Yazar: Selim Galip

Metal Müzik ve İşçi Sınıfı

Metal müziğin doğuşunda ve gelişiminde işçi sınıfının belirleyici bir rolü vardır. Metal, temellerini 1960’ların sonları ve 1970’lerin başlarında, özellikle İngiltere’nin sanayi kentlerinde atmıştır. Bu bağlamda, işçi sınıfının yaşam koşulları, müzikteki sertlik, öfke ve isyan duygusunun ana kaynağı olmuştur. Black Sabbath, genellikle heavy metalin öncüsü olarak kabul edilir ve grubun çıkış noktası İngiltere’nin sanayi kentlerinden Birmingham’dır. Black Sabbath üyeleri, özellikle Tony Iommi ve Geezer Butler, doğrudan işçi sınıfından gelen müzisyenlerdi. Iommi, çelik fabrikasında çalışırken geçirdiği bir iş kazasında iki parmağını kaybetmiş ve bu, onun gitar çalma stilini değiştirerek metal müziğin karakteristik ağır rifflerine katkıda bulunmuştur. Birmingham, 20. yüzyıl ortalarında ağır...

Devamını Oku

Bolu Kartalkaya Otel Yangını Kapitalist Vahşetin Bir Sonucudur!

İş cinayetleri, yangın, sel, deprem gibi afetlerde yaşanan kitlesel ölümler istikrarlı bir şekilde kendisini var ediyor. Bilim ve teknolojide çığır açan gelişmeler baz alınınca tüm bu ölümleri engellemek hiç de zor olmayan bir durumdur. Tüm bu felaketlerin rahat bir şekilde engellenmesini sabote eden sermaye sınıfının doymak bilmeyen kâr hırsı, devletin sermayenin bu iştahına cevap vermek için tüm imkanları seferber etmesinden kaynaklanmaktadır. Kısacası kapitalizmin insan yerine kâr ve rantı merkezine koyan mantığı yıkımlar ve felaketlere sebep olmaktadır. 20 Ocak’ta Bolu Kartalkaya’da bulunan, Grant Kartal Hotel’de çıkan yangın felâketi ve akabinde gelişen olaylar sermaye egemenliğine dayalı bir düzenin insanlığın yaşam hakkı,...

Devamını Oku

Yılmaz Güney, Bizim Büyük Umutsuzluğumuz

ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim ısıtacak bizi kim doyuracak bizi inandığımız tanrı da yalnız bıraktı bizi Dışarda Béla Tarr rüzgarı esiyor. Yağmur yüklü bir bulutu şehrin tepesinde, peşinden gezdirecek kadar sert değil ama hiç değilse sonbaharın ayak seslerini dinletecek kadar tatlı. Hoş yeleleri savrulan bir atı görmeyi tercih ederdim fakat otomobil icat olunalı onları sadece savaş filmlerinde görebiliyoruz ancak. Benim gibi bir ayağı köyünde, şehrin asfaltlarını lastikli ayakkabısının altına yapışan çamurla kirletenler biraz daha şanslı gerçi bu konuda. Biraz daha mesaimiz olmuştur at mevzunda. Béla Tarr’ın The Turin Horse filmini bilmeyenler için...

Devamını Oku

Can Çekişen Türkiye Kapitalizmi ve İhtiyacımız Olan Araç

100. yılına giren Türk sermaye devleti tarihinin en derin siyasal ve ekonomik kriziyle karşı karşıyadır. Bu durum bir asırlık Türk sermaye devletinin içinde bulunduğu tüm çelişkilerin kangrenleşmiş şekilde boy vermesinin bir sonucudur. Türk sermaye devleti, ırkçı temellere dayanan, Türklük, Sünni Müslümanlık dışında hiçbir etnik ve dinsel kimliği tanımamkla birlikte onlara karşı savaş açan, emekçi sınıfları devletinin baskı aygıtlarıyla burjuvazinin kölesi yapan, söylem düzeyinde dahi işçi sınıfından bahsetmenin suç teşkil ettiği eli kanlı katı bir burjuva diktatörlüğü olarak doğmuştur. Tüm yaşamını bu doğuş temelerine sadık kalarak sürdürmüştür. Askeri darbelerin, sömürgeci imha savaşlarının, katliamların, devlet terörünün, siyasal krizlerin eksik olmadığı, tüm gericilikleri bağrında bulunduran kaledir. Tarih boyunca kapitalizmin tüm krizleri, başka daha büyük krizlerin nesnel zeminini hazırlayarak aşmıştır. Kısacası kapitalizminin herhangi bir sorun karşısında yaratmış olduğu tüm çözümler yeni daha büyük bir sorunun doğmasına neden olmaktadır. Türk sermaye devletinin içinde bulunduğu çürüme ve can çekişme sürecinin nedeni de burada vücut bulmaktadır. Her gün yeni rekorlar kıran işsizlik oranları, hızla artan hayat pahalılığı, TL’nin döviz karşısında eriyip pula dönmesi, önlenemez yoksulluk, konut, enerji, gıda gibi temel yaşamsal ihtiyaçlara sürekli gelen zamlar, rekorlar üstüne rekorlar kıran enflasyon emekçi kitlelerde ölümcül yıkımlara neden olmaktadır. Mevcut hükümetin bu tabloyu değiştirmeye yönelik en ufak bir çözümü yoktur. Çünkü temsil ettiği sınıfın çıkarlarıyla çözüme yönelik adımlar atmak birbirine tamamen zıt olgulardır. Erdoğan rejiminin bu konuda sahip olduğu tek bir eğilim vardır. O da krizin tüm faturasını emekçi...

Devamını Oku

İmar Affı, Kapitalizm ve Konut Sorunu

Maraş merkezli depremle birlikte, onbinlerce can kaybı yaşandı, hâla enkazın altında olan binlerce insan mevcuttur. Resmi rakamlara göre yıkılan bina sayısı 6 bin 444 olarak kayıtlara geçmektedir. Bu depremle birlikte yaygın bir şekilde 2019’da çıkan İmar Affı tartışılmaktadır. Öncelikle şunu net bir şekilde belirtelim ki, İmar Affı örgütlü bir suçtur. Bunun adı çıkar amaçlı suç işlemektir. Bu örgütlü suçu işleyen bizzat hükümetin kendisidir. İşlenen suç ise kitlesel katliamdır. İmar Affı Nedir? Ne Değildir? İmar mevzuatına veya ruhsata aykırı yapılara verilecek yapı kayıt belgesiyle kaçak yapılara resmi olarak izin verilmesidir. Kısaca imar affı yasadışı olan bir durumu yasal rüşvet yoluyla yasallaştırmanın diğer adıdır. İmar affı çıkmadığı dönemlerde de yerel yönetimler ve Belediyeler gayrı resmi imar afları çıkartmaktadırlar. Bunlarda rüşvet, bağış adı altında toplanan parayla kaçak yapıya ruhsat verme işlemidir. İmar affının amacı da bu rüşveti toplu ve yasal olarak toplamaktır. Böylece önce imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat almaya uygun olmayan yapılar önce tespit edilir, sayısı epey fazlaysa, para karşılığı ruhsat verilir ve seçim öncesi çıkartılan aflarla birlikte oy kazanılır. Hem ekonomik getirisi vardır hemde seçmen desteği sağlar. İlk defa imar affı 1984 yılında yürürlüğe girdi. Sonraki 34 yıl boyunca 8 kez farklı isimlerle farklı yasalarla tekrarlandı. 9. İmar affı 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce meclise torba yasa olarak geldi. Bu İmar affı AKP’nin hem 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hem de 2019 yerel seçimlerde, meydanlarda gerçekleştirdiği önemli icraat olarak pazarlandı. Bu İmar affı...

Devamını Oku