Ekim Dersleri ve 2017’de Bolșevizmde Israr Etmenin Anlamı
Kışlık sarayların merdivenlerini yakacağız daha…
Soğuk ve karlı bir Şubat sabahından
serin ve yağmurlu bir Ekim akşamına
duru bir sovyet ırmağında Sürekli Devrime koşacağız…
Takvimlerin 2017 Ekim tarihini gösterdiği bugünler, muzaffer Ekim devriminin 100. yılını işaret etmektedir. 1871’de burjuvaziye karşı savaşarak 72 günlük bir sürede Paris barikatlarında ve 1917’de Rusya topraklarında gerçekleşen devrim, mevcut sınıflı toplum yapısını aşacak yeni bir hayat inşa edilebileceğinin somut örneğini gösterdi.
100.000 yıllık insanlık tarihinin son 10.000 yılında özel mülkiyetli toplumu yaşamaktayız. Bu 10.000 yıllık özel mülkiyetli toplum tarihi içinde geçtiğimiz yüzyılın hemen ilk çeyreğinde bir devrim yaşandı. Bu devrim 10.000 yıldır devam eden; yani kölecilikten kapitalizme uzanan sınıflı topluma meydan okuyup, sınıfsız topluma geçişin başlangıç adımını atma cesareti gösteren bir devrimdi. Burjuvazinin kalemşörleri insanlık tarihinde Ekim Devrimini bir sapma olarak gösteriyor, yani sosyalizmi insanın doğasında olmayan bir proje olarak sunuyor, oysaki Ekim Devrimi bir sapma değil tam da öze dönüşün kendisiydi. Mevcut sapmanın ortadan kaldırılmasıydı.
Ekim devriminin filizlendiği zamanlarda Birinci Emperyalist Paylaşım savaşı tüm acımasızlığıyla devam etmekteydi. Bu gidişata en büyük darbeyi vuran geri kalmış Rusya’da Dünya Devriminin startını veren işçi sınıfı olmuștur. Savașların ancak proleter bir devrimle son bulacağı ve ișçi sınıfının savașları bitirecek kudrete sahip tek sınıf olduğunu açığa çıkmıştır. Ekim devrimi emperyalist- kapitalist sisteme alternatif arayan herkesin politik referanslarını alacağı tarihsel bir kalkışmadır. Sömürünün olmadığı bir dünya özlemi duyan tüm ezilenlerin, kapitalizmi așabilmek için bașvuracağı yegane pusula Ekim dersleridir. Ekim devrimini așan bir pratik henüz yașanmadı. 20.yűzyıl devrimler ve karșı-devrimler yűzyılıydı, fakat Stalinist bürokasinin SSCB’de iktidarı ișçi sınıfından almasıyla birlikte proleter dünya devrimi ihanete uğradı. Stalinizmin okulundan beslenerek mücadeleye atılan kușaklara çarpıtılmıș marksizm dıșı akımlar, Bolșevizm olarak sunuldu. Proleter dünya devrimi kaygısı olmayan, ișçi sınıfının devrimci dinamiği yerine çeșitli sosyal tabakaların organizasyonunu ikame ederek devrim fikrini șiirsel bir nostajiye indirgeyen siyasi hareketler için, Ekim Devrimi sadece tarihsel bir efsane olabilir. SSCB ve Stalinizmin türevleri olan bürokratik rejimlerin kapitalizme entegre olmasıyla birlikte, burjuvazi tüm ideologları ve ideolojik aygıtlarıyla tarihinin sonuna gelindiğinin, marksizmin iflas ettiğinin, devrimler çağının kapandığının propagandasını yaptı. Kapitalist dönüșüm politikalarını hızla hayata geçirdi. Aslında burjuvazi burada yeni bir masal anlatmıyordu:Yüzyıllardır yaptığı gibi sermayenin ezeli-ebedi bir toplumsal ilişki biçimi olduğunu yeni dünya düzeniyle ezilenlere dayatmaya devam etti.
Tüm bu kușatmadan sonra dünya solunda ideolojik olarak tasfiye süreci yașandı. Eskinin stalinist resmi KP’leri sosyal demokrat bir çizgiye evrilirken , gerillacı ve halkçı hareketler reformizme yöneldiler. Dünya solunun önemli bir kesimi, yeni dinamikler arayışına girdi ve yeni dünya düzenine uygun paradigma keșiflerine çıktı. Geçen süre içerisinde, ne burjuvazinin iddia ettiği gibi proleterya elveda dedi, ne de yeni dűnya düzenine uygun solun iddia ettiği gibi ișçi sınıfı devrimci potansiyelini kaybetti.
Kapitalizmin neo-liberal dönüșümleri gerçekleştikçe, ișçi sınıfı dinamiklerini sürekli hissettiren ve sayısal olarak da geçen yüzyıla oranla misliyle bűyűműș bir sınıf olarak varlığını devam ettirmektedir.
Öncelikle kırsal alanda çözülmeler meydana geldi : Eskinin küçük toprak sahibi köylüleri şimdi büyük tarım plantasyonlarında çalışan ücretli işçilere dönüştüler.
Köylüler Fransa’da çalışan nüfusun sadece %3’ünden biraz fazlasını, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise % 1,4’ünü oluşturuyor.
Sanayisi gelişmekte olan bütün ülkelerde, kırsal göç, diğer ülkelere göre daha kitlesel. Brezilya’da, köylülerin aktif nüfus içindeki oranı, 1985 ve 2009 yılları arasında % 29’dan % 18’e gerilemiştir.
Eskiden yoksul köylülerin , marabaların bulunduğu topraklarda, bugün özel tarım ve hayvancılık çiftlikleri , sanayi ve endüstri tesisleri , makineleştirilmiş tarım , turizm tesisleri, devasa toplu konutlar veya yüksek duvarlarla çevrili siteler yer almaktadır. Ormanlar ve yaylalar da lüks villalar ve sosyal tesislerle işgal edilmiş durumda..
Kapitalizm kendi mezar kazıcısını doğurmakla kalmadı : Sonuç olarak, kapitalizm, komünist devrimcilerin yapabileceğinden daha fazla sayıda küçük mülk sahibini de mülksüzleştirdi !
Üzerinde yaşadığımız coğrafyaya gelirsek :
1959’da Türkiye’deki kentsel nüfus : % 30.92 , kırsal nüfus % 69.08
2016’da Türkiye’deki kentsel nüfus : %73.89 , kırsal nüfus % 26.11
Yani , tam tersinden bile fazlası ! Kırdaki tüm bu süreçler çözüldü ve emekçi kitleler kentlerin gecekondu bölgelerine akın ederek günümüzün sanayi işçilerini oluşturdu.
Bununla birlikte kapitalizm,neo-liberal saldırıları her geçen gün daha da arttırarak, otoriter yönetimler ve giderek artan baskıcı yöntemlerle dönemsel krizlerinin faturasını emekçilere ödeterek ömrünü uzatabiliyor. Kapitalizmin yașadığı krizler, insanlığı adım adım yeni bir emperyalist dűnya savașına sűrűklemektedir. Liberal hezeyanların basıncıyla yıllarca demokrasi havariliğine soyunanların idealize ettiği AB ve ABD’de dahi burjuva demokrasisinin kazanımlarını rafa kaldırılıyor, ırkçılık hızla yűkseliyor, bunun sonucunda gerici popülist politikalar eliyle otoriter rejimler kurumsallaşıyor.
İşçilerin sömürülmesi,ulusların sömürge haline getirilmesi,göçmenlere yönelik kıyımlar, tüm yeryüzü kaynaklarının bir avuç sermayedar adına yağmalanması, kadınların ezilmişliği tüm bunlar adına küresel kapitalizm dediğimiz tek bir eşitsizlik sisteminin bütünlüklü parçalarıdır:Gerek toplumsal ve ekonomik, gerekse de ulusal ve cinsel tüm sömürü sistemleri geçen yüzyılda olduğu gibi günümüzde de emek-sermaye çelişkisi üzerinde temellenmektedir.. Çünkü küresel kapitalizm,yeryüzünün ve insanlık olarak varoluşumuzun sonunu getirecek eylem planını çoktan yürürlüğe sokmuş durumdadır ve tüm insanlığa barbarlık içinde yok oluştan başka seçenek bir sunmamaktadır.Bu yüzden devrim hala günceldir. Burjuvazinin iddia ettiği gibi tarihin sonuna gelinmemiştir ve devrimler çağı kapanmamıştır.
Yoldaşlar, 1917 ‘nin mirasını referans alarak, sömürü ilişkileri üzerinde temellenen sermaye düzenini yıkmak ve özel mülkiyet rejimi üzerinde temellenen tüm egemenlik yapılarını parçalamak için sınıf mücadelesini örgütlemeye kalkıştığımız tarihsel bir süreçteyiz.
Emek-sermaye çelişkisi üzerinden işleyen toplumsal ilişki biçimine son vermeyi amaçlıyoruz. Kapitalist üretim ilişkilerini yerle bir etmek ve burjuva etkinliğini bütünüyle ortadan kaldıracağımız yeni bir dünyayı kurmak için mücadele ediyoruz.
Emek sürecini, insanın kendi varlığını toplumsal yaratım alanlarında ifade ederek,insanın kendini özgürleştirme serüvenine taşımak istiyoruz.
Devrimci Marksist geleneğe bağlıyız.Çünkü ancak devrimci Marksizm bize emeğin kurtuluşu için emperyalist – kapitalist sisteme karşı bütünsel bir mücadeleyi hayata geçirme imkanı ve perspektifi sunar.
Yoldaşlar, Bolşevik olma iddiası da öncelikle Devrimci Marksizmin sadece ideoloji olmadığını anlamakla başlar. Devrimci Marksizmin kurucu pratiklerinden en önemlisi ise bolşevizmdir.
Bolșevik geleneğe bağlıyız. Çünkü ancak Bolşevizm bize dünyayı değiștirmek için gerekli olan ana aracın yani dünya partisinin inşasına dair , strateji ve taktiklerinin oluşturulmasında bize yol göstermektedir.
Yoldaşlar, devrimci taktik niyetlerle,isteklerle,gönülde yatan aslanla belirlenmez.Böylesi bir yöntem sınıf- ikamecidir : Çünkü mücadeleyi işçi sınıfının ideolojik-politik ve fiili öncülüğünden kopararak başka kurtarıcı-öncü arayışlarına götürür ve giderek de mücadelemizin öznesi olan işçi sınıfını pasifize eder.Öncü kahramanların işçi sınıfını zincirlerinden kurtarmasını beklemiyoruz. Sınıf mücadelesinin en berrak hali olan sovyetlere ve emekçilerin özeylemliliğine güveniyoruz. Devrimci Marksizmin bilincimizde açığa çıkardığı devrimci deneyim, işlevi burjuva sınıf egemenliğini korumak olan ve sömürüyü sürdürmek için devletin tüm şiddet aygıtlarıyla donatılmış olan iktidar mekanizmasının ancak işçi sınıfının aşağıdan yukarıya mücadelesi ile kaldırılabileceği gerçeğidir. Çünkü burjuva etkinliğinin tüm yeryüzünden kaldırılmasını bilinçli iradenin kıvılcımlı coşkusuyla kuracak başka bir sınıf yoktur.
Devrimci taktik sınıf mücadelesinin nesnel koşullarıyla belirlenir.1871 Paris Komünü’nden beri sanayi açıdan gelişmiş ülkelerdeki proleter devrim süreçlerini,1905’ten itibaren Rusya gibi geri ülkelerdeki deneyimlerimizin izini sürüyoruz. Dünya sosyalist devrimi fikrinden vazgeçmemiș biz komünistler için Ekim dersleri ve Bolșevizmin evrensel ilkeleri dünyayı değiștirmenin temel yöntemidir. Bu temel metodumuz ne sihirli bir değnektir, ne de durağan kalıplașmıș bir doktrinler toplamıdır. Dünya üzerinde yürüyen sınıflar mücadelesi tarihinin en üst düzeyde komünist birikimini oluşturmaktadır. Muzaffer Ekim devrimini așan tarihsel bir atılım meydana gelinceye dek, bu durum değișmeyecektir.
Ayakları yere basmayan taktiğin yürümesi ve sürekli devrime doğru yol alması mümkün değildir.Ayakları yere basmayan taktik sadece ve sadece uçabilir.Onun uçuş yönünü ise kontrol altına alamadığı rüzgar belirler.Rüzgarın onu nereye uçuracağı da hiç belli olmaz.Mücadele anlayışımızı böyle bir yanılsama üzerine temellendirme hatasına düşersek, işçi sınıfı yerine yeni özneler,yeni toplumsal hareketler arayışına düşmek kaçınılmaz olur. Bu durum da bizi, sosyalist dünya devrimi perspektifinden kopararak, sınıf mücadelesi yerine kimlik siyaseti izlemekten reformizme kadar her yere götürür.
Bolșevizm tarihsel sürecinde, salt ajitasyon ve propaganda çalışmalarını hayata geçirerek yol almadı. Buna paralel olarak, bağımsız sınıf perspektifi eșliğinde oportünizme ve merkezciliğe karșı ideolojik savaş vererek ișçi sınıfının fiili, politik önderliğinin inşasına dair pratikler sergiledi.
Bolșevizmin Dersleri Yeni Ekimler Yaratmak Perspektifiyle Ele Alınmalıdır.
SSCB ve Stalinciliğin türevleri olan diğer bürokratik rejimler kapitalizme entegre oldukça, Stalinciliğin tüm günahlarının faturası bolşevizme kesildi. Bolșevizmin pratiğinin sürece neden olduğu farklı sonuçlar doğuracak bir uygulamanın söz konusu olamayacağı sağcısı-solcusu tüm sistem ideologları tarafından tekrarlanıp durdu. Kimileri ise Bolșevizmi Marksizmden koparan, aralarındaki sürekliliği parçalayıp, sadece Marksizmin dűnyayı değiștirme noktasında yeterli olacağı savını öne sűrererek, post marksist paradigmalar oluşturma sürecine girdi.
Bolşevikler, her mücadele deneyiminde işçi sınıfı içerisinde örgütlenmeyi temel alarak, nasıl bir örgüt , nasıl bir parti, nasıl bir Enternasyonal sorularına nesnelliğin şartlarına uygun cevaplar vermeye ve bunun pratik ayaklarını örmeye çalışmıştır. Komünistlerin Birliği’nden, Komitern’e, Komitern’den Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş sürecine, tarihsel bir bütünlük ve süreklilik vardır. Marksizmin kurucu pratiği, sınıfa karşı sınıf ekseninde kendini geliştirerek buna uygun örgütsel araçların inşası noktasında kendini varettiği için devrimcidir. Marx’ın Alman ideolojisi adlı eserinde sekizinci tezde dediği gibi :”Toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teorisi gizemciliğe saptıran bütün gizler, ussal çözümlemelerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.”
Troçki Bolşevizmi,Marksizmin eylem hali olarak tanımlayarak, işçi sınıfının özeylemliliğine vurgu yapar. Bolșevizm emperyalizm çağını, marksizmin temel referanslarıyla yorumlarken, buna uygun bir parti inșa edip, kendi ideolojik politik hattını pratikte kanıtladığı için önűműze miras olarak önemli bir koműnist birikim bırakmıştır. Bolșevizmin bıraktığı komünist birikimin özgűnlűğű, marksizmin öğretilerine sadık kalarak, emperyalizm çağını yorumlamasıydı. Marks, Proleter devrimler çağının bașlangıcını, ileri kapitalist űlkelerde beklemekteydi. Lenin ise Çarlık gericiliğinde de proleter devrimin mümkün olduğunu kanıtlamıștır. Emperyalizm çağı ile birlikte burjuvazinin devrimci barutunun bittiğini, burjuva demokratik devrimin görevlerini de ancak proleteryanın fiili politik önderliği altında gerçekleșeceğini savundu. Kapitalizmin görece az geliștiği bir űlkede gerçekleșen proleter devrimin kaderinin ileri kapitalist űlkelerdeki devrime bağlı olduğunu yılmadan savundu. Bolșevizmin öğretilerine göre Rus devrimi dűnya devriminin önsözűydű, kitabın tamamı değil. Bolşevikler , bu perspektif doğrultusunda, ikinci enternasyonalin ihanetine bayrak açarak, proleterya enternasyonalizmi bayrağının yere dűșmesini engellemiștir. Dűnya proleter devriminin aracı olarak, Komünist Enternasyonal’in inșa edilmesinde öncű görev űstlenmiștir.İlk 4 kongre ile Bolșevizmin evrensel ilkeleri devrimci bir öğretiye dönűșműștűr. Komünist Enternasyonal’e katılmanın (21) koșulu ile birlikte, Rusya’ya özgű olan Bolșevik tipte bir parti modeli evrensel bir boyuta ulașmıștır. 20. yüzyılda sömürge ulusların bağımsızlık műcadelesiyle birlikte, UKKTH ilkesi doğrultusunda sömürge uluslar sorununda günümüze ıșık olacak politik referansları bırakmıştır. Bolșevizmin ve Ekim devriminin nesnel arka planı birinci emperyalist dűnya savașıdır. Emperyalizm çağında Bolșevizmin ikinci enternasyonalden radikal kopușunu sağlayan ana unsur; savaș karșısındaki enternasyonal devrimci tutumu olmuștur. 1914 yılında patlak veren birinci cihan harbi ile, ikinci enternasyonalin ana partisi olan Alman Sosyal Demokrat Partisi, Kautsky önderliğinde savaș kredilerini onaylayarak, ișçi sınıfını kendi burjuvazisinin saflarında anavatan savunmasına davet etmiştir. Enternasyonal içinde Rosa Luksemburg ile Karl Liebnecht’in grubu olan Spartakistler ve Bolșevikler savașa karșı enternasyonal tutum alarak, ” Gerçek dűșman içeride, silahı kendi burjuva devletine çevir” ile özetlenen devrimci yenilgicilik teorisini geliștirdi. Sosyal şovenizmi ve milliyetçiliği bütünüyle rededen enternasyonal proleter bir tutum, emperyalist savașların gündemde olduğu çağımızda temel referansımız olarak ilk gűnkű kadar gűnceldir. Bolșevizmin Marksizme kattığı, bize miras olarak bıraktığı, Rusya özelinde filizlenen Sovyet örgűtlenmesi deneyimidir.. Bolșevikler, sovyet deneyimlerini hem Çarlık otokrasisine karșı savundu ve geliştirmek için mücadele etti, hem de sovyet deneyimlerinin parlamenterizme ikame edilmesine karșı ideolojik savaș verdi. Sovyet deneyimleri doğrudan demokrasi ve işçi sınıfının özörgütlenme araçlarını inșa edip gelișmesine katkı sağlayarak, devrimin ana dinamiği haline getirmișlerdir.
Bolșevizmin Marksizme kattığı, bize miras olarak bıraktığı, Rusya özelinde filizlenen Sovyet örgűtlenmesi deneyimleridir. Bolșevikler,hem sovyet deneyimlerini Çarlık otokrasisine karșı savundu ve gelistirmek için mücadele etti, hem de sovyet deneyimlerinin parlamenterizme ikame edilmesine karșı ideolojik savaș verdi. Sovyet deneyimleri doğrudan demokrasi ve ișçi sınıfının özörgűtlenme araçlarını inșa edip gelișmesine katkı sağlayarak, devrimin ana dinamiği haline getirmișlerdir. Paris Koműnűnde ilk olarak ortaya çıkan; bu doğrudan demokrasi ve özörgűtlenme araçlarını geliștirerek, devrimin ve devrimden sonra kurulan ilk ișçi devletinin temel organları haline gelmiştir. Ekim devriminde Bolșevikler yönetime el koymamıștır. Bűtűn iktidar sovyetlere șiarı ile, ișçi sınıfının kendi karar mercileri yoluyla iktidarın sahibi olmasını sağlamıșlardır. Burjuvazinin parlamenter demokrasi dıșında; doğrudan demokrasi araçları ile yönetimi idealize eden herkesin, mutlak suretle mercek altına almak zorunda olacağı yegane araç sovyet deneyimleridir. Sovyet organlarının derslerini yok sayarak, parlementer demokrasi dıșında bir opsiyon sunmanın olanağı yoktur. 1917’nin Șubat ile Ekim ayı arasında ki (8) aylık sűreçte Bolșeviklerin takındıkları tutumların derslerini anlamadan, bugün burjuvazinin herhangi bir kliğine yedeklenmeden ve bağımsız sınıf perspektifinden ödűn vermeden politik bir inșa műmkűn değildir. 2017’nin Tűrkiye’si özelinde alacak olursak, Erdoğan’ın diktatörlüğü kök saldıkça, Erdoğan’a muhalif olan burjuva kliklerle ittifak yolları aramak yaygın bir eğilime dönűșmektedir. Bizleri bugün burjuva kliklerin figüranı olmaktan kurtaran, Șubat devriminden sonraki sűreçte Nisan tezlerinde somutlașan politik öğretileri savunmaya devam etmememizdir.
Stalinci bűrokasinin karșı devrimci rolűyle birlikte, dűnya devrimi Sovyet devletinin dış siyasetinin diplomatik ilișkilerine indirgenmiștir. Kapitalizmle barış içinde bir arada yașama düşüncesinin kök salmasıyla birlikte, özellikle 50’li yıllarla birlikte űçűncű dűnya űlkelerinde ulusal kurtuluş műcadeleleri ve gerillacılık popűler bir hăle gelmiștir. Sovyetik tipte ayaklanma stratejisiyle gerçekleșen proleter devrimlerin miladının dolduğu kabul ettirilmeye çalışarak, sınıf uzlașmacılığına dayalı halk devrimleri, marksizme yapılan katkılar olarak sunulmuştur.. 20.yűzyılda Ekim devrimi dıșında birçok devrim gerçeklești, fakat tamamının ortak özelliği șuydu:” Proleteryanın iktidara sahip olmadığı yarım kalmıș olan devrimlerdi.”
Sözűn kısası Bolșevik tipte proleterya partilerinin olmadığı birçok űlkede Șubat devrimini andıran yarım kalmıș devrimler gerçeklești. Fakat proleterya diktatörlüğüne ve dűnya proloter devrimine gidecek bir așamaya tașınamadı. Ekim derslerinin bugûn bize bıraktığı temel dersi șu șekilde özetleyebiliriz. :” Devrim için devrimci parti, dűnya devrimi için dűnya partisi”
Komünist bir dünya kurma hedefiyle mücadele eden biz enternasyonal komünist militanlar için, Bolșevizm dersleri çağımızda yeni Ekimler yaratma perspektifiyle ele alınmalıdır. Ulusal arenada bașlayan Ekimlerin , uluslarası arenada gelișip, dünya arenasında son bulması zorunluluktur. Bu sűreç kesintiye uğrayınca geriye doğru dűșűșlerin kaçınılmaz olduğunu 20. yűzyılın deneyimleri acı tecrübeler ile göstermiştir. Ezilenlerin tarih boyunca mücadele ettikleri sınıfsız, söműrűsűz dűnyayı kurmak için Bolşevizmi așan pratiklere ihtiyaç vardır. Lakin reddedilemeyecek tarihsel gerçek şudur ki; Bolşevizmi așmak, onu aștığını iddia etmekle olmaz. Bir akım kendi doğruluğunu pratik sűrecìn içinde kanıtlar. Bolșevizmi așmak dűnya sosyalist devriminin yolunun açılıp, bu yolda zaferle taçlandırılmıș pratikler sergilemekten geçmektedir.
Ekim’i Tarihsel Mercek Altına Almak
a) Rusya’da Kapitalizmin Gelișim Süreci
Ekim derslerini tarihsel bir mercek altına almak, ilk olarak Rusya’da Marksist fikirlerin doğuş sürecini, o dönemin Rusya ve dünya nesneliğini masaya yatırmaktan geçer.
Kapitalizm her ne kadar eşitsiz bir gelişim gösterse de, bu gelişimini birleşik bir şekilde sürdürmektedir. Kapitalizm sermaye ve meta ihracını gerçekleştirmeden varlığına devam edemez. Bu durumun sonuçlarının getirdiği çelişkilerin en yoğun şekilde yaşandığı ülkelerden birisi de Çarlık Rusya’sıydı. Avrupada Merkezi Krallık sistemleri hakimken, ekonominin lokomotifleri kentlerdi. Kentlerde varlığını sürdüren lonca ve zanaatkarlar; kapitalizme geçiş sonuçları ile birlikte, burjuvazinin doğuşu ve burjuva devrimleri gerçekleşti. Avrupa’da burjuva devrimleri sancısız bir şekilde sürecini tamamladı. Rusya’da durum bunun tersi noktasındaydı. Çarlık Rusya’sında ekonominin kalbi köylerde atmaktaydı. Şehirler sadece idari ve askeri merkezlerdi. Kırsalda kilisenin gericiliği tüm şiddetiyle egemenliğini sürdürmekteydi. Köylülerin çoğu topraksızdı; açlık, salgın çok sık karşılaşılan durumlardı. Köyler birbirinden yalıtık, dışa kapalı bir şekilde yaşam sürdürmekteydi. Romanov hanedanlığının yıkılmasını hayal etmek bile güç bir durumdu. Rusya köylüsü için hayat sefalet içinde düz çizgide ilerleyen iki duraktan ibaretti:” Doğum ve ölüm” köylüler için yaşadıkları köy dışına çıkmanın tek yolu savaşlardı. Rusya’daki büyük devrimler zincirinin yolunu açacak nesnellik burada saklıydı. Savaşlar; Çar için kilise için, burjuvazi için yoksul kitlelerin bir cepheden diğerine sürülmesiydi. Çarlık Rusya’sının sanayileşme ihtiyacını tetikleten olay gene, devrimlerin nesneliğini sağlayacak olan savaş gerçeği olmuştu. Batının baskısına, askeri açıdan direnebilmenin tek yolu; sanayileşmek ve modern teknik ithal etmekti. Bu durum, Çarlık Rusya’sını kapitalizme entegre olma sürecini hızlandıracak ve bunun iç çelişkileri ile boğuşmak zorunda bırakacaktı. Rusya Marksizmi ise, teorik gelişimini kapitalizmin entegrasyonun getirdi çelişkiler üzerinden gerçekleştirecek ve buna uygun pratik arayışı içinde olacaktı. Troçki bu durumu söyle anlatmaktadır:” daha iyi silahlanmış bir düşmana karşı ayakta kalabilmek için Rus Devleti, yurt içinde bir sanayi ve teknoloji oluşturmak; askeri uzmanlar, resmi kalpazanlar ve barut yapımcıları çalıștırmak, istihdam teknikleriyle ilgili ders kitapları ithal etmek; deniz okulları kurmak, fabrikalar inșa etmek özel ve yetenekli dűșűnenlerle meclis űyeleri olușturnak zorunda kaldı. “Ramanof hanedanlığı, űlkede ki siyasi ve ekonomik hayatın tek dűzenleyicisiydi. Onun űzerine yönetimde sõz hakkına sahip olan kimse yoktu, iktidarını kimseyle paylașmaya niyeti yoktu. Rusya’da kapitalizmin önűnű açacak, kendi mezar kazıcılarını yaratacak olan gene Romanov hanedanlığının kendisiydi. Kapitalizm geliștikçe Çarlık otokrasisinin çelișkileri inanılmaz dűzeyde bűyűyordu. Avrupa’ya göre geç doğmuș olan Rus proleteryası; kısa sűrede sınıf műcadelesinde Avrupa’da ki sınıf kardeșlerini sollayan bir pozisyona doğru gidecekti. Yıllarca dıșa kapalı bir șekilde yașayan savaș dıșında kendi köyűndeki insanlar dıșında kimseyle iletișim kurma olanağına sahip olmayan Rus köylűsű, evrimsel bir sűreç yașamadan hızla șehirlerin yolunu tutup, proloterleșmeye bașlamıștı. Tűm sorulara rağmen kapitalizm engellemez bir formatta Rusya’da kök salıyordu. Kırlardan kentlere göç ekseninde ilerleyen hızlı bir toplumsal değișim sűreci vardı. Lakin değișmeyen tek șey dűnűn köylűleri, bugûnűn proloterleri olanların çektiği sefaletti. Fabrikalarda ișçiler ortalama 12-14 saat çalıșıyor, yoksulluk sınırında űcret alıyorlar, bunlara ek olarak fabrika yönetiminin ișçilere kestiği keyfi Para cezaları ile űcretlerinin bîr kısmını patronlara bırakmaktaydılar. Rusya’da kapitalizme entegre olmanın geri dönűlmez sűrecinden doğan ana çelișkileri șu șekilde somutlayabiliriz:
-) Çarlık bir yandan kapitalizme hızla entgre olmak zorundayken, bir yandan da kendi otokratik yönetiminin ayrıcalıklarından vazgeçmek istemiyordu. Bu durumda Çarlık otokrasisini kapitalizme entegrasyonun önűnde ki en bůyůk engel konumuna getiriyordu. Burjuva demokratik devrimin önűnde ayak bağı olan Çarlık için; iktidarını kaybetmek gűncel bir duruma dönűșmekteydi. Tek yapabildiği ağır baskı ve devlet terörüydű.
-) Bu durum hızla büyüyen iki sınıfı, burjuvazi ve ișçi sınıfını Çarlık karșısında burjuva demokratik devrimin gelișmesi noktasında birleștiriyordu.
-) Ağır bir kölelik zincirine bağlanmıș ișçi sınıfı, kendisini burjuvaziye karșı savunmak için hem ekonomik hemde siyasi műcadele verecek örgűtlemeleri kurmak istiyordu. Rus Marksizmi bu ana çelișkilere getirilen teorik açılımlar űzerinden kendi gelișim evrimini tamamlayacaktı. Bu tartıșmalarda alınan pozisyonlar űzerinden Rus Marksizmin partileri olușacaktı. Toplumsal yașamı ve sınıf műcadelesini derinden etkileyecek, bir diğer gelișme ise; sanayileșmenin getirdiği nakliye ihtiyacıydı. Bu ihtiyaca cevap vermek için, demiryolları kurulmaktaydı. Űlkenin űcra köșelerine giden demiryolları haberleșme ağını olușturan bir misyona bűrűnmekteydi. Demir yollarında yoğun ișçi nufusu olușmaktaydı. Rus devrim tarihi boyunca, demiryolları sınıf műcadelesinin dinamik bölgeleri arasında yerini alacaktı. Avrupa’dan gelen metanın Rus pazarına girmesiyle sermaye sınıfı gelișimine hız kattı. Sermayenin merkezi dűzeyde yoğunlașmasıyla birlikte bűyűk sanayi kentleri olușmaktaydı. Bunlardan en önemlisi Petersburg’tu. Çarlık kendi mezar kazıcıları olan proloteryayı muaazam dűzeyde bűyűtműștű. 1870-1890 yılları arasında sanayileșme en bůyůk atılımını gerçekleștirdi. Sanayi kűçűk atölyelerde değil, devasa bűyűk fabrikalarda toplanmaktaydı. Bunların en bűyűğű 40.000 îșçi çalıștıran Putilov fabrikasıydı. Kırların ekonomide ki hakimiyetinin komple çözűlmesiyle birlikte, ekonominin kalbi sanayi kentleri olmuștu. Onbinlerin aynı çatı altında çalıștığı fabrikalar ekonominin merkezi konumu olma pozisyona girdikçe, ișçi sınıfının toplam nufusa göre sayıca az olmasına rağmen, bulundukları konum itibarıyla Rusya’nın altını űstűne getirecek kudrete ulașmıșlardı.
b) Rusya’da Marksist Fikirlerin Gelișim Seyri.
Rusya’da kapitalizmin gelişimiyle birlikte devrimci fikirler yeşermeye başlamıştır. Devrimciler arasındaki tartışmalar, özü itibarıyla 20. yüzyıla damgasını vuracak devrimler çağının, strateji tartışmalarının temellerini oluşturacak nitelikte olmuştur. Bugün de, bu tartışmalarda ki taraflar kendi varlıklarını çağa uygun şekilde restore ederek devam etmektedir. O dönemdeki, devrimci eğilimlerin fikirlerini mercek altına almadan, bugûnkű devrimci eğilimlerin sağlıklı analizini yapmak mümkün değildir. Rusya özelinde ki en eski devrimci akımlarından biri olan Norodizmi mercek altına alarak, bu bölűme bașlıyoruz.
-) Narodnizm
Narodizm 1800’lü yılların sonunda Rusya’da ortaya çıkan köylülüğe dayalı devrimci hareketin adıydı. Herzen ve Çernişevksi’nin fikir babalığını yaptığı bu akım, ișçi sınıfının henüz Rusya topraklarında yeşermediğini, bu sebeple aktif bir rol oynayanayacağını öne sűrererek köylülüğe dayalı bir devrim yapılarak Çarlığın devrilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Narodnik hareketi asıl karakterize eden düşünce popülizmdi. En temel sloganları ” Halka gidelim” olarak özetlenebilir. Sınıfsallıktan yoksun, muallak bir halkçılık kavramı tűm ideolojilerinin temelini olușturmaktaydı. Popűlizm ve halka gitme yeterli sonuçlar vermeyince, bireysel terörizmi kendilerine eylem klavuzu edinmișlerdi. Ana eylemleri; Çarlık askerlerine, kolluk gűçlerine, bűrokasisine ve zaman zaman Çar’ın kendisine suikast eylemleri gerçekleștirerek, Çarlığı yıkmayı hedeflediler. Bu yöntem hiçbir olumlu sonuç vermemiștir. Tam tersine, Çarlık rejimine baskı aygıtlarını daha sert kullanmak için meșruiyet alanı açmıștır. Lenin bu durumun getirdiği sonuçları şöyle tanımlamaktaydı:” Devrimcilerin yeni ayağa kalkmış kitlelere önderlik edecek güçler ve araçlardan yoksun oldukları dönemde terörist eylemlere başvurmak, kitleler arasındaki çatışmayı kesintiye uğratmakla kalmaz, bu çalıșmaya doğrudan örgütsűzlűk ve dağınıklık bulaștırır.”[ Devrimci Maceracılık]
Işçi sınıfının ve yoksul köylülüğün tabandan gelen militan műcadelesi yerine, kendi grubunun dar eylemlerini ikame eden, sınıf yerine muğlak bir halk vurgusu yapan, ana referanslarını Narodnizm’den alan sosyalist yapılar, ikinci dűnya savașından sonra, özellikle űçűncű dűnya űlkelerinde űlkelerinde yeniden tűredi. SSCB’nin kapitalizme entegrasyonuyla birlikte, halk devrimcisi, gerillacı hareketler reformizme yelken açarak dűzene entegre oldu. Tűrkiye solunda da bu eğilimlerin köklű bir geçmiși ve hâlâ sűren etkileri vardır. Programatik olarak, asgari bir burjuva demokratik devrimin programının reformlarından ileri gitmeyen sığlığa sahip, fakat eylem biçimde kimi zaman silahlı ve radikal bir pratiğe sahiptir. Silah fetișizmi ve kendi örgűtlerinin eylemlerini, ișçi sınıfının kitlesel műcadelesi yerine ikame eden, kitleleri özne yerine nesne olarak tasavur ettiği için, pasifist pozisyona sűrűklemektedir.
-) Rusya Sosyal Demokrat Partisinin Kurtuluș Sűreci
1890’lı yıllarda Rusya’da ișçi hareketinin gelișmeye bașlamasıyla birlikte, Narodnizm dıșında ișçi sınıfı merkezli siyaset yapma perspektifine sahip marksist gruplar olușmaya bașladı. Bunun öncűlűğűnű yapan, Rusaya’ya ilk marksist fikirleri getirip, kendisini ilk marksist olarak tanımlayan önder Plekanov’du. O yùzden Rus marksizminin kurucusu olarak kabul görmektedir. Plekanov devrimci fikirlere Narodnikler aracılığıyla tanıștı. Devrimci műcadeleyede o saflarda bașladı. Plekanov’un marksist fikirlere tanıșma sűreci; Batı Avrupa’ya sűrgűn olarak gitmesiyle bașlamıștır sűreç. 1879’da terörizm stratejisi Narodik hareket içinde tartıșılan bir konuya dönűșműștűr. Plekanov’un terörizmme yöneltiği radikal eleștiriler, onu populist ve Narodik hareketten kopușunu hızlandırmıștır. 1880’lerin sonunda Engels ile kișisel temaslara geçen Plekanov, tamamen Narodnizm’den kopar, Marksist bir grup inșa etmek için yola koyulur. Sosyalist bir geleceğe yönelik verilecek műcadele için, önce Rusya’da kapitalizmin gelișmesi gerektiği tezini savunmaktaydı. Plekanov ilk olarak Emeğin Kurtuluşu grubunu kurdu. Rusya’da o dönem marksist bir programı savunmak ve buna uygun faaliyet yűrűtmek için çok fazla engel vardı. Rejim tüm siyasal ve sendikal örgütlere, sosyalist basına ağır baskılar uygulanıyordu. Gazeteler yurtdıșından çıkarılıp, űlkeye gizlice sokuluyordu. 1898 yılında; Lenin, Martov ve Plekanov’un temsil etikleri grupların birleșimiyle Rusya Sosyal Demokrat îșçi Partisi kuruldu. Partinin yayın organı olarak Iskra gazetesinin ilk sayısı çıkartılmıștır. Lenin devrimci partinin inșası için gazetenin önemini șu șekilde açıklar:” Bir gazete yalnızca kolektif propoganda ve kolektif ajitatör değil, aynı zamanda kolektif örgűtleyicidir. Bu bakımdan, gazete inșa halinde ki bir binanın etrafına konulan iskeleye benzetilebilir, yapının dıș kenarını belirtip ve yapıcıların birbiriyle temasını kolaylaștırır. İş bölümünü ve örgütlü çalışmanın getirdiği ortak sonuçlarının görülmesini sağlar.
[ Ne yapmalı syf: 203]
Lenin Parti İnşa sürecinde, devrimci Parti için hazırlık sürecinde bir yayın etrafında örgütlenmeyi her zaman temel örgütlenme stratejisi olarak ele almıştır. Bugün; internet, sosyal medya gibi ağlarda çığır açan gelişmeler olsa dahi, yayının kolektif örgűtleyici rolű hâlâ ișlevini görmektedir. Internet ve sosyal medya ağlarını devrimci ajitasyon Ben Propaganda için etkili ve yaygın kullanmak ne kadar önem arzetmekteysede, bu durum gazetenin yerine ikame edilemez. Gazete herșeyden önce, devrimci insanın ana iskeleti ve okura siyasal aidiyet kazandırma aracı, örgűtede kolektif bir pratik sergileme alanı yaratır. Tersten okursak, basılı yayın organının yerine interneti ikame etmek ne kadar yanlışsa, interneti küçümseyip, onu kullanmayıp salt basılı yayını tek temel araç olarak görmek bi o kadar hatalı bir tutumdur.
RSDiP Kongresinde Doğan Ayrıșmalar
RSDiP Kongresi ve Bolșevik, Menșevik Ayrıșması
1900-1903 yılları arasında Rusya’yı derinden sarsan bir ekonomik kriz söz konusuydu. Bu ekonomik buhran emekçi yığınların yaşama koşullarını derinden yaralamaktaydı. Bu süreçte űçbine yakın iş yeri kapanmış, işsizlik rekor seviyeye gelmiş, çalışan işçilerin ücretleri düşünülmüştü. Bunların sonucu olarak emekçi yığınlar grevlerle tepkilerini dışa vurmaya başladı. Bu yıllarda grevler çığ gibi büyümekteydi, ekonomik talepli bir grevler siyasi nitelikli grevlere doğru evrilmesi kaçınılmaz bir sűrece girmiști. Bu koșullar altında 1903 yılında toplanan kongre ile RSiDiP kuruluşunu gerçekleştirdi. Tartışılan bir tűzük maddesi üzerinden partide çıkan iki farklı eğilim, Rus devrimi tarihi boyunca en keskin iki eğilim olarak tarihi not düşülecekti:” Bolşevikler ve Menşevikler”Ağustos 1903’te ki RSDiP Kongresi’nde Lenin ve Martov arasındaki fikir ayrılığı, süreç ilerledikçe uzlaşmaz iki zıt kutuba doğru ilerleyecekti. Önce parti yayın organının yayın Kurulu’nun bileşimi daha sonra parti üyesinin tanımı üzerinden tartışmalar derinleşmiștir. Ilk bakıldığında bir tüzük maddesi tartışması gibi görünse de, tartışma derinleştikçe iki farklı örgüt yapısı ortaya çıkmaktadır. Lenin parti üyesinin kesinlikle bir parti biriminde faaliyet göstermesini şart olarak sunmaktadır. Martov ise üyenin sadece partiye ideolojik olarak bağlı olmasının yeterli olacağını savunmaktaydı. Martov; geniş esnek üyeliğe sahip bir parti anlayışını savunmaktaydı, Lenin az sayıda devrimci çekirdeğin etrafında kümelenmiş çok sayıda sempatizan dan oluşan Parti anlayışına sahipti. Süreç ilerledikçe, burjuva demokratik devrimin sorunları, köylűlűk, işçi sınıfının burjuva demokratik devrimdeki rolű ve Sosyalist devrim gibi konularda ulaşılmaz anlayış farklılıkları türedi. 1905 devrimi süreci ile birlikte bu durum daha da büyüdü. Artık Bolşevikler ve Menşevikler iki farklı sınıfın çıkarlarını savunan siyasal öznelere dönüşmüştü.
1905 Devrimi
Çarlık yönetimi ülke içinde gelişen devrimci mücadeleden űrkűyor; rejimini güçlendirmek ve politik meşrutiyettini sağlamlaştırmak için savaş kartını devreye soktu. 1904 yılında patlayan çaldığın büyük hezimetle sonuçlanan Japon Rus savaşı 1905 Devrimi’nin nesneliğini oluşturan ana etmen olmuştur. Bu savaşta Çarlık ordusu 300.000 ölü, 120.000 yaralı olmak üzere önemli kayıplar verdi. Savaştan sonra Çalık ağır bir anlaşma imzaladı. Parth Arthen limanı ve Sakhalin adasının yarısı Japonya’ya devredildi. Savaştan sonra büyüyen ekonomik buhranın etkisiyle devrimci muhalefet ivme kazanmaya başladı. 1904 yılında Bolşevikler komitesi Bakü’de büyük ve iyi örgütlenmiş bir grev yönetti. Başarılı geçen grevin ilk kazanımı, petrol patronları ile petrol ișçileri arasında Rusya ișçi sınıfı tarihinde ilk kez toplu sözleșme imzaladı. Bu grevle birlikte fiili olarak toplu sözleșme hakkı kazanılmıș oldu. Bu süreç Rusya işçi sınıfını atağa geçirdi, grev silahını kullanmayı öğrenen ișçi sınıfı, ekonomik ve siyasal taleplerinin yüksek sesle dile getirmeye başladı. Çar hükümeti sınıf mücadelesini dizginlemek için, işçi sınıfı saflarına ajanlar sokmaya başladı. Bu amaca hizmet için Gaphan adlı bir papaz Rus fabrika işçileri adlı bir örgüt kurmakla görevlendirildi. Petersburg’un tüm işçi havzalarında şubeler açan bu örgüt işçi sınıfının õfkesini dizginleyemeyince, onları Çarlık rejimiyle barıștıran, siyasal taleplerini bastıracak bir pozisyon içine çekerek, ekarte etmeyi amaçladı. Gapan’ın işçilere önerdiği eylem, işçiler kilise bayrakları ve Çarın portrelerini taşıyarak saraya doğru yürűnecek, taleplerini dile getirdikleri dilekçeyi Çara sunacaklardı. Çarlık rejimide onları dinleyecekti, Böylece işçilerin gözünde rejim itibar kazanacaktı. Bolşevikler her ne kadar bu durumun siyasal teşhirini yapsalarda, işçileri ikna etmeyi başaramadılar. Bunu başaramayan Bolşevikler, dilekçedeki maddelerin korunması için çaba sarfetiler. Bolşeviklerin katkılarıyla dilekçeye eklenmiş bazı talepler şunlardı:”
Basın özgürlüğü
Işçilerin dernek kurma özgürlüğü
Yasalar önünde eşitlik
Kilisenin devletten ayrılması
8 saatlik iş günü
Toprağım köylülere verilmesi
Rusya’daki siyasal rejimin yapısında gerekli değişiklikleri yapacak kurucu meclis oluşturulması.
9 ocak 1905 günü işçiler, Çarlık Sarayına doğru yürüyüşe geçtiler. 140 bin işçi, kilise bayraklarıyla silahsız şekilde saraya doğru yürüdüler. Çar ikinci Nikola, askerlerine verdiği emirle kalabalığın üzerine ateş açtırdı. Binden fazla işçi hayatını kaybetti. 9 ocak 1905 tarihe kanlı Pazar olarak geçti. Kanlı pazarın amacı sınıf mücadelesini zayıflatmak ve sindirmekti, lakin durum beklenenin tam tersi yönde gelişmekteydi. Kitleler “Kahrolsun Zorbalar” sloganıyla genel grev örgütlemişlerdi. Ocak ayında greve katılan işçi sayısı 440 bindi, bu rakam son 10 yılın toplamından büyüktü. Artık grevler ekonomik temel’den çıkıp, siyasal grevlere dönüşmüştür. Tüm sanayi kentlerinde dayanışma grevleri başlamıştı. 1905’in 1 Mayıs gösterileri sırasında birçok kentte işçiler rejimin kolluk güçleriyle sert geçen çatışmalar içine girmişti. Mayıs ayında yapılan genel grev, silahlı eylemlerle birleşmişti. Bu ayaklanmalar ilk silahlı işçi ayaklanmaları olarak Rus devrimi tarihine geçmişti. Ayaklanmalara köylüler de katılmaya başlamıştı. Köylüler büyük toprak sahiplerine karșı ayaklanırlar. Çiftlik, şeker rafineleri ve toprak ișgalleri bașlar. Korkuya kapılan toprak sahiplerinin bir kısmı kentlere kaçmayı tercih etti. Çarlık askerleri köylülere sert müdahalelerde bulunmaktaydı, köylülerde silahlı bir şekilde kendilerini savunmaya başladı. Bolşevikler köylü ayaklanmalarını destekleyip köy komiteleri kurdular. 1905’in yaz aylarında tarım emekçilerinin grevleri gerçekleșmeye bașladı. Ayaklanmanın yeni adresi orduydu. Rus-Japon savașında ağır yenilgiye uğrayıp, zayıf düşen Çarlık ordusu köylü ayaklanmalarını bastırma sürecinde zayıf kaldı. Askerler arasında ciddi hoşnutsuzluklar tűredi. 1905’in Haziran ayında Karadeniz donanmasına ait Potemkim Zırhlısında ayaklanma baş gösterdi. Artık ordu’daki emir komuta zinciri bozulmuş, Çarlık rejimi tam anlamıyla siyasal kriz yașıyordu. Işçi grevlerinin yoğun olduğu Odessa yakınında demirlemiș olan zırhlı da, subayların baskısına karșı askerler ayaklanmıștı. Potemkim ayaklanmasını bastırmak için gelen savaş gemilerinden isyancıların űzerine ateș açmayı denizciler rededince ayaklanma gűçlendi. Potemkin Zırhlısında ki ayaklanma diğer deniz kuvetlerine yayılmayınca, yalnız kaldı. Erzak sorunu yașayan Potemkin Zırhlısı Romanya makamlarına teslim olmak zorunda kaldı. Kanlı Pazardan sonra; başlayan silahlı grevler dizisi fabrikalardan, köylere ve Ordu ya da yayılınca liberal burjuvazi Çarlık otokresisi ile anlaşma sürecine girdi.
1905 Devriminde Bolşevikler ve Menşevikler
1905 devrimci kalkışması, bu devrimde izlenecek yöntemler, sınıflar arası ittifaklar, devrim stratejileri noktasında yapılan derin teorik tartışmalarını beraberinde getirdi. 1905 devrimi talepleri açısından burjuva demokratik devrimdi, fakat mücadele yöntemleri, ayaklanma tarzları açısından proloter devrimci yöntemlere sahipti. Işçi sınıfının bu devrindeki rolü, burjuva devriminin sorunları gibi konularında Rusya marksizmi uzlaşmaz ayrılıklara girdi. 1905 devrim süreciyle RSIDIP tamamen iki farklı fraksiyona bölündü. 1905 yılında Bolşevikler ve Menşevikler iki ayrı parti kongresi topladı. Menşevikler 1905 devrimini burjuva demokratik devrim olarak tanımlamaktaydılar. Bu devrimin kapitalizm çerçevesi içinde műmkűn olacağını kabul ediyorlardı. Devrimin liberal burjuvajinin önderliğinde gerçekleșmesi gerektiğini savunuyorlar ve ișçi sınıfınında liberal burjuvaziyle itifak yapmak devrime destek verip, geniș haklar kazanmasını hedef olarak sunuyordu. Rusya’da kapitalizmin yeterince gelişmediğini o yüzden proleter bir devrimin mümkün olmayacağını, proletaryanın görevinin burjuva devriminin gelişmesine destek olmak olarak tasavvur ediyorlardı. Devrimin önderliğini liberal burjuvaziye verilmesi gerektiğini, bu amaç doğrultusunda liberal burjuvaziyi ürkütecek sınıfsal taleplerden kaçınılması gerektiğini savunuyorlardı. Menşevikler göre liberal burjuvazi devrime katılmazsa devrim başarıya ulaşamazdı. Stalinci bürokrasinin SSCB’yi ele geçirmesiyle birlikte; 1928 Komitern programıyla birlikte politik referanslarını Menșevizmden alan aşamalı devrim tezleri dünya komünist hareketine dayatıldı. Özellikle kapitalizmin görece az geliştiği űçűncű dűnya ülkelerinde, Milli burjuvazi ile ittifaklara ve sınıf uzlaşma yılına dayalı aşamalı devrim tezleri 20 yüzyılda yaygın bir şekilde dünya komünist hareketinin gündemini meşgul ederek, ağır yenilgilerin yolunu açtı. Türkiye özelinde Sosyalist hareketin geniş kesimleri tarafından bu tezler savunuldu ve hala da savunmaya devam etmektedir. Bolşevikler ise, burjuva demokratik devrimin başarıya ulaşması için işçi sınıfının önderliğinde onun siyasal yönden gűçlenmesini emekçi kitlelerin siyasal önderlik yeteneği kazanmasını ve burjuva devrimden sosyalist devrime geçmesini sağlayacaktı. Lenin burjuva demokratik devrimin bașarıya ulașmasını ve demokratik cumhuriyetin kurulmasını savunurken, demokratik așamada durmayı ve devriminin amacını burjuva demokratik devrimleri gerçekleștirmeye indirgemeyi redetmekteydi. Lenin, demokratik girișimlerin bașarılmasından hemen sonra ișçi sınıfı ve söműrűlen öteki sınıfların sosyalist devrim için műcadeleye bașlamaları gerektiğini savunmaktaydı.
1905 Devrimi’nin Tarihsel Önemi
1905 Devrim seferberliği her ne kadar bozguna uğramış olsa da, Şubat’tan Ekim’e giden devrimlerin provası niteliğine sahip olmuștur. 1905 devrim girişimi ile birlikte; işçi sınıfı, köylüler, askerler mücadeleyi ve ayaklanma sanatını tecrübe etmişlerdir. Tarih sahnesine geç çıkmış olan Rusya proletaryası, 1905’ten sonra dünya işçi hareketinin merkezlerinden biri olmuştur. Rusya’da mayalanan burjuva demokratik devrim süreci Uluslararası bir önem kazanmıştır. Batı’da ve Doğu’da birçok işçi ve köylü eylemleri görüldü. İran, Çin, Türkiye’de burjuva demokratik devrim süreçleri, Britanya Ve Fransa’da işçi eylemleri kendini göstermeye başladı.
1905 ile Çarlığın hiçbir gelecek veremeyeceği, burjuva partilerinin de Gerçek yüzlerini ortaya koyma bakımından, devrimcilere kolaylıklar sağlayan somut nesnellik bırakmıştır. Liberal burjuvazinin demokratik devrime önderlik edemeyeceğini, her fırsatta Çarlık ile anlaşma yollarını aramaktaydı, demokratik devrimin sorunlarının da ancak işçi sınıfının politik önderliği altında sonuç bulacağı tezlerini 1905 dersleri somutla kanıtlamıştır. Liberal burjuvazinin önderliğinde demokratik devrimi savunan Menşevikler; Çarlığın ayaklanmayla değil, reformlarla așamalı bir șekilde devrileceğini savunmaktaydılar. 1917 Ekim sűrecine kadar, devrimci sűrecin sistem içinde tutma rolűne bűrűndű. 1905 devrimi Rus-Japon savașının bir sonucuydu. Savaş derinleștikçe, Çarlık rejimi kendi çelișkilerinde boğulan bir sűrece girdi. 9 Haziran ayaklanmasıyla birlikte devrimci iktidar sorununun somut bir biçimde ortaya çıkmasını sağladı. Ortaya konulan talepler burjuva demokratik devrimin talepleri olsada, pratikte proleter devrimci bir ayaklanma tarzına bűrűndűğű için gelecekteki devrimlerin ve örgűtlenme stratejilerinin nasıl olması gerektiği konusunda somut verirler sunmuștur. Kapitalizm geç geliștiği űlkelerinde ki devrimin getirdiği nesnel sorunlarıda ve bunların teorik tartıșmalarınıda beraberinde getirdi. Troçki 1905 adlı eserinde bu durumu șu șekilde açıklamaktaydı:”Geri bir ülkede, bir işçi hükümeti ile köylülüğün ezici çoğunluğu arasındaki çelişkiler yalnızca uluslararası bir ölçekte, bir dünya proleter devrimi arenasında çözülebilirler. Tarihsel zorunluluk nedeniyle Rus devriminin dar burjuva demokratik sınırlarını parçalayıp atan muzaffer proletarya, kendi ulusal ve devlet sınırlarını da parçalamaya zorlanacaktır, yani Rus devrimini dünya devrimine bir başlangıç haline getirmek için bilinçli bir çaba harcamak zorunda kalacaktır.”
Bir diğer tarihsel öneme sahip konu; 1905 ile birlikte Rus devriminin ve gelecekteki işçi devletinin yönetim organları olan Sovyet örgütlenmesinin temellerinin atıldığı tarihsel sürecin startını vermiştir. Rusya’da oluşan ilk Sovyet olan Petersburg sovyetlerin başkanı seçilen Troçki 1905 adlı eserinde, işçi sovyetlerinin oluşum sürecini söyle aktarmaktaydı:” işçi Temsilcileri Sovyeti neydi?
Sovyet, olayların seyrinden doğan nesnel bir gereksinmeye yanıt olarak ortaya çıktı. Otorite sahibi olan ama hiçbir geleneğe dayanmayan Sovyet, gerçekte hiçbir örgütsel mekanizmaya sahip değilken, dağınık durumdaki yüz binlerce insanı hemen içine alabilen; proletarya içindeki devrimci akımları birleştiren, inisiyatif ve kendiliğinden bir öz-denetim yeteneğine sahip olan; ve hepsinden önemlisi, yirmi dört saat içinde yeraltından çıkarılabilen bir örgütlenmeydi. Birkaç yüz Petersburg işçisini birleştiren ve birkaç bininin daha ideolojik olarak bağlı bulunduğu sosyal demokrat örgütlenme, kitlelerin doğrudan deneyimlerini politik düşüncenin ışığıyla aydınlatarak, onları temsil edebilirdi; ama çalışmasının başlıca kısmını her zaman gizlilik içinde yaptığı, kitlelerin gözlerinden gizlendiği için, kitlelerle canlı bir örgütsel bağ yaratamazdı. Sosyalist devrimcilerin örgütü, kararsızlık ve iktidarsızlıkla daha da şiddetlenen aynı gizlilik mesleki hastalığına tutuldu. Bir yandan sosyal demokratların eşit güçteki iki hizibi arasındaki iç sürtüşme, diğer yandan iki hizbin de sosyalist-devrimcilerle mücadelesi, parti-dışı bir örgütlenmenin yaratılmasını mutlak biçimde gerekli kıldı. Böylesi bir örgütlenme, ortaya çıktığı gün kitlelerin gözünde otorite sahibi olmak için, en geniş temsile dayanmak zorundaydı. Bu nasıl başarılırdı? Yanıt kendiliğinden geldi. Üretim süreci, örgütsel anlamda henüz oldukça deneyimsiz olan proleter kitleler arasında tek bağ olduğundan, temsil fabrika ve tesislere uygulanmak zorundaydı. Senatör Şidlovski’nin komisyonu, örgütsel bir emsal görevi gördü.[1]
10 Ekimde, grevlerin en büyüğünün kopmak üzere olduğu bir anda, Petersburg’daki iki sosyal demokrat örgütlenmeden biri, öz-yönetimli bir devrimci işçi konseyinin yaratılması görevini üstlendi. Sovyet ne olmalı konulu ilk toplantı, on üçü akşamı, Teknoloji Enstitüsü’nde yapıldı. Katılan temsilciler otuz-kırk kişiden fazla değildi. Politik bir genel grev ilân etmek ve temsilciler seçmek için başkent proletaryasına acilen çağrı yapılması kararlaştırıldı. İlk toplantıda tasarlanan bildiri şöyle diyordu: “İşçi sınıfı, dünya işçi hareketinin son, güçlü silahına, genel greve başvurmuştur.”
“… Önümüzdeki birkaç gün içinde Rusya’da sonucu tayin edici olaylar ortaya çıkacaktır. Bunlar, yıllar boyunca işçi sınıfının kaderini tayin edecektir; bu olayları, bütünüyle hazırlıklı ve ortak Sovyetimiz vasıtasıyla birleşmiş olarak karşılamalıyız…”
Muazzam önemi olan bu karar, oybirliğiyle onaylandı, üstelik, bu sorunların bundan kısa bir süre sonra Almanya’daki partimizin saflarında şiddetli bir ideolojik mücadeleye yol açmasına rağmen, genel greve ve onun yöntemlerine, amaçlarına ve olanaklarına ilişkin herhangi bir ilke tartışması olmaksızın. Bu gerçeği ulusal psikolojik farklılıklarla açıklamaya gerek yoktur; aksine biz Ruslar, neredeyse patolojik olarak, taktiksel safsatalara ve en ayrıntılı olay tahminlerine eğilimliyizdir. Neden, anın devrimci karakterinde yatmaktadır. Ortaya çıktığı andan, yok olduğu saate kadar, Sovyet, devrimin muazzam basıncı altında kaldı, bu basınç en nezaketsiz biçimde politik bilincin işleyişinin önüne geçti.
İşçi temsilciliklerinin her adımı, önceden belirlenmişti. “Taktikleri” apaçıktı. Mücadelenin yöntemleri tartışılmadı; onları formüle etmeye hemen hemen hiç zaman yoktu.
* * *
Ekim Grevi, kendinden emin bir şekilde doruk noktasına ulaştı. Başında metal işçileri ve basım işçileri yürüdüler. Kavgaya ilk atılan onlar olmuşlardı ve 13 Ekimde politik sloganlarını açıkça ve kesin bir dille formüle etmişlerdi.
“Politik bir grev ilân ediyoruz” diyordu devrimin kalesi olan Obuhov fabrikası, “ve Rusya’ya demokratik bir cumhuriyet getirmek üzere, genel, eşit, doğrudan ve gizli oy temelinde bir Kurucu Meclisin toplanması için sonuna kadar savaşacağız.”
Elektrik santrallerindeki işçiler aynı sloganları ileri sürdüler ve şunu bildirdiler: “Sosyal demokratlarla birlikte, taleplerimiz için sonuna kadar savaşacağız ve biz, bütün işçi sınıfının önünde, halkın tam kurtuluşu için elimizde silahlar, savaşmaya hazır olduğumuzu ilân ediyoruz.”
Basım işçileri, temsilcilerini Sovyete gönderirlerken, günün görevlerini çok daha kararlı bir dille formüle ettiler:
“Pasif mücadelenin ve sadece işi durdurmanın yetersizliğini görerek, grevdeki işçi sınıfı ordusunu devrimci bir orduya dönüştürmeye, yani derhal silahlı işçi müfrezeleri örgütlemeye karar verdik. Bu müfrezeler, gerekirse silah mağazalarını basarak ve mümkün olan her yerde polisin ve askerlerin silahlarına el koyarak, işçi kitlelerinin geri kalanını silahlandırmakla sorumlu olsun.” Bu karar hiç de boş sözlerden ibaret değildi. Basım işçilerinin silahlı müfrezeleri, İzvestia Sovieta Raboçih Deputatov’un (İşçi Temsilcileri Konseyi Haberleri) basılması için kentin en büyük basımevlerine el koyarken olağanüstü derecede başarılı oldular ve posta ve telgraf grevinin örgütlenmesinde paha biçilemez hizmetlerde bulundular.
15 Ekimde, tekstil fabrikalarının çoğunluğu halen iş başındaydı. Sovyet, greve katılmayanları greve katmak için, sözlü çağrıdan, fiziki baskıya kadar bir dizi yöntem geliştirdi. Ama, aşırı yöntemlere başvurmanın gereksiz olduğu ortaya çıktı. Basılı bir çağrının etkili olmadığı yerde, grevcilerden oluşan bir kalabalığın –bazen yalnızca birkaç kişi– olay yerinde görünmesi yeterliydi ve iş derhal durduruluyordu.
Temsilcilerden biri, Sovyete, “Pecliet Fabrikası’nın önünden geçiyordum” diye bildirdi. “Hâlâ çalıştıklarını gördüm. Zili çaldım ve İşçi Sovyetinden bir temsilcisi olarak geldiğimin bildirilmesini istedim. «Ne istiyorsun?» diye sordu müdür bana. «Sovyet adına, fabrikanızın hemen kapanmasını istiyorum.» «Çok iyi, saat 15:00’da çalışmayı durduracağız.»”
16 Ekime kadar bütün tekstil fabrikaları grevdeydi. Ticaret yalnız kent merkezinde sürüyordu; işçi sınıfı bölgelerinde bütün atölyeler kapalıydı. Grevin yayılmasıyla Sovyet genişledi ve kendini pekiştirdi. Grevdeki her fabrika bir temsilci seçti ve onu gerekli belgelerle donatarak Sovyete gönderdi. İkinci toplantıya, 40 büyük atölyeden, 2 fabrikadan ve 3 sendikadan –basım işçilerinin, tezgâhtarların ve kâtiplerin sendikaları– temsilciler gitti. Teknoloji Enstitüsü’nün fizik konferans salonunda gerçekleşen bu toplantıda, bu satırların yazarı ilk kez bulunuyordu.
Bu, bir yandan grevin, öte yandan hükümetteki çatlağın amansızca kriz anına yaklaştığı 14 Ekim günüydü. Trepov ünlü talimatını o gün vermişti: “Karavana yok, hiç mermi esirgeme.” Hemen ertesi gün, 15 Ekimde, aynı Trepov aniden, “halkta bir toplantı ihtiyacının olgunlaştığı”nın farkına vardı ve yüksek öğrenim kurumlarının duvarları içinde toplantıları yasaklarken, üç belediye binasını toplantı amacıyla ayırma sözü verdi. “24 saatte ne büyük değişim” diye yazdık İzvestia’da. “Dün yalnızca kurşunlar için olgunduk, bugün halk toplantıları için yeterince olgunuz. Eli kanlı alçak haklı, bu büyük mücadele günlerinde Rusya halkı saat be saat olgunlaşıyor.”
Yasağa karşın, ayın on dördü akşamı, yüksek eğitim kurumları insanlarla dolup taşıyordu. Her yerde toplantılar yapılıyordu. “Biz burada toplananlar, ilân ediyoruz ki” –hükümete yanıtımız böyleydi– “General Trepov’un bizim için kurduğu fare kapanları bizi tutmaya yetecek kadar büyük değildir. İlân ediyoruz ki, üniversitelerde, fabrikalarda, sokaklarda, uygun gördüğümüz her yerde toplanmayı sürdüreceğiz.” Kent dumasının bir işçi milisini silahlandırmasını talep etme gereğinin tartışıldığı Teknoloji Enstitüsü’nün toplantı salonundan, fizik konferans salonuna geçtik.
Burada, ilk önce, daha dün oluşturulmuş olan Temsilciler Sovyetini gördük. Yaklaşık yüz işçi temsilcisi ve devrimci partilerin üyeleri amfi sıralarına oturmuşlardı. Başkan ve sekreterler masaya yerleşmişlerdi. Toplantı bir parlamentodan çok, savaş konseyini andırıyordu. Tantanalı sözlerden, temsili kurumların bu ülserinden eser yoktu. Tartışmadaki sorunlar –grevin yayılması ve dumaya yöneltilecek talepler– bütünüyle pratik bir nitelik taşıyordu ve kısaca, gayretli ve düzenli bir tarzda tartışılmıştı. Zamanın her zerresinin hesaplandığı hissediliyordu. Abartılı bir söyleme yönelik en küçük eğilim, tüm toplantının sert onayıyla, başkan tarafından sebatla engelleniyordu.
Özel bir temsilci heyetine, aşağıdaki talepleri kent dumasına sunma talimatı verildi:
1) gıda kaynaklarının işçilere akışını düzenlemek için acilen önlemler alınması,
2) toplantılar için bina ayrılması,
3) polise, jandarmaya, vb. ayrılan bütün besin kaynaklarının, konut tahsisatlarının ve fonların derhal kesilmesi,
4) fonların, özgürlük mücadelesindeki Petersburg proletaryasının silahlandırılması için kullanılması.
Dumanın devlet memurlarından ve ev sahiplerinden oluştuğu göz önünde bulundurulursa, ona böylesi radikal taleplerle gitmek, tümüyle kışkırtıcı bir adımdı. Söylemeye gerek yok ki, Sovyet bu konuda hiçbir yanılsama beslemedi. Herhangi bir pratik sonucu ne umdu, ne de elde etti.
16 Ekimde, tutuklama girişimleri ve benzeri bir dizi olayın ardından –okuyucuya hatırlatalım ki, bütün bunlar anayasal bildirgenin yayımlanmasından önce oldu– Sovyet heyeti, Petersburg duması tarafından “özel bir konferansta” konuk edildi. Başka hiçbir şey yapılmadan önce, bir grup duma üyesi tarafından gayretle desteklenen heyet, işçi temsilcilerinin tutuklanması olayına ilişkin, dumanın, belediye başkanını, böyle bir tutuklamayı dumanın kendisine hakaret sayacağını ifade eden bir bildiriyle şehir valisine gönderme kararı almasını talep etti. Ancak ondan sonra temsilci heyeti taleplerini sundu.
Heyet sözcüsü Yoldaş Radin (Knuniants, şimdi merhum) konuşmasını şöyle sonuçlandırdı:
Rusya’da gerçekleşen devrim bir burjuva devrimidir; bunda mülk sahibi sınıfların da bir çıkarı var. Devrimin olabildiğince çabuk tamamlanması baylar, sizin çıkarınızadır. Eğer biraz uzak görüşlü olabiliyorsanız, eğer neyin kendi sınıfınızın yararına olduğunu açık bir şekilde kavrıyorsanız, mutlakıyet üzerinde olanaklı en hızlı zafer doğrultusunda, gücünüz dahilindeki herşeyi, halka yardım etmek için seferber etmelisiniz. Bizler ne şefkat kararları ne de taleplerimize platonik destek istiyoruz. Bizler sizin bir dizi pratik eylemle işbirliğinizi göstermenizi talep ediyoruz.
Baskıcı seçim sistemimiz nedeniyle, bir buçuk milyon nüfuslu bir kentin mülkiyeti, birkaç bin mülk sahibinin temsilcilerinin elindedir. İşçi Temsilcileri Sovyeti, ihtiyaçlarının karşılanması için kentin mülkiyetinin tüm kent sakinlerinin emrine verilmesini talep eder; ve siz yalnızca bir avuç seçmeni temsil ederken, o yüz binlerce işçiyi ve kent sakinini temsil ettiği için, rica değil talep etme hakkı vardır. Ve bugün en önemli kamu görevi mutlakıyete karşı mücadele olduğundan ve bu mücadele için toplanabileceğimiz yerlere ihtiyacımız olduğundan, belediye binalarını bize açın.
Grevi sürdürmek için fonlara ihtiyacımız var: belediye fonlarını bu amaç için ayırın, polisi ve jandarmayı desteklemek için değil!
Özgürlüğümüzü kazanmak ve onu korumak için silahlara ihtiyacımız var. Bir proleter milisin örgütlenmesi için fon ayırın!
Heyet, bazı Duma üyelerinin koruması altında toplantıdan ayrıldı. Duma, Sovyetin bütün temel taleplerini reddetti ve düzenin ve kanunun koruyucusu olarak polise güvenini ifade etti.
* * *
Ekim grevi geliştikçe, Sovyet, politik olarak daha da öne çıktı. Önemi, gerçek anlamıyla, her saat daha da büyüdü. İlk olarak sanayi proletaryası, onun etrafında toplandı. Demiryolcular sendikası, onunla yakın ilişki kurdu. On dört Ekimden itibaren greve katılan Birlikler Konfederasyonu, neredeyse başlangıçtan itibaren, Sovyet otoritesi altına girmek zorundaydı. Sayısız grev komitesi –mühendislerin, avukatların ve hükümet görevlilerinin– eylemlerini Sovyetin kararlarına uyarladı. Sovyet, birçok bağımsız örgütlenmeyi kontrolü altına alarak, devrimi kendi etrafında birleştirdi.
Aynı anda hükümet saflarındaki çatlak da büyüyordu.
Trepov, parmağı tetikte, hiçbir şeyden geri durmuyordu. 12 Ekimde Petersburg garnizonundaki bütün askerlerin başına kendisini getirmesi için, Nikola’yı zorladı. Ayın on dördünde, “hiç mermi esirgeme” emrini çoktan yayınlamıştı. Başkenti, her birinin başında bir general bulunan dört askeri bölgeye ayırdı. Bir genel vali sıfatıyla, bütün yiyecek satıcılarını, dükkânlarını kapatmaları halinde, yirmi dört saat içinde kentten sürmekle tehdit etti. On altısında Petersburg’un bütün yüksek öğrenim kurumlarını kapattı ve onları askerlere işgal ettirtti. Hiçbir resmi sıkıyönetim ilânı olmaksızın bunları aslında zorla dayattı. Atlı devriyeler sokakları terörize etti. Askerler her yerdeydi; hükümet kurumları içinde, kamu binalarında, evlerin avlularında. İmparatorluk balesi sanatçılarının bile greve katıldıkları bir zamanda, Trepov boş tiyatroları askerlerle doldurmakta ısrarlıydı. İyi bir kavga umarak, öfkeyle dişlerini sıktı ve ellerini ovuşturdu.
Ama hesaplarında yanılmıştı. Zafer, kendisine muhalefet eden ve tarihle kurnaz bir pazarlık yapmayı uman bürokratik hizip tarafından kazanıldı. Bu amaçla, Witte göreve çağrıldı.
17 Ekimde, Trepov’un sadık adamları, İşçi Temsilcileri Sovyetinin toplantısını dağıttı. Ama Sovyet yeniden toplanmanın bir yolunu buldu, ikiye katlanmış bir enerjiyle greve devam kararı aldı, işçilere, yeniden işe başlayıncaya kadar ne kira ne de krediyle alınan mallar için para ödememelerini tavsiye etti ve toprak sahipleriyle tüccarları, işçilerden, kira ya da nakit ödeme istememeye çağırdı. Aynı gün, 17 Ekimde, İzvestia Sovieta Raboçih Deputatov’un ilk sayısı çıktı.
Bolșevizmin Evrensel ilkelerinin Somutlașmıș Hali: Komùnist Enternasyonal
Bolşevizm, Marksizmin eylem haline geçmiş biçimiydi. Emperyalizm çağını, marksizmin öğretilerine sadık kalarak yorumlayıp buna uygun örgütlenme araçlarını yarattığı için Marksizmi geliştirmiştir. Rusya’da gerek kapitalizmin gelişim süreci, gerekse de devrimlerin nesnel zamanlarının oluşma süreci savaş gündemi üzerinden gelişmiştir. Rusya nesnelliğin de mayalanmış olan Bolşevizmin, evrensel devrimci bir akıma dönüştüren de yine Bolşeviklerin savaş konusundaki tutumları olmuştur. ikinci Enternasyonal’in birinci cihan harbinde, burjuvaların arkasında anavatan savunmasına davet eden tutumuna bayrak açan Bolşevikler, daha Bu kırılma yaşanmadan önce dahi Rus proletaryasının Avrupa proletaryasının öncüsü durumuna getireceğini biliyor ve bunu hedefliyordu. Bu durumunda Rus Devrimi’nin yaşaması için yeterli olmayacağının da bilincindeydiller. Rus burjuvazisine karşı savaşırken aynı zamanda da dünya devrimi içinde savaş verdiklerinin bilincindeydiller. Bolşevikler için 1914 ten sonra yeni bir dünya partisinin inşası tarihsel devrimci zorunluluktu. Bolşevik Parti õrgütsel yapılanma olarak, ikinci enternasyonal içinde õzgün bir pozisyona sahipti. Önlerine hedef olarak koydukları yeni enternasyonalin diğer iki enternasyonalden ciddi farklılıklara sahipti. Komünist Enternasyonal’in ilk 4 Kongresi, Bolşevizmin evrensel politik öğretileri olduğu gibi, enternasyonale katılmanın 21 koşulu ile Bolşevik Parti modelinin evrensel tüzük madeleri somutlaşmıştı.
Komünist Enternasyonal’in önceliği olan, iki enternasyonal deneyimlerini mercek altına almadan yapılan değerlendirmeler sağlıklı olmayacaktır. Parti tartışmaları sınıf mücadelelerinin her evresinde tartışılmıştır, buna uygun olarak farklı tipte parti ve örgüt modelleri inşa edilmiştir. Parti sınıflar mücadelesinin her döneminde sınıf savaşının yegane aracı olma özelliğini kaybetmemiştir. Sadece değişen koşullar altında model ve Parti tanımlamalarında evrimler yaşamıştır. Sayısız parti ve örgüt inşa edildi, proleter devrime önderlik etme bașarısını kazanmış tek parti Bolşevik partisidir. Komünistlerin Birliği’nden, Komünist Enternasyonal’e gelen süreç, kapitalizmin gelişim evreleri ekseninde sınıf savaşının yegane aracı olan, parti anlayışının evrimsel gelişimi içinde ki sürekliliğin somutlașmasıdır. Bu tarihsel süreklilik içinde; değişmeyen ana unsurlardan bir tanesi de Parti inşa sürecinin uluslararası boyutta tamanlanacağı fikriydi. Stalinci bürokrasinin dünya işçi sınıfına verdiği en büyük darbe ; enternasyonal parti geleneğini hafızalardan kazıma ve içini boșaltma hamlesidir. Lenin sonrası, dünya partisi geleneğini ayakta tutan Troçki’nin önderliğinde oluşmuş olan sol muhalefet ve onların inşa ettikleri 4. Enternasyonaldir. Birinci Enternasyonal, işçi sınıfının uluslararası düzeydeki ilk dünya partisi deneyimidir. Bugünkü anlamıyla partiden çok dernek, birlik ekseninde tanımlanacak bir oluşumdu. Burjuvazi karşısında işçi sınıfından yana saf tutan herkesi kapsayan, içinde birçok farklı ideolojik eğilimleri barındıran enternasyonal bir deneyimdi. Işçi sınıfı saflarında olan farklı ideolojik akımların çatışmaları derinleştikçe Birinci Enternasyonal’in parçalanma süreci kaçınılmaz oldu.
Ilk enternasyonal girişiminden biriktirilen tecrübelerin ışığında, 1889 yılında Marks ve Engels’in öncülüğünde ikinci enternasyonal kurulmuştur. Ikinci enternasyonal’in Birinci Enternasyonal’den farkı kendine sosyalist diyen bireylerin ve grupların toplandığı bir kitle Partisi olmasaydı. Ikinci enternasyonal’in en büyük başarısı kitlesel işçi partilerini kurumasaydı. Ikinci enternasyonal; esnek bir örgütlenmeye sahip, birbirinden farklı sosyalist grup ve eğilimleri içinde barındıran kitleleri birleştiren bir partiydi. Ikinci enternasyonal’in en güçlü olduğu dönemde, çoğunluğu gelişmiş kapitalist ülkelerde olmak üzere űç milyonun üzerinde üyeye sahipti. Ikinci enternasyonal’in yozlaşmasına zemin hazırlayan ana unsur; siyasi hedeflerini salt kitleselleşmeye adamış olmasaydı. Kitlelleşme fethișizminin sonucu olarak, niteliksel olarak erime sürecine girmiştir. Kitle partisi, grup partileri savunucuları genel olarak çatı oluşturacak asgari bir sosyalist program olsun, űyeler o programı savunsun, bunu savunmak için űretilen siyaset ne kadar geniș olursa o kadar iyidi; çűnkű daha fazla kitleselleşmeye ile sonuçlanır. Bunların sonucu ideolojik olarak bolca verilmiş tavizleri beraberinde getirir. Ikinci Enternasyonal’in başına gelen de bu olmuştur. Partide toplanan kitlelerin ortalama bilincine göre siyaset üretme süreci, kitlelere önderlik etmekten çok, kitlelerin geri bilinciyle çok fazla hesaplaşmaya gitmeden, onları kendi saflarında tutma hastalığı ikinci Enternasyonal partilerinin genetik bir özelkiğe dönůșműștű. Birinci Emperyalist paylaşım savaşı hortlayınca, yűkselen sovenizm dalgasına karșı devrimci irade sergileyemeyip, sovenizm rűzgarında oportonizmin saflarına savrulmuștur. ikinci Enternasyonal partilerinden sadece Bolșevikler bu sűreçte akıntıya karșı kűrek çekme iradesini kendine kușanmıștır. Bunun en temel nedeni, birbirine sıkı sıkıya bağlı çekirdeklerden olușan parti yapısına ve devrimci programa sahip olmasıydı.
Sosyal şovenizmle mücadele ekseninde ilerleyen bolşeviklerin biriktirdikleri deneyler, Rus deneyimi olarak değil yeni tip partinin enternasyonal arenada kebdisini dünya devrimcilerinin gündemine sokmayı bașardı. Lenin’in parti anlayıșı artık dűnya partisine gitnenin doktorini olmuştu. Işçi sınıfının öz yönetim organları Sovyet örgütlenmesi üzerinden, Ekim Devrimi’nin yaratılmasına önderlik eden Bolşevik Partinin, Komünist Enternasyonal’in inșasını tamalaması artık daha kolaydı. Bolșevikler artık dűnya devriminin önsõzűnű yazan devrimci öncű partisiydi. Lakin şöyle bir sorun daha Bolşevikleri bekliyordu: Ekim devriminin prestijinin etkisiyle her ne kadar dűnya komùnist hareketi yűzűnű Bolșevizme çevirsede, yıllardan beri tașıdıkları ikinci enternasyonal’in kalıtsal hastalıklarından arınmak kolay olmayacaktı. O yüzden dünya Devriminin Partisi olan Komünist Enternasyonal’in bir tüzüğe ihtiyacı vardı.
O tüzükte komünist enternasyonal’in katılmanın 21 temel koşulu somutlanmıştı. 100. Yılına girdiğimiz Bolsevik devriminin bize bıraktığı tarihsel görev șudur:
Devrim için devrimci parti
Devrimci parti için devrimci hazırlık
Dűnya devrimi için dűnya partisi
Gelecek Bolşevizmindir!