Yazar: Ali Kemal Taşçı

Grev Yasaklarına Karşı Mücadele Üzerine Perspektifler

Grev, işçi sınıfının patronlara ve kapitalist yıkıma karşı geliştirdiği en önemli öz savunma silahlarından birisidir. Grev işçi sınıfının kapitalistler karşısına bir sınıf olarak dikilmesini sağladığı için de, greve çıkış nedeninden bağımsız olarak grevin kendisi politik bir içeriğe bürünmektedir. Tüm sınıfsal ayrımların ve sınıfsal tarafların net şekilde gün yüzüne çıkmasına yol açmaktadır. İşçi sınıfına grev hakkını ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir yerinde kimse vermemiştir. İşçi sınıfı grev hakkını hukuk mücadelesiyle değil tam tersine burjuva hukuku ve onun kanunlarını çiğneyerek kazanmıştır. Grev hakkı Türkiye’de de dünyanın her yerinde de grev yasaklarını tanımayarak, fiili meşru mücadeleyle kazanılmıştır. Grev hakkı Türkiye yasalarına göre demokratik bir hak olarak tanınmakta fakat fiili olarak bu yasal hak kullandırılamaz duruma getirilmiştir. 20 yıllık AKP iktidarı boyunca 20 grev yasaklanmıştır. 20 yıl boyunca yasal olarak greve çıkan işçi sayısı 90 bin, grevi yasaklanan işçi sayısı ise 200 bindir. 20 yıl boyunca gerçekleşen somut kazanımla biten grevlerin ezici çoğunluğu fiili meşru mücadeleyle gerçekleşen grevlerdir. AKP döneminde yasaklanan grevlerin tam listesi şöyledir: Petlas (Petrol-İş), 350 işçi – 2003 Şişecam (Kristal-İş), 5.000 işçi – 2003 Şişecam (Kristal-İş), 5.000 işçi – 2004 Pirelli, Good Year, Brisa (Lastik-İş), 5.000 işçi – 2004 Erdemir Madencilik (T. Maden-İş), 400 işçi – 2005 Şişecam (Kristal-İş), 5.800 işçi – 2014 Çayırhan ve Çöllolar (T. Maden-İş), 1.500 işçi – 2014 MESS grup TİS (Birleşik Metal-İş), 15.000 işçi – 2015 Asil Çelik (Birleşik Metal-İş), 600 işçi –...

Devamını Oku

Tarihin Değil Sömürünün Tekerrürü

    Devlet ve özel sektörün el ele tekrardan işçi ölümlerine neden olduğunu tekrardan görmüş olduk. Bartın’da yaşanan facianın ardından bugün güncellenen son verilere göre can kaybı 40’ı bulmuştur. Azami kar bilincinden arınması mümkün olmayan özel sektörün Soma’da yaşanan facia sonrası pek tabii özgüveni artmıştı. İhmallerin ve hak ihlallerinin havada kaldığı soruşturma halen daha havada kalmışken Bartın faciasına tanık olmamız mevcut düzenin ne kadar distopik olduğunu bizlere tekrardan hatırlattı.    Madenin sahibi olan Mehmet Hattat’ı Erdoğan’a olan yakınlığı ile biliyoruz. Hükümet ile beraber silah sanayiinde ortak faaliyet üreten, tank ve uçak projelerine ortak olan Hattat ailesi, 2021 yılında İpek Hattat’ın...

Devamını Oku

İşçi Sınıfının Örgütünden Başka Silahı Yoktur

Her geçen gün hayat pahalılığı, zamlar, yoksulluk, sefalet, işsizlik, sömürü, baskı çığ gibi büyümektedir. Bu büyümeler patronlar sınıfı için kar, rant, lüks, iktidar, statü, güç büyümesi olarak hayat bulmaktadır. Bu durumlara paralel olarak da her geçen gün istikrarlı şekilde yükselen diğer olgu iş cinayetleridir. Ölümle sonuçlanan iş kazalarında Türkiye yıllardır ilk sıralarda yer almaktadır. İşçilerin kelle koltukta işe gittiği bir ülkede bir düzende yaşıyoruz. Sermaye sınıfı bu katliamlara, kaza, kader, fıtrat gibi tanımlamalar getirmektedir. Ölümlerin nedeni olarak da işçilerin güvenlik kurallarına uymadığı, baret, kemer vb iş güvenlik ekipmanlarını kullanmadığını öne sürmektedir. Ölümle sonuçlanan iş kazası haberi almadığımız gün yok...

Devamını Oku

İşçi Hareketinin Güncel Teorik Sorunları (Bölüm 2)

Sendikaların Devlet ve Sermayeyle Bütünleşmesinin Tarihsel Seyri İşçi örgütlenmesinden söz edildiği zaman, ilk akla gelen teşkilatlar sendikalar olmaktadır. Sadece sendikalı ve sendikasız emekçi kesimleri tarafından değil, sosyalist solun militanları tarafından da ilk akla sendikalar gelmektedir. Bu durumun temel nedenlerinden birisi sendikalara alternatif işçi kitle örgütlerinin olmamasında düğümlenmektedir. Sendikalar; kökenleri, üyeleri ve toplumsal bilinçteki yerleri bakımından tartışmasız işçi örgütleridirler. Fakat sendikalar çok uzun zamandır bu özelliklerine komple yabancılaştılar. Devlet ve sermayeyle kurmuş oldukları bağlar ve yürüttükleri siyasetin sonucu olarak sendikalar, işçilerin mücadelesini kontrol altında tutan dev bürokratik aygıtlara dönmüşlerdir. Bu dev bürokratik aygıtlar, işçi mücadelesinin militanlaşmasının ve devrimcileşmesinin önündeki en...

Devamını Oku

İşçi Hareketinin Güncel Teorik Sorunları (Bölüm 1)

Giriş Köhnemiş olan emperyalist-kapitalist sistem, küresel ölçekte girdiği birleşik krizle gezegenimizi barbarlık içinde yok oluşa sürüklemektedir. Covid-19 küresel sağlık kriziyle, kapitalizm içinde bulunduğu ekolojik ve iktisadi kriz bir üst boyuta ulaşmıştır. Bu krizin en büyük bedeli emekçi sınıflara ödetilmektedir. Bittiği, eski önemi ve devrimci gücü kalmadığı iddia edilen işçi sınıfı pandeminin tüm yükünü üstlenerek, kendisinin yokluğunda, dünyanın dönemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Bu küresel birleşik kapitalist krizde işçi sınıfının payına; işsizlik, yoksulluk, güvencesizlik, geleceksizlik, devlet baskısı, eril, homofobik şiddet, en temel özgürlüklerin lav edilmesi düşmektedir. Covid-19 sürecinde hükümetlerin aldığı tüm tedbirler şirketleri kurtarmaya yöneliktir. Hükümetlerin tedbir almak için izledikleri...

Devamını Oku