Kapitalizm ve Trafik Kazaları

Gün geçmiyor ki, trafik kazası haberi almayalım.

Bu, yıllardır ana akım medya haberlerinden eksik olmayan bir durumdur. “Trafik canavar”ı o kadar büyüyor ki, doğaya ve insana verdiği zarar bir savaştaki zararlardan eksik kalmıyor. 2018’in sınlarında başlayan yeni trafik cezaları uygulamalarıyla birlikte şimdide yayalara önceliik veren uygulamaya dönüştü. İç işleri bakanlığı bu uygulamanın yürürlükte olduğunu belirten msmi tüm yurttaşlara iletmekle meşgul. Bunu trafik kazalarına önlem olarak sunmaktadır. 2004’teki araç sayısı bugün iki katına çıkarak 22 milyona ulaşmış durumda. Sadece 2018’in ilk altı ayında 1 milyon 202 bin 716 trafik kazası yaşandı. Bu kazaların sonucunda 7bin 427 vatandaş hayatını kaybetti, 300 bin 383 kişi yaralandı. Her yıl kaza oranında, ölü ve yaralı oranlarında periyodik olarak artış olmaktadır. Yetkililer kazaları; sürücü hatası, dikkatsizlik, alkollü araç kullanma gibi nedenlere bağlamaktadır. Oysa bu sorunun ana kaynağı olan kapitalistlerin kâr hırsı hiç ele alınmıyor. Güya toplu ulaşımı özendirmek gibi söylemler ve yeni yollar yapmak dışında, alternatif kalıcı bir çözüm üretilmiyor. Üretim araçlarının hızlı şekilde gelişmesiyle birlikte, ulaşım araçları da hızlı şekilde gelişti. Her gelişmede olduğu gibi, ulaşım araçları da, sermayenin tekelindedir. Sermayenin kâr hırsı otomotiv sanayisini geliştirdi. Otomotiv sanayinin sürekli büyümesi, duble yol yapımını beraberinde getirdi. Yol ve köprü yapımları çevre katliamlarına sebep olmaktadır.
Otomobil kullanımının yaygınlaşması, “trafik canavarı”nı büyütmektedir. İstanbul eskiBüyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bu konu ile ilgili yaptığı açıklama, kapitalizmin bu soruna yaklaşımının en açık göstergesidir: “Trafik sorununu çözmek mümkün değildir. Bu sorun İstanbul’da yaşamanın bedelidir. Yeni yollar yapmak zorundayız, fakat bu yollar da yeni otomobillerin yola çıkışını kışkırtacak, ayrıca nüfusun hızla artmaya devam etmesiyle aynı noktaya döneceğiz. Halkımız bu sorunla yaşamayı öğrenmelidir. ”
12 Eylül askeri darbesinden sonra iktidara gelip, Türkiye’yi sermaye için dikensiz gül bahçesine çeviren Özal hükümetinin en büyük başarısı otobanlar olarak sunuldu. Bu dönemde otomobil tekellerinin ülkeye girişinin önündeki engeller kalktı. Tıpkı bugün Erdoğan’ın seçim dönemlerinde en büyük icraat olarak, yaptırdığı yolları sunması gibi. Yapılan her yol önce çevreyi, doğayı katlediyor; ardından yolları dolduran bireysel ulaşım araçları trafik katliamlarına neden oluyor. İstanbul Boğazı’nın üzeri köprülerle kapansa, tüm yeşil alanlar yol olsa, yine de trafik sorunu çözülmez. Çünkü otomotiv patronları kâra doymaz.

Trafik Sorunu Nasıl Çözülür?
Trafik sorunu kapitalist sistem içinde çözümü kolay kolay mümkün olamayacak bir sorundur. Kapitalizmin doğası gereği toplu ulaşım yerine, bireysel ulaşımı dayatılmaktadır. Türkiye’de yıllarca toplu ulaşımın ucuz ve en az kaza riski olan demir yolları komünist işi olarak tanımlanmış ve küçümsenmiştir. Demiryolu ve toplu ulaşım araçlarına yönelim olmamıştır. Kapitalizm içinde çözümü hayal gibi görülen trafik sorunu, tam anlamıyla ancak işçi sınıfının iktidarı altında çözülebilir. Trafik sorunu tamamen ulaşım araçlarının üzerindeki özel mülkiyet sorunu ile alakalıdır. Bireysel ulaşım yerine, toplu ulaşımı yaygın hale getirip, otomotiv sanayi ve kara yolu yapımına harcanan para, demir yoluna harcansa; ucuz, hızlı, kaza riski az, güvenli bir ulaşım sağlanmış olur. Ne trafik kazalarındaki ölümler ne de duble yollar için katledilen doğa olur.