1-) 31 Mart seçimleri AKP’nin tarihi hezimeti ve CHP’nin zaferi ile sonuçlandı. Seçim sonuçları emekçilerin ve ezilenlerin gündeminde önemli bir yer teşkil eder duruma gelmiştir.
Seçim sonuçlarından sonra analizler, yorumlar, öngörüler havalarda uçuşmaktadır. Gazete, TV, radyo; sosyal medya platformlarında günlerdir seçim analizleri, seçim sonrası sürece dair öngörlülerde bulunmaktadır. Emekçilerin, ezilenlerin saflarında yer alan; buradan siyaset yapan teşkilatlar da analizlerde, tahlillerde, öngörlülerde bulunmaktadır.
Enternasyonal komünist devrimciler de analizlerde, öngörlülerde, tahlillerde bulunmaktadır. Enternasyonal komünist devrimcilerin diğer tüm siyasal akımlardan ayırt edici bir yönü de şudur: Bir sürece, bir olaya dair değerlendirmeleri salt tahlil ve öngörüden ibaret değildir. Devrimci marksizmi kılavuzuyla somut durumun somut tahlilini yaparlar. Somut durumun somut tahlilini yapmanın tek bir amacı vardır. Sınıflar mücadelesinde izlenecek strateji ve taktikleri belirlemek somut devrimci görevler tayin etmektir.
Enternasyonal komünist devrimciler; ne burjuvazinin herhangi bir kanadına akıl hocalığı yapmak ne de reformist, sol, sosyalist teşkilatların trafik polisliği görevini yerine getirmek için ne de en doğru en haklı şeyleri kendisinin söylediğini ispatlamak için somut durumun somut tahlilini yapmazlar. Enternasyonal komünist devrimciler için somut durumun somut tahlili, somut devrimci görevler belirlemek için yapılır. Somut devrimci görevler belirlemeden yapılan her tahlil, öngörü, analiz, akademik bir uğraş küçük burjuva aydın aktivizmi ve sol lafazanlığın ötesine geçmez. Bu çalışmamızın amacı sadece 31 Mart seçim sonuçlarını değerlendirmek değil, somut devrimci görevler belirlemektir.
2-) 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden zaferle çıkan Erdoğan, bir yıl dahi geçmeden yapılan seçimlerde büyük bir hezimete uğramıştır. AKP tarihinde ilk kez birinci parti olma özelliğini kaybetmiştir. AKP hükümeti artık bir azınlık hükümeti konumuna düşmüştür. İktidarını sürdürebilmek için Cumhur İttifakı’nı genişletmeye, yeniden restore etmeye ihtiyacı vardır. Bu durum Cumhur İttifakı içinde fraksiyonlar kavgalarına, siyasal krizlerin derinleşmesine, yönetememe krizlerinin büyümesine neden olacaktır. Erdoğan için ecel terleri dökeceği, uçurumdan yuvarlanma tehlikesi yüksek olan bir viraja girmektedir.
Önümüzdeki 4 yıllık süreç, derin siyasal, ekonomik krizlerle, siyasal alt üst oluşlarla, savaşlarla, iktidar cephesinde sert klikler kavgalarına ve devrimci kabarışlara gebe bir dönem olacaktır.
3-) 2024 yerel seçimlerinin mutlak kaybedeni AKP oldu. 7 Haziran 2015’ten beri istikrarlı güç kaybedişi en üstü boyutlara ulaşmış durumdadır. AKP’nin aldığı oylar 2002 seçimlerinin altındadır. Tüm taşıma seçmenlere rağmen Kürdistan’daki oyları %40’lardan 30’lara düşmüştür. Elindeki her üç belediyeden birini kaybeden AKP, elinde tuttuğu belediye sayısını 39’dan 14’e düşürmüştür. Türkiye’nin en büyük 8 şehri içinde elinde yalnızca Konya kalmıştır. Kalesi olan birçok il ve ilçeyi kaybetmiştir. Buradan şu sonuç çıkmaktadır: AKP buz gibi erimekte, toplumsal meşrutiyetini kaybetmekte, toplumun tüm kesimlerinde AKP karşıtlığı kök salmaktadır.
4-) AKP’nin bu eriyişine paralel oranda Cumhur İttifak’ında bir erime yaşanmadı. MHP’de çok büyük bir kayıp yaşanmadı. MHP’nin il belediye sayısı 11’den 8’e düştü. Cumhur İttifak’ının aldığı oy oranı %48’dir. Seçime katılım oranı 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine oranla bir hayli düşmüştür. Bu seçimlerin parlayan yıldızı Yeniden Refah Partisi olmuştur. AKP’nin kaybetiği oyların önemli bir kısmı Yeniden Refah Partisi’ne geçmiştir. Erdoğan’ın MHP’ye olan bağımlılığına artık Yeniden Refah Partisi’de eklenmiştir. Bu süreç Cumhur İttifakı içinde keskin çatlakların ve çatışmaların habercisidir. Yeniden Refah, Cumhur İttifakı’nın motor gücü olmaya adaydır.
5-) 31 Mart yerel seçimlerinin parlayan yıldızı Yeniden Refah Partisi oldu. Yeni bir parti olsa da Türkiye siyasi hayatında köklü bir geçmişe ve doğal tabana sahip olan milli görüş çizgisinin temsilcisi olarak siyaset aramasına çıktı. 2023 seçimlerinde Erdoğan lehine cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilerek Cumhur İttifaklı listelerinden meclise vekiller gönderdi. 2024 yerel seçimlerine girerken AKP ile yaptığı pazarlıktan sonuç alamayan Yeniden Refah, seçimleri kendi listesi ile katıldı. Bu durum Yeniden Refah Partisi’ne şöyle bir avantaj sağladı. Cumhur İttifakı içinde silikleşmek yerine AKP’ye küsen tabanı kendi saflarında konsolide ederek stratejik bir güç kazanmış oldu. Yeniden Refah Partisi AKP’nin tabanının altını oyarak Cumhur İttifakı içindeki dengelerin değişmesine, kartların yeniden dağıtılmasının zeminini oluşturmaktadır.
Yeniden Refah Partisi AKP tabanının altını iki temel konu üzerinden oymuştur.
Bunlardan birincisi: yoksulluk ve ekonomik krizin yarattığı tahribata karşı sağ popülist muhafazakar bir dil kullanarak, AKP tabanındaki emekçi kesimler ve küçük esnaf üzerinde önemli bir etkileşim sağladı.
İkinci konu ise: AKP’nin Filistin konusundaki iki yüzlü tutarsızlıklarının teşhirini ederek, bunun üzerinden etkili bir sağ popülizm ve antisemitizm yaparak AKP tabanında ciddi bir kırılma yarattı. Buradan şu sonuç çıkmaktadır: AKP tabanı, seküler laik kentli orta sınıfların iddia ettiği gibi makarna ve kömüre oy veren bir kitle değil, ideolojik hassasiyetleri olan buna göre pozisyon alabilen bir kitledir.
Yeniden Refah Partisi sağ popülizm, dinci fanatizm, kadın düşmanlığı, homofobi, anti semitizm üzerinden kendini var eden aşırı sağcı bir partidir. Muhafazakar hassasiyetlere sahip olan emekçi kesimler ve küçük esnaf tabanına yaslanmaktadır. AKP’nin birçok yerde kaybetmesine de neden olmakla birlikte AKP’den kopan kesimlerin Cumhur ittifakı içinde kalmasına da yol açmaktadır. Yeniden Refah Partisi’nin bu yükselişi, Erdoğan karşısında elini güçlendirmektedir. Erdoğan’ın MHP’ye olan bağımlılığına bir de Yeniden Refah Partisi eklenmektedir. Erdoğan’ın yeni anayasa yapabilmesi için, 2028 seçimlerinde yeniden aday olabilmesi için, aday olduğu takdirde kazanabilmesi için Yeniden Refah Partisi’ni Cumhur İttifakı içinde tutmak zorundadır. Cumhur İttifakı kendi içinde sert klikler kavgalarına gebedir. Bu durumun kaçınılmaz sonucu mevcut rejim krizinin derinleşerek büyümesi olacaktır.
6-) CHP’nin bu seçim zaferinin nedeni ne yeni genel başkanı ve ekibinin başarılı performansıyla ne de izlediği doğru politikalarla açıklanabilir. CHP’nin bu seçim zaferinin tek bir nedeni vardır. AKP’den bıkmış ve bezmiş kitlelerin önlerinde başka bir alternatifinin olmamasıdır.
2019 yerel seçimlerinden 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelen süreçte; HDP ve sosyalist solun önemli bir kesmi, AKP’ye kaybettirmek adına CHP’yi destekleme stratejisi izleyerek toplumsal muhalefetin tüm bileşenlerini mücadelenin öznesi olmaktan çıkarıp CHP’nin seçmenini dönüştürmüştür. Böylece AKP’yi gönderme görevini CHP’ye yüklemiş olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak CHP, AKP karşıtı mücadelenin öncüsü haline geldi. AKP karşıtı mücadelede kitlelere sunduğu tek opsiyon seçim sandığıdır.
CHP yüzünü sola döndüğü için değil, sol öznelerin yığınları alternatif bırakmasından dolayı seçimi zorlanmadan kazanmıştır. CHP en az AKP kadar sağcı, piyasacı, milliyetçi bir partidir. AKP’nin zayıflaması emekçiler ve ezilenler açısından hiç kuşkusuz ki olumlu bir gelişmedir. Yenilmez yıkılmaz denilen AKP’nin zayıflayışı kitlelerde moral yaratmaktadır. Fakat CHP’nin zaferi emekçilerin ve ezilenlerin zaferi değildir. Tam tersine emekçiler ve ezilenler cephesi Erdoğan resminin karşısına ayrı bir kutup olarak çıktığında, kitlesel militan bir seferberlik başlattıklarında zaferin yolunu açmış olacaktır.
7-) CHP’nin bu zaferi sol sosyal demokrat bir karakter taşımamaktadır. En önemli temsilcisi İmamoğlu şahsında cisimleşen liberal popülizmin zaferidir. CHP’nin sahip olduğu bu popülizm her kalıba girebilmektedir. Mansur Yavaş, Tanju Özcan, Özlem Çeçiroğlu, Burcu Köksal gibi faşist, şoven adayları da içinde barındıran bir yapıya sahiptir.
Sağın alternatifinin yine onun kötü bir kopyası olan başka bir sağ kutuptur. Türkiye Emekçi halkları sağ populist, liberal, milliyetçi, İslamcı odaklarının arasına sıkıştırılmış durumdadır. Bu açmazı ancak bağımsız devrimci sınıf siyaseti açabilir.
8- Bu seçimin bir diğer kaybedenleri İYİP, Zafer, Memleket, Deva, Gelecek gibi muhafazakar, liberal, ulusalcı, faşist partilerdir. Dağılan millet ittifakının bileşeni veya millet ittifakı ile iltisaklı olan bu partiler erimekte ve siyasi partiler mezarlığına doğru ilerlemektedir. Bunun temel nedeni Meral Akşener’in ittifakı parçalayan, zayıflatan tutumunun, AKP karşısındaki kitlede antipati uyandırmasıdır. Dağılan Millet İttifakı’nın tabanı önemli ölçüde CHP seçmenine dönüşmektedir. CHP’nin dışında yer alarak oluşan burjuva muhalefet girişimleri, Erdoğan’a çalışıyor olarak okunmaya sebep olmaktadır. Bu süreçte CHP’nin AKP gibi kimseye bağımlı olmadan hareket edebilmesinin önünü açmaktadır. Cumhur İttifakı çok başlı, birbirine benzemezler topluluğu, istikrarsız bir vitrin sunmaktadır. CHP ise homojen ve istikrarlı bir vitrin sunmaktadır.
9-) Kürdistan’da önemli seçim zaferi kazanan DEM Parti, Türkiye’nin metropollerinde ve özellikle İstanbul’da önemli bir oy kaybı yaşamıştır. Bunun temel nedeni 2019 yerel seçimlerinde ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a kaybettirmek için CHP’yi destekleyen pozisyonunun kendi kitlesinde yarattığı erozyonla açıklanabilir. 31 Mart yerel seçimleri öncesi CHP ile belli görüşmeler yapıp buradan sonuç alamayan DEM Parti, son anda kendi adaylarını çıkartma kararı aldı. Birçok büyük şehirde görünür ve etkili bir seçim çalışması gerçekleştirilmedi. Birçok ilçede kent uzlaşısı adı altında CHP ile çeşitli ittifaklar gerçekleştirerek, CHP listelerinden kendi adaylarını belediye meclisine soktu, bazı bölgelerde CHP lehine aday çıkartılmadı. DEM Parti’nin kendi bileşenlerinden SYKP İstanbul seçimlerinde CHP adayı İmamoğlu’na oy çağrısı yaparak, DEM Parti’nin İstanbul’da seçime kendi adayıyla girmesini eleştirdi. Leyla Zana, Ahmet Türk gibi Kürt siyasetçiler AKP ile yeni bir çözüm sürecinin mümkün olduğunu, DEM Parti’nin İstanbul başta olmak üzere Türkiye metropollerinde güçlü oy almasının çözüm sürecinin anahtarı olacağını öne sürdüler. HDP eski eş genel başkanı Sezai Temelli gibi bazı siyasetçiler, AKP’nin ipiyle kuyuya inilemeyeceği yönünde beyanlarda bulundu. DEM Parti kendi içinde farklı eğilimleri kitlenin önüne çıkartmış oldu. Her iki eğiliminde esasa dair bir farklılığı yoktur. Sadece taktiksel tutum alma konusunda ayrışmaktadırlar. DEM Parti’nin tüm siyasi stratejisi Türkiye devletini çözüm sürecine ve Kürtler için demokratik bir anayasa yapmaya ikna etmek vardır. Bir taraf bu sürecin ancak Erdoğan’la yapılabileceğini bir taraf ise Erdoğan’sız bir Türkiye’de CHP ile yapılabileceğini savunmaktaydı. Türkiye düzenine entegre olmayı, bu entegrasyonu sağlamak için gerekli demokratik anayasanın yapılmasını nihai politik hedef haline gelmiştir.
Bu tartışmalar etrafında Türkiye’deki Kürt seçmeninde kazanacak adaya oy vermek mantığının gelişmesini sağladı. Bu durumu şu şekilde açıklayabiliriz: Türkiyelileşme siyaseti, bağrına taş basıp oy verme taktikleri, Kürt halkının bilincinde ciddi bir erozyona neden olmuştur. Artık Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtler politik tutum alırken sömürge bir ulusun mensubu gibi değil, Türkiyeli gibi düşünmektedir. Antisömürgeci ulus bilinci hızla sönümleme sürecine girmektedir.
10-) Erdoğan 31 Mart seçimlerinde Kürdistan’da kayyum politikasını devam ettirmeye çalıştı. Kayyumları seçimden sonra değil sandıkta atamaya çalıştı. Kürdistan’ın birçok kentine yüz binlerce taşıma seçmen, seçim usulsüzlükleri, seçim günü açık bir devlet terörü uyguladı. Türkiye’nin batısında normal bir seçim süreci yaşanırken Kürdistan’da süngülerin altında sopalı seçimler gerçekleşti. Bu durumda Türk sermaye devletinin her adımında sömürgeci rejimin pratiklerini görmek mümkündür. Kürdistan’da ayrı bir hukuk, ayrı bir siyasal rejim uygulanmaktadır. Bu gerçeklik görmezden gelinse de, reddedilse de devlet her adımında bunu hatırlatmaktadır. Kürdistan’da seçimler Türkiye’nin Batı illerindeki gibi siyasi partilerin yarışı şeklinde geçmemektedir. Kürt halkının desteklediği partiler, devlet güçleriyle mücadele etmektedir. Bu seçim sürecinde de yaşanan tam olarak buydu. Kars, Şırnak, Bitlis gibi Kürt kentlerini taşıma seçmenle ve olağanüstü seçim hileleriyle kazanan Erdoğan; Kürdistan’ın diğer kentlerinde açık bir hezimet yaşadı. Tüm baskılara, seçim hilelerine, taşıma seçmenlere, seçim hilelerine rağmen Kürt halkı kayyumları göndermeyi başardı. Bir kez daha şunu söyleyebiliriz ki: Kürdistan’da seçimler her zaman Türkiye’deki den farklı bir politik anlama sahiptir. Kürdistan’da seçimler belediye başkanı, milletvekili seçme sürecinden ibaret değildir. DEM Parti’nin programından, siyasal çizgisinden, niyetinden bağımsız olarak, Kürdistan’da seçimler Türk sermaye devletinin meşrutiyetini kabul edip etmeme referandumudur.
11-) 90’lı yıllarda Türk sermaye devleti tarafından beslenip, büyütülen, Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesine karşı paramiliter güç olarak kullanılan bölge halkları tarafından Hizbul-Kontra olarak bilinen, Hizbullah örgütü 2012 yılında legalleşerek HÜDA PAR’ı kurdu.
2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı listelerinden meclise giren HÜDA PAR uzun zamandır, AKP tarafından öne açılmakta kitlesel temsiliyetinin artması için ciddi bir destek sağlanmaktadır.
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HÜDA PAR’ın kendilerinin desteklediği bir proje olduğunu açıkça itiraf etti. HÜDA PAR, dinci fanatizmi ağır basan, Kürdistan’da taban bulmak için de Kürtlerin belli ulusal taleplerini öne çıkartan bir partidir. AKP eliyle HÜDA PAR, DEM Parti’ye alternatif bir güç haline getirilmeye çalışılmaktaydı. Böylece AKP için yeni bir çözüm sürecinin muhatabı oluşacaktı. Hizbullah’ın doğduğu ve en güçlü olduğu kent Batman’dı. Bu seçimde HÜDA PAR Batman’da kendi adayını çıkartarak iddialı bir kampanya sürdürmüştü. Kadın düşmanı şeriatçı söylemler üzerinden kendini var eden HÜDA PAR, bu seçimde de kendilerinin demokrat insanlar olduğunu, kadınların hangi renk çarşaf giyeceğini karışmayacağını beyan etti. DEM Parti Batman’da HÜDA PAR’ın karşısına genç feminist bir kadın olan Gülistan Sönük ile çıktı. %64.52 oy alan DEM Parti en yakın rakibi olan HÜDA PAR’a yaklaşık 50 puan fark atmış oldu. Batman seçim sonuçları itibariyle en yüksek ve en büyük farkın atıldığı il oldu. Buradan şu sonuç çıkmaktadır. HÜDA PAR’ın Kürdistan’da toplumsal bir karşılığı yoktur. AKP’nin HÜDA PAR projesi başarısızlığa uğramıştır.
12-) 31 Mart seçimlerinden hemen sonra mazbataların verilme süreci başladığı gibi Van belediye başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın mazbatası uyduruk gerekçelerle AKP’nin adayına verilmeye çalışıldı. Böylece yeni dönemin ilk kayyum girişimininde startı verilmiş oldu. Bu karar dile getirildiği gibi başta Wan olmak üzere tüm Kürt kentlerinde, Türkiye’nin birçok kentinde kitlesel seferberlikler başladı. Tüm polis baskısına rağmen direniş çığ gibi büyüdü. 48 saat gibi kısa bir süre sonra YSK bu kararını geri almak zorunda kaldı. Böylece yeni dönemdeki ilk kayyum girişimi geri püskürtülmüş oldu. Seçimden büyük bir hezimetle çıkan AKP, kitlelerin doğrudan eylemi karşısında çaresiz kalmıştır. Bu eylemlilikler DEM Parti’nin bir eylem çağrısıyla değil, kitlelerin insiyatif alıp doğrudan eyleme geçmesiyle oluştu. Wan direnişi kayyumları geri püskürtmenin yolunun ne olduğunu da göstermiş oldu. Erdoğan bu dönemde rahat şekilde kayyum atayamayacaktır. Erdoğan’ın elindeki kayyum kozu önemli ölçüde boşa düşmüş durumdadır.
13-) Yaklaşık 10 yıldır Türkiye siyasetinde seçim gündemi eksik olmamaktadır.
Son 10 yılda ortalama 2 yılda bir seçim yapılmıştır. Seçim gündeminin bu kadar canlı olmasının bir dezavantajı da parlamenterizmin güçlü bir etkiye sahip olması, fiili meşru mücadelenin yerine seçimlerin ikame edilir hale gelmesidir. Erdoğan rejiminin dayattığı tüm baskı, yoksulluk, sefalet politikalarına karşı büyüyen hoşnutsuzluğun konsolide edildiği tek yer seçimlerdi. Bu durum emekçilerin ellerine kollarına zincirin bağlandığı, söz ve eylemini gerçekleştiremediği, sınıf savaşının öznesi olmanın yerini seçim sirkinin seçmeni olmaya bıraktığı bir süreçti. Önümüzdeki 4 yıl boyunca olası bir erken seçim olmadığı sürece ufukta seçim yoktur. Ne Erdoğan’ın erken seçime gidecek takati vardır ne de burjuva muhalefetinin erken seçim talebi vardır. Erdoğan rejiminin yarattığı tüm yıkıntıların altında yaşam mücadelesi veren emekçi sınıfların sorunlarını çözmek için bekleyecekleri ve umut bağlayacakları bir seçim takvimi kalmamıştır. Bu 4 yıllık süreç keskin sınıf mücadelelerinin nesnelliğini hazırlayan bir potansiyele de sahiptir. Siyasal ve ekonomik krizler içinde boğulan Türkiye kapitalizmi büyük altüst oluşlara, çalkantılara, iç çatışmalara, savaşlara gebedir. Bu 4 yıllık süreç Erdoğan rejiminin yönetememe krizini harlatacaktır. Enternasyonal komünist devrimcilerin görevi tam da burada başlamaktadır. Çürüyen devlet mekanizmasının restorasyonunun soldan destekçisi değil, onu imha edecek kanadı oluşturmaktır. Bunun yolu da hiçbir burjuva kanadın destekçisi olmamaktan geçer. Emekçileri ve ezilenleri Erdoğan rejiminin karşısına ayrı bir kutup olarak çıkartmaktan geçmektedir. Fiili meşru militan sınıf mücadelesini baz almaktan, işçi sınıfının en geniş eylem birlikteliğini-cephesini oluşturmaktan geçmektedir. Emekçilerin ve ezilenlerin karşısına somut bir eylem programıyla çıkmaktan geçmektedir. Emekçi sınıflar içinde Enternasyonal komünist programı yaşatmaktan geçer.
İşçi sınıfının doğrudan demokrasi araçları olan şuralara, konseylere dayalı daha baştan söylemeye yüz tutmuş işçi devleti için, işçi iktidarı için mücadele etmekten geçer. Bunun yolu da işçi sınıfının genelkurmay görevini üstlenecek enternasyonal devrimci partinin inşasına odaklanmaktan geçmektedir.
İçinde bulunduğumuz çağ emperyalizm çağıdır. Bıçağın bir diğer özelliği proleter devrimler çağı olmasıdır. İçinde bulunduğumuz çağ kapitalizmin küresel birleşik krizler içinde insanlığı ve tüm canlı türlerini yok oluşa sürüklediği çağdır. Bu barbarlık içinde yok oluşa karşı mücadele ancak uluslararası bir eylem programıyla, enternasyonal devrimci bir önderlikle verilebilir. Yalnızca uluslararası bir örgüt uluslararası bir ideolojinin taşıyıcısı olabilir.