Flormar Direniş Notları
Gebze Organize Sanayi Bölgesinde(GOSB) kuruluan, kozmetik sekteründe üretim yapan Flormar fabrikasında, işçiler kötü çalışma koşullarına karşı mücadele yürütmek için örgütlenmeye karar vererek Petrol-İş sendikasına üye olmaya sürecine girdiler. Bu örgütlenme sürecini keşfeden Flormar yönetimi; klasik patron reflekslerinde bulunarak, 132 işçiyi işten attılar. 15 Mayıs 2018 tarihlerinde direnişe başlayan Flormar işçileri, 10 ay kadar bir süre kararlı bir şekilde direnişe devam ettiler. Direniş başladığında, henüz OHAL kalkmamıştı, ülkede yaprak kıpırdamadığı, tüm toplumsal muhalefetin ağır baskı altında kaldığı süreçte, Flormar direnişi işçi hareketine umut olmuştu. Flormar direnişi için yaygın bir dayanışma ağı örüldü. Flormar ürünlerini boykot kampanyaları, Flormar için yapılan sayısız dayanışma eylemleri ve kampanyaları beraberinde geldi. Flormar’da direnişin başını kadın işçiler çekti. Bu özelliğinden dolayı kadın hareketinin yoğun desteğini aldı. Dünya emekçi kadınlar günü olan 8 Mart’ta Flormar önünde kitlesel bir eylem programı yapıldı. Tam 8 Mart’ın arifesinde Flormar yönetimi; 6 Mart 2018 tarihinde Petrol-İş sendikasına teklifte bulundu. Bu teklif paketine göre; tüm işten atılan işçiler 12+4 maaş sendikal, kıdem ve ihpar tazminatları ödenecek. Ayrıca işçilerin çalışmadığı 10 aylık süre için işsizlik maaşını sağlayan düzenleme yapılacaktı. Lakin direnişe başlanılan ana talep ve hedef olan semdikalı bir şekilde işe iadeleri yapılmayacaktı. Petrol-İş sendikası işçilere toplantı yaparak bu teklifi oylamaya açtı. Oylama sonucunda patronun teklifi kabul edilip direnişi sonlandırma kararı çıktı.
Zafer mi? Geri Çekilme mi?
10 aylık direnişin sonucunda, mahkeme süreciyle uğraşmadan tüm yasal tazminatları en üst düzeyden almak elbetteki somut bir kazanımdır. Fakat bu kazanım tüm Flormar işçilerini kapsamamaktadır. İçeride çalışmayı sürdüren işçiler hâla aynı koşullarda mesailerine devam etmektedirler. Her nekadar Petrol-İş yönetimi sendkal örgütlenme sürecinin devam edeceğini idda etsede, kurusıkı bir şöylemden öteye geçnemektedir. Sendika yönetimi, kadın örgütleri ve sosyalist solun önemli bir kısmı bu süreci zafer olarak tanımlamaktadır. Direnişin sonlandırılmasıyla içeride yürütülen örgütlenme sürecinin sekteye uğrayacağı, işçilerde demoralizyon yaratacağı aşikar bir durumdur. Flormar patronunun sendika yönetimine sunduğu teklif, işten atılan işçilerin yasal haklarından ibarettir. Bu durum patron tarafından bir lutuf gibi sunulmaktadır. Bunun karşılığında ise; hergeçen gün dayanışma ağı büyüyen direnişin bitirilmesi istenilmektedir. Sendikal bürokasi; direnişi rutin bir sürece sokarak, işçilerin önüne yeni eylem planları koymayarak, direnişi sönümlendirme sürecine sokmuştur. Buna benzer bir süreç Bursa’da Nestle direnişinde yaşanmıştır. Aynı teklifle Nestle yönetimi işçilere gelmiştir. Fakat işçiler bu teklifi redederek, direnişi sürdürme kararlığını takınmışlardır. Eylem programını sertleştşrme süreci içine girmişlerdir( Fabrika kapısında yatma, zincirleme, isviçre Büyükelçiliği önünde eylemler, Nestle Cio’su önünde eylemler, açlık grevleri) Bir yılı aşan bir mücadelenin sonucunda kazanan Nestle işçileri olmuştur. Flormar’da ise böyle bir süreç yaşanmamıştır. Sendika bürokasisi yeni eylem programları koymayarak, direnişi pasiflik içinde tutma stratejisi izlemiştir. Patronun verdiği yasal haklar karşısında, direnişi amacına ulaşmadan yarıyolda bırakmayı tercih etmiştir. Çünkü sendikalar bugün işçi sınıfının mücadelesini frenleyen, mücadeleyi iş yeri düzeyine ve burjuvazinin belirlediği yasal prosedüre hapseden, kimi yerlerde patronlarların gardiyanlığına soyunmuş, çürümüş dev bürokatik aygıtlardır. Bugün sosyalist solun önemli bir kısmının sendikal bürokasiyle aynı dili kullanmasının tek nedeni vardır. Bu dev bürokatik aygıtın bir parçası olmakla birlikte, onun suç ortağıdırlar. Sözün kısası Flormar direnişi bir zafer değildir, sendikal bürokasinin direnişte tasını tarağını toplayıp geri çekilişidir.