Afrin İşgali ve Komünist perspektifler

2011Suriye iç savaşınınpatlaması ile birlikte, Suriye’de şekillenen Ortadoğu’daki emperyalist paylaşımda masada olma hedefini, dış politikanın temel stratejisi haline getirdi. Dış politikada her zaman iç politikanın devamıdır. Erdoğan bu hedefini “Şam’da cuma namazı kılmak, Şam fatihi olmak” gibi popülist şöylemlerle açıkladı. İçeride bu politikalarına meşruiyet sağlamak için neo-osmanlıcı argümanlar üzerinden emperyalist hedeflerine toplumsal rıza üretmeye çalıştı. Türkiye solunun bir kısmı; Erdoğan hükümetinin neo-osmanlıcı söylemlerini Türkiye burjuvazisinin kabaran emperyalist iştahını ıskalayarak laikçi, cumhuriyetçi düzen savunuculuğu yaptı. Son tahlilde burjuvajinin iç çatışmasında Erdoğan’ın ekarte ettiği orducu statükocu kliğin eski ayrıcalıklarını kazanma isteğine soldan yedeklenmiş oldu. Erdoğan’ın “Şam’da cuma namazı kılmak” sloganında somutlaşan hedefe ulaşmak için, Suriye iç savaşında cihatçı terör örgütlerini kendisine müttefik olarak seçti.Erdoğan rejimi İŞİD gibi insanlık düşmanı terör örgütlerine; askeri, finansal, lojistik tüm desteği vererek yıllarca bu cani teröristleri ” Bir grup öfkeliler “olarak tanımladı. Suriye iç savaşının büyümesinde; derinleşmesinde provakatör rolü üstlenerek, cihatçı terör örgütlerinin büyümesine ve bir sürü insanın ölmesine, ülkeden göç etmesine, göç ederken ölmesine sebep olmuş önemli siyasal aktörlerden biridir . Erdoğan’ın Suriye merkezli Ortadoğu paylaşım masasında yer alma hedefinde ısrar ettikçe, buna pareler olarak otoriterleşme sürecide beraberinde geldi. Erdoğan özellikle cumhurbaşkanı olduğundan beri Başkanlık hedefini yüksek sesle dile getirir oldu. Tüm siyasal strateji ve hedeflerini bunun üzerinden kodladı. Suriye’deki allanan pullanan ” Derin strateji ” çökmeye başlamıştı. Ne Esad düşmüştü, tam tersine Rusya emperyalizmi ve onun bölgesel müttefiki olan İran’ın desteğini alarak iktidarını ayakta tutmakta, kaybettiği uluslarası meşruiyetini tekrar kazanmaktaydı. Kürt siyasi hareketi ise Erdoğan’ın müttefikleri olan cihatçı çeteleri alt edip, kendi kantonlarını oluşturuyor; kantonların birleşme süreciyle birlikte defacto özerklik sürecine gidiyordu. YPG’nin İŞİD’e karşı kazandığı zaferler ve kontrolünde tutuğu kantonlarında uyguladığı demokratik yönetimler sayesinde hızla dünyada prestiji artan, İŞİD barbarlığını Suriye’den temizleyen özgürlük savaşçıları konumuna gelmişti. Erdoğan ise uluslarası düzeyde İŞİD’e destek veren hükümet konumuna düştü. Özellikle Kobani zaferinden sonra Suriye ve Türkiye Kürdistan’ında kürt baharı başlamıştı. Erdoğan için içeride ve dışarıda siyasal kriz çanlarının çaldığı anlardı. 7 Haziran seçimlerine başkanlık hedefiyle giren Erdoğan; bu seçimlerden hüsranla çıktı. Erdoğan rejimi bu amacından asla vazgeçmedi. 7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmeyen Erdoğan diktaörlüğü, Kürdistan’da başlattığı sömürgeci kirli savaş ve bombalı intihar saldırıları ile burjuva demokrasini rafa kaldırarak, kendisine fiili başkanlığı uygulama alanı yarattı. Bir yandan bombalı intihar saldırıları ile toplum sindiriliyor, bir yandan da İŞİD’i desteklemediğini, terörden en fazla mağdur olan ülkenin kendi ülkesi olduğunun propagandasını yapıp, İŞİD ile YPG’yi aynılaştırma stratejisi içinde bulundu. Böylece hem içerde ki iktidarına ve başkanlık hedefine meşruiyet sağlıyor, hemde, hemde Suriye’deki varlığına uluslarası düzeyde uluslarası meşruiyet alanı açıp Suriye masasında ki yerini sağlamlaştırmaya çalışmaktaydı. Savaş siyasetin şiddet yoluyla yürütülmesiydi, Erdoğan için içeride ve dışarıda ki politikasının temel taşı savaş kartıydı. Erdoğan bu savaş kartını oynarken Rus uçağını düşürerek boyundan büyük bir işe girdi. Rusya ile girdiği boy ölçüşmesi ona pahalıya mal oldu. Rusya ile ülkeyi savaşın eşiğine sokan Erdoğan, Putin hükümetinin uyguladığı ekonomik ambargolar karşısında dize geldi, Rusya’dan özür dileyerek diplomatik ilişkiler yeniden başladı. 15 Temmuz başarısız askeri darbe girişiminden sonra, TC Rusya ile hiç olmadığı kadar yakınlaşırken ABD ile uzaklaşma sürecine başladı. Erdoğan ABD’yi darbeye karşı suçlayıcı bir tutum içinde bulundu. Her fırsatta Fettullah Gülen’in iadesini isteyerek YPG ile ABD’nin stratejik itifaklarına sert itirazlarda bulundu. Suriye politikasında ABD ve Rusya arasında ki çelişkilerden faydalanıp kendisine manevra alanları bulmaya çalıştı. Rusya’nın hamiliğinde Suriye’deki varlığını Fırat kalkanı ve El Bab operasyonları ile sürdürdü. Bu süreçte bölgede ki eski müttefikleri olan İŞİD’i yarı yolda bırakmak zorunda kaldı.

Bir Gece Ansızın Gelebiliriz!

Türkiye için Suriye’de kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmeleri, kendilerini yönetneleri her zaman büyük tehtid oluşturmuştur. Önce Rojova kantonlarının oluşması, akabinde gelen Kobani zaferinden sonra, 2016’da Tel Ebyad’ın İŞİD’in elinden temizlenerek Kobani ve Cezre kantonlarının birleşmesi ardından YPG’nin Kobani ve Afrin arasında kalan ve kürtlerin Sehba dediği bölgeye yönelmesi, TC’yi harekete geçirdi. Genelkurmay o dönem bu bölgeyi Akdeniz’e kadar uzanan kürt bölgesi olarak tanımlamıştı. TC için bu durum tehtidtir. Suriye’de defacto özerkliğini sağlayan kürtler, 4 parçaya bölünmüş tüm Kürdistan’da sömürgeci güçlere karşı ulusal uyanışın getirdiği etki ile serhildan yaratbilirdi. Bu noktada 2016 yılının başından beri, Erdoğan hükümeti; Türkiye’ye yönelik tacizler, angaşman kuralları gibi düzmece gerekçelerle zaman zaman uzun menzilli top atışlarıyla kürt kantonuna karşı işgalin yollarını aradı. Bir gece ansızın gelebiliriz deyip, Rusya ve ABD gibi emperyalist güçleri ikna eden veya ettiren Erdoğan Afrin’e hava saldırısı ile operasyonu başlattı. Afrin 1000 yıldır Kürtlerin yaşadığı bir coğrafyadır. Eski adı Kürt dağıdır. Afrin; kürtlerin Temmuz 2012’de kuzey kantonunu ele aldıktan sonra demokratik özerk yapıdaki üç kantondan biridir. TC’nin terör unsurlarına karşı savaş ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak gibi gerekçeleri öne sürdü. Sivillere asla zarar gelmeyeceğini iddia etti. Her şeyden önce Afrin’de bir milyona yakın insan yaşamaktadır. Bu kentte yapılan hava saldırıları otomatik olarak sivillerin ölümüne yol açacağını görmek için kahin olmaya gerek yok. ( Bu makale kaleme alınırken, ilk sivil ölüm haberleri gelmekteydi) Afrin’de iddia edildiği gibi savaşta yoktu, 2011’den beri tüm Suriye’nin kan gölüne döndüğü süreçte, kendi öz savunma birlikleriyle bölgelerini korumuşlardır. Suriye yönetimiyle de, toprak bütünlüğünü bozan pozisyona sahip değildi. Erdoğan’ın ortaya attığı tüm gerekçeler; ABD’nin Irak işgalinde ortaya attığı gerekçeler kadar asılsızdır. Bu işgale zeytin dalı adı verildi. Barışı sembolize eden zeytin dalı, kürtlere bombalar atarak Esad’a uzatılmaktadır. Emperyalizm tarafından Türkiye, Irak, İran, Suriye arasında toprakları ilhak edilerek dört parçaya bölünmüş olan Kürdistan coğrafyasında, kürtlerin kazanımlarına karşı açık bir savaş ilanıdır. Yıllarca birbirlerine düşman olan diktatörler söz konusu kürtler olunca ABD ve Rusya’nın icazetiyle birbirlerine zeytin dalı uzatmaktadır. Erdoğan sürekli olarak, operasyonla ilişkili olarak sadece YPG’ye değil, İŞİD’e de yapıldığını dile getirmektedir. Suriye toprak bütünlüğü vurgusu yapılmaktadır. Afrin’de İŞİD militanlarının olmadığını tüm dünya bilmektedir. Suriye toprak bütünlüğü vurgusu bu kadar yapılma nedeni, hem Esad’a uzatılan zeytin dalının altını çizmek hem de uluslarası arenada işgalci pozisyonuna düşmekten korkmasıdır.

Çalan Tehlike Çanları ve Militan Devrimci Görevler

AKP-MHP’nin oluşturduğu milli cephe kualisyonuna savaş ve kürt düşmanlığı eklenince, görünürde Erdoğan’ın ateşli muhalifleri olan Erdoğan ve İyi Parti milliyetçilik yarışına girdi. 15 Temmuz sonrası ” Yeni Kapı” ruhu olarak tanımlanan ” Milli Mutabakat ” süreci, ultra milliyetçi ve soven bir dalgaya tekrar kuruldu. Erdoğan yeniden partiler üstü, tüm sistem partilerini kendi kanatlarının altında toplayan milli önder pozisyonuna büründü.

OHAL, KHK rejmi ile tamamen yok edemediği muhalefeti, büyüyen ekonomik kriz ve yoksulluk ile mayalanan sosyal patlama dinamiklerini yaratığı sovenist dalga ile etkisiz hâle getirmeye çalışmaktadır. Çünkü Erdoğan rejimi ne zaman yıpransa, yönetme krizi yaşasa savaş ve terör başlığında somutlaşan kürt düşmanlığı üzerinden kendisine siyasal meşruiyet ve hareket alanı yaratmaktadır. Bu süreç bugün günü kotarsada kalıcı bir çözüm olamamaktadır. Önüne geçilemeyen ekonomik kriz ve onun yansıması olan işsizlik, yoksulluk dayanılmaz bir haldedir. Bugün sovenizm rüzgarıyla onu kırsada, Afrin’de kayıplar vermeye başladığında rüzgar tersten esecektir.

Biz komünist militanların dönemsel görevi; savaşın işçi sınıfına ve ezilenlere getirdiği yıkımlar üzerinden bağ kurup, gerçek düşmanın Afrin’deki kürt halkı olmadığını, gerçek düşmanın başta Erdoğan’ın kendisi olmakla birlikte savaşa alkış tutan tüm düzen partileri olduğunu bıkmadan usanmadan anlatmak, bunun için ajitasyon ve propaganda araçlarının tamamını seferber edebilmektir.

Erdoğan ağzından düşürmediği milli yerli şöyleminin açıklaması şudur: ” Erdoğan’ın saray rejimine biat etmeyen herkes gayrı millidir, vatan hainidir. Milli yerli olan tek koşulu; Erdoğan’ın siyasal hedefleri için savaşa, ölmeye , öldürmeye gitmek ve bunu alkışlamaktan geçmektedir.

Biz Komünist militanların dönemsel görevi, emekçi kitleleri bu kirli savaşa, işgale ortak olmamak için kitlesel vicdani ret( askere gitmeme) kampanyalarının örgütlenmesine öncülük etmektir.

Erdoğan, Afrin işgaline karşı muhalefet olabilecek, barışı savunan herkesi açıkça hedef göstererek tehtid etmiştir. Medyaya da işgal süresi boyunca getirdiği 15 maddelik ültimatom ile tüm ana akım medyaya savaş çığırtkanı olma görevi vermiştir. Kıbrıs’ta Erdoğan’a muhalif olan Afrika gazetesini meydanlardan hedef göstermi, ardından saraya bağlı faşist çeteler tarafından gazete binasına saldırı olmuştur. Çıkardığı KHK ile kitlesel sokak gösterilerinde, kendisinin iktidarını hedef alacak her girişim karşısında sivil faşist çetelere katliam yapacak ve bunu devlet eliyle koruyacak KHK’yı çıkarmıştır.

Biz komünist militanların dönemsel görevi; öz savunma için milis örgütlenmelerimizi gerçekleştirmektir.

Uzun süredir tüm işi gücü; çocuk istismarcılarını, tecavüzcüleri, çocuk gelinleri meşrulaştıran fetvalar veren diyane, saraydan gelen emirle yayınladığı fetva ile cuma namazlarında, işgalin propogandası yapılacaktır. Erdoğan kirli işgaline rıza üretmek için camileride kullanmaktadır.

Daha önceki yıllarda, Kürt kentlerinde örgütlenmiş olan sivil cuma namazlarndan yeniden bahsetmenin tam vaktidir.

İşçi sınıfının lokomotif motoru olan grevi yaklaşmaktadır. Savaş gerekçesiyle Erdoğan diktatörlüğünün bunu yasaklama ihtimali yüksektir. Yasağı tanımayan fiili, meşru bir mücadele dinamiğide yüksektir. Metal işçilerinin tecrübe ve deneyimleri yüksektir.

Biz komünist militanların görev; olası grev yasağına karşı mücadelenin büyütülmesi için komiteler temelinde örgütlenmeyi sağlama çabası içinde olmaktır. Metal işçilerinin mücadelesi sendika bürokasisinin insiyatifine bırakılamaz. Bu grevin başarısı işçi sınıfının ve ezilenlerin birleşik cephesinin inşası yolunda alan açabilme potansiyeline sahiptir.

Biz komünist militanlar; siyasal süreçlerin analiz ve tahlillerini yaparken, salt siyasal aktörlerin bireysel tutumları üzerinden değerlendirmeyiz. Onların temsil ettikleri sınıfı, rollerini ve uluslararası emperyalist kapitalist sistem içindeki rollerini baz alarak değerlendiririz. Yaptığımız analiz ve tahlillerden somut devrimci görevler çıkarıp, bunların pratik ayaklarının inşası hedefi üzerinden kendimizi konumlandırırız. Gelişen olaylar karşısında bekle görcü tavır almayız. Bizler; tarihçiler, sosyal bilimciler, strateji uzmanları toplamı değiliz. Bizler kendi burjuva devletimize akıl hocalığı yapan, danışmanlar toplamıda değiliz. Bizler için Marksizm dünyayı değiştirme yolunda başvurduğumuz eylem klavuzumuzdur. Biz savaş zamanları kendi burjuva devletimize savaşa girme bu sonun olur gibi şöylemlerde bulunup, var olan burjuva devletin tüm sınıfların devletiymiş gibi yanılsamaların taşıyıcıları olmayız. Biz savaşın işçi sınıfına ne getireceğini, buna karşı neden mücadele etmemiz gerektiğinin ajitasyon, propoganda ve örgütlenmesini yapma faalliyetinde bulunup, burjuvajinin emperyalist savaşını devrimci iç savaşa çevirmenin perspektifiyle devrimci faaliyetimizi yürütürüz. Teorik ve tarihsel mirasımız bize; haklı ve haksız savaş ayrımı yapmayı öğretmiştir. Bizler için haklı savaşlar devrimci proleteryanın burjuvaziye karşı yürütüğü sınıf savaşı, sömürge ulusların kendi ulusal özgürlüğünü kazanmak için verdiği ulusal kurtuluş savaşlarıdır. Teorik ve tarihsel mirasımız bize savaş ve işgal karşısında; esas düşman içerde silahı kendi burjuva devletine çevir sloganında somutlaşan devrimci yenilgicilik teorisini miras bırakmıştır. Bugün bu mirası tarihin tozlu raflarından çıkarıp, tarihsel doktorini eylem hâline sokmaktan bahsetmenin tam zamanıdır. Afrin’de yürüyen haksız işgali durdurmanın yolu, emperyalizme karşı mücadelede etmenin yolu onu dışarda değil içeride aramamaktan geçmektedir. Sınıfa karşı sınıf perspektifiyle mücadele rejiminin merkezine saray rejiminin devrimci yollarla devrilişini koymaktan geçer. Bugün nasıl ulusal düzeyde burjuvazi içinde farklı klikler varsa, zaman zaman bu klikler çatışma yaşanıyorsa, ulusal burjuvajinin uluslarası organizasyonu olan emperyalist kapitalist sistem içinde de emperyalistler arası rekabetin getirdiği çatışma her zaman vardır. Eğer emperyalizmi soğuk savaştan kalma ezberlerle karşılarsak, salt ABD ve birkaç AB ülkesine indirgersek, Çin ve Rusya’yı emperyalist olarak görmeyip, ABD karşısında görece daha meşru görürsek ulusalcılık batağına batarız. Erdoğan’ın görece ABD ile çıkar çatışmaları ve bunların yansımaları olarak sert diplomatik mesajlar verebilmektedir. Sadece ABD’ye endekslenen emperyalizm kavrayışının, Erdoğan’ın anti emperyalizmini teşhir için; NATO’dan çıkta görelim, İncirlik üstünü kapatta görelim, ABD’nin karşısında dik durda görelim anlamlarına gelen siyasal teşhirler, anavatan savunmacılığına giden yolun kaldırım taşlarını döşer. NATO’dan çıkmak, İncirliği kapatmak, emperyalizmden kopmak anlamına gelmez. Türkiye burjuvajisinin de yüksek sesle tartıştığı bir konudur bu. Bunun nesnel olanağı zayıf gibi görülebilir, lakin NATO’dan çıkıp ABD ile tarihsel müttefiği bitirip Rusya, Çin emperyalizminin kutbuna geçmek gibi dış politikada eksen kayması son yıllarda tartışılan alternatifler arasındadır. Sadece ABD’ye emperyalizmi indirgemek, Afrin işgalinde TSK’nın ABD ile olası bir sıcak çatışma içine girmesi veya savaş tehtidinde; Erdoğan rejiminin altında anavatan savunmacılığına getirir. Erdoğan’ın antiemperyalist olmadığını kanıtlamanın, kitlelere basit şekilde anlatmanın yolu, ABD gibi Rusya ve Çin’inde emperyalist olması, TC ABD ile arası açıldığı oranda Rusya’ya yaklaşmaktadır. Herşeyden önemlisi TC 2011’den beri Suriye’de emperyalist emeller için var. Emperyalist paylaşımın parçası, ortağı olan eşyanın tabiatı gereği antiemperyalist olamaz. ABD, NATO, üstlere indirgenmiş antiemperyalizm kavrayışı, emekçi kitlelere yeterince milliyetçi olmadığını, en tutarlı milliyetçinin kendisinin olduğunun propogsndasını yapmak anlamına gelir. Son tahlil de enternasyonal devrimci sınıf perspektifinden yoksun emperyalizm kavrayışı burjuvajinin minderinde milliyetçilik güreşidir. Savaş dönemlerinde miliyetçi rüzgara karş, ideolojik olarak dik kalabilme yetisine sahip olmanın sigortası, en ternasyonal proloter devrimci tutumla yoğrulmuş devrimci örgüt inşasından geçmektedir.

İşgalci TC Efrin’den defol !

Gerçek düşman Efrin’de değil sarayda yaşıyor !

Efrin’e gitme kardeş kanı dökme!

Halkların savaşına, sınıfların barışına hayır!

Yaşasın kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı!

Yaşasın Ortadoğu Sovyetleri !

Devrim için devrimci parti!

Devrimci parti için devrimci hazırlık!

Bolşevizm kazanacak

Bolşevizm we Serkeve

Garbis Reçber