Şule Çet Cinayeti ve Düşündürdükleri
Kadın cinayetleri, tecavüz, cinsel istismar, taciz, LGBTİ cinayetleri, çocuk istismarı gibi suçlar her geçen gün çığ gibi büyümektedir. Kadına karşı işlenmiş suçlar gündelik hayatın sıradanlaşmış olgusu hâline getirilmek istenmektedir. Devletin kadını ötekileştiren, itibarsızlaştıran, toplumsal statüsünü yok sayan, iş hayatının ve toplumsal hayatın dışına itmek isteyen, kadın katillerini ve kadına karşı işlenmiş suçları meşrulaştıran bir politika izlemektedir. Bu politikaların gündelik hayattaki karşılığı; kadının içki içip içmemesini bir değer olarak belirlemektedir. Kadının nasıl giyineceğini, hangi saate nerede olacağını, kiminle olacağının kararını kendinde bulan ataerkil anlayış hakim anlayışa dönmektedir. Kadının yaşadığı cinsellik herkese dert olmaktadır; kadını saçından, tırnağına, gülüşünden yürüyüşüne tartışma hakkını kendinde bulan aterkil bir toplum yaratılmaktadır. Tüm ataerkil devlet yapısı; islami muhafazakarlık üzerinden yükselmiş toplumsal ahlâk , gelenek, görenek olarak lanse edilmektedir. Ahlâk olarak sunulan argüman herşeyden önce, egemen sınıfların toplumu yöneltmek için koyduğu kuralların kutsanıp, belleklere şiringa edilmesinden başka birşey değildir. Egemen sınıflar ve onların devleti ataerkil bir yapıya sahiptir, tüm toplumunda bu kalıba girmesi için, sistematik olarak kendi ideolojisini üretmektedir. Kadınlık ve erkeklik salt biyolojik kavramlar değildir. Aynı zamanda da sosyolojik kavramlardır. Sistem bu kavramlara ideolojik aygıtlarını yüklemektedir. Bu ideolojik yüklemelerle birlikte, sistemin tasavvur ettiği erkek profili meydana çıkmaktadır, hergün sistemli bir şekilde kadına karşı suç işlemektedir. Kadının hayatını zindana çevirmektedir. Şule Çet cinayetinde kadına karşı ölüm, işkence makinesine dönmüş ataerkil devlet ideolojisinin hergün işlediği cinayetlerden sadece birisidir.
Şule Çet Cinayeti
Üniversite öğrencisi olan Şule Çet, Ankara’da önce tecavüze uğruyor ardından boynu kırılarak intihar süsü vermek amacıyla bir plazanın 20. katından aşağı atılıyor. Katillerin önce ifadeleri alınıp serbest bırakılmıştı; çünkü olay yeri inceleme polisleri delilleri bilinçli şekilde toplamamıştı. Bu cinayet intihar süsü verilerek kapatılmaya çalışıldı. Fakat ailenin ve kadın örgütlerinin aylarca kamuoyu oluşturması ve cinayetin aydınlatılması için vermiş oldukları mücadele katillere ceza yolunun önünü açmıştır. Malesef ki; kamuoyuna düşmeyen kadın cinayetleri cezasız kalmaktadır. Malesef ki, kamuoyuna düşmeyen kadın cinayetleri cezasız kalmaktadır. Mahkemeye hazırlanan bilimsel mütalada, Şule Çet’in boynundaki kırığın düşmeden çok boyuna “basılı” yapılarak oluşmuş olabileceği, otopsi sırasında elde edilen bulguların Çet’in ağır istismara uğradığını gösterdiğini belirtildi. Mütalada, olay yerinde polisin eksik delil topladığının tespiti yapıldı. Rapora göre; olay yerinde sperm, kan vb biyolojik leke tespiti için değişik dalga boylarında ışık kaynağı ile ışıklı inceleme yapılmadı. Masalar, sehpalar, lavabolar ve zemindeki halılar üzerinde birçok taze ve kurumuş leke mevcut olmasına karşın, bunlar biyolojik ve kimyasal yönden incelenmedi. Şule Çet’in üzerinden çıkartılan iç çamaşırlarınada inceleme yapılmadı. Öte yandan önceki günkü duruşmada iki sanığın anlatımları, olaya ilişkin şüpheli yanlarıda netleştirdi. Çağatay Aksu, ” Şule viski içmedi” derken, Berk Akand, ” Şule’yi viski içerken gördüm” dedi. Çağatay Aksu’nun, içki şişelerini dinlenme odasındaki çöp kutularına koyarak sakladığı anlaşıldı. Katillerin avukatının mahkemedeki savunması ise tam bir skandaldı. Sosyal medya üzerinden kamuoyu oluşturarak mahkemenin manipüle edildiği idda edildi. Şule Çet’in psikolojik rahatsızlıklarının olduğunu, o saate orada olmasının masumane olmadığını idda etti. Mahkemede Çet’in bekaretinin tartışılıp, onun üzerinden katiller için beraat istedi. Şule Çet’in katillerinin avukatı 2016 yılında Ankara Üniversitesi cebeci kampüsün’de döner bıçağı ile üniversitelilere saldıran Paşa Büyükkayaer’dir. Bu bir tesadüf değildir. Kadın katillerini, tecavüzcüleri ancak faşistler yapar. Çünkü ataerkil zihniyetin ideolojik aygıtlarını üreten ve uygulayan yer burasıdır. Şule Çet’in katillerinin ve tüm kadın katillerinin, tecavüzcülerin en ağır cezayı alması elbetteki çok önemlidir. Fakat bu tek başına yeterli değildir. Ataerkil devlet ideolojisinin üretim alanlarını kurutmak gerekir. Sadece kadın katillerinin en yüksek cezayı alması için mücadele etmek, kadınları ölmekten kurtarmaz. Ataerkil ideolojinin üretimini sekteye uğratacak ve nufus alanlarını daraltacak somut talepler etrafında mücadeleyi örecek bir eylem programına ihtitaç vardır.
*) Kadın cinayetleri ve namus kisvesi altında işlenen tüm cinayetlere en ağır cezalar verilsin!
*) LGBTİ bireylere karşı işlenen suçlar nefret suçu kapsamına alınsın!
*) Kadını ve LGBTİ bireyleri aşağılayan, itibarsızlaştıran, ötekileştiren; tüm medya, TV, gazete, film, dizilere yaptırım uygulatacak cezalar getirilsin!
*) ilköğretimden, yükseköğretime müfredattaki tüm cinsiyetçi, aterkil, homofobik içerikler çukartılsın!
Fatmanur Bilgebey