Yılmaz Güney, Bizim Büyük Umutsuzluğumuz
ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim ısıtacak bizi kim doyuracak bizi inandığımız tanrı da yalnız bıraktı bizi Dışarda Béla Tarr rüzgarı esiyor. Yağmur yüklü bir bulutu şehrin tepesinde, peşinden gezdirecek kadar sert değil ama hiç değilse sonbaharın ayak seslerini dinletecek kadar tatlı. Hoş yeleleri savrulan bir atı görmeyi tercih ederdim fakat otomobil icat olunalı onları sadece savaş filmlerinde görebiliyoruz ancak. Benim gibi bir ayağı köyünde, şehrin asfaltlarını lastikli ayakkabısının altına yapışan çamurla kirletenler biraz daha şanslı gerçi bu konuda. Biraz daha mesaimiz olmuştur at mevzunda. Béla Tarr’ın The Turin Horse filmini bilmeyenler için...
Devamını Oku