Siyonizme ve Emperyalist Savaşa Karşı Enternasyonal Komünist Strateji

13- Ortadoğu’da tırmanan savaş, soykırım can çekişen ıskartaya çıkmış emperyalist kapitalist sistemin kaçınılmaz sonucudur. Bu durum tüm dünya emekçileri ve ezilenleri için tehlike çanlarının yüksek sesle çalması anlamına gelmektedir.

Dünyanın her yerinde ekonomik büyüme yavaşlamaktadır. Küresel ekonomi son 30 yılın en zayıf beş yıllık performansını gerçekleştirmiştir. İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, hiper-enflasyon, güvencesizlik, geleceksizlik dünyanın her yerinde tavan yapmaktadır.

Savaş yatırımları, askeri harcamalar, küresel düzeyde yeni rekorlara imza atmaktadır. Demokratik hak ve özgürlükler küresel düzeyde budanmakta, burjuva hükümetler otoriterleşmekte; polis baskısı, devlet terörü küresel düzeyde artmaktadır.

Milliyetçilik, ırkçılık, dinci fanatizm, faşist teşkilatlar, göçmen düşmanlığı, ataerki, homofobi ve her türden gericilik çığ gibi büyümektedir. Ekolojik kriz gezegenimiz için geri dönülmez bir eşiğe doğru koşar adımlarla gitmektedir. Emperyalist kuvvetler, her geçen gün adım adım emperyalist cihan harbini hazırlamaktadır. Emperyalist kapitalist sistemin yaşamına devam ettiği hergün insanlık ve tüm canlı türlerinin barbarlık içinde yok oluşuna bir adım daha yaklaşılması anlamını taşımaktadır. Bu koşullarda reformist, kapitalizmin hudutlu dünyasının sınırlarını aşmayan her çözüm önerisi her eylem programı, burjuva odaklardan hükümetlerden çözüm bekleyen her anlayış emperyalist kapitalist sistemin tüm tarihsel suçlarına ortak olmaktır. İhtiyacımız olan yegane şey mevcut duruma enternasyonal devrimci bir eylem programıyla cevap vermektir. Böyle bir cevap verebilmek için göndere çektiğimiz bayrağımızda şu yazmaktadır:

Düşmanımız Siyonizm ve emperyalist kapitalist sistemdir.

Savaş Naramız: Sosyalist Ortadoğu Sovyetleri, Sosyalist Dünyadır!

Stratejimiz: Sürekli Devrimdir!

Savaş Aracımız: Enternasyonal Komünist İşçi Partisidir!

14- Bugün Filistin halkının direnişini savunma mücadelesi, Lübnan’ı Siyonist işgalden koruma mücadelesi, savaşın dünyaya yayılmasını durdurma mücadelesi, kendi burjuva devletini devrimci yöntemlerle devirme, işçi şuraları, işçi konseylerine dayanan iktidar kurma mücadelesine indirgenmiştir.

Eğer küresel barış istiyorsak, temel gıdalarından biri savaş olan emperyalist kapitalist sistemi tarihin çöplüğüne gönderme savaşına yani enternasyonal düzeyde sınıf savaşına iştirak etmek dışında çözüm yoktur. Bu mücadele aynı zamanda emperyalist kapitalist sistemi tarihin çöplüğüne göndermek için gerekli yegane vazgeçilmez yerine başka bir şeyin ikame edilemeyeceği araç olan Enternasyonal Komünist İşçi Partisi’nin inşa mücadelesiyle içiçe geçmiş bir olgudur.

15- Filistin, Lübnan kendi burjuva hükümetlerine ve emperyalist kurumlara (AB, NATO, BM) çağrılar yaparak, kitlesel protestolarla onlar üzerinde basınç uygulamayı hedefleyerek veya İsrail ürünlerini boykot ederek savunulamaz.

Bu yöntem devrimci proletaryanın yöntemi değildir.

Bu yöntem küçük burjuvazinin, reformist teşkilatlarının, iktidar perspektifinden yoksun dayanışmacı akımların tarzıdır.

Devrimci proletaryanın yöntemi, Lübnan, Filistin için kitlesel seferberlikler ve grevler örgütlemekten geçer. Siyonizme destek olan, ona lojistik destek veren, silah sevkiyatında bulunan şirketlerde, fabrikalarda, limanlarda, grevler, işgaller örgütleyerek; Siyonizme giden lojistik askeri desteği sabote ederek, engeleyerek verir.

Devrimci proletaryanın yöntemi ekonomik talepler için verilen mücadeleyi savaşa karşı mücadeleyle birleştirerek verir. Bu amaç doğrultusunda tüm işçi teşkilatlarının birleşik cephesini savunur.
Küçük burjuvazinin yöntemi ise; her sınıftan, her siyasal odaklardan Filistin’in yanında olan herkesin somut bir mücadele programından yoksun şekilde refleksist protestolar, boykotlar eşliğinde kendi burjuva hükümetinden ve uluslararası emperyalist, kapitalist kuruluşlardan Filistin’e destek ve dayanışma talep etmektir.

Bu anlayışın temelini şu şekilde özetleyebiliriz: Kitlelerin taleplerini etkili ve gür şekilde haykırıp hükümetin, bakanların, generallerin harekete geçmesini beklemektir. Kitleler her durumda nesne konumunda olmakla birlikte, yöneten yönetilen mekanizmasının daimi ve gerekli olduğunu savunan burjuva demokrasisi putuna secde etmekten kurtulamamaktır.
Devrimci proletaryanın yöntemi ise; kendisini mücadelenin ve değişim sürecinin asli unsuru yapan, burjuva hükümetlere, emperyalist burjuvazinin kurumlarından ve onların devletlerinden bir şey beklemeyip burjuvazinin tüm kalelerini zapt etmeyi, burjuvaziyi; siyasi, askeri ve ekonomik olarak mülksüzleştirmeyi amaçlayan anlayışa sahiptir.

Bugün küresel düzeyde ihtiyacımız olan Filistin ve Lübnan’ı küçük burjuva yöntemlerle, muhalif dayanışmacı aktivizm pratikleriyle savunmak değildir.

Bugün küresel düzeyde ihtiyacımız olan şey Filistin ve Lübnan’ı devrimci proletaryanın yöntemleriyle, militan mücadele pratiğiyle savunmaktır.

16- Filistin ve Lübnan direnişinin zaferi ABD merkezli Batı emperyalizminin Ortadoğu’daki Siyonist karakolunun yenilgisi hayati bir öneme sahiptir.

Filistin ve Lübnan direnişinin zaferi, ahlaki bir zafer niteliği taşıyacak ve dünyanın her yerinde zulme, baskıya karşı mücadele eden her özne için ilham kaynağı olacaktır. Yenilmez yıkılmaz denilen ABD, İsrail’in ve emperyalizmin yıkılabileceğini yönelik inancın tüm dünya ezilenlerinde gelişmesine neden olacaktır.

Fakat Filistin ve Lübnan’ın zaferini savunmak tek başına yeterli değildir. Filistin ve Lübnan’la dayanışma hareketi aynı zamanda Ortadoğu’dan siyonizmi, emperyalizmi dağıtma ve kazıma perspektifi taşımalı bu amaca hizmet eden bir mücadelenin pratik ayaklarının örülmesine katkı sunmalıdır. Bu amaca hizmet eden mücadele hattının örülmesi için ihtiyaç duyulan şey, reformistlerin ve sol liberallerin yaptığı gibi, Hizbullah, Hamas, İran molla rejimin amigoluğunu yapmak değildir.

Tarih bize defalarca kez şunu göstermiştir: İslamcı ve seküler milliyetçi Filistin örgütleri, İran molla rejimin vekilliğini üstlenen örgütler, emperyalist haydutlar örgütü olan BMW’nin çizdiği iki devletli çözüm yolunda mutabıktırlar. İslamcılar ve Arap milliyetçileri her zaman mücadelelerini İsrail’deki tüm Yahudi halkına yöneltmek ya da Siyonist devlet de komşu olarak yaşamak arasında zikzaklar çizerek geçirmişlerdir. Her iki yol da çıkmaz sokak olmakla birlikte yeni Siyonist saldırılara zemin hazırlamaktadır. Emperyalizmin Ortadoğu’dan sökülüp atılması İran’ın savaşa dahil olarak İsrail’in yenilmesiyle veya kaybetmesiyle mümkün değildir. Bu durum sadece ABD merkezli Batı emperyalizmin ve onun karakolu İsrail’in Ortadoğu’daki nüfuz alanlarının daralmasına neden olur. Bu boşluğu da bölgesel güç İran ve onun doğal müttefikleri olan Rus ve Çin emperyalizmi doldurur. Emperyalizm Ortadoğu’dan kazınmaz sadece Ortadoğu’daki emperyalist güç dengelerinin değişmesine neden olur. Ortadoğu’da emperyalizmin komple kazınması, tüm Ortadoğu halklarından emekçi sınıfların devrimci seferberliğiyle, Sosyalist Ortadoğu Sovyetleri Federasyonu ile mümkündür. Bugün enternasyonal komünist devrimcilerin asli görevi, Sosyalist Ortadoğu sovyetleri alternatifini göndere çekmek, bunun için tüm orta doğu ülkelerinde, ABD, AB, NATO ülkelerinde, Filistin’e dayanışma içinde olan uluslararası savaş karşıtı hareketler içinde somut devrimci görevler tayin etmek, Enternasyonal Komünist İşçi Partisi inşasına odaklanıp Sosyalist Ortadoğu, Sosyalist Dünya mücadelesini büyütmektir. Bu çalışmamız tam da bu amaca hizmet etmek maksadıyla kaleme alınmıştır.

17- Siyonist rejim ABD merkezli Batı emperyalizminin, NATO, BM gibi emperyalist haydutlar örgütlerinin sınırsız desteğini alsa da, Ortadoğu’daki Arap hanedanlıklarının ve gerici rejimlerin desteğini alsa da, dünyanın en gelişmiş ordularından biri de olsa 75 yıldır, tüm Filistin’i kolonize etmeyi başaramamakla birlikte Filistin’deki anti kolonyalist direniş damarını ekarte etmeyi başaramamıştır. Filistin toprakları 75 yıldır görkemli direnişler laboratuvarı olarak varlığını sürdürmektedir. Fakat 75 yıllık Filistin direnişi şunu net bir şekilde göstermiştir: Tek başına Filistin direnişi nehirden denize Özgür Filistin’i kazanmak için yeterli olmamaktadır. Filistin direnişinin müttefiklere ihtiyacı olmakla birlikte, direnişi tüm Ortadoğu’ya yaymak zorundadır. Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün gibi gerici rejimler, Arap hanedanlıkları Ortadoğu’da Siyonizmin yayılmasına yardımcı olan bir pozisyondadır. Hiçbir zaman Filistin direnişin müttefiki olmamışlar, tam tersine Siyonizm’in sadık müttefikleri olarak varlıklarını sürdürmektedirler.

Nehirden denize Özgür Filistin’i kazanacak stratejiyi şöyle açıklayabiliriz.

Birincisi, Siyonist İsrail devleti ile Yahudi emekçi sınıfların arasını açmaktan geçmektedir.

İkincisi, tüm Ortadoğu halklarının eşit ve özgür yaşayabileceği bir siyasal proje ortaya koymak, bu uğurda tüm Ortadoğu halklarını bu amaçlar doğrultusunda emperyalizme ve Siyonizme karşı devrimci seferberlik içine sokmaktan geçmektedir. Mevcut Filistin örgütleri (Hamas, FKÖ, FDHKC, El Fetih) ne böyle bir ufka ne de böyle bir programa sahiptir. Böyle bir programı ancak devrimci proletarya hayata geçirebilir.

Filistin devrimci proletaryasının görevi, Filistin emekçilerini Arap milliyetçiliğinden, İslamcılıktan kopartmak için mücadele etmektir. Siyonist işgale karşı kendi bayrağıyla, kendi programıyla, kendi politikleşmiş askeri savaş stratejileriyle, kendi milis güçleriyle bağımsız devrimci cephesini oluşturmaktır. Gerek İsrail’deki savaş karşıtı hareketle gerekse de Yahudi proletaryasıyla bağ kurup bağımsız, birleşik, laik, çok dilli ve çok dinli Sosyalist Filistin şiarını göndere çekmelidir. Küresel düzeyde tüm savaş karşıtı hareketleri ve tüm işçi teşkilatlarını Filistin’i devrimci proletaryanın yöntemleriyle savunmaya davet etmelidir.

18- İsrail’de yaşayan Yahudi devrimci proletaryanın ve savaş karşıtı hareketin Ortadoğu’nun kaderini değiştirebilecek, Siyonizmi kalbinden vurabilme potansiyeline sahiptir.

Bu noktada Yahudi proletaryasının asli görevi uzlaşmaz, kararlı militan bir mücadeleyle devrimci yenilgicilik stratejisini uygulamaktır. Bunun ana noktası Yahudi işçi sınıfıyla İsrail devletinin arasını bozmaktan geçmektedir. Sınıfsal çelişkilerin en berrak şekilde gün yüzüne çıkartıldığı, anti kapitalist devrimci alternatifin geliştiği, devrimci marksist askeri savaş stratejileri ile gerçekleşir.
İsrail ordusu kayıp verdikçe Netanyahu’ya yönelen tepki artacaktır.

İsrail tüm dünya Yahudileri için güvenli bir evdir miti tuzla buz olacaktır. Ordu içerisinde, cephe gerisinde Siyonizm yenilgisine hizmet edecek sistematik bozgunculuk faaliyeti yürütülmelidir. Netanyahu hükümetini devirmeyi, emperyalist savaşı devrimci iç savaşa çevirmeyi hedeflemelidir. Yahudi proletaryası bunu başarabildiği ölçüde Ortadoğu’da antisemitizm zayıflayacak, Ortadoğu emekçi halklarının birliği ve kardeşliğinin önü açılacaktır.

Bu başarılamadığı ölçüde Yahudi proletaryası; Siyonist burjuvazinin, Netanyahu ve onun faşist ortaklarının bencil çıkarları için ölmeye gönderilecek, cephe gerisinde kalanlarda Siyonist burjuvazi için esaret zincirine bağlı bir şekilde sömürülecektir. Milliyetçilik ile şovenizm işçi sınıfını burjuvazinin kölesi haline getirmek için vardır. Siyonizm, Yahudi emekçi sınıflarına giydirilmiş bir deli gömleğidir. Bu deli gömleği yalnızca Siyonist burjuvazi tarafından değil, Siyonist işçi sendikaları ve sol Siyonist teşkilatlar tarafından da sürekli olarak dikilmektedir.

Yahudi emekçi sınıfları, Yahudi gençliği ya bu deli gömleğini yırtıp atacaktır ya da Siyonist burjuvazinin, antisemitizm üzerinden tüm motivasyonunu sağlayan İslamcı fanatizmin karşısındaki piyonu olacaktır.

19- İsrail’i çevreleyen Arap devletlerinin çoğunda İsrail’i sözle kınayan, eylemde pasif kalan hatta Siyonist yayılmacılığa açık destek veren hükümetler vardır (Mısır, Ürdün, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan).

Bu ülkelerin ekonomisi oldukça kırılgan olmakla birlikte yoksulluk, hayat pahalı, enflasyon üst boyutlardadır. Bu ülkelerin önemli bir kısmında daha önce “Arap Baharı” adı verilen bölgesel düzeyde kitlesel ayaklanmalar ve devrimci durumlar yaşanmıştır.

Emekçi kitleler bu süreçlerden önemli deneyimler elde etmiştir. Bugün yeni bir Arap Baharı’ndan bahsetmenin tam zamanıdır.

Bu ülkelerdeki devrimci proletarya, yöneticilerinin ikiyüzlülüğüne karşı ayaklanmayı teşvik etmeli ve Arap Baharı ruhunun taşıyıcısı olmalıdır. Arap devletlerinin Siyonizmle tüm siyasi, ekonomik, askeri işbirliğini kesmesi ve Filistin halkıyla dayanışma için mücadele etmeleri gerekmektedir. Arap devletlerinin Siyonizmle tüm siyasi, ekonomik, askeri ilişkileri kesmesi ancak proleter devrim yoluyla gerçekleşebilir. Arap burjuvazisinin ve gerici Arap rejimlerinin bunu gerçekleştirebilmesi mümkün değildir. Ortadoğu’daki son yıllarda yaşanan isyanların yenilgisinden çıkarılacak temel ders devrimci parti eksikliğidir. Devrimci parti inşası hayati öneme sahiptir. Yalnızca proleter devrim Siyonizmin ve emperyalizmin Ortadoğu’dan sökülüp atılmasını, Sosyalist Ortadoğu Sovyetleri Federasyonunun önünü açabilecek kilit rolü görmektedir. Enternasyonal devrimci önderlik bu kilidin tek adıdır.