Bu konudaki yaygın küçük burjuva milliyetçisi görüş göçmen işçilerin Türkiye proletaryasının işini elinden aldığı kanaatindedir. Fakat bu tamamen yanlıştır, proletaryanın çalışma ve çalışmama hakkını elinden alan burjuvazidir. Burjuvazi, proletaryanın çalışma hakkını onu kapitalist dünyada hayatta kalmanın tek yolu olan ücretli kölelikten azad ederek, çalışmama hakkını ise yaşaması için ücretli köleliğe mecbur ederek elinden alır.

Şu an zaman zaman dillendirilen bu konu 1800’lerin Amerika Birleşik Devletleri’nde ana sorundu. O zamanlar işgücüne ve Güneylilere karşı cephede savaşacak askere ihtiyaç duyan Kuzey Amerika 1800’lerin başından itibaren yürüttüğü göçmen alma politikasına daha da odaklandı. New York City’e Britanya’nın zulmünden kaçıp gelen İrlandalı ve Alman işçiler göçlerdeki ana gruplardı. Bu göçmen işçiler New York City’de asker gücü, oy zulası ve ucuz iş gücü olarak kullanıldı. Bu göçmen akınlarına karşı New York City’de artık istediği gibi at koşturamayacağını ve büyük sanayinin onu yok edeceğini fark eden küçük burjuvazi anında şehirde anti-göçmen bir gruplaşma kurdu ve bunun için propaganda yürüttü. Bu küçük burjuva yalanlarına kanmayan proletaryanın en bilinçli kesimi, göçmen işçilerle birlikte sınıf mücadelesinde kaynaştı ve enternasyonal sendikalizmin temellerini Amerika’da attı. Bugün yapılması gereken budur. Zira komünist hareket çoğu zaman doğrudan göçmen işçilerden ve toplumun en çok ezilen tabakalarından kaynaklanmıştır. Amerika’da buna örnek göçmen işçilerin ve yerli işçilerin birlikte kurduğu sendikalardır. Aynı şekilde Haymarket olayında da siyahi, çoğunlukla Alman olan göçmen ve yerli işçiler beraber durmuştu. Bugün küçük burjuva milliyetçiliğine hayır demek, enternasyonal komünizmi sahiplenmek için söylenilmesi gereken slogan şudur: Göçmenlerle Barış Devletlerle Savaş!