Giriş
Kapitalist sistemde işsizlik bir tesadüf ya da yanlış ekonomi politikalarının sonucu değildir. İşsizlik, sermaye düzeninin bilinçli bir sonucudur ve bu düzenin devamlılığı için gereklidir. Sermayedarlar, işsizlik sayesinde işçi ücretlerini düşük tutar, sendikalaşmayı engeller ve çalışanları daha ağır koşullara razı olmaya zorlar. DİSK-AR’ın 2024 işsizlik raporuna göre, geniş tanımlı işsizlik oranı %28,2’ye ulaşarak pandemi dönemindeki seviyelere yaklaştı. Bu, kapitalizmin krizlere ve sömürüye dayalı yapısının yeni bir kanıtıdır.
Ancak işsizliği yalnızca rakamlarla anlatmak yeterli değildir. İşsizlik, milyonlarca insanın açlıkla, borçlarla ve geleceksizlikle karşı karşıya kalmasıdır. Bu makalede, işsizliğin sınıfsal doğasını, toplumsal cinsiyet üzerindeki etkilerini ve işçi sınıfının işsizliğe karşı nasıl örgütlenmesi gerektiğini tartışacağız.
—
İşsizlik Kapitalizmin Fıtratıdır
Burjuva ekonomistleri, işsizliği hükümetlerin yanlış politikalarına bağlayarak kapitalizmi aklamaya çalışır. Oysa kapitalizmin kendisi işsizliği üretir. Karl Marx’ın dediği gibi, sermaye sahipleri işçi sınıfını “yedek işgücü ordusu” olarak kullanır. Kapitalizm hiçbir zaman tam istihdam sağlamaz, çünkü işsiz işçiler olmasa çalışan işçiler düşük ücretleri, uzun mesaileri ve güvencesiz koşulları kabul etmezdi.
DİSK-AR raporuna göre, 2024 Kasım ayında dar tanımlı işsizlik oranı %8,6 olsa da geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyonu aştı. Resmi rakamlar işsizlik sorununun gerçek boyutunu gizlemeye çalışıyor. İşsizlerin yalnızca %14,2’si işsizlik sigortasından yararlanabiliyor, geri kalan milyonlarca insan ise açlığa ve sefalete mahkûm ediliyor.
İşsizlik, ekonomik krizlerle birlikte katlanarak artıyor. Şirket iflasları, konkordatolar ve ekonomik daralmalar, her kriz döneminde milyonlarca insanın işsiz kalmasına neden oluyor. Ancak kriz olsun ya da olmasın, kapitalist sistemde işsizlik hep var. Çünkü işsizlik, sermayenin işçileri baskı altında tutmak için kullandığı bir silahtır.
—
İşsizlik, Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
İşsizlik, tüm işçileri etkiler ancak kadınları çok daha ağır vurur. Kadınlar hem ev içinde ücretsiz emek gücü olarak kullanılır hem de güvencesiz işlerde düşük ücretlerle çalıştırılır. Türkiye’de kadın işsizliği, erkeklere kıyasla çok daha yüksektir. Kadınlar iş bulamadıklarında “işsiz” olarak bile sayılmayıp “ev kadını” olarak gösterilir.
Neoliberal politikalar, esnek çalışma modelleri ve taşeron sistem, kadınları daha fazla güvencesizliğe sürüklüyor. Özellikle pandemi sonrasında kadın istihdamı büyük bir darbe aldı. DİSK-AR verileri, geniş tanımlı işsizliğin rekor seviyelere ulaştığını gösterirken, bu işsizler arasında kadınların oranının her geçen gün arttığını da gözler önüne seriyor.
İşsizliğin kadınlara yönelik bir başka boyutu da çalışma yaşamında maruz kalınan ayrımcılıktır. Kadın işçiler daha düşük ücret alıyor, daha fazla mobbinge uğruyor ve ilk işten çıkarılanlar arasında yer alıyor. Kapitalist düzen, kadın emeğini değersizleştirerek sermayeye daha fazla kâr sağlamanın yollarını arıyor.
—
İşsizliğe Karşı Mücadele: Ne Yapmalı?
İşsizlik sadece işini kaybedenlerin değil, tüm işçi sınıfının sorunudur. Çünkü işsizlik arttıkça çalışan işçiler de daha fazla sömürüye maruz kalır. Sermaye düzeni, işsizliği bir tehdit olarak kullanarak çalışan işçileri düşük ücretlere ve kötü çalışma koşullarına mahkûm eder. O halde, işsizlikle mücadele aynı zamanda işçi sınıfının birliğini sağlamak için de gereklidir.
İşsizliğe karşı şu talepler etrafında birleşmeliyiz:
İşten çıkarmalar ve ücretsiz izin yasaklansın!
Çalışma saatleri 6 saate düşürülsün, 4 vardiya sistemi getirilsin!
İşsizlik fonu sadece işçiler için kullanılsın!
Mevsimlik işçilere işsizlik sigortası sağlansın!
Taşeron çalışma yasaklansın, herkes güvenceli işe kavuşsun!
Kapanan işyerleri tazminatsız kamulaştırılsın ve işçi denetimine geçsin!
Kadın istihdamını artıracak politikalar hayata geçirilsin, eşit işe eşit ücret sağlansın!
İşsizler ve güvencesizler kendi örgütlerini kursun!
Sermaye düzeni, işsizliği kendi çıkarları için bir silah olarak kullanıyorsa, işçi sınıfı da bu silahı etkisiz hale getirmek için örgütlenmek zorundadır. İşsizlerin, güvencesiz çalışanların ve sendikasız işçilerin bir araya gelip mücadele etmesi, kapitalist sistemin işsizlik sopasını kırmanın tek yoludur.
—
Sonuç: Birlik, Mücadele, Dayanışma!
Kapitalizm var olduğu sürece işsizlik de var olacaktır. Bu düzen, işsizliği bitirmeyecek, aksine yeni krizler üreterek işsizliği daha da artıracaktır. Bugün geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyonu geçmişse, bunun sorumlusu işçiler değil, kapitalist sömürü düzenidir.
İşçiler, işsizliği yalnızca ekonomik bir sorun olarak görmemeli, aynı zamanda bir mücadele alanı olarak ele almalıdır. Çünkü işsizler işçi sınıfının bir parçasıdır. Onları örgütlemek, işsizlik sopasına karşı sınıfın birliğini güçlendirmek demektir.
Eğer işsizlik kader olsaydı, 8 saatlik işgünü kazanılamazdı. Eğer sömürü kaçınılmaz olsaydı, sendikalar kurulmazdı, işçi devrimleri gerçekleşmezdi. Bugün de işçi sınıfı, güvencesizliğe, taşeron çalışmaya ve kitlesel işsizliğe karşı mücadele etmek zorundadır.
Unutma! İşsizliğe karşı mücadele, ekmek ve onur mücadelesidir. İşçi sınıfı birlik olursa, kapitalizmin işsizlik sopası kırılabilir!