Dardanel İşçileri Dayanışmasının Mektubudur
Mektup 1:
Ben Dardanel Niyazi Önentaş holdingde çalışan bir kadın işçiyim. Sizlere fabrikanın çok kutsal gizliliğini ihlal ederek bir kadın olarak çalışırken yaşadığımız mobing ve hukuksuzluklardan bahsedeceğim.Türkiye’de kadın çalışan oranının en yüksek olduğu fabrika olan Dardanel sekiz martlarda “kadınlarımız” temalı reklamlar çekerken “emeği üreten kadınlar” olarak fabrikada ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz. Niyazi Önen zulmü daha fabrikaya adım atar atmaz başlıyor.İnsanın tuvalet kullanmaya en çok ihtiyacı olan saatlerde tuvaletler kilitleniyor. İhtiyacınızı evde giderip gelseydiniz, molalarda gidermelisiniz diyerek uygulamayı harekete geçiriyorlar. Kadın tuvaletinin ve kadın soyunma odasının girişlerinde kamera var ve bu yasal değil.Fabrikada günümüzün yarısını geçiriyoruz. Namaz kılmak için mescit yok, pis soyunma odalarında üretimden karton alarak namazlarımızı kılmaya çalışıyoruz, aldığımız kartonlar da formenler için sorun oluyor. İçeri ayakkabılarla girilmeyen, temiz bir namaz alanı istiyoruz.Kadın işçiler fabrikada tıpkı dışarıda da olduğu gibi emir komuta ve şiddet zincirinin ilk halkası olduğu için formeninden usta başına, patronundan erkek çalışanlarına kadar buyruk altında bırakılıyoruz.Çok ilkel üretim, iş tanımının olmayışı, alanlar arası dağıtım işlerimizi iki kat daha zorlaştırırken sürekli komuta edilebilecek askerlere dönüşmemizi sağlıyor. Bizlere verilen işleri yapmamız yeterli olmuyor. Fabrikadaki en büyük problem ise taşeron işçi problemi.Çalışanlar olarak yüzde yetmişten fazlamız taşeron olarak çalışıyoruz. Taşeron çalışanlar diğer fabrikalarda olduğu gibi taşeron şirketleri tarafından değil, tarla sahibi usulü kişi üzerinden bulunuyor. Kanunen hiçbir hakları olmayan bu işçiler toplumun en ötekilerinden seçiliyor.Sigorta olmadığı için herhangi bir iş kazası durumunda hastaneye değil eve gönderiliyoruz. Kürt, Suriyeli, Roman aynı zamanda kadın taşeronlar olarak mevcut hiyerarşinin en alt tabakasında yer alıyoruz.Fabrikada daha rahat ötekileştirilmek adına formalarımız da sigortalı işçilerinkinden farklı veriliyor. En zor işlerde ve en pis bölümlerde biz çalıştırılıyoruz. Balık bölümünde işçilerin birbiriyle asgari düzeyde iletişim kurması yasak.Öyle ki bize söylenen kilo kotasını doldurmadığımızda mesai bitiminde sorun yaşıyoruz. Prim usulü üretim yapılıyor ve bu elbette patronun işine geliyor kilo başına verdiği üç kuruş para ile az işçi çok iş mantığı işliyor.Aynı zamanda fabrikanın tüm bölümlerinde iş hukukuna aykırı davranışlar sergileniyor. 9.5 saatlik mesai süresinde yalnızca yarım saat yemek molası veriliyor, 7.5 saati aşan çalışma süresinde hakkımız olan bir saatlik molalara çıkamıyoruz.Daha önce de uygulanan bu hukuksuzluğun yeni bahanesi ise covid-19. Çalışma saatleri içerisinde onlarca kişi; kapalı alanda, aynı bantta, aynı tezgahta yan yanayken bulaşmayan virüs; açık havada, mola alanında ve dinlenme süresinde bulaşıcılık gösteriyor gibi davranılıyor.12 saat çalışırken ise molalarda çay ve su bile verilmiyor. Kantinden sürekli zamlanan fiyatlarla kendimiz almak zorunda kalıyoruz. Yemekhanede yemeklerimizden sürekli böcekler çıkıyor.Yemek sonrasında tüm işçiler mide rahatsızlıklarından yakınıyor, kullanılan ucuz yağlar mide yanması ve şiddetli bulantı yapıyor. Sadece çalışan sağlığını tehdit etmekle de kalmıyor elbette.Fabrika içerisinde kamera ile çekim yapmak yasak çünkü kurtlu ve bozuk ürünleri çekip basına vereceğimizden korkuyorlar. Paketleme esnasında bozuk ve çok bozuk ürünleri ayırıp bozuk ürünleri tekrar kutulayıp tüketiciye sunuyoruz.Fabrikada sendika olmadığı için hakkımızı arayamıyoruz, sesini çıkaran arkadaşlarımız hiçbir sebep gösterilmeden işten çıkarılıyor. Fazla mesai ücretlerimiz yatmıyor, türlü bahanelerle ücret kesintileriyle karşılaşıyoruz.Personel kartını bir dakika erken bastığımızda iki saatlik ücret kesintisi yapılıyor. Telefondan saate bakmak da ücret kesintisi sebeplerinden yalnızca biri.Asgari ücretin üzerinde maaş alan sigortalı çalışanların(sayısı her ne kadar az olsa da) sigortası asgari ücret üzerinden yatıyor.Reklamında ülkede en fazla kadın çalışan oranı olan fabrika olmaktan övünen patron kadın çalışanlara kreş hakkı vermediği için, içeride şiddetli kadın düşmanlığı yaşattığı için samimiyetine inanmıyoruz.Dardanel balık uzmanı değil, ücret kesintisi ve kadın düşmanlığı uzmanıdır. Makarnaya koyan işverenin kadın düşmanlığını yakından tanıyor ve fabrika içinde yaydığı kadın düşmanlığı da teşhir ediyoruz.Bizler Türkiye’nin ve Avrupa’da birçok ülkenin ton balığı ihtiyacını karşılayan, ordunun kumanyasını hazırlayan kadınlarız. Bizler Niyazi Önen’in özür metninde yazdığı gibi kimsenin “kadınları” değiliz.Emeği üreten, fabrikalarda, atölyelerde, parklarda, bahçelerde, tarlalarda, ofislerde, üretimde var olan emekçi kadınlarız. Suriyeli, Afgan, Türkmen, Roman, Kürt, Kırgız, Arnavut, Somalili, Türk kadın işçileriz. Kölelik koşullarını kabul etmiyor, sesimizi duyurmak istiyoruz.Dardanel kadın işçilerine ses olun, dayanışmayı büyütelim.
Mektup:2
Dardanel zulmü diğer mektupta yazanlarla sınırlı değil ne yazık ki. Bir önceki mektupta yazanlar güncel problemler olmakla birlikte artık sistemleşmiş ve yer edinmiş birçok problem var. Fabrikada işe alınırken hafta içi günde 9.5 saat mesai hafta sonu tatil olduğu söyleniyor.Her cumartesi zorla mesaiye getiriliyoruz. Aylar süren ordunun ihale dönemlerinde zorunlu 12 saat mesai yapıyoruz. Fabrika şartlarının çok zor olmasından dolayı üç vardiya şeklinde çalışacak eleman sayısı yok. İşe başlayanlar ya işin zorluğuna dayanamıyor kendisi işten çıkıyorya da saçma bahanelerle işten atılıyor. İşten atılan işçiyi daha sonra taşeron olarak fabrikaya tekrar çağırıyorlar. Taşeron çizmesi ve sigortalı çizmesi birbirinden farklı, sigortalı iş kazası geçirdiğinde hastanede “bütün önlemleri aldık ama ayağı kırıldı”diyebilmek için burnu çelik çizme giyiyor, taşeron ise kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğu için ucuz çizmeler giyiyor.Fokliftler ve yaya yollarının bir ayrımı yok, bunu söylediğimizde “forklift size çarptığında en fazla ürünler devrilir siz ise canınızdan bile olabilirsiniz kendi kendinizi koruyun” deniliyor.Gıda fabrikası olmasına rağmen ne sabuna ne dezenfektana ne eldivene ulaşabiliyoruz. Eldivenlerin yırtılıp ürünlerin içine parçalarının karışmaması için sık sık değiştirmemz gerekiyor fakat değiştirirken zaman kaybı oluyor diyerek eldiven kutuları iş başlangıcı sonrası saklanıyor.Tuvaletleri pislikten kullanamıyoruz. Üretim bölümlerinde tavanlardan küf yağıyor; sakız çiğnendiğinde bozulan hijyen kuralları tavandan yağan küf ve mantarlardan bozulmuyor.Bizim için; dünyada eşi benzeri olmayan kapalı devre çalışma sistemiyle başlayan pandemi, molasız çalışmayla devam ediyor. Ayva doğrama işinde parmaklarını kaybeden işçiler olduğunda tetanoz aşınızı olun demiştik deniliyor.Hiçbir iş güvenliği alınmayan fabrikada ölümle sonuçlanan iş kazası olmadığı için kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Üretimde tepsileri, tekerlekli aparatları olmadığı için fırına elimizle sokup çıkarmak zorunda kalıyoruz.Kollarımızda ve diz altlarımızda yanıklar oluyor. İçinde kaynar su olan büyük metal kovaları kol gücüyle indirip kaldırdığımız için sürekli ciddi iş kazaları geçiriyoruz. Yerler yağlı olduğu için kayıyor ve koştur koştur iş yapmamız bekleniyor.Normal şartlarda açık havada dolum yapılması gereken çok uçucu ve zehirli solüsyonu kağıt havlulara döküp silikon ve yağ kalıntısı temizliyoruz.Kutudan kutuya aktarırken formenlerden yardım istediğimizde gazdan etkilendiklerini söyleyip yardım etmiyorlar fakat biz işçiler saatlerce bu zehirli gaza maruz kalıyoruz. Özellikle gece vardiyalarında revirde doktor bulunmuyor.Maaşlarımız ister bir yıl çalış ister on yıl, yalnızca asgari ücretin artışı ile artıyor herhangi bir kıdem artışı olmuyor. İş hukukuna aykırı mesai saatlerine zorlanıyoruz mesaiye kalmak istemeyenlere kapıyı gösteriyorlar.Fazla mesai ücretlerimiz yatmıyor civarda iş imkanı olmadığı için katlanmak zorunda kalıyoruz. Sendikal mücadelenin önü de patronun hamleleriyle kesilmiş bulunuyor. İşçilerin bölümden bölüme iletişim kurmaları engelleniyor.Mola saatleri diğer bölümdeki işçileri göremeyecek şekilde düzenleniyor. Fabrikada yarım metrenin altında mesafelerle birlikte çalışırken bulaşmayan virüs, molalarda dört kişi yan yana gelince bulaşıyormuş gibi davranılıyor.OHAL dönemini yaşadığımız fabrikada çalışma alanı dışında dört kişiyi yan yana gördüklerinde uyarı alıyoruz. İnsanca şartlarda çalışmak istiyoruz. On saat, on iki saat maskeli şekilde çalışmak, açık havada oturup nefes alma ihtiyacımızı artırırken bu hakkımız elimizden alınıyor.Hastalığa yakalananlar bizlerle paylaşılmıyor. Temaslı olanlardan pcr testi alınmıyor. Sağlığımızı gerçekten düşünüyorlarsa mola saatlerimizi kısıtlamak yerine yemekhanelerdeki yemekleri insan sağlığına uygun hale getirmeleri gerekiyor.Yan yana çalışırken kendimizi nasıl koruyorsak molalarda da aynı şekilde koruyabiliriz. Kendi çıkarlarına uygun getirdiği kuralları kabul etmiyoruz, hakkımız olan uygun çalışma koşullarını ve ücreti istiyoruz.
TON’LA ZULÜM! #DardanelBoykot!
50 Mg'lık Viagra
sağlık bakanlığı onaylı viagra satış sitesi
cialis 20 mg eczane satış fiyatı
Eczanede Satılan Cinsel Gücü Artıran İlaçlar
En İyi Cinsel Performans Arttırıcı İlaç
eczanede satılan cinsel güç arttıran ilaçlar
viagra fiyatı
cialis eczane fiyatı
Viagra Eczane Satış Fiyat
En İyi Cinsel Performans Arttırıcı İlaç Hangisi
cinsel gücü artıran ilaçlar
4 lü viagra kaç para