OHAL fırsatıyla bir yandan tüm toplumsal muhalefet üst düzeyde bir baskı altına alınıyor, bir yandan da, asgari ücretin vergi diliminin artırılması, kiralık işçilik, zorunlu bireysel emeklilik ve kitlesel işten atamalarla hayatları cehenneme çevrilen emekçilere kredi kartlarının taksitlerinde düzenleme yapılması müjde olarak sunuluyor. Kredi kartı ve bireysel tüketici kredilerine yönelik kısıtlamalar esnekleştirilmektedir. Bireysel kredilerin vadeleri 48 aya uzatılmaktadır. Kredi kartlarındaki 9 taksit 12 taksite çıkarılmaktadır. Yeni düzenlemeye göre taksitlendirme şu kriterlerde yapılacak : Altına 4 taksit, bilgisayara 6 taksit, havayolu ulaşımına 9 taksit, sağlık harcamasına 9 taksit, market alışverişlerinde taksit yok, konut borcuna 72 ay ödeme imkanı, tüketici kredisine 48 ay vade uygun görülmektedir. Erdoğan diktatörlüğünün “AF” diye uygulamaya koyduğu düzenleme, aslında modern tefeciler olan bankalara, borçları daha fazla bir oranda ve daha uzun bir zaman dilimi içinde taksitlendirmek için alan açmaktadır. Bu uygulama ile hedeflenen; ekonominin canlanması, bunun için de tüketimin artırılmasıdır. Tüketim, sanal paralar üzerinden yapılmaktadır. Kredi kartı harcamaları ile dönen tüketim, emekçilerin hayatlarını ipotek altına almaktadır. Bu durum günü kurtarma stratejisidir. Daha birkaç ay önce kredi kartlarına kısıtlama getirilmişti, fakat tüketim ve harcama miktarı düşünce şimdi oranlar tekrar esnekleştirildi. Herşey sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmektedir. Bankaların yapısı, modern sermayenin tüm yapısının yoğun bir yansımasıdır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından biri olan Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu “alt orta sınıf seviye olan B003’ten, yatırım yapılamaz spekülatif seviye olan B01’e” indirdi. Henüz adı konmamış olsa da, ekonomik kriz kendini bariz bir şekilde hissetirmektedir.
Kredi Kartlarının Mantar Gibi Türemesi
Kredi kartları son 15 yılda çığ gibi büyümüştür. Bu kartlar neredeyse kimlik kartı gibi herkesin cüzdanında bulunması zorunlu bir nesneye dönüşmüştür. Bankacılık sistemi kredi kartları ve ihtiyaç kredileri üzerinden yürütülmektedir. Kredi kartı mağdurları çığ gibi büyümektedir. Yaklaşık 3 milyon emekçi kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe alınmıştır. Kredi kartları borçları yüzünden intihar, boşanma gibi olaylar gündelik hayatın sıradan durumları haline gelmiştir. Yükselen enflasyon oranları karşısında işçi sınıfının aldığı reel ücretlerin erimesiyle birlikte alım gücü düşmektedir. İşçi sınıfının aldığı ücret, en temel ihtiyaçları karşılamaya dahi yetmemektedir. Yeni Dünya düzeninin, modern tefecileri olan bankalara yepyeni bir sömürü alanı açılmaktadır. Kredi kartları ile işçi sınıfı en temel ihtiyaçları için sistematik olarak borçlandırılmaktadır. Emekçi ailelerin bütçesi, kredi kartı borçları üzerinden şekillenmektedir. İşsiz kalıp 2 ay kredi kartı borcunu ödeyemeyen bir işçi bankaların acımasız tefeci faizi ile karşılaşmaktadır. Bir karttan para çekip, diğer karta para yatırmak, ay sonunu getirme sihirbazlığı işçi sınıfının hayatında sürekli başına gelen durumlardır. İhtiyaç kredileri de hızla yaygınlaşmaktadır. Bunun nedeni de emekçi kitlelerin, kendi maaşlarından para biriktirememesi ve temel ihtiyaçlarını kökten çözecek maddi güce sahip olmasına düzenin asla izin vermemesidir. Barınma ihtiyacını kökten gidermek isteyen bir işçi, konut kredisi için bankaya başvurup hayatının en az 10 yılını ipotek altına almaktadır. Banka borcunu ödeyemeyince, acımasız tefeci faizi altında bir yıkım onları beklemektedir. O yüzden işsiz kalmak en büyük korkusu durumuna gelmektedir. Bu korkunun yansıması, iş yerindeki hertürlü haksızlığa boyun eğmek olarak dönmektedir. Kredi kartları ile işçi sınıfının zincirleri daha sıkı bir şekilde bağlanmaktadır. 70’li yıllarla birlikte dünyada neo-liberal saldırılar işçi sınıfının hayatında yıkımlar getirdi. Temel asgari ihtiyaçlarını dahi borçlanmadan karşılayamayan işçi sınıfına, çözüm olarak kapitalizmin tüm yapısının yoğun bir ifadesi olan bankaların verdiği krediler aracılığıyla tüketim yolu gösterildi ve hayatları ipotek altına alınmaya başlandı. İşçi sınıfı kredi kartları ve ihtiyaç kredilerine muhtaç bırakılarak değil, insanca yaşayacak bir ücrete ve iş güvencesine kavuşarak, bankaların kan emici faizlerine mahkum olmadan geçimini sağlayabilir. Bu durum ancak işçi sınıfının örgütlü militan mücadelesi ile kazanılır.
Bu yazı Patronsuz Dünya’nın 5. sayısında yayımlanmıştır.
Gamze Kocabayır