Şişli Belediyesi’nde ücretlerini alamayan temizlik işçileri, ücretlerini almak için iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler. Genel-İş sendikasının Belediye yönetimiyle görüşüp, ücretlerini ödeme sözü verilmesiyle birlikte tekrar işbaşı yaptılar. Fakat belediye yönetimi verdiği sözü tutmamakla birlikte, işçilere herhangi bir açıklama yapma tenezülünde dahi bulunmadı. Bunun üzerine işçiler belediye önünde açlık grevine başladı. CHP’li Şişli Belediyesi, bu direniş karşısında işçilerin taleplerini karşılamak yerine, direnişe kara çalmak ve itibarsızlaştırma hamlesinde bulundu. Sosyal medya üzerinden gelen açıklama, AKP’den farklı bir reflekse sahip değildi. CHP’liler direnişin Sarıgül’ün organize ettiğini idda ederek, esas amacın işçilerin ücret alacağı olmadığı, seçim öncesi CHP’nin oylarını kaybettirmek olduğunu ileri sürdü. Erdoğan’da özellikle Gezi direnişinden beri, kendisine karşı oluşan tüm muhalefeti itibarsızlaştırmak için, krimanelize etmek amacıyla, dış mihrakları, terör örgütlerinin işi olduğunu idda etti. Ortaya sürülen tüm taleplere kulak tıkamak ve talepleri itibarsızlaştırmak için ” mesele farklı, derin güçler var” gibi argümanlar kullandı. Bu argümanlar o kadar sıradanlaştı ki, Erdoğan’ın gündelik siyasetinin olmazsa olmazına dönüştü. Grevleri yasaklayarak, ülkeyi grevsiz bir hâle getirmekle övünür hâle geldi. Her fırsatta AKP’yi anti demokratik, emek düşmanı politikalarını eleştiren CHP, kendi iktidarındaki Belediyelerde işçiler direnişe haklarını aramaya geçince, işçi düşmanlığında, AKP’yi aratmayan bir pozisyon takınmaktadır. Kendi belediyesi olan İzmir’de İZBAN işçileri greve çıkınca, “Asıl mesele başka” olduğunu idda edip, grevi AKP’nin yönettiğini öne sürerek, İZBAN işçilerini İzmir halkına hedef gösterdi. Her yerde grevlerin yasaklandığını neden İzmir’de yasaklanmadığını öne sürerek, Erdoğan’dan grev yasağı talebinde bulundu. Erdoğan’la elele verip, İZBAN grevini yasakladılar. Bugün AKP-MHP ittifakının karşısına alternatif olarak pazarlanan CHP’nin birçok konuda AKP’den farkı yoktur. İşçi düşmanlığı, mülteci düşmanlığı, kürt düşmanlığı, kendi hegomonyasına dokunan demokratik hakları kullandırtmama, bastırma konusunda AKP’den hiçbir farkı yoktur. Sadece AKP’nin sahip olduğu güce sahip değildir. Aynı gücü eline geçirse, Erdoğan’ı aratmayacaktır. AKP’de CHP’de söz konusu işçiler, emekçiler, mülteciler, kürtler olunca aynılaşmaktadır. Çünkü ikiside aynı sınıfın temsilcileridirler. Sahip oldukları refleksler temsil ettikleri burjuva sınıfın refleksleridir. CHP’den sol adına işçiler ve ezilenler adına beklenti içine girmek büyük hayal kırıklığı dışında hiçbir sonuç yaratmaz. Daha öncede belirtmiş olduğumuz gibi:” Cumhurittifakı+ Millet ittifakı: Saray ittifakıdır. Birinin varlığı diğerine bağlıdır. Aynı düzenin figranlarıdırlar. Bu fügranlar konusunda şöyle bir formilasyonda bulunabiliriz: AKP’nin CHP’ye, CHP’nin AKP’ye ihyiyacı vardır. AKP’nin CHP’ye ihtiyacı vardır, çünkü kendisine muhalif kesimleri düzen içinde tutacak, pasifleştirecek, bu pasifleşmenin sonucu olarak enseyi karatmış yığınsal bir kitle oluşmakta. CHP’nin AKP’ye ihtiyacı var; çünkü oy aldığı %25’lik kitleyi korumaya, ana muhalefet partisi olacak oy almaya ve elinde bulunan belediyelere ihtiyacı var. Bunun için kendi tabanını konselide edecek siyasal argümanlar olan; Cumhuriyet değerleri, laik yaşam, hayat tarzına saldırı vb şöylemler ancak siyasal islamcı bir iktidar karşısında hayat buluyor. AKP’ye kritik dönemlerde verilen destek söz konusu olduğu zaman ülke ve vatan çıkarları devreye girmektedir. Erdoğan’ın MHP’ye ihtiyacı var, çünkü tek başına ülkeyi yönetecek güce sahip değil, diktatörlüğünü inşa ettiği her kiritik virajda MHP’nin hayati desteği oldu. Çünkü otoriter, baskıcı, savaş politikaları için MHP’den iyi bir alternatifi yok. MHP’nin Erdoğan’a ihtiyacı var, çünkü kendi faşist politikalarını ancak Erdoğan rejimi aracılığıyla uygulayabilmektedir. Bürokasi, devletin paramiliter ve suç örgütlerinin içinde yer alabilmesi için Erdoğan diktatörlüğünün selametine ihtiyacı var. Erdoğan’ın Perinçek’e ihtiyacı var, çünkü ne zaman ABD ve AB ile sorun yaşasa, Erdoğan’ı vatan savaşı veren antiemperyalist kahraman ilan edecek, bunu yaparkende CHP’nin tabanında basınç uygulayacak bir figüre ihtiyacı var. Perinçek’in Erdoğan’a ihtiyacı var, çünkü yıllardır savunduğu Avrasyacılık, TC’nin dış politikada eksen değiştirmesi gibi fikirlerin güncelliğini Erdoğan’ın dış politikasındaki manevra alanlarında buluyor. Erdoğan’ın İYİP’e ihtiyacı var; çünkü yeni rejimde MHP’ye bu kadar bağımlı olmak istemiyor, MHP’yi cumhur ittifakı çatlağı konusunda İYİP’i gösterip senin alternatifin var deme rahatlığına sahip olmak istiyor. İYİP’in Erdoğan’a ihtiyacı var, çünkü kendi öz gücüyle ancak partiler mezarlığındaki yerini alabilir. Meclis’e dahi CHP’nin desteğiyle girdi, şimdi CHP ile muhalefet rolüne bürünmüş vaziyette. İktidar ortağı olabilmesinin koşulları Cumhur İttifakında yaşanacak çatlakta düğümlenmektedir. Erdoğan’ın BBP’ye ihtiyacı var; çünkü zaman zaman Kürt halkına ültümaton verirken, AB ile sorun yaşayacak ultra milliyetçi, faşist şöylemlerin sözcülüğünü yapması için BBP’ye ihtiyacı var. Son tahlilde düzen siyaseti tamamıyla Erdoğan’a bağlı durumda.
Konu; savaş, kürt düşmanlığı, ırkçılık, işçi düşmanlığı olunca hepsi Erdoğan rejiminin kanatları altında toplanmaktadır. Çürümüş bir cesete dönmüş olan Erdoğan rejminin düzen muhalefetide aynı oranda çürümüştür. Düzen muhalefetinden beklenti içine girmek, bu çürümeye ortak olmaktır.” Bu çürümeden kurtulmak için, kökleri işçi sınıfına dayanan, Devrimci Komünist Parti’nin inşasından başka çözüm yoktur.