1. unsur: barbarlığa yürüyüş
Çürümekte olan kapitalizm, insanlığın çevresini imha etmektedir. Küresel proletaryayı git gide daha vahşice sömürmekte ve güncel olarak 400 milyon kişiyi imalattan dışlamaktadır, bu yedek iş gücü her ekonomik krizde büyümektedir.
Emperyalist çağ, harpten ayrılamaz. Küresel burjuvazinin bir “imparatorluğu” diye bir şey yoktur, küresel bir süper emperyalizm mevcut değildir, beynelmilel kapitalist teşkilatların diktatörlüğü (OECD, IMF, Dünya Bankası, DTÖ…) yoktur. Küresel burjuvazinin her milli bölümü ekonomik büyüme zayıflarken kendi kapitalist gruplarına sübvansiyonları veya küresel kapitalizmin anarşik yapısını derinleştiren korumacı tedbirleri arttırmaktadır. Devletler arası teşkilatlar parçalanacak veya çökecektir. Küresel burjuvazinin arkaik devletler arasında aşılamaz bölünmeleri, şayet kapitalizm devrilmezse, kaçınılmaz bir şekilde büyük emperyalist kuvvetler arasında, muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında, yeni ihtilaflara yol açacaktır.
Emperyalistler arası rekabet kızıştıkça her bir burjuvazi askeri potansiyelini kuvvetlendirmekte, milliyetçiliğini yükseltmekte ve muhtemel ihtilaflara hazırlanmaktadır. Askeri bütçeler diğer bütçe kalemlerine dayatılan sınırları aşan bir süratte artmaktadırlar.
Amerikan emperyalizmi üstünlüğünü muhafaza etmek istemektedir. Amerika Birleşik Devletleri, açık bir şekilde Venezuela hükumetini devirmeye çalışmakta ve Rusya, Kuzey Kore, Küba ile İran’a abluka uygulamaktadırlar. Önderliklerinde, NATO Avrupa’da tatbikatları arttırmış ve iki yeni devlete genişlemiştir (İsveç, Finlandiya). Avustralya ve Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri alan Hint Pasifik bölgesinde doğrudan Çin’i hedef yeni bir askeri ittifak oluşturmuşlardır (AUKUS). Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, İsrail’i istihbarat, finansal ve askeri açılardan desteklemektedirler.
Genç ve dinamik olan Çin emperyalizmi, dünyanın eski paylaşımını sorgulamaktadır. Çin, fosil enerji ve mineral kaynaklar için diğer kuvvetler ile rekabet halindedir, küresel deniz mahsullerini yağmalamaktadır, Afrika’da ekilebilir araziler satın almaktadır, başka ülkelere askeri üsler kurmaya başlamaktadır… Çinli burjuvazi Tibet ile Sincan’ı sömürgeleştirmekte ve Japonya, Vietnam ile Tayvan’a karşı saldırgan bir tavır almaktadır.
Rus emperyalizmi, batıda Almanya’nın ve tüm hudutlarında Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısına Çin’e dayanarak mukavemet etmektedir. Rusya, Çeçenistan’ı demir bir yumrukla kontrolü altında tutmakta, Ukrayna, Gürcistan ve Moldavya’nın bir kısmını işgal etmiş bulunmaktadır. Suriye ve Libya’da açıkça müdahalelerde bulunmaktadır. Mali’de, Orta Afrika’da, Sudan’da… maden zenginliklerini Fransız emperyalizminin aleyhine yağmalamaktadır. Küçük bloku ile (CSTO), müşterek askeri tatbikatları arttırmaktadır, ki bunlar sıklıkla İran ve Kore’yi de dahil etmektedir.
Diğer devletlerin ekseriyeti bu kutuplar etrafında konumlanmaktadır, fakat ittifaklar nihai değildir. Bu etki oyununda halklar, bilhassa en zayıf ülkelerin halkları pazarlık kozu ya da daha da kötüsü, birinin ya da diğerinin yağma ve kuvvet kapasitesini denemek için bir bölgeden başka bir şey olmayacaktır.
Rekabete, militarizmin ihtiyaçlarına veya yüksek enflasyona karşı, burjuvazilerin ekseriyeti vermiş oldukları toplumsal tavizlerden vazgeçmektedirler. Baskın sınıf, sistematik bir biçimde ecnebi aleyhtarlığına ve dinciliğe başvurmakta ve söküp alınmış oldukları yerlerde demokratik hürriyetleri kısıtlamaktadır. En demokratik emperyalist merkezlerde dahi yeniden Bonapartist veya faşist seçenekleri göz önüne almaktadır.
2. unsur: yönetim krizi
Bu, proletaryanın toplumsal ihtilal için, iktidarı ele geçirmek için mücadelesini gündeme almaktadır ki bu, çürümekte olan kapitalizmden küresel sosyalizme geçiş için yegane yoldur. Fakat bu mücadeleyi yönetecek kitlesel bir işçi enternasyonali artık mevcut değildir: İşçi Enternasyonali 1914 senesinde önde gelen partileri Birinci Cihan Harbi esnasında kendi burjuvazilerine hizalandıklarında (“milli birlik”) iflas etmiştir, onun yerinde geçmesi icap eden Komünist Enternasyonal ise proletaryayı bölmek için her şeyi yaparak Almanya’da faşizmin zaferini kolaylaştırmıştır. Bunun ardından tamamen bürokratikleşmiş bir halde, faşizm karşıtı veya demokratik olduğu söylenen burjuvazi ile ittifakı (“halk cephesi”) kabul etmiş ve İspanya’da ihtilale mani olmuştur.
Doğu Almanya’nın Alman burjuvazisine aktarılması, Rusya’da, Çin’de ve Vietnam’da iktidarı gasp etmiş ve imtiyazlı bürokrasi tarafından kapitalizmin geri getirilmesi, küresel işçi hareketini fırsatçılığa ve burjuva devletle bütünlüğe savurmuştur.
Sınıf mücadelesi bu sebeple son bulmamıştır, fakat toplumsal ve siyasi kazanımların müdafaası, sömürü ve baskıya karşı mukavemet her adımda (ezilen ülkelerin ekseriyetinde, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’de burjuvazinin bir siyasi fraksiyonunun elinde olan) sendikal bürokrasilerin ve ya çok eski (“işçi”, “sosyalist”, “komünist”) ya da daha yeni (Brezilya’da PT, Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos, Almanya’da DL, Fransa’da LFI…) işçi burjuva partilerin sınıf işbirliğiyle karşı karşıya kalmaktadır.
İkinci Cihan Harbi’ni takip eden sermaye birikimi sürecinde, reformist partiler (burjuva bir siyaset güden fakat işçi sınıfından çıkmış olan partiler) ve sendikal yönetimler, işçi sınıfının söküp aldığı demokratik ve ekonomik tavizlerin kendileri sayesinde olduğunu iddia etmişlerdir. Günümüzde işçi burjuva partiler, iktidara geldiklerinde sadece kemer sıkma, militarizm ve göçün kısıtlanmasını teklif edebilmektedirler. Sendikal bürokrasiler, “kendi” burjuvazilerine zarar vermemek için talepleri ılımlı hale getirmekte ve mücadeleleri frenlemektedirler, bunu da işten çıkarmalara ve toplumsal gerilemelere iştirak etmedikleri vakit yapmaktadırlar.
3. unsur: kürselleşme karşıtlığıyla barışçıllığın çıkmazı
1930’lu senelerin dejenere olmuş SSCB’si, Komünist Enternasyonal’i sosyal-vatanseverlikle batırmakla meşgulken aynı zamanda “barış için ve faşizme karşı” beynelmilel konferanslar başlatmıştı (Amsterdam-Pleyel hareketi…). Komünist Enternasyonal’in feshedilmesinin ve “soğuk savaş” dönüm noktasının ardından, SSCB bürokrasisi bu tarz geveze olduğu kadar kuvvetsiz olan barışçıl inisiyatiflerin sayısını arttırmıştır (1947 senesinde küresel gençlik festivali, 1948 senesinde barış için küresel kongre, 1950 senesinde Stockholm çağrısı…).
Aynı çizgide 2001 senesinde başlatılan Küresel Sosyal Forum, bir yandan Hrıstiyan kiliseler, ekolojist partiler ve burjuva hükumetler (bilhassa Brezilya’nın halk cephesi hükumeti), diğer yandan da sendikal bürokrasiler, reformist partiler ve merkezci (lafta ihtilalci, fiiliyatta reformist) teşkilatlar arasında bir tür beynelmilel halk cephesiydi. KSF, kürselleşmeye, finansa ve neoliberalizme karşı çıkıyor, işçi partilerinin ifadesini yasaklıyor, burjuva devletlerin var olmalarını savunuyor ve korumacılığı tavsiye ediyordu. Bu KSF, kayıtsızlık ortasında 2021 senesinde yok olmuştur. Yirmi sene boyunca, sadece kapitalizmin tarihi krizine ihtilalci ve sosyalist bir çözüm bulunmasına mani olmaya, ihtilalci bir işçi enternasyonalinin inşasını geciktirmeye yaramıştır.
Daha mütevazi boyutta, 2023 ve 2024 senelerinde Milan kentinde (Rusya ile Ukrayna’yı, İsrail ile Filistin’i aynı seviyede ele alan, İtalya’da CGIL sendikal bürokrasisi önünde boyun eğen) Lotta Comunista sekti arafından tertip edilen iki beynelmilel konferans, hiçbir hedef olmadan anarşistleri, goşistleri ve merkezcileri bir araya getirmiştir. LC, işin başından her türlü müşterek ihtilalci mücadeleyi reddetmiştir. Bu iki toplantı, sadece proleterleri aldatmaya ve proletaryanın yönetim krizinin çözümünü ertelemeye yaramıştır.
Tüm dünyanın proleter ihtilalcilerini, komünist program temelinde müşterek bir şekilde harekete geçmek için bir araya getirmek acildir!
1. eksen: emperyalizme ve militarizme karşı, ihtilalci mağlubiyetçilik!
30 sene geç kalmış olarak birçok “Troçkist” akım, Rusya veya Çin’in hâlâ işçi devletleri olduklarına inanmaktadır, onlara göre bu da Uygur’lara yapılan baskıyı, Tayvan’a karşı tehditleri ve Ukrayna’nın istilasını haklı çıkarmaktadır.
Küçük burjuva hareketler, kitlelere şiddet karşıtlığı ve barışçıllık vaazları vermektedirler; onlara göre kentlerin ve kırsalların sömürülenleri silahsız kalmalıdır halbuki sömürenler ve mafyacılar silah tekeline sahiptir.
Sosyal-emperyalist partiler sömürülenleri kendi aç gözlü ve vahşi burjuvazilerine tabi bırakmayı denemektedirler.
İşçi sınıfı kendi yöntemleriyle askeri tırmanışa, cihan harbine ilerleyişe, tüm emperyalist bloklara ve militarizme karşı çıkmalıdır:
emperyalist ülkelerin (ABD, AB, Çin, Japonya, Birleşik Krallık…) korumacılığına hayır,
askeri bütçelere karşı birleşik işçi cephesi, askeri harcamalara hiçbir işçi partisi rey vermesin,
emperyalist orduların nükleer, kimyevi ve biyolojik silahları şartsız bir biçimde emekçilerin kontrolünde imha edilsin,
casusluk ve imha amaçlı bilimsel araştırılmalar sonlandırılsın,
tüm kapitalist silah şirketlerine emekçiklerin kontrolünde el konulsun,
ecnebi ülkelerdeki tüm üsler kapatılsın ve tüm donanmalar beynelmilel sulardan veya diğer devletlerin sularından çekilsin,
gizli diplomasiye son,
bütün emperyalist askeri ittifaklar lağvedilsin,
askere çağrılanlar için demokratik haklar tesis edilsin,
devamlı ordunun yerine şirketlerle, fakir mahallelerle, köylerle, üniversitelerle ayrılmaz bağı olan bir milis gelsin.
2. eksen: çevreyi korumak için sermayeye el konulsun!
Çürümekte olan kapitalizm, insanlığın çevresini iklimsel ısınmayla, biyolojik çeşitlilik kaybıyla, bir çok kirlilikle, ekilebilir arazilerin bozulmasıyla, suyun nadirleşmesiyle bozmaktadır.
Dünyanın devletler arası bölünmesi, iklimsel ısınmayla mücadeleyi neredeyse imkansız kılmaktadır. “Yeşil kapitalizm”, beynelmilel konferanslar, suni bir şekilde sözde piyasaların oluşturulması (karbon fiyatı), tüketicilere suçluluk duygusu yüklenmesi… sadece teselliye yarar. Yeşilde boyanmış korumacılık, “küçülme”, teknik ilerlemenin reddi, ütopik bir şekilde birbirlerinden kopuk, uzun süreli ve zahmetli emeğe dayanan zirai ve zanaatkarlık topluluklarına dönüş gericidir.
Ekoloji, çevreci siyasi partilere emanet edilemeyecek kadar ciddi bir husustur. Bu “ekolojistler” en iyi durumda doğuşlarında küçük burjuvadır, fakat kapitalist devlete yerleştiklerinde kapitalist olurlar. İktidara geldiklerinde, en ciddi çevre sorunlarına dair kuvvetsiz kalmaktadırlar. Genelde, karşı devrimi, yok edici güçleri ve çevre kirliliğini kuvvetlendiren militarizmi onaylarlar.
Çevresel sorunları çözmek için, fosil enerjilerin son bulması için (şist, kömür, petrol, doğal gaz) ve aynı zamanda cereyan şebekelerinin otomatikleşmeleri ve kıtalar arası birbirlerine bağlanmaları için sermayeye el koymak, hudutları kaldırmak, imalatı demokratik bir şekilde tanımlamak icap eder, ki bunun yolu da proleter ihtilalden ve küresel sosyalist federasyonun kurulmasından geçer. Küresel sosyalist ihtilalin geç kalınmadan muzaffer olması için, en kısa zamanda dünya proletaryasının yönetim krizini çözmek lazımdır.
3.eksen: sendikal bürokrasilere karşı, sendikal bağımsızlık ve sınıf mücadelesi!
İşçi saflarının bölünmesine ve ecnebi aleyhtarlığına mani olabilmek için, bütün emekçiler ve öğrenciler için seyahat ve ikamet hürriyeti hakkıyla her devlet dahilinde tüm emekçiler için hak eşitliğini talep etmek icap eder. İşsizliğe engel olabilmek için, maaşlar düşmeden mesai süresinin azaltılmasını dayatmak, emekçilerin kontrolünde büyük şantiyelere girişmek ve “işgücü piyasasının” sonunu getirip ekonomiyi kolektifleştirmek gerekir. Toplu işten çıkarmalara karşı gelebilmek için çalışan sayısında işçi kontrolünü dayatmak ve büyük kapitalist gruplara el koymak icap eder.
Burjuva devletin sosyal kazanımları hedef alan bir taarruzuna karşı, enflasyona karşı, bir darbeye karşı… işçi sınıfı genel grev yani zafere dek hep beraber grev yolunu takip etmelidir. Bu mesele, 2023 senesinde Büyük Britanya ve Fransa’da, 2024 senesinde Arjantin ve Bangladeş’te gündeme gelmiştir.
Reformist partiler ile merkezci teşkilatların yardım ettikleri sendikal bürokrasiler, burjuva hükumetleriyle saldırıları müzakere ederek, birbirinden ayrı veya bir günle sınırlı grev çağrılarında bulunarak, burjuva parlamentoya itimat veya gelecek seçimlere umut vaazları vererek, emekçileri polise karşı silahsız bırakarak genel greve mani olmuşlardır.
Goşistler, sendikalardan bürokrasileşmiş ve işbirlikçi oldukları bahanesiyle ayrı durmakta; merkezciler sendikal aygıtlar karşısında boyun eğmekte ve onlarla bütünleşme eğilimine girmektedirler. Hepsi, sendikaları yozlaşmış bürokrasilerin eline bırakmaktadırlar.
Proletaryanın, her devlette ihtilalci bir işçi partisi, kitlesel sendikalarda işçi mücadelesi bölümleri kurmaya yardımcı olacak bir ihtilalci işçi enternasyonaline ihtiyacı vardır:
burjuvazi tarafından yozlaştırılmış aygıtlarla daima mücadele edecek;
en geniş dahili demokrasiyi talep edecek (tabanın rey vermesi, eğilim hakkı…);
zamanı geldiğinde genel grev için mücadele edecek;
kitlesel sendikalarda daima burjuvazi tarafından yozlaştırılan aygıtların karşısına çıkacak, sendikanın patronlardan, burjuva devletten, her türlü burjuva partiden bağımsızlığı için mücadele edecek;
toplumsal mücadelelerin emekçilerin kendileri tarafından kontrol edilmelerine (genel asambleler, komitelerin seçilmeleri ve merkezileştirilmeleri) yardımcı olacak.
4. eksen: azınlıkların ve ezilen halkların müdafaaları, proletaryanın hegemonyası!
19. asrın ortasında ortaya çıkışından beri komünizm, proleter sınıfın mücadelesiyle kadınların hürleşmesi ve ezilen halkların müdafaalarını (Amerika Birleşik Devletleri’nde köleliğe karşı, Polonya ve İrlanda’nın istiklali için…) birleştirmiştir. 20. asırda ihtilalci komünistler tarafsız değildiler: kadınların eşitliğinden, ezilen milli azınlıkların ayrılma haklarından, sömürgelerin kayıtsız şartsız bağımsızlıklarından yana, siyonizme ve Filistin’in sömürgeleştirilmesine karşı tavır almışlardır. Günümüzde, proleter enternasyonalizmin meşalesini tekrar kaldırmak gerekir, bilhassa:
Ukrayna’lıların ayrı bir devlet haklarını reddetme bahanesi için faşist bir rejim olduğunu iddia eden Rus burjuva devleti tarafından Ukrayna’nın istilasına karşı, ihtilaf emperyalist kuvvetler arası bir harbe dönüşmediği sürece;
Gazze’de soykırıma devam eden, Filistin’i istila ve imha eden, Batı Şeria’da toprak gasbı yapan, Filistin’in sömürgeleştirilmesine dayalı siyonist devlete karşı.
Filistin topraklarında işgal ve fetih ordusu İsraillidir. Ukrayna topraklarında, işgal ve fetih ordusu Rustur. İhtilalci komünistlerin, siyonizm ve Rus emperyalizmiyle suç ortağı küçük burjuva barışçıllığı ile hiçbir alakaları yoktur. Ezilen halkların kendilerini ezene karşı silahlanma haklarını tanırlar.
Bu, hiçbir şekilde tehdit edilen devletlerin güncel hükumetlerini (işçi karşıtı, şoven; Amerikan emperyalizmine satılmış Zelenski hükumeti gibi) veya ezilen halkların hareketlerinin yönetimlerini (komünizm karşıtı, dinci, günümüzde gerici Katar, İran ve Türkiye rejimleriyle ilişkili; geçmişte Filistin’in kurtuluşu için mücadele ettiğinde FKÖ’ye karşı İsrail tarafından kullanılan Gazze’deki Hamas hükumeti gibi) destekleme manasına gelmez.
Kadın ve erkek emekçiler, burjuvazinin hiçbir kliğine itimat edemezler. Kapitalizmin düşüş çağında burjuvazi, ihtilalci bir mücadele yönetemez. Ukrayna’yı kurtarmak için Ukraynalı burjuvaziden kurtulmak, Rusya ve bütün Avrupa’nın emekçilerine hitap etmek lazımdır. Filistin’i kurtarmak için Filistinli burjuvaziden kurtulmak, (İsrail’e istihbarat sağlayan, onu finanse eden ve silahlandıran) Batılı emperyalist devletlerin proleterlerine hitap etmek ve (Arap, Kürt, Fars, Türk, Yahudi… olsun) Orta Doğu emekçilerini seferber etmek icap eder. Buna sadece bir komünist enternasyonalde toplanmış işçi sınıfından gelen partiler muktedirdir.
5. eksen: parlamentarist yanılsamalara ve halk cephelerine karşı, emekçi iktidarı!
İşçi sınıfı, tahsiline devam eden gençlik, ara sınıflar ve ezilen kitleler içindeki burjuvazi etkenleri onları kaderlerinin seçimlere, referandumlara, kurucu meclislere, parlamenter kombinasyonlara, vaziyete göre “emperyalizm karşıtı”, “faşizm karşıtı”, “demokratik”, “milli” veya “çevreci” olarak sunulan burjuvazinin şu veya bu kanadıyla ittifaka bağlı olduğuna inandırmaktadır.
Emperyalizm çağına, kapitalizmin düşüş çağına sürekli devrim stratejisi karşılık gelir. Milli, demokratik, sosyal, ekonomik… talepler vazgeçilmezdir fakat sadece proletaryanın yönettiği bir ihtilal ile teminat altına alınabilirler.
Yegane ilerici sınıf işçi sınıfıdır. Alelade zamanlarda ekonomik, ideolojik ve siyasi olarak tüm sınıflar üzerinde baskın olan burjuvaziyi sadece tüm sömürülere ve bütün baskınlıklara karşı mücadelenin başına geçerek yenebilir. Hegemonya için mücadele, seçimlere ihtilalci iştirakten, silahlı isyandan (işçi sınıfının ekseriyeti Sovyetler vasıtasıyla iktidara gelmek istediğinde), genel grevden, faşizme karşı fiziki birleşik işçi cephesinden, vs. geçer.
21. asırda komünist strateji, bir Bonapart’a veya ulu kurtarıcıya her türlü hizalanmayı, burjuva partilerle her türlü ittifakı, bir burjuva adaya veya partiye her türlü reyi dışlar. Emekçilerin hürleşmesi, emekçilerin kendi eseri olacaktır!
İhtilalci bir işçi enternasyonalinin ilk aşaması olan komünist program temelinde (merkezileştirilmiş ve demokratik) bir enternasyonal teşkilat kapsamında birleşmeyi hazırlamak maksadıyla bütün ülkelerin ihtilalci komünist gruplarına, bölümlerine, eğilimlerine ve teşkilatlarına, bu dört program ekseni üzerinde genel bir anlaşma temelinde şunları teklif ediyoruz:
küresel sınıf mücadelesinin önde gelen meselelerine dair müşterek beynelmilel beyannameler (Lübnan’ın istilasından ve Gazze’deki soykırımdan başlayarak),
konferanslara, kongrelere, eğitim kamplarına karşılıklı davetler,
hemfikir teşkilatların mevcut oldukları her ülkede müşterek eylemler,
ihtilalci stratejinin temel meselelerine dair tezler hazırlanması…
18 kasım 2024
Sürekli Devrim Kolektifi (Arjantin, Avusturya, Fransa, İspanya, Türkiye)