Dünyanın dört bir yanı emperyalist tekellerin rant ve sermaye savaşları için talan ediliyor. Bu savaşların bedelini ezilen, yoksul emekçi sınıflar ödemektedir. Ortadoğu’da emperyalist savaşın büyümesiyle birlikte mülteci krizinde beraberinde getirmiştir. Akdeniz ve Ege mülteci mezarlığına dönüşmüştür. İnsan hakları, demokrasi havariliğine bürünen AB ülkeleri; mültecileri kirli bir pazarlık konusu haline getirmiştir. Mültecilere ise ölüm, ırkçılığa maruz kalma, ucuz iş gücü olma, kamplarda esir tutulma dışında herhangi bir gelecek verilmemektedir. 19 Kasım Cumartesi günü, adı bugüne dek işkencelere, kötü muamelerle, salgın hastalıklar ve insan hakları ihlalleri ile anılan, İstanbul İl Göç İdaresi’nin Kumkapı’da bulunan geri gönderme merkezinde haklı ve meşru bir isyan çıkmıştır. AB’nin mültecilere karşı jandarmalığını üstlenen Türkiye’de sınır dışı edilmek için insanlık dışı koşullarda esir tuttuğu 123 göçmen koğuşları ateşe vererek isyan başlattı. Çıkan yangında arbededen faydalanan altmışa yakın göçmen firar etmeyi başardı. Polisin açtığı ateş sonucunda 20 göçmen yaralandı. Yılda yaklaşık 10.000 kişinin esir olarak tutulduğu Kumkapı geri gönderme merkezinde koşullar, insan yaşamını devam ettirmeye elverişli değil.
Geri gönderme merkezinin kapasitesinin çok üstünde insan barındırmaktadır. Açık havalandırmadan mahrum, aşırı rutubet ve nemden dolayı ciddi sağlık sorunları ile karşılaşılmaktadır. Hastalara göre yemek ve tedavi yoktur. Engelliler ve çocuklar için o koşullarda barınmak imkansızdır. Emperyalizmin savaşçı politikalarının ürünü olarak ortaya çıkan mülteci sorununun mağduru da yine mülteciler olmaktadır. Mülteci krizini fırsata dönüştürenler, yine bu krizi yaratan sermaye sınıfı olmuştur. Mafya için insan tacirliği iyi gelir getiren bir sektör, işçi simsarları için mülteciler ucuz işgücü, burjuva politikacılar için popülist ırkçı söylemlerle rant elde etme aracıdır. Mülteci sorununun sebebi olan kapitalistler için sermaye nasıl dünyanın her yanında özgürce dolaşabiliyorsa, mülteciler de özgürce dolaşabilmelidir. Mülteciler üzerinden üretilen ırkçı dalgaya karşı mücadele etmek, mültecilerin en temel insani haklarını savunmak biz devrimci Marksistlerin asli görevlerindendir.
Bu yazı Patronsuz Dünya’nın 6. sayısında yayımlanmıştır.
Hevi Güneş