılarıyla vuruldu ve karadan işgal girişimi başladı. Rusya kuvvetleri operasyonlarında gelişigüzel saldırılar gerçekleştirmekte, uluslararası insancıl hukuku ve uluslararası insan hakları hukukunu ihlal etmektedir.
Putin savaş ve işgal politikalarıyla önce Avrupa’yı, ardından tüm bölgeyi ve dünyayı çok daha tehlikeli bir yer haline getirdi.
Özellikle Türkiye’de, Putin’in savaşından, Putin’den başka herkesi sorumlu tutan bir eğilim baş gösterdi. Bir Putin savunuculuğu ile karşı karşıyayız.
Putin’in Ukrayna’daki Neonazilerin ortak olduğu koalisyon rejimine karşı olduğunu ve bazı faşist saldırılardan sorumlu olan paramiliter çeteleri çökertmek istediğini iddia ediyorlar.
Bu iddialar, Irak’a saldırmadan önce Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahı olduğunu savunan Bush’un iddialarından hiçbir farkı yok.
Bir ülkenin iç siyasal rejiminde aşırı sağcı ve faşist kurumların ağırlık kazanması, başka bir emperyalist gücün bu ülkeyi işgal etmesi için bir gerekçe olamaz.
Üstelik Rusya bir demokrasi cennetiymiş ve Putin de bu sınırsız demokratik ülkenin aşırı hoş görülü, esnek, sınırsız demokrasiyi savunan lideriymiş gibi davrananlar, bunu, Rusya’da gösteri hakkı yasaklanan öğrencilere, grev hakkı askıya alınan işçilere, varlıkları reddedilen LGBTİ+’lara, kadınlara, Çeçenlere sorabilirler.
Putin istemediği grupların seçimlere katılmasını engelleyen yasayı onaylayan bir diktatördür. 2012 yılında LGBTİ+’ların faaliyetlerinin onlarca yıl yasaklanması gerektiğini savunmuştur.
Kendisi bir diktatör olan Putin, başka ülkelerin iç işleyişinde antidemokratik öğeleri bahane ederek işgalcilik yapamaz.
Putin’in ellerinde, hem suikastlara uğrayan siyasi muhaliflerin kanı, hem de Suriye’de ve Çeçenistan’da öldürülen on binlerce insanın kanı vardır.
Birinci ve ikinci Çeçenistan savaşlarında 42 bini çocuk 250 bin sivil öldürüldü. Özellikle Rusya’nın İkinci Çeçenistan savaşını başlatmasında, o zamanlar devlet başkanı olan Putin’in özel bir rolü vardır. İstihbarat güçlerini harekete geçirerek yarattığı kargaşa ortamı Çeçen sivillerin katledilmesi için kullanılmıştır. Suriye’de ise Rusya ve desteklediği rejim yüzbinlerce insanı öldürmüş, milyonlarca insanı yerinden etmiştir.
Elleri kanlı bir siyasinin başkalarını elleri kanlı diye mahkûm etmesini inandırıcı bulanlara hatırlatmak isteriz ki, Putin savaş ilanı olan konuşmasında ulusların kendi kaderlerini belirlemesine, halkların demokratik tercihlerine karşı apaçık bir Rus milliyetçiliğini, Rusya’da sosyalistlerin büyük Rus şovenizmi dedikleri fikirleri savunmuştur.
Putin’in ne yapmak istediğini biliyoruz: Ukrayna siyasal rejimini ve Ukrayna’nın askeri varlığını imha ederek, hem tüm bölge ülkelerine, hem tüm Avrupa ülkelerine, ama esas olarak ABD’ye güç gösterisinde bulunuyor.
Tıpkı, 2000’li yılların başında Afganistan ve Irak işgallerini dünyanın jandarması olduğunu kanıtlamak ve askeri güçlerini Asya’ya doğru kaydırmak için şiddet dolu bir güç gösterisi olarak planlayan ABD gibi, Putin de ABD ve NATO’yla hesaplaşmasını Ukrayna üzerinden görüyor.
Putin’in savaşında yıkıma uğratılmak istenen Ukrayna halkının yanında olduğumuzu buradan duyurmak istiyoruz.
Rusya devlet başkanı, bir savaşı sürdürmenin geçerli yolu olan tüm ahlaksızlıkları adım adım hayata geçiriyor. En son, Ukrayna ordusuna darbe yapmaları çağrısında bulunan Putin, askerlerle daha kolay anlaşacağını açıkladı.
Sadece bu darbe çağrısı bile, nasıl bir siyasal figürle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Putin’in ve Putin’i mazur göstermeye çalışanların asli bahanesi, elbette NATO. ABD’nin tüm batının koruyucusu olduğunu gösterdiği askeri şemsiye örgütü NATO, 12 ülkeyle kuruldu ama son 20 yılda bir kısmı doğrudan Rusya ile sınır olan 30 ülkeye genişledi. NATO Pinochet yönetimindeki Şili’den, 70’lerde askeri yönetim altındaki Brezilya ve Arjantin’e, 1967-74 askeri cunta yönetimindeki Yunanistan’dan, Güney Afrika’daki ırk ayrımına, İsrail’de sürekli gördüğümüz ırkçılıktan, bugün Suudi Arabistan ve Mısır’a kadar tüm despotik rejimleri destekledi. 1995 ve 1999’da Balkanlar’ı, 2001’de Afganistan’ı, 2003’te ABD’yle birlikte Irak’ı, 2009’dan itibaren Aden Körfezi’ni, 2011’de Libya’yı ya bombaladı, ya kuşattı, ya da bu bölgelerdeki işgallere destek verdi.
NATO’yu biliyoruz. NATO emperyalist ABD’nin askeri aparatıdır ve işlevi ABD’nin gerileyen küresel hegemonyasını sağlama almaktır.
NATO’nun işlevi, suçları, savaş suçları ne olursa olsun, hiçbir ülke NATO’yu bahane ederek bir başka ülkeyi işgal edemez.
Türkiye’de, emperyalizmi ABD’den ibaret görenlerin, emperyalist çelişkilerin ve güçlerin karmaşık ilişkilerini kavramaktan uzak olanların, Putin’i NATO’nun genişlemesine tepki gösterdiği için aklayan tutumlarının, apaçık bir şekilde Ukrayna’nın yıkımına, işgaline, Rus yayılmacılığına, bölgesel ve daha yakıcı bir savaşa meşruiyet kazandırdıklarını görmek inanılmaz.
Latin Amerika’dan Avrupa’ya, dünyanın bir çok şehrinde savaş karşıtları Putin’in savaşına karşıyken, adeta Putin adına özür dilemek, gerekçe yaratmak; savaşa amasız, fakatsız karşı çıkan tutarlı savaş karşıtlarının anlayamayacağı bir şey.
Putin’in savaşına, NATO’nun yayılmacılığına karşı çıkmak, bugün hem Ukrayna halkıyla dayanışmanın anahtarı, hem de Rusya’da kendi devletlerinin savaşına karşı çıkan binlerce Rus savaş karşıtıyla dayanışmanın ilk adımıdır. Rus savaş karşıtlarının dediği gibi, bu savaş Putin’in savaşı Rusyalıların değil.
Kalbimiz ve dayanışmamız hem Ukrayna halkının yanındadır hem de Rusya’da kendi egemen sınıflarının savaş politikalarına karşı çıkan, “Savaşa hayır” sesleriyle meydanları inleten Rus halkının yanındadır.
Dayanışmamız gereken işgalci Putin değil, “İşgale hayır” diyen Rus sosyalistler, savaşa karşı bildiri imzalayan akademisyenler ve halklardır.
Bitirirken, tüm yurttaşlarımızı şu talepler etrafında birleşmeye çağırıyoruz:
• Putin’in Ukrayna işgaline son!
• NATO’nun genişleme politikalarına son!
• Türkiye Rusya’yla tüm askeri ilişkilerini kesmeli, NATO’dan hemen çıkmalı ve bölgede, barışçıl bir rol oynamalıdır.
“Putin’in savaşına hayır!”
“Ne Moskova ne NATO!”
“Türkiye bölgede hiçbir askeri gerilimin parçası olmasın! Rusya’yla askeri işbirliğine son versin, NATO’dan derhal ayrılsın.”