23 Ocak’ta kendisini ülkenin geçici devlet başkanı ilan eden Guaido; 30 Nisan’da ABD desteğiyle askeri darbe girişiminde bulundu. Bu darbe girişimi gerek halktan gereksede ordudan yeterli desteği alamadığı için başarısız oldu.

2000’lerin başlarında Latin Amerika’da iktidara gelen reformist sol partiler hareketinden sonra, yıllarca ABD’nin arka bahçesi konumunda olan Latin Amerika’da eski hakimiyetini kaybetmeye başladı. Reformist sol partiler, kapitalizmle bir hesaplaşma sürecine girmeyerek, işçi sınıfını düzen içinde tutmaya çalıştı. Neo-liberal ekonomi programları uygulayarak, işçi kitlelerde hem hayal kırıklığı hem de ekonomik yıkımlar yarattılar.

Latin Amerika’daki bu reformist sol partiler yolsuzluk bataklarına saplanınca emekçi kitlelerdeki tüm itibarlarını kaybetme sürecine girdi. Bunu fırsat bilen ABD emperyalizmi ve Amerikancı Latin burjuvazi, milliyetçi ve faşist partileri parlatma sürecine girdi. Bunun ilk halkası Brezilya’da başarılı oldu. Yolsuzluklara batmış olan, neo-liberal politikalarla işçi kitlelerde büyük yıkımlar yaratan Brezilya İşçi Partisi (PT) iktidarı kaybederek, yerine faşist Bolsonoro’nun gelmesine olanak sağladı.

Venezuela’da da benzer bir nesnellik söz konusudur. 20 Yıldır iktidarda bulunan Bolivarcı rejim sol popülist şöylemlerle işçi kitleleri düzen içinde tutarak oyaladı. Gerçekleştirmiş olduğu düzen içi reformları “Devrim” olarak hatta ve hatta “21. Yüzyıl Sosyalizmi” olarak pazarladı. Dünya solunun da, Türkiye solunun da önemli bir kısmı Venezuela’daki Bolivarcı rejimi “21. Yüzyıl Sosyalizmi” olarak selamladı. Bolivarcı rejim hiçbir zaman sermaye egemenliğine ve özel mülkiyete dokunmadı. Tüm sosyalist partileri “Sosyalist Birlik” adı altında kendi rejimine destek olmaya çağırdı. Buna destek vermeyen tüm devrimcilere karşı cadı avı başlatıldı. Bugün de Bolivarcı rejimin zindanlarında birçok devrimci, tutsak edilmektedir. Bolivarcı rejim işçi sınıfının oluşturduğu komiteleri sendika bürokrasisinin ve kendi kontrolündeki sosyalistlerin desteğiyle feshetti. İşçi sınıfının denetimi altına aldığı fabrikalara el koydu.

Bolivarcı rejim ilk dönemlerinde yoksul kitlelerden almış olduğu desteğin devam etmesi için işçi sınıfı lehine reformlar yapsa dahi, bir yandan kendi iktidarı altında kendine yakın bir burjuva sınıfının palazlanmasının önünü açtı. Özellikle 2008 küresel ekonomik krizle birlikte; neo-liberal politikalara hız verdi. Bu durum emekçi kitlelerde yoksulluk, işsizlik, ekonomik yıkım olarak döndü. Kendi siyasal rejimine rıza üretmek için sistematik olarak ABD karşıtı milliyetçi popülist söylemleri kullandı. Bu şöylemlerini “Anti-Emperyalist” savaş olarak pazarladı.

Chavez sonrası yönetime gelen Maduro’da neo-liberal politikalarla birlikte, baskıcı devlet uygulamalarını sürdürdü. Bolivarcı rejimin yolsuzlukları sürekli olarak ortaya çıkmakta ve bu durum emekçi kitlelerde tepkilere yol açmaktadır. Boğazına kadar yolsuzluğa batmış Bolivarcı rejim ülkeyi ekonomik yıkıma, iç savaş ve darbe tehtidinin içine sürüklemektedir. Venezuela’da şu anda hâkim olan açlık, sefalet, barbarlık, baskı, diktatörlük 20 yıllık Bolivarcı rejimin eseridir. 20 Yıl boyunca uygulanan tüm politikaların sosyalizmle hiçbir alakası yoktur. Venezüela’da var olan tüm dünyada hâkim olan çürümüş ve kokuşmuş kapitalist rejimden başka bir şey değildir.

Şimdi Venezuela bir yandan ABD destekli darbe tehtidi altında, bir yandan Çin emperyalizminin desteklediği Maduro diktatörlüğü altında sefalet içinde yaşama tehtidi altında bırakılmaktadır. Venezuela proleteryası sınıf savaşında deneyimlidir. ABD emperyalizmi de, Maduro diktatörlüğü de bunu çok iyi bilmektedir. ABD emperyalizmi, Maduro’yu kendisi devirmek istiyor. Eğer Venezuella işçi sınıfı Maduro’yu devirirse, bu tüm Latin Amerika için sosyalist devrimler çağının başlangıcı olacaktır.

Maduro da kendisine karşı gelecek bir işçi ayaklanmasını sadece devlet aygıtlarının baskısıyla yıkamayacağını çok iyi bilmektedir. O yüzden ülkedeki yoksulluğun sorumluluğunu üzerinden atmak için ABD’yi sorumlu tutmakta, milliyetçi popülist şöylemlerle bu sürecin ulusal bir kurtuluş savaşı olduğunu iddia etmektedir. Böylece kendi rejimine meşruiyet kazandırmaktadır. Kendine karşı oluşacak devrimci işçi muhalefetini de ABD’nin maşası Guaido’nun taraftarları olarak lanse etmektedir.

  • Emperyalistler Venezuela’dan elinizi çekin!
  • İşçi sınıfının, yoksul köylülerin, gençlerin bağımsız örgütlenmesi için ileri!
  • “Kurucu Meclis”, “Demokratik Geçiş” gibi formüller sadece Venezuela kapitalizminin baskı aygıtlarını hayatta tutmaya ve onları güçlendirmeye yarar.
  • İşçi sınıfının, yoksul köylülerin, gençlerin kendi öz örgütlerini inşa etmeleri gerekmektedir. Bunun için bugünün en acil mücadele araçları, Komiteler, Konseyler, Şuralardır.
  • İşçi milisleri ve öz savunma birlikleri kurulmalıdır.
  • Tüm devlet işletmelerine el koyulsun, askerler, yöneticiler kovulsun, işçi denetiminde kamulaştırma!
  • Tarım proletaryası ve yoksul köylüler tarımda kollektifleştirilmeye gidilmelidir.
  • Büyük sanayi firmaları, işyerleri, bankalar işçi sınıfı denetiminde kamulaştırılmalıdır.
  • Sosyalist Latin Amerika Sovyetleri için ileri!
  • Sosyalist Venezuela Federasyonu için ileri!