SNCF’teki mağlubiyetin sorumlusu kimdir?
Not: Mevcut yazı Corep Fransa Seksiyonu Groupe Marxiste Internationaliste’nin web sitesinden alınmış ve çevrilmiştir
Metnin orjinali için: https://groupemarxiste.info/2018/08/23/qui-est-responsable-de-la-defaite-a-la-sncf/
Yakınlarından biri, “Macron, SNCF’i (Türkiye’deki TCDD’nin Fransa’daki dengi) reformcu iradesinin sembolü olarak göstermek istiyor” diyor ve ekliyor: “Eğer kemerine bir kafa derisi eklemek istiyorsa, bunun için SNCF’ten iyisi yoktur.” (Le Figaro, 2 nisan)
Ciddi bir bozgun
13 ve 14 haziran tarihlerinde, “yeni demir yolu paktı” adlı Macron-Philippe-Borne kanununu Parlamento ve Senato’da LREM, LR, UDI ve MoDem parlamenterlerinin oylarıyla kabul etmiştir. Bu kanun sonraki Benalla dosyasını unutturmasa bile Macron olarak bundan kuvvet almıştır.
Kapitalistler kendi işleriyle meşguldürler ve bu çoğunlukla birbirleri arasında rekabet şeklinde gelişir fakat ortak çıkarlarını yönetmeleri ve sömürü ilişkilerini devam ettirmeleri gerekir. Başında “vatandaşlara” değilde kapitalist sınıfa hesap vermek mecburiyetinde olan yürütme iktidarı bulunan burjuva devletin rolü de işte budur. Macron da, EDF-GDF (elektrik ve gaz idareleri) ile PTT’yi parçalayıp özelleştirmiş olan kendisinden evvel gelenlerin işini tamamlamış, burjuva devletin 1995 senesindeki SNCF genel grevi ile bu grevin tüm kamu sektörüne yayılması tehdidi karşısında gerilemesini unutturmuş ve demir yolu çalışanları ile işçi sınıfının tamamına ciddi bir mağlubiyet yaşatmıştır.
Buna rağmen bazıları bunun önemini en aza indirmeye çalışmaktadırlar.
Mücadeleleri genel olarak kabul görmüştür ve bu her şeye rağmen bir zaferdir. (NPA, SNCF : Mağlup olan bir mücadele mi yoksa muzaffer bir mücadele mi? Sona ermiş bir mücadele mi yoksa şimdi başlayan bir mücadele mi?, 28 haziran)
Yorumcuların tedirginliği grevcilerin gurur duyması gereken şeye denk gelir: beraberce başlarını kaldırmışlardır… SNCF’te son dört aydır ortamı belirleyen mücadele, gurur ve dayanışma iklimi. (LO, demir yolu çalışanlarının grevi: ilk dersler, temmuz)
Üç ay boyunca emekçiler, sendikal şeflerin emirleri ve onların Borne, Philippe ve Macron ile inatçı işbirliklerine karşı başlarını eğmek zorunda kalmıştır. CGT sendikası genel toplantılar düzenliyordu fakat bu, “sendikalar arası yönetimin” kararlarını uygulatmak içindi, bu toplantıların karar alması için değil.
Açık ve net olmamız gerek, mümkün olduğunca az çatlak ses ile. Stratejiyi iş yerlerindeki ruh hali ve gevezeliklerle tekrar tekrar yeniden yapamayız. (CGT – Demir yolu çalışanları, sendika sekreterleri için dahili rapor, 16 mart)
İşin sonunda tüm SNCF çalışanları başlarını eğmiştir: devlet rekabeti dayatmış, eski çalışma kolektifini birçok işveren arasında parçalamış ve statüyü kaldırmıştır. Grevcilerin morali bozulmuş, grev yapmayanlar ise tüm bunları bireyciliği teyit olarak görmüşlerdir. Diğer emekçilerin mücadele etmek konusunda cesaretleri kırılmıştır ve birçoğu yolcu taşıma koşullarının kötüleşmesini kaldırmak zorunda kalacaktır.
LO, CGT bürokratlarını baştan sona haklı çıkarmaktadır
Bürokratların muavinleri (LFI, PCF, LO, NPA, POID…) kanunun müzakere edilmesine karşı, aralıklı grevlerin takvimine karşı ne sendika bölümlerinde, ne de genel toplantılarda mücadele etmemişlerdir. LO en çok liseli gençleri bünyesine katıp onları CGT bürokrasisinin hizmetine girmeye göre şekillendirmektedir. Bürokratların kendileri gibi, LO’nun şefleri mağlubiyetlerin mesuliyetini çalışanlara yıkmaktadırlar.
Azmine rağmen bu hareket hükumeti gerilemeye mecbur edecek bir dinamiğe ve boyuta ulaşamamıştır… Bu hareket sendikal teşkilatların koyduğu koşulları aşacak güce sahip olamamıştır… (LO, emir yolu çalışanlarının grevi: ilk dersler, temmuz)
Merkezciler bazen devrimden bahsederler halbuki devrimden korkan, ona mani olan ve ihanet eden yönetimler karşısında teslim olurlar.
Kitlelerin yanlış bir politikası yazar tarafından sadece “sosyal güçlerin belli bir durumunun tezahürü” yani “işçi sınıfının olgun olmayışı” ile açıklanabilir… Kısır döngü mantığından hoşlanıyorsak, bundan daha düzünü bulmak zordur. “Kitlelerin yanlış politikası”, “olgun olmayış” ile mi açıklanıyor? Peki kitlelerin “olgun olmayışı” nedir? Besbelli, bu onların yanlış bir politikayı izlemeye yatkınlıklarıdır. Bu yanlış politikayı ne oluşturmaktadır? Bu yanlış politikanın öncüleri kimlerdir? Kitleler mi, yoksa yöneticiler mi? Yazarımız bu mevzuda tek bir kelime bile etmemektedir. Ve bu kısır döngü mantığıyla mesuliyeti kitlelere aktarmaktadır. (Troçki, Sınıf, parti ve yönetim, haziran-temmuz 1939)
“Reformcu”partiler (ki buna PCF ve Mélenchon da dahildir), iktidardayken hükumeti sermaye için yöneterek emekçileri bölüp onların moralini bozmuşlardır; sendikal bürokrasiler kitleleri “etkinlik günleri” ile bir mağlubiyetten diğerine taşımış ve emeklilik ile çalışma kanunlarının gerici şekilde tekrar yazılmalarına yol açmışlardır…
Hiçbir teşkilatlanmış güç genel grev için mücadele etmediği için ve bütün bürokratların Ulaştırma bakanı ile Başbakan arasındaki “müzakereleri” sorgulamadığı için, tüm işçi burjuva partiler ile tüm merkezci teşkilatların dayanak oldukları tüm sendikal yönetimleri emekçiler nasıl aşacaklardı?
PCF ile LFI, aralıklı grev kararını alan CGT bürokratlarına yardım etmişlerdir.
SUD sendikası bürokratları takvimi kabul etmiş olmalarına rağmen demir yolu çalışanlarında aralıklı grevlerin git gide büyüyen tutulmamasından kaçmaya çalışmışlardır. NPA partisinin yardımıyla genel grev isteğini iş yeri başında tekrar edilebilen grevlere kaydırmaya çalışmışlardır. LO da mart ayında CGT yönetimi yasaklayana dek aynı şeyi yapmıştır.
Yenilenebilir grev çağrısı yapmakta zorlanan sendikal yönetimlerin aksine… (LO, 15 ve 22 martta başımızı tekrar kaldıralım!, 15 mart)
13 haziran tarihinde Sud-Ray 200 demir yolu çalışanını her iş yeri başında tekrar edilebilir grevleri kabul ettirmek için topladığında, CGT-CFDT-UNSA sendikalar arası yönetimi polis çağırmıştır.
Büyük çoğunluğu SUD Rail’dan olan düzinelerce demir yolu işçisi, Paris’in onuncu bölgesinde yapılan ve greve devam edilmesi çağrısında bulunan CGT-UNSA-CFDT federasyonlar arası toplantıyı bozmaya çalışmıştır. Polis, göstericileri binanın dışında bloke etmek için müdahalede bulunmuştur. (Le Parisien gazetesi, 13 haziran)
Bilançosunda, LO yönetimi CGT şeflerinin bu hainliği hakkında tek bir kelime bile etmemektedir.
Yolsuzluk ve ortak yönetim
Macron-Philippe-Borne hükumeti, sosyal mücadelelerin tarihi bir kalesini önceki gerilemelerin etkisiyle ve öncelikle SNCF’te çoğunlukta olan CGT sendikası olmak üzere sendikal yönetimlerin tavrına güvenerek yenmeyi başarmıştır.
Belli bir boyuta ulaşan her işçi teşkilatına bir aparey gereklidir. Fakat konfederasyonları ve federasyonları şu an kontrolünde tutanlar gücü ve zayıflığı ne olursa olsun tabanı yansıtmamaktadır. Onlar artık bir bürokrasi yani “reformcu partilerin” aygıtlarına benzer bir şekilde büyük sermaye tarafından evcilleştirilmiş, bünyesine katılmış ve yozlaştırılmış katmanlar haline gelmiştir. İkisinin de kökü aynıdır, kapitalizmin düşüşü ve baskın sınıf tarafından işçi yönetimlerinin yozlaştırılma imkânlarının keşfedilmesi.
Modern kapitalizmin siyasi kurumları reformcu, vatansever, saygılı ve uslu işçi ile memurlar için ekonomik ayrıcalıklar ve sadakalara denk gelen siyasi ayrıcalıklar ve sadakalar oluşturmuşlardır. Bir bakanlıkta, Parlamentoda ve çeşitli komisyonlarda, yasal “sağlam” gazetelerin yazı işleri kurullarında veya işçi sendikalarının yönetimlerinde kârlı ense işleri, emperyalist burjuvazinin “işçi burjuva partilerin” yandaşlarını ve temsilcilerini kendisine çekmek ve mükafatlandırmak için kullandığı şeylerin başında gelir. (Lenin, Emperyalizm ve sosyalizmin bölünmesi, ekim 1916)
Tüm kapitalist ülkelerde işçi sınıfından gelen kitlesel siyasi parti olmasa da, en azından bir sendikal konfederasyon bulunur.
Fransa’da sosyal-emperyalist partiler (LFI, PCF, PS, Générations…), sendikal bürokrasiler gibi (CGT, CFDT, FO, Solidaires, FSU, UNSA…) koltuklar ile avantajlar için birbirleriyle rekabet etmekte ve patronlar ile burjuva devletin onlara attıkları kırıntıları kapmak için kavgaya tutuşmaktadırlar. Dominique Andolfatto ile Dominique Labbé adındaki araştırmacılar, Fransız sendikalarının kaynakları arasında üyelik ücretlerinin sadece %30’u oluşturduğunu tahmin etmektedirler.
Her kapitalist sendikaların milyonlarca kişiyi örgütlediğini görür ve bilir, eğer kapitalistlerin bu sendikaları kendilerine sosyalist diyen ancak kapitalistlerin siyasetini güden şefler aracılığıyla ellerinde tutmazlarsa, sendikalar olmazsa tüm kapitalizmin yıkılacağını görür ve bilir. (Lenin, Kumaş işçilerinin kongresinde konuşma, 6 şubat 1921)
Özellikle bazı sendikal yöneticiler Ekonomik ve sosyal konsey, Emeklilik yönlendirme konseyi ve büyük şirketlerin yönetim veya denetim kurullarına – ücretli – mensupturlar… Bu şekilde SNCF çok uluslu kapitalist grubunda Alain Prouvenq, Florence Dumond ve Bruno Lacroix CGT adına; Christine Graffiedi ile Lionel Chautru UNSA adına; Julien Troccaz SUD-Solidaires adına; Sébastien Mariani CFDT adına ve François Grasa FO adına eş yönetimde bulunmaktadırlar. İştirakler de dikkate alındığında düzinelerce bürokrat SNCF’in patronu haline gelmişlerdir.
LO, NPA, POID, POI… yöneticileri bu yozlaşmayı itinayla saklamakta ve buna karşı mecmualarında, sendikal toplantılarda ve kongrelerde mücadele vermemektedirler. Ve bunun iyi bir sebebi vardır, seksenlerden beri birbirleriyle rekabet halinde olan şu ve bu bürokrasiye yöneticiler sağlamaktadırlar.
Genel greve karşı aralıklı grevler
Mart ayında, tüm aygıtlar SNCF’te bir blok oluşturdukları için, tüm partiler CGT-CFDT-SUD-UNSA “sendikalar arası yönetime” hizalanmıştır.
Belli ki ısı sendikal ortamlarda da artmaktadır. Doruklara kadar… Sendika yönetimlerinin 27 şubat tarihindeki toplantısından bir cevap sinyali çıkabilecektir. (NPA, Şok stratejisi mi? Buna cevap olarak bir şok hazırlanıyor, 27 şubat)
O zaman SNCF’in tüm sendikal yönetimleri ve konfederasyon yönetimleri hemfikir olmuşlardır:
- genel grevin reddi,
- SNCF’in olduğu gibi müdafaası,
- SNCF’in eş yönetimi,
- hükumetin projesinin müzakeresinin kabulü,
- hükumete, LREM-MoDem çoğunluğu bulunan parlamentoya, LR çoğunluğu bulunan senatoya teklif götürülmesi.
Başka çözümler mevcuttur, demir yolu çalışanlarının CGT federasyonu hükumete ve parlamentoya “demir yolları için birlikte” raporunu iletmiştir. Tekliflere rağmen, hükumet ve şirket yönetimi dogmatik konumlarında durmaya devam etmektedirler… Demir yolu çalışanları, CGT ile birlikte, hükumetten güçlü taahhütler beklemektedirler. (CGT-Demir yolu çalışanları, 23 mart)
Bunun bilincinde olmalıyız, demir yolu çalışanlarının kitlesel seferberliği, tüm meslektaşların uzun süreli seferberliği kanunun muhteviyatını belirleyecektir! (CGT-Demir yolu çalışanları, 23 nisan)
CGT’nin teklifleri… dikkate alınmalıdır. Hükumetin yapmak istediği reform kamu hizmetini doğru raylara oturtmak için yönünü değiştirmelidir. (CGT-Demir yolu çalışanları, 7 mayıs)
Sendika şefleri emekçilerin hükumetin saldırısına karşı çıktıklarını bildikleri için, parlamenter takvimi bildikleri için ve hükumetin son ana dek onları reforma dahil etmek için çağıracağını bildikleri için nisan ayında üç aylık aralıklı grevler yapılması kararı almışlardır. Bu takvim delegasyon saatleri bulunmayanlar için finansal kayıpları hatırı sayılır bir biçimde arttırmış ancak hükumeti endişelendirmemiştir; ayrıca ulaşıma ihtiyaç duyan diğer emekçilerle gerilimi hat safhaya taşımıştır.
Genel grev ile aralıklı grevler aynı neticeye ulaşmak için iki değişik taktik değildir. Hedefleri değişiktir. Genel grev, emekçilerin tüm güçlerinin sınıf düşmanlarına karşı kendilerini müdafaa etmek için, bu sınıf düşmanını yenmek için toplanmasıdır.
Kitle grevi proleter mücadeleye daha fazla kuvvet vermek için icat edilmiş ustaca bir araç değildir: proleter kitlelerin hareket tarzıdır, proleter mücadelenin gücüdür… (Lüksemburg, Kitle grevi, parti ve sendikalar, 1906)
Fakat “aralıklı grevler”, “etkinlik günleri”, her iş yeri başına “tekrar edilebilen grevler” veya sembolik etkinlikler (otoyol ücret gişelerinin blokajı, piknikler, vs.), destekleyicilerinin diğer kapitalizmlere karşı Fransız kapitalizmine verdikleri destekten, Macron hükumetinin meşruiyetini, bir “reform” ihtiyacı konsensüsünü tanımalarından ve resmi rapor ile ardından kanun projesini müzakere etmeyi kabul etmelerinden gelir.
“Aralıklı grevler”, her bir iş yerinde “yenilenebilir grevler” ile “etkinlik günleri”, Martinez ile Brun’ün “Troçkist” (LO, NPA, POID…) veya “anarşist” (AL…) muavinlerinin ileri sürdükleri gibi genel grevi hazırlamaz. Saldırıların müzakere edilmeleri ve saptırma taktikleri, aşılmazlarsa, maksatlarına ulaşırlar: proleterlerin mağlubiyeti.
Sendika şefleri devam etmektedirler
Mağlubiyetin kesinleştiği vakitte bile CGT-demir yolu çalışanları ve SUD-Ray bir hiç için grev yapmış ve bu kadar para kaybetmiş olmak istemeyen azınlıktaki demir yolu çalışanlarını oylamak için hala grev çağrısında bulunmuşlardır.
Takvimin sonu ve CFDT’nin federasyonlar arası koordinasyondan çıkması hareketin sona erdiği anlamına gelmez. Şimdiden demir yolu emekçilerine bu yaz, grevleri daha etkili kılacak bir şekilde zaman aralıklarını seçerek harekete geçme çağrısında bulunuyoruz. (SUD-Ray, 12 haziran)
Devam edeceğiz çünkü kanunun tümü henüz yazılmadı ve gelecek metinlerde ağırlığımızın bulunması gerekiyor… Mücadele, 6 ve 7 temmuz tarihlerinde hep beraber grevde devam ediyor (CGT-Demir yolu çalışanları, 3 temmuz)
Mağlubiyetten hiçbir ders çıkarmamaktadırlar. Diğer sendikalar ile beraber, CGT ve Solidaires sınıf işbirliğine Macron’un Élysée sarayına çağırmasına cevap vererek devam etmektedirler. Bunun ardından Philippe’in (Başbakan) Matignon’a davetine 29 ağustos tarihinde katılacaklardır.
Sosyal-emperyalist partiler ile sendikal bürokrasilerin ne yaptığını anlamış olanların sendikalarda sınıf mücadelesi akımları oluşturmak ve ülke ölçeğinde komünist, devrimci ve enternasyonalist bir örgüt kurmak için teşkilatlanmalarının vakti gelmiştir.
23 ağustos 2018