İş cinayetleri, yangın, sel, deprem gibi afetlerde yaşanan kitlesel ölümler istikrarlı bir şekilde kendisini var ediyor. Bilim ve teknolojide çığır açan gelişmeler baz alınınca tüm bu ölümleri engellemek hiç de zor olmayan bir durumdur. Tüm bu felaketlerin rahat bir şekilde engellenmesini sabote eden sermaye sınıfının doymak bilmeyen kâr hırsı, devletin sermayenin bu iştahına cevap vermek için tüm imkanları seferber etmesinden kaynaklanmaktadır. Kısacası kapitalizmin insan yerine kâr ve rantı merkezine koyan mantığı yıkımlar ve felaketlere sebep olmaktadır.
20 Ocak’ta Bolu Kartalkaya’da bulunan, Grant Kartal Hotel’de çıkan yangın felâketi ve akabinde gelişen olaylar sermaye egemenliğine dayalı bir düzenin insanlığın yaşam hakkı, güvenliğinin önünde varoluşsal bir tehlike olduğu gerçeğini birkez daha acı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sabah saat 03:00 sularında çıkan yangın ancak 14 saat sonra kontrol altına alınabildi. En yakın itfaiye ekibinin 45 dakika uzaklıkta olduğu Hotelin içinde herhangi bir yangın söndürme sisteminin olmaması, binanın ahşap olması felaketi hızlandırdı.
Hotelde olması gereken yangın söndürme sistemi, kullanılabilir durumda yangın merdivenleri, duman dedektörü, çalışır durumda yangın alarmı, hatta yangın tüpü dahi olmadığı binada resmi açıklamalara göre 78 kişi hayatını kaybetti.
Yangın merdivenlerinin olmadığı ve yangın alarm sisteminin çalışmadığı 237 kişinin konakladığı Hotelde mahsur kalanlar çarşafları uçuca bağlayarak kaçmaya çalıştı.
Yangınla ilgili tüm bilgiler 12 saat boyunca kamuoyundan gizlendi. 12 saatin sonunda devlet yetkililerine konuşma sırası geldiğinde suçu başkalarına yöneltmekle yetindiler.
Kültür Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy Hotelin yangın yeterlilik belgesine sahip olduğunu ve Hotelde 2 adet yangın söndürme merdiveni olduğunu açıkladı.
Bakan yangın yeterlilik belgesini Bolu Belediyesinin verdiğini söyleyerek suçu kendinden atmaya çalıştı. Bolu Belediyesi ise bunu yalanlayarak suçu karşı tarafa attı.
Bakanın yangın yeterlilik belgesi var dediği Hotelde zorunlu olarak bulunması gereken; yangın çıktığında yayılımı engelleyen yağmurlama ( sprinkler) sistemi zorunlu olmasına rağmen yoktu. Yangın tüpü, yangın merdiveni, çalışır vaziyette yangın alarmı gibi olması zorunlu olan diğer ekipmanlar da yoktu.
Hotelin kağıt üzerinde yangın yeterlilik belgesi vardı fakat gerçekte hiç bir şeyi yoktu.
Bu durum da sermaye devletinin kurumlarındaki görevlilerin sermaye çıkarlarını korumak için, yapması gereken görevleri yerine getirmediğini göstermektedir. Yangının bir katliama dönüşmesi Hotel sahibinden başlayarak, Kültür Turizm Bakanlığı ve Belediyeye uzanan devlet, sermaye, yerel yönetimler üçgeninin kutsal ittifakının bir sonucudur.
Bu kutsal ittifakının ihmalleri teşhir olmaya başladığı zamanda Erdoğan devreye girerek şöyle bir yol izledi.
Önce yangında hayatını kaybedenler için bir gün “Milli Yas” ilan etti. Ardından gün “Gün siyaset yapma değil, dayanışma bir ve beraber olma günüdür” açıklamasında bulunarak kendisine yönelen öfkeyi dindirmeye çalıştı. İhmalde sorumluluğu olanların mutlaka cezalandırılacağı nutukları çekerek, kendi hükümetine ve bakanına toz kondurmadı.
Hotel sahibi, hotel yöneticilerinden bir kısmı, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı tutuklandı. Bununla birlikte hotelin mutfak personeli ve elektrik arıza tamircisi de tutuklandı.
Hotel sahibi, hotel yöneticisi, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı gibi üst perdeden kişilerin tutuklanması anlık oluşan tepkilerin ve öfkenin azalmasına yönelik bir hamledir.
Yangının mağduru olan, canını şans eseri kurtulan hotel işçilerinin tutuklanmasının iki ana amacı vardır.
En yetkilisinden en yetkisizine ihmali olan herkesi cezalandırma mesajı vermek.
Yangının nedenini çalışanların hatası, bilinçsizliği gibi göstererek esas sorumluların üstünü örtüp, olayı soğutup unutulmasını sağlamak.
Yangının çıktığı hotelde yanmayan bölümler için rezervasyonlar açık bulunmakla birlikte, yangın nedeniyle rezervasyonu iptal etmek isteyenlere para iadesi yapılmaktadır.
Yangın söndürme ve yangın sonrası soğutma çalışmasında bulunan, dinlenmek için hotelin yanmayan alanlarını kullanan AFAD yetkililerinden para talep etmekten geri durulmadı.
Aynı şekilde ölenleri memleketlerine götürmek için morg araçları yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarından 100.000 TL gibi fahiş fiyatlar talep etmekten geri durmadı.
Bu durum kapitalizmin krizi fırsata çevirme prensibinin, liberal serbest piyasacı safsataların çürümüşlüğünün dışa vurumunun en berrak ifadesidir.
Tüm bu felaketlerin önlenmesi için, felaketler üretme fabrikası olan kapitalizmin emekçilerin ezilenlerin devrimci militan mücadelesiyle tarihin çöplüğüne gönderilip kâr yerine insan hayatını merkeze alan işçi emekçi iktidarı kurmak elzemdir.
Kapitalizmin hayatta kaldığı hergün insanlığın ve tüm canlı türlerinin felaketlerle yıkımlarla karşı karşıya kalması anlamına gelmektedir.
Ya sürekli yıkım ya sürekli devrim