(Bu yazı Fransa Seksiyonumuz GMI ”Enternasyonal Marksist Grup” sitesinden alınmıştır)
Missak Manuşyan ile Kızıl Afiş militanlarının Panteon’a [Fransa’da önde gelen kimselerin gömüldüğü anıt mezar] Nazizme karşı savaşanların hepsinin anısı adına girişi sembolik, tarihi ve siyasi anlamda mühim bir andır, bu mevzuda dün olduğu gibi bugün de herkesin tavrını ele almak gerekli görünmektedir.
Sembolik anlam
Ülkeye gelen göç, milli kimlik ve ülkede doğmanın vatandaş olma hakkı vermesi konularındaki siyasetinin ardından Macron hükumeti “Milletin seçilmiş temsilcilerini” LFI [Asi Fransa], Stalinistler ve RN partisinin neofaşistlerini bir araya getiren “büyük cumhuriyetçi toplantı” davetinde bulunmuştur.
Burada hatırlatalım ki Missak Manuşyan iki defa Fransız vatandaşlığı müracaatında bulunmuştu ve bunlar reddedilmişti.
Ayrıca hatırlatalım ki PCF [Fransız Komünist Partisi] eski kadın militanı Martha Desrumax’nun Panteon’a girmesi için milli bir kampanya tertip etmişti.
“Tarov” olarak bilinen Arben Tavitian,1895-1944
Tarihi anlamda
Birçok televizyon kanalı ekseriyeti Yahudi olan bu ecnebi direnişçilere yapılan baskıyı ele alan filmler ve bu filmleri takip eden tartışmalar yayınlamışlardır. Bilhassa eskiden Politique hebdo [Haftalık siyaset] yazarı ve eski JCR [İhtilalci Komünist Gençlik] militanı olan Patrick Rotman’ın iştirak ettiği Mosco Boucault’un Emekli Teröristler belgeseli ardından yayınlanan münazarayı ele alalım. Missak’tan bahsetmek için iki defa Manuşyan yerine Manukyan ismini telaffuz etmiştir. Dinleyicilerin ekseriyeti bu dil sürçmesinin önemini gözden kaçırmıştır büyük ihtimalle. Manukyan MOI’lerde [Gurbetçi Emekçiler] mevcut olduğundan dolayı, bu isim Arben Abramovitch Dav’tian’ın elde etmeyi başardığı sahte kimlikte bulunmaktaydı. Ayrıca 4. Enternasyonal’deki rumuzu “Tarov” idi (« L’ancien trotskyste du groupe Manouchian », yani “Manuşyan Grubu’nun eski Troçkisti”, Cahiers Léon Trotsky, no 23, eylül 1985 s. 74-77 ve René Revol’ün « Derrière l’affaire Manouchian, le dévoiement d’une génération » yani “Manuşyan meselesinin ardında, bir neslin yanlış yönlendirilmesi”, s. 78-86 makalesine bakın). Bu ikisinin arasındaki telaffuzda bazı kişilerin hata yapması anlaşılabilir, fakat eski bir Troçkistin Nazi karşıtı mücadeleye iştirak etmiş ve Kızıl Afiş yoldaşlarıyla aynı zamanda kurşuna dizilmiş Manukyan-Tarov’dan bahsetmemesi çok daha sorunludur. Tarihi meselelerin bütünü açısından Cahiers Léon Trotsky mecmuasının bu sayısının okunması elzemdir.
Nazi birliklerinin Paris’e gelişlerinin ardından PCF şefi Duclos, Alman-Sovyet paktından beri Hitler ile Stalin arasındaki ittifak çerçevesinde yasaklanan günlük gazetesi L’Humanité için yayın müsaadesi talep etmek için iki kadın militan görevlendirmişti. Ancak az sayıda tarihçi PCF’nin başlığı Monde [Dünya] olan ve yayın izni olan ikinci gazetesinin kaderinden bahseder.
Ayrıca Stalinist yöneticiler tüm harp esnasında ihanet sebebiyle cezalandırılabilecek veya fiziki olarak tasfiye edilebilecek (bu aşağılık görevlerden sorumlu olanlara açıklama yapılmadan) militan veya kişilerin kara listesini oluşturmuşlardı, ki bu listeye İtalyan Komünist Partisi kurucusu ve 1943 senesinde üç Enternasyonalist Komünist Parti militanıyla öldürülen 4. Enternasyonal yöneticisi Pietro Tresso dahildi (Pierre Broué & Raymond Vacheron, Meurtres au maquis , Grasset, 1997 kitabına bakın).
Siyasi anlamda
Troçkizmden geldiklerini ifade eden pek az teşkilat Manuşyan’ın Panteon’a girmesi mevzusunda güncel makaleler yazmış gibi görünmektedir.
Lutte Ouvrière bu meseleye mecmuasının 1 mart 2024 tarihli sayısında tam bir sayfa ayırmıştır, başlığı ise şudur: « À propos de l’Affiche rouge : le PCF de Lénine à Macron » yani “Kızıl Afiş’e dair: Lenin’den Macron’a PCF”. PCF’e yönelik tenkitler, Stalinist, milli-vatansever ve sömürgeci bir pratik için kurban edilen ecnebi, sürgündeki ve Yahudi militanlar mevzusunda haklıdır. Ancak makalenin yazarı, (24 ağustos 1922 tarihinde Bükreş’te doğmuş, 12 eyılül 1944 tarihinde Colombes’da cinayete kurban gitmiş halde bulunmuş ve Paris banliyösünde Thiais mezarlığına defnedilmiş) Mathieu Bucholz’e Moskova yardakçıları tarafından harbin sonunda yapılan işkenceden ve onun katlinden bahsetmemiştir. O, (kendisi de sürgünde bir Romanyalı olan Barta tarafından yönetilen) Enternasyonalist Komünist Birlik mensubuydu. Bu bir unutkanlık neticesi midir yoksa PCF’i rahatsız etmemek için bir sansür müdür?
İhtilalci militanlar olan bizler için bu geçmişe dair günümüzde önümüze gelen sorular şunlardır: direnişçi (kime ve neye direnen) tüm partiler veya grupların yönelimleriyle pratikleri neydi? Bunun tahlilini Marksizm ve proleter enternasyonalizm bakış açısıyla yapabilir miyiz?
Bana göre derin bir bilanço PC’ninki dışında yapılmamış gibi görünmektedir. 1945 senesinde PCF haline gelen bu PC hakkında, sadece konunun içindekiler ve bu zaman diliminin tarihini merak edenler propagandasına dair bilgi sahibidirler: “Herkese bir Alman [öldürmek düşer]” sloganı ve harpten sonra (onları Nazizme karşı mücadelede kurban ettikten sonra) ecnebi PCF mensuplarıyla yol arkadaşlarının isimlerini Fransızlaştırma emri. Vatanseverlik ve sömürgecilik zehrini Çinhindi’nde, Cezayir’de, Afrika’da kapitalist ve emperyalist Fransa’yı (devlet, ordu, adalet sistemi) tekrar kurmak için zerk etmeye devam etmesi.
Yukarıda bahsedilen mecmuadan öte, Troçkizmden geldiklerini ifade eden grupların hepsi tarafından düzenlenecek broşürlerde bu meseleler tekrardan ele alınmayı hakkeder, bilhassa harp sorununun Avrupa ve başka yerlerde (Ukrayna, Filistin ve birçok başka harp) tekrar öne çıktığı bir zaman diliminde.
Sayıları az olsa da 4. Enternasyonal militanlarının müdahaleleri, çok zenginleştirici ve her şeyden evvel işçi, ihtilalci ve enternasyonalist bir tavrı muhafaza eden yegane siyaset olmuştur. R. Hirsch, H. Le Dem ve F. Preneau (Syllepse, 2023) tarafından “Résistance antinazie ouvrière et internationaliste” yani “Nazizim karşıtı Enternasyonalist ve İşçi Direnişi” kitabının yayınlanması, Fransa’daki 4. Enternasyonal militanlarının tarihine vazgeçilmez bir katkı oluşturmaktadır.