Fransa’da 14 Temmuz günü Nice kentinde, Bastille kutlamaları sırasında kitlenin içine  kamyonetle girilip gerçekleştirilen saldırısı sonucunda, 84 kişi öldü, 200’ün üzerinde kişi yaralandı. Saldırı sonrası İŞİD’e yakın sosyal medya sitelerinde kutlama mesajları yayınlandı. Saldırıyı gerçekleştirilen kişinin İŞİD ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Saldırının ardından Cumhurbaşkanı Hollande, OHAL’in üç ay uzatıldığını duyurdu. Fransa İçişleri Bakanı Bernond Cezenev “Savaştayız ödün vermeyeceğiz” açıklamasında bulundu. 13 Kasım terör saldırısının ardından OHAL dördüncü kez uzatıldı. Artık Fransız sermaye devleti, istediği zaman OHAL’i uzatabilmektedir. Fransa’da OHAL enson 1955’te Cezayir halkının Fransa’nın sömürgeci egemenliğine karşı verdiği mücadeleyi bastırmak için kullanınmıştı. Fransız devleti OHAL’i hukuk devletinin bir parçası olarak tanımlıyor. Oysa hukuk devleti yalnızca, sermaye sınıfı için var. Terör saldırıları bahane edilerek gelen OHAL uygulamaları, işçi sınıfının mücadelesine karşı kullanılmaktadır.

Yaklaşık üç aydır, Fransa Çalışma Bakanının ismiyle anılan, El Khomri iş yasalarına karşı yükselen bir mücadele var. Bu mücadelenin önüne geçmek için, grev, eylem yasakları, polis şiddeti dahil olmak üzere her türlü yöntem denenmektedir. Liberal kalemşörlerin demokrasinin beşiği olarak, yıllarca bize gösterdiği AB ülkeleri, işçi sınıfının mücadelesini bastırmak için, kendi anayasasına dahi uymamaktadır. OHAL’in amacı olarak terörizme karşı mücadele sunulmaktadır. Her terör saldırısından sonra geniş güvenlik önlemleri alınmaktadır. Lakin bu güvenlik önlemleri işçi sınıfının mücadelesini bastırmak, toplumsal muhalefeti sindirmek için kullanılmaktadır. Çünkü terörizmi bizzat yaratan emperyalizmin kendisidir. Suriye üzerinden derinleşen emperyalist savaşı büyüten, kendi emperyalist politikaları için cihatçı örgütlere pirim veren, onları kullanan bizzat Avrupa emperyalizmidir. Bunun sonucu olarak, mülteci krizi ile boğuşmaktadır. Bu kriz üzerinden ırkçı dalga yaratmaktadır. Avrupa genelinde derinleşen bir ekonomik kriz vardır.

Avrupa kapitalizmin en büyük korkusu işçi sınıfının radikal mücadelesidir. Fransa’da büyüyen sınıf mücadelesinin tüm Avrupa’ya yayılması, sistemi ölümcül bir sona getirme potansiyeli taşımaktadır. Avrupa genelinde derinleşen kriz ortamında, kalıcı OHAL uygulamalarına geçilmesi burjuva demokrasilerinin askıya alınma sürecine evrilmektedir. AB kapitalizmi ikinci dünya savaşından bugüne yaşayacağı en büyük siyasal ve ekonomik kriz ile karşıkarşıyadır. Britanya’nın AB’den ayrılmasından sonra kapsamlı bir siyasal kriz sinyalleri gelmektedir. Britanya burjuvazinin bir kısmı, Brexit’i tanımama çağrısı yapmaktadır. Mülteci krizi Avrupa’da çözümsüz şekilde durmaktadır.

Avrupa kapitalizmi, hızla büyüyen siyasal ve ekonomik krizden eskisi kadar rahat kurtulamayacaktır. Avrupa’daki sınıf mücadelesini birleştirecek, mülteci düşmanlığı üzerinden yaratılan ırkçı dalgayı kıracak, enternasyonal devrimci bir partiye her zamankinden fazla ihtiyaç vardır.

 

Ali Kemal Taşçı

Ağustos – 2016