11 Ağustos günü sabaha karşı saat 03:00’da polis ve Özel Harekat timleri HDP İstanbul İl binasına operasyon gerçekleştirdi. Parti binasında ki herşeye el konularak, bina kullanılamaz hâle getirildi. Bununlada yetinmeyen polis 15 kişiyi gözaltına aldı. HDP genel başkanı Demirtaş “Dün gece saatlerinde İstanbul binamız polis tarafından basılıyor, talan ediliyor. Parlamentonun üçüncü büyük partisinin, en büyük teşkilatlarından birine gangster gibi giremezsiniz.” açıklamasında bulundu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, mecliste ki tüm siyasi partiler darbe karşıtı tavır aldılar. Darbe girişiminden sonra demokrasi nöbetleri, milli mutabakat adı altında CHP ve MHP’nin desteğini alarak milliyetçi bir blok oluşturdu. Meclisteki tüm partilerin çağrıldığı 7 Haziran mitingine HDP çağrılmadı. HDP’yi dışlayıp “Şehitlerimizin hesabını veremezdik” çıkışıyla Kürt halkı açık hedef gösterildi.

Erdoğan diktatörlüğü, 15 Temmuz öncesi Kürt halkına karşı yürütülen sömürgeci savaşa ara vermeden devam etmektedir. Darbenin ekarte edilmesiyle başlayan süreçten sonra, çözüm, müzakere sürecinin yeniden başlamasını ümit edenler hayal kırıklığına uğradı. Erdoğan’ın yıllarca sahip çıktığı çözüm sürecinden bu kadar radikal bir şekilde dönüş yapmasının en önemli nedeni, Rojava başta olmak üzere Kürt halkının Suriye’deki kazanımlarıydı. Erdoğan’ın Rusya ile yeniden yakınlaşmasının nedenlerinden biri de, Suriye’deki PYD önderliğinde ki Kürt oluşumunu ezmek. Bu süreçte Kürt halkına baskıları daha da artıracaktır. Kürt düşmanlığı üzerinden milliyetçiliği sürekli diri tutacaktır. HDP’li vekillerin dokunmazlıklarının kaldırılması, DBP’li belediyelere atanan kayyumlar gibi Kürt halkının tüm kazanılmış mevzilerine saldırısına ara vermeden devam etmektedir. AKP’den tekrar ilkeli uzlaşma, barış,müzakere süreci beklemek gibi liberal siyasi paradigmalar artık iflas etmiştir. Devrimci bir odaklaşma temelinde çıkış yapmak dışında çözüm yoktur. Daha öncede belirttiğimiz gibi ;” Her düzen, kendi mezar kazıcıları olan, o düzenin mağdurları tarafından yıkılmadan yıkılmaz. Kiralık işçilik, kıdem tazminatı gaspı, bireysel emeklilik sistemi ile tüm geleceği elinden alınan işçi sınıfı ile yaşadığı topraklarda cehennem ateşi yakılmış Kürt yoksulları bu düzenin gerçek mezar kazıcılarıdır. Çünkü Erdoğan rejiminin mağdurları bunlardır. Sosyal patlamalar er yada geç gelecektir. Önümüzde iki seçenek çıkmaktadır:” Ya bu patlamalar ırk, din temelli kutuplaşmalar ekseninde gelişecek, düzen mağdurları birbirleriyle çatışacak yada sınıf temelli bir birleşik cephe inşa edilip sarayın saltanatına karşı uzlaşmaz bir sınıf savaşı izlenecektir. Aksi hâlde kendi yokoluşumuzu izlemek zorunda kalacağız.

 

Bu yazı Patronsuz Dünya’nın 3. sayısında yayımlanmıştır.

Garbis Reçber