Yazar: Hevi Güneş

Onur Haftası ve Devrimci Perspektifler

Haziran ayı birçok yönden şaşırtıcı bir aydır. 15-16 Haziran’ı düşünelim, Paramazları hatırlayalım, 28 Haziran’a bakalım. Bunların yanında Gezi isyanını unutmayalım. 2013 Onur Yürüyüşü’nden sonra LGBTIQA+ mücadelesinin en görünür ve kitlesel olduğu zamandı. Gezi isyanı birçok konuda olduğu gibi queer mücadeleleri için bir milattı. Bu ve bunlar gibi mücadelelerin içerisinden Onur Haftasını mercek altına alalım.Konu bu hafta olduğunda kimi sağ muhafazakarların kimi kapitalistlerin dillerinde sanki hep bunları söylüyorlarmışçasına bir queer sahipleniciliği… Veya en özgürlükçü, en devrimci kesilen insanların bu konu hakkında ağızlarını bıçak açmamaları veyahutta bu konuda en tasfiyeci yaklaşanları… Aydınlatılmaya açık birçok yer bırakan bu konu haziran ayı geldiğinde...

Devamını Oku

Kahrolsun Patriyarkal Burjuva Devleti

Erkek devlet, kadınlar üzerindeki en az medeniyet kadar eski olan terörizmine durmak bilmeden devam ediyor. Bugün, 25 Kasım’da yine terörünü devam ettirmiş olan erkek devlet eylemci kadınlara ters kelepçeler ve işkenceler ile müdahale ediyor. Kadınların kurtuluşu adına bugün öğrendiğimiz bir şey varsa o da yeniden öğrenmiş olduğumuz devlet terörüne karşı savunma mekanizmalarıdır. Yoldaşlarımıza yapılan işkenceler fayda etmeyecek. Erkek devletin polisi yoldaşlarımızı zorla araçlara bindirip darp etmiş bulunmaktadır. Burjuvazinin beyefendileri kendi sermaye düzenlerini kurmak adına tarihte kadının devrimci gücünden faydalanmıştır. Bir devrimin kaderi, kadının katılımına göre belirlenebilir ve bu yüzden Burjuvazi iktidarı elde ettikten sonra kadının devrimci gücünden kurtulmaya çalışmıştır ve çalışmaktadır. Fakat bizim bu güçten vazgeçme gibi bir düşüncemiz yoktur. Her bir toplumsal krizde kapitalizmin darağacı daha çok hazırlanacaktır. Bugün erkek devletin mağduru durumunda bulunan tüm yoldaşlarımıza sözümüz erkek devletin ilgasıdır. Yeni bir sosyalist devrim dalgası geleceğinin işaretini İran’da vermiştir ve yakında tüm dünyayı saracaktır. Ve efendilere diyeceğimiz şey geçmişte olduğu gibi bugün de şudur: İktidarınızı korumak adına kadının devrimci gücünden vazgeçmek için sürdürdüğünüz kutsal aile er ya da geç başınıza çalınacak ve paramparça edilecektir. Kadınlar, LGBTİ+lar, İşçiler iktidarınızı yıkacak ve çöküşe götürdüğünüz dünyanın küllerinden yeni bir dünyayı kuracaktır. Mücadelemiz Kadınlığın ve İnsanlığın Mücadelesidir! Kadının Kurtuluşu Engellenemez! Kadın, Yaşam, Özgürlük! Hiçbir Şeyi Olanlar Her Şeyin Sahibi olacak! Ya Sürekli Devrim Ya Sürekli...

Devamını Oku

Taksim Patlamasının Ardından

Geçmişte yaşadığımız deneyimlerimizden de çıkardığımız notlar neticesinde biliyoruz ki bu ülkede devlet eliyle gerçekleştirilen provokatif bir saldırı varsa, bunun ardından mutlaka yeni bir milliyetçilik ajitasyonu eşliğinde yapılacak bir işgal saldırısı vardır. Buna bir çok kez kılıf uyduran devlet, bugün de kendi eliyle gerçekleştirdiği ve bir çok noktada elinde patladığı taksim saldırısının ardından özgürleştirilmiş Kürdistan topraklarına saldırmak için yeni bir kılıf buldu. Bunun ilk hamlesini 20 Kasım pazar gecesi Kobani’ye yapılan hava saldırısından gördük. Kürt halkının özgürlük mücadelesini sınır ötesi terör operasyonu olarak gören, kürt halkının özgürce yaşadığı toprakları ele geçirerek orada da kendi burjuva hukukunu işletebileceği, halkı kendi tahakkümüne alabileceği bir alan olarak görem devletin farklı bir şey yapmasını da beklemiyorduk. Taksim saldırısının ardından hem Kürdistan’a, hem Yunanistan’a hem de ABD’ye mesaj vermeye çalışan Soylu, kolay lokma olarak gördüğü ve kendisine popülerlik devşirdiği alana: Kürdistan topraklarına yönelerek çoklu saldırı hamlelerinin ilkini yapmış oldu. Bu noktada devletin alışagelmiş savaş politikalarını tartışmaktan çok, devrimcilerin Kürdistan’ın özgürleşme mücadelesini sahiplenme ya da sahiplenmeme tutumunu tartışmak bizleri olduğumuz noktadan daha ileri bir noktaya: Kürdistan’ın özgürleşme mücadelesinde özneleşmeye götürecektir. Bugün devletin icazet sınırlarını aşamayan, yine aynı şekilde devletin çizdiği “ meşruluk” sınırlarından çıkamayanlar kimler için makul veya meşrudur? Ezen ulus şovenizminin yarattığı milliyetçilik ve ırkçılıktan beslenen halk kesimlerine hitap etmek, ülkenin çoğunluğu bu alandan besleniyor diye bu düzlemde meşruluk sağlamak devrimcilik midir? Elbette hayır. Bizler bu süreçleri gerçekten birleşik mücadeleyle ve gerçekten devrimci yöntemlerle atlatmayı...

Devamını Oku

Trans Tutsak Esra Arıkan Açlık Grevinde

Türkiye’deki cezaevlerinden insan hakları ihlalleri haberleri hiç eksik olmamaktadır. Her gün mahkum haklarında kısıtlamalar gerçekleşmekte, tecrit, fiziki, psikolojik işkence eksik olmamaktadır. Söz konusu LGBTİ mahkumlara gelince insan hakları ihlalleri olabildiğince artmaktadır. Ayrımcılık, tecavüz, kötü muamele, hakaret, fiziki ve psikolojik işkence eksik olmamaktadır. Türkiye’de LGBTİ mahkumlar en temel hakları için dahi mücadele vermek zorunda bırakılmaktadır. LGBTİ mahkumların en sık karşılaştığı uygulama tecritdir. Eğer gittikleri cezaevinde başka LGBTİ bireyi yoksa tek kişilik hücreye konulmaktadırlar. Kimi zaman da kapasite veya koğuş yokluğu gibi bahanelerle LGBTİ mahkumlar keyfi uygulamalarla tecrite mahkum edilmektedir. Eğer trans mahkumların uyum süreci bitmediyse mavi kimlikleri varsa erkek muamelesi...

Devamını Oku

Erdoğan’dan FOX TV’ye AYAR

Erdoğan, BM Genel Kurulu’na katılmak için ABD’ye uçmadan önce İstanbul Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. Bu basın toplantısına katılan kanallardan biriside, ana akım medyada açık Erdoğan rejminin propogandasını yapmayan nadir kanallardan olan FOX TV’nin muhabiride vardı. FOX TV muhabirinin CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Tank Palet fabrikasıyla ilgili iddasını sorması üzerine, Erdoğan tehtit vari despot bir uslupla FOX muhabirini azarladı. Erdoğan FOX muhabirine şöyle bir açıklamada bulundu:” FOX TV’yi yalan medya olmaktan çıkarın, bir kere dürüst olun, önce FOX TV’nin yayın politikasını değiştirmesi lazım” Erdoğan’ın yayın politikasını değiştirilmesi gerekir dediği durum açıkça şudur: “Ya medya Erdoğan rejiminin propoganda birimi gibi çalışacak yada hedef gösterilmeyi, sansüre uğramayı, kapatılmayı, hapse atılmayı göze alacak” Bunun bir üçüncü yolunu Erdoğan rejimi bırakmamaktadır. Tüm ana akım medyayı Erdoğan eline geçirmiş olsada, sabah akşam Erdoğan rejimini öven yayınlar yapılsada, bu medya kaynaklarına devlet eliyle sınırsız lojistik ve finansal destek sunulsada, Erdoğan rejminin havuz medyası okunmamakta, izkenmemektedir. Her geçen gün kan kaybetmektedir. Havuz medyası dışında kalan medya kuruluşları daha fazla izlenmekle birlikte, yığınlar habere erişim kaynağı olarak muhalif sosyal medya haber portallarına yönelmektedir. Erdoğan rejimi kendi hoşuna gitmeyecek sıradan bir gazetecilik sorusuna dahi tahamül edemez hâle gelmiştir. Bu durumda Erdoğan rejiminin içinde bulunduğu yönetme krizinin her geçen gün derinleştiğinin göstergesidir. Devlet baskısı, yasaklar, sansürler, tutuklamalar olmadan Erdoğan rejimi ayakta kalamaz. Çünkü yönetemiyorlar… Yönetemiyorlar çünkü; tüm burjuva devlet aygıtları teltel dökülmekte, rejim meşruiyet krizi içinde boğulmaktadır. Yönetemiyorlar çünkü; yarattıkları ekonomik...

Devamını Oku
  • 1
  • 2