Ortadoğu’da Taraflar Sonuçlar ve Olasılıklar

6- Siyonist İsrail devleti, Gazze’de soykırımı sürdürürken Batı Şeria’da kolonizasyonunu genişletmeye çalışmaktadır. Lübnan’a yönelik üçüncü kez işgal operasyonunun içine girerek İran’ı tehdit etmekte, bölgesel savaşın içine çekmeyi hedeflemekle birlikte İran’ın Ortadoğu’daki hegomonyasını kırmaya çalışmaktadır. 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’da 694, Lübnan’da 1928, Gazze’de 41.272 kişiyi katliamdan geçirmiştir. Korsan Siyonist İsrail devleti, 7 Ekim’i bahane ederek “Büyük İsrail” büyük kolonizasyon hedefine doğru kararlı adımlarla ilerliyor. Lübnan’ın üçüncü kez işgali 2006’nın intikamı olarak kodlanmaktadır. Batılı emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki karakolu olan Siyonist İsrail devletinin her savaş politikası emperyalistler arası dengelerin ve pozisyonların şekilenmesine neden olmaktadır. Bugün Filistin ve Lübnan’da devam eden soykırım ve sömürgeci Siyonist işgal bu konjektürden bağımsız olarak değerlendirilemez. Siyonist İsrail devletinin varlığı Ortadoğu’daki emperyalist hegemonya savaşlarının, her türden gericiliğin yeniden üretilmesinin sigortasıdır. Siyonist İsrail devletinin imha edilmesi Ortadoğu’da barıştan bahsedebilmenin en öncelikli koşullarındandır. O yüzdendir ki Ortadoğu’daki tırmanan bölgesel savaşa karşı alınacak tutumlarda, belirlenecek strateji ve eylem programının merkezine Siyonist İsrail devletinin imhası koymak esas olmalıdır.

7- Siyonist İsrail devletinin ne terör saldırıları için ne de kolonyalist savaş için herhangi bir gerekçe üretmeye, toplumsal meşruiyet kazanmaya ihtiyacı yoktur.
Çünkü Siyonist rejim ne yaparsa yapsın, ABD ve AB emperyalizmi yanında yer almaktadır. Bunu çok iyi bildiği için bu kadar rahat bir şekilde Ortadoğu’da at koşturabilmektedir. Batı emperyalizmi dönemsel olarak savaşı tercih etmese bile İsrail’in her türden savaş ve terör eylemlerine arka çıkmakla birlikte, Siyonizmin kolonyalist politikalarını meşrulaştırmayı kendine görev edinmiştir.
Gazze’de devam eden soykırım, Şam’a füze saldırısı, Tahran’da suikast, Beyrut’ta hava bombardımanı, Lübnan’da kara harekatı çekerken ABD ve AB emperyalizmi her adımda her konuda Siyonizme destek olmaktan geri durmamaktadır. İsrail’in savaş politikaları her durumda meşrulaştırıp, zaman zaman silik kısık bir sesle ateşkes çağrıları yapmaktadır.
ABD ve AB emperyalizminin desteği olmadan Siyonizm bir gün bile ayakta kalamaz. Batı emperyalizmi 75 yıldır Siyonist rejimi ayakta tutmaktadır. Bunun nedeni şudur: Siyonist rejim Batı emperyalizminin Ortadoğu’daki ana kalesidir. Siyonist karakolun düşmesi demek Batı emperyalizminin Ortadoğu’dan düşmesi demektir.
Siyonizmin varoluşsal ilkeleri, Büyük İsrail hedefi Batı emperyalizminin çıkarlarıyla doğrudan örtüşmektedir. Siyonizmin kolonyalist politikalarının nüfuz alanlarının genişlemesi doğrudan Batı emperyalizminin Ortadoğu’daki hegomonyasının genişlemesi anlamına gelmektedir. Ortadoğu’daki tarafları tanımlarken ABD ve AB emperyalizmi Siyonist rejimden ayrı bağımsız, yalıtık bir taraf olarak ele alınamaz.

8- Siyonizmin Ortadoğu’daki kolonyalist gerici savaşı her ne kadar bölgesel bir savaş, bölgesel bir sorun gibi görünse de etkileri tamamen küreseldir. Küresel bir savaş cephesi olan Ortadoğu’da genişleyen savaş emperyalist kapitalist sistemin tarihsel krizinden ve içsel çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Ortadoğu coğrafyası emperyalist güçlerin, bölgesel güçlerin rekabetin, kutuplaşmanın ve içsel çelişkilerin kesişim noktasıdır. Ortadoğu’da bölgesel güç olmak isteyenler, emperyalist piramitte yerini korumak isteyenler ve bu piramidin üst basamaklarına tırmanmak isteyenlerin Ortadoğu’da varlığını sürdürmesi ve güçlendirmesi adeta zorunlu bir duruma dönüşmüştür. Bu yüzden Ortadoğu çok bilinmeyenli karmaşık bir denklem olarak boy vermektedir. Bu denklemde yer alan Ortadoğu’daki tüm tarafların Ortadoğu politikası sadece dış politikanın bir uzantısı olarak kalmamakta iç politikanında belirleyici unsuru haline gelmektedir. Bu yüzden Ortadoğu çok bilinmeyenli karmaşık bir denklem olarak boy vermektedir. Bu denklemde yer alan Ortadoğu’daki tüm tarafların Ortadoğu politikası sadece dış politikanın bir uzantısı olarak kalmamakta, iç politikanında belirleyici bir unsuru hâline gelmektedir. Ortadoğu’da derinleşecek bölgesel savaş emperyalist cihan harbinin itici gücüdür. Aynı şekilde Ortadoğu’da yaşanacak devrimci kabarışlar, proleter devrimler dünya devriminin tetikleyici gücü olabilme potansiyelini taşımaktadır.

9- İsrail devleti Batı emperyalizminin iddia ettiği gibi demokratik, seküler, laik bir devlet hiçbir zaman olmamıştır. Olamaz çünkü bu durum Siyonizmin varoluşunu sağlayan ilkelerle taban tabana zıttır. Siyonizm ultra ırkçılığa, dinci fanatizme dayanan devlet teröründen beslenen kanlı bir burjuva diktatörlüğüdür. Siyonizm tepeden tırnağa teokratik ve apartheid rejimidir. İsrail devleti ve onun sivil toplumu tepeden tırnağa Siyonist ideoloji ile dizayn edilmiştir. Tüm düzen partileri, tüm düzen muhalefeti, işçi sendikaları ve bazı işçi teşkilatlarıda Siyonist öğretinin tedrisatından geçmiştir. 75 yıllık Siyonist rejim bugün tarihinin en sağcı hükümetiyle karşı karşıyadır.
Netanyahu hükümeti Siyonizmin tarihsel çürümüşlüğünün en gerici toplamının vücut bulmuş halidir.
Bu hükümet 7 Ekim’den önce siyasal krizlerle boğuşmakta, iktidarını sürdürebilme, toplumsal rıza üretebilme yeteneğini hızla kaybeden rotada ilerlemekteydi.
İsrail ekonomisi kötüye gitmekte, enflasyon ve hayat pahalılığı artmakta bu da kitlelerde kabaran bir tepkiye neden olmaktaydı. Aynı şekilde mevcut hükümetin yolsuzluk skandalları gün yüzüne çıkmış, yargılanmaların önünü kapatmak için kendilerine özel yargı reformları yapmaya çalışmışlar, bunun sonucu olarak ülke genelinde kitlesel protestolarla karşı karşıya kalmışlardır. İktidarını sürdüremez duruma gelmiş Netanyahu hükümeti savaş kartını öne sürerek iktidarını devam ettirmeye çalışmaktadır. Netanyahu hükümeti savaş istiyor, çünkü kendi iktidarının bekasını bunda görüyor. Netanyahu İsrail’i savaş halinde tutmak , İsrail Yahudilerine varoluşsal bir tehtid oluşturduğu hissini yaratmak böylece kendi hükümetini iktidarda tutmak istiyor.

10- Netanyahu hükümeti Gazze’deki soykırımla devam eden savaşı olabildiğince genişletmeye, yeni cepheler açıp, Siyonizm’in Ortadoğu’daki yürüyüşünün önünde engel oluşturabilecek tüm tarafları bölgesel savaşın içine çekmeye çalışmaktadır. Eş zamanlı olarak Gazze, Suriye, Yemen ve Lübnan’a saldırılarını sürdürüyor. İran’ı bu savaşın içine sokmak için her türlü provakasyon girişiminde bulunmaktadır. Netanyahu hükümeti sadece Ortadoğu’da bulunan ülkeleri bu savaşa dahil etmekle yetinmiyor, aynı zamanda ABD ve AB’yi bu sürece daha aktif şekilde dahil etmeye çalışmaktadır. Netanyahu hükümeti emperyalist kuvvetler ve bölgesel güçler arasındaki çelişkiyi derinleştirmektedir. Üçüncü cihan harbine temkinli yaklaşan, henüz kendi çıkarlarını burada görmeyen emperyalist kuvvetleri böyle bir sürecin içine çekmeye çalışmaktadır. Netanyahu hükümeti kendi geleceğini uzun soluklu bir bölgesel savaşta görmektedir. Bu durum ve dünya için patlamaya hazır yüksek tesirli bomba işlevi taşımaktadır. Siyonist yayılmacılığa dur denilmedikçe bu patlamaya hazır yüksek tesirli bombanın fitili ateşlenecektir. Fakat Siyonist işgale dur diyecek, onu tarihin çöplüğüne gönderecek ne BM ne NATO ne ABD ne AB ne Rusya ne Çin ne de herhangi bir emperyalist kapitalist hükümet diyebiliriz. Siyonist yayılmacılığı, bölgesel küresel savaş tehtidini ortadan kaldıracak Ortadoğu emekçi halkları ve küresel işçi sınıfının devrimci seferberliğidir.

11- ABD liderliğindeki Batı emperyalizmi her ne kadar cihan harbi tehlikesine karşı temkinli yaklaşsalarda, İsrail’e tam desteklerini sürdürmekten geri durmuyor. ABD İran’a karşı önlem için uçak gemisi ve binlerce asker yolladığını açıkladı. Gemi ve askerî güç yollayanlar arasında İngiltere ve Fransa da var. İspanya, Belçika gibi ülkeler ise BM’yi göreve çağırmakla yetindi. Herhangi bir somut adım söz konusu değildir. ABD her ne kadar ağırlığını Çin’i çevreleyemeye verse de, cihan harbine temkinli yaklaşsa da, İsrail’in bu saldırganlığını zamansız bulsa da, onu koşulsuz desteklemekten vazgeçmiyor. İsrail ordusunun en büyük silah askeri lojistik destekçisi ABD’nin kendisidir. İsrail’in Ortadoğu’da nüfuz kazanması demek doğrudan ABD liderliğindeki Batı emperyalizminin hegomonya alanının genişlemesi demek. İsrail’in Ortadoğu’daki nüfuz alanının daralması demek otomatik olarak Çin ve Rusya emperyalizminin bölgesel müttefiki İran’ın nüfuz alanlarının genişlemesi demektir.

12- İsrail’in İran’ı bölgesel savaşın içine sokma girişimlerine karşı temkinli yaklaşmakta olabildiğince kendisini bu savaş sarmalının dışında tutmaya çalışmaktadır. İsrail’in kendisine ve İran’ın vekaletini taşıyan ( Hamas, Hizbullah) liderlerine yönelik siyonist terör saldırılarına karşı sembolik tepki mahiyetinde karşı saldırılarla cevap vermektedir.
İran’ın kendisini savaşın dışında tutma çabasının nedeni ABD ile doğrudan bir savaşa girmekten korkmasıdır. Böyle bir ihtimalin İran için telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağını düşünmektedir.
İran’ın kendisini savaşın dışında tutma pozisyonunun da kendi içinde daha başka çelişkilerin derinleşmesine neden olmaktadır.
İran, İsrail’e karşılık vermedikçe, gerek İran içinde gerekse de Ortadoğu’daki anti-Siyonist kitleler gerekse de İran’ın vekili pozizyonundaki Hizbullah için de İran’a yönelik güven ve itibarın zayıflamasına neden olabilir. İran bu savaşımın dışında kaldıkça da bugüne dek Ortadoğu’da kazanmış olduğu nüfuz alanlarının zayıflamasına neden olacaktır. Savaş ilerledikçe bu durum İran üzerinde oluşacak baskının büyümesine içinde bulunduğu bu çelişkinin derinleşmesine sebep olacaktır. Sembolik karşı milislemeler bu dengeyi tutmak için yeterli olmayacaktır.