SSCB’nin kapitalist resterasyonuyla birlikte, burjuvazi küresel düzeyde zafer naraları attı. Tarihin sonunun geldiğini ilan ederek işçi sınıfının öldüğünü, sınıflar mücadelesinin artık tarih olduğunu zaten sosyalist devrimlerin insanlık tarihi için bir kaza olduğunu, insanlığın görüp göreceği yegane medeniyetin kapitalizm olduğunun prpogandasını sabah akşam bozuk plak edasıyla tekrarlayıp durdu. Tüm burjuva ideologlar küresel düzeyde artık emperyalizmin, sınıf mücadelesinin, ekonomik krizlerin, savaşların bittiğinin insanlığı barış ve refahın hakim olacağı bir dünya beklediğinin vaazını sürekli olarak tekratladı. Burjuvazinin bu ideolojik ambargosundan sosyalist saflarda, işçi sınıfı saflarında yer alan teşkilatlarda ciddi ölçüde etkilenerek, kapitalizme uyumlu bir hâle geldiler. Burjuvazi işçi sınıfının, sosyalizmin öldüğünü iddia etsede gündelik hayatın pratiği bu aforizmaları tuzla buz etmektedir. İşçi sınıfı gelişmekte büyümekte; özellikle Covid-19 salgınıyla birlikte birleşik bir krize evrilen küresel kapitalizmde kırılmalar yaratacak sınıf mücadelesi dinamikleri yeşermektedir. 70’li yıllardan beri küresel düzeyde uygulanan, emekçilerin ve ezilenlerin tüm tarihsel kazanımlarına savaş açmış neo-liberal politikalar bugün küresel düzeyde dikiş tutmayarak tel tel dökülme sürecine girmiştir. Bugün ulusal düzeyde başlayan bir kriz çok kısa bir süre sonra küresel bir krize dönüşmekte, aynı şekilde de ulusal düzeyde başlayan protesto ve ayklanmalar da kısa bir süre sonra küresel bir boyut kazanmaktadır. 2019’un başından beri yükselen radikalleşen, düzen sınırlarına sığmayan devrimci kabarışlar söz konusudur. Cezayir, Sudan, Hindistan, Hong Kong, Ekvador, Kolombiya, Şili, Lübnan, İran….
Son olarakta Kazakistan emekçilerinin isyanı düzene sığmamakta, Kazakistan burjuva devletini yerinden sarsmaktadır. Pek çok burjuva analist bu isyanın sınıfsal boyutunu gizlemek, diğer ülkelerin emekçi sınıflarında etkileşim sağlamasını engellemek amacıyla, komplo teorilerini hızla üretip medya aracılığıyla yaymaya çalışmaktadırlar. Bu ayaklanmaların emperyalist metropollerin bir tezgahı olduğu, yaşanan sürecin renkli devrim olduğuna dair komplo teorileri havalarda uçuşmaktadır. Oysaki bu ayaklanma toplumsal ve sınıfsal niteliktedir. 90’lardan beri uygulanan kapitalist dönüşüm politikalarının yıkımına karşı işçi sınıfının militan mücadelesi yatmaktadır. Hareketin belirleyicisi ve asli öznesi işçi sınıfıdır. Hareketin lokomotif motoru ise petrol işçileridir. Sendikaların ve Sosyalist teşkilatların yasaklı olduğu Kazakistan’da işçi sınıfı kendi kolektif öz örgütlenmelerini yaratarak bu mücadeleyi büyütmekte, dünya işçi sınıfına yeni müdale tecrübeleri sunmaktadır.
Kazakistan’da 2 Ocak’ta gaz zamlarına karşı kitlesel pretestolarla başlayan emekçilerin mücadelesi tüm ülkeye yayılarak Kazakistan kapitalizmini işleyemez hâle getirdi. Emekçilerin temel talepleri arasında gaz fiyatlarına yapılan devasa zamların geri çekilmesi, temel tüketim mallarına yönelik zam dalgasının durdurulması ve yaşam koşullarının iyleştirilmesi vardır.
İşçi kolektifleri; ücretlerde %100 artış, çalışma koşullarının iyleştirilmesi, sendikal özgürlük gibi taleplerini dile getirmek için bu eylemlerde yerini aldı.
3 Ocak’ta tüm Mangistav bölgesi bir genel grevle sarsıldı. Grevler kısa zamanda komşu Atynav bölgesine yayıldı.
4 Ocak’ta Amerikan şirketlerinin payının %75 olduğu Tengiz Chevroll petrol şirketleri işçileri greve gitmiştir. Bu şirketlerin özelliği 40.000 işçinin işten çıkartılacağı ve yeni bir dizi işten çıkartmaların planlandığı yer olmasıydı. Greve çıkılan gün, Aktöbe, Batı Kazakistan ve Kızılorda bölgelerinin işçileride grevi desteklemişlerdir. Aynı gün maden işçileride grev ilan etmiştir. Yaşanan süreç madencilik ve tüm enstütüde genel grevdi. Talepler ise; daha yüksek ücretler, daha düşük emeklilik yaşı
Sendikalaşma ve grev hakkı
Mevcut Cumhurbaşkanının ve tüm Nazarbayev iktidarının yetkilerinin istifası!
1993 Anayasasının resterasyonu, parti ve sendika kurma özgürlüğü!
Siyasi mahkumların serbest bırakılması!
Tüm baskıların sona ermesi” şeklindeydi.
Emekçilerin ortaya koyduğu mücadeleye ve öne sürdüğü taleplere karşı Kazakistan oligarkları sert devlet terörüyle karşılık verdi. Emekçiler ise kendi öz-müdafa birliklerini oluşturarak buna cevap vermesini bildiler. Kazak emekçileri pek çok şehirde silah satan dükkanları yağmalayarak silahlandı, ordu içerisinde de emekçilerin saflarına geçen, isyancılara silah sıkmak istemeyen kesimler oluşmuştur. Yaşanan tüm bu gelişmeler şunu göstermektedir: Kazakistan egemen sınıfları eskisi gibi yönetememekte, otoritesini kaybetmekte, Kazakistan kapitalizmi hayati tehlike içinde olan siyasal krizle karşı karşıyadır.
Kazakistan emekçileri ise eskisi gibi yönetilmek, eskisi gibi yaşamak istememekte bunuda ortaya koydukları düzene sığmayan eylemlilikleriyle dosta düsmana göstermektedir. Toparlarsak eğer Kazakistan’da bugün yaşanan sürecin adı devrimci durumdur.
Devrimci durumun yaşandığı bir ülkede, bölgede üç olasılık söz konusudur.
Birinci olasılık burjuva devletin ve tüm egemen sınıfların ilga edilerek emekçilerin konseylere ve şuralara dayanan kendi yönetimlerini oluşturarak devrim programını hayata geçirmek.
İkinci olasılık emekçilerin düzene sığmayan radikallikteki mücadelesini reformist siyasal önderliklerin yardımıyla düzen sınırlarına hapsederek, emekçi sınıflara belli tavizler vererek kapitalizmin yeniden resterasyonunu sağlamak.
Üçüncü olasılık ise burjuvazinin tüm baskı aygıtlarını kullanarak emekçilerin mücadelesini ezerek olağanüstü burjuva yönetim biçimlerine ( bonopartizm, faşizm, askeri diktatörlük) geçmek. Bu ihtimallerin hangisinin hayat bulacağını sınıflar arası savaştaki güç dengeleri belirleyecektir. Kendi başına içinde bulunduğu ölümcül krizden çıkamayan Nazarbayev oligarşişi, Rusya liderliğinde kurulan, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın yer aldığı Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) den askeri destek istemiştir. 6 Ocak’ta Rusya, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan’daki isyanı bastırmak için asker göndermiştir. Kazakistan yönetimi ülkede internet erişimini keserek, devletin koluk güçlerine herhangi bir uyarıda bulunmaksızın emekçilere kurşun sıkmayı emretmiştir. Kazakistan devletinin resmi açıklamalarına göre 164 işçi öldürüldü, 4000’den fazla kişi tutuklandı. Ülkenin en büyük kenti Alma Ata başta olmak üzere birçok kent savaş alanına dönüşmüştür. Nazarbayev oligarşisi isyanı Rusya’nın desteğini alarak bastırma yolunu seçmiştir. Eski SSCB ülkelerinin bu isyanı sıcağı sıcağına bastırmak için devreye girmesinin ana nedeni, isyanın kendi ülkelerine yayılmasından korkmaları, ortaya çıkan emekçi radikalizminin 21. Yüzyılın Ekim devrimlerinin önünü açabilme potansiyelinin farkında olmalarıdır.
Kazakistan Proletaryasının Devrimci Görevleri
Kazakistan’da kapitalizmin resterasyon sürecini yöneten ve 1991’den 2019’a kadar ülkenin devlet başkanı olarak görev yapan, 2019’da devlet başkanlığından istifa ederek ülkenin güvenlik konseyi başkanı olan ve yönetimde etkisini devam ettiren eski bir Stalinist bürokat olan Nazarbayev 30 yıldır petrol, metal ve diğer doğal kaynaklarla zenginleşen, ülkeyi adeta kendi özel şirketine çeviren Sovyet sonrası oluşan oligarşinin somut bir örneğidir. Eski SSCB bürokatları kapitalist resterasyondan sonra yeni düzenin burjuva sınıfına dönüştüler. Eski Stalinci bürokratik rejimlerin baskı aygıtlarını koruyup güçlendirerek hızlı bir kapitalist resterasyona gidilmiş, tüm kazanımlara sosyal haklara karşı savaş ilan edilerek işsizlik, yoksulluk ve üst düzey sınıfsal uçurumların zemini döşenmiştir. Ortalama Kazak maaşı ayda sadece 570 dolar iken ve birçok kişi ayda 97 dolar asgari ücret alırken, Nazarbayev’in 1 milyon dolarlık net serveti olduğu ve Londra’da 107 milyon dolarlık lüks mülk sahibi olduğu herkesin bildiği gerceklerdendir. Kazakistan ekonomik ve jeostratejik açıdan Orta Asya’nın en önemli ülkelerindendir. Yüz ölçümü olarak dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir. Gaz, petrol boru hattına ve yeraltı kaynaklarına sahiptir. Orta Asya’daki çeşitli gaz ve petrol boru hatlarının aktarma merkezi konumundadır. Hem Çin’in Batı Sincan Bölgesi hemde Rusya ile sınırı bulunan Kazakistan’ın bu jeostratejik önemi nedeniyle olası bir proleter devrimde bölgedeki dengeleri kökünden değiştirecek ve emperyalistler arası çelişkileri derinleştirecek potansiyele sahiptir. Ekonomisi pandemiden ağır darbe alan Kazakistan’da işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığındaki rekor artışlar işçi sınıfının yaşamında büyük yıkımlara yol açmıştır. Kazakistan işçi sınıfının yaşadığı bu ekonomik yıkım 1991’deki kapitalist resterasyonla başladı, özellikle 2008 küresel ekonomik buhranıyla derinleşerek büyümektedir. Bu krize paraler olarak devlet baskısı ve tüm demokratik haklar sistematik şekilde budanmıştır. 2015 yılına gelinildiğinde grevler yasaklandı, sendikalar, sosyalist, komünist partiler kapatıldı. Ülkede yalnızca iktidarı destekleyen 7 tane siyasi parti mevcuttur. Bol miktarda Batılı emperyalist ülkelerin desteklediği tüm faaliyetlerini Çin ve Rusya düşmanlığı üzerinden var eden, milliyetçiliği yükseltmeye çalışan sivil toplum kuruluşları mevcuttur. Bunca baskıya, milliyetçi, şovenist akımların geliştirilmesine yönelik faaliyetlere ve sosyalist solun güçlü bir etkiye sahip olmamasına rağmen Kazakistan işçi sınıfı 2000’li yılların başından beri mücadele etmekten geri kalmamıştır. 2000’li yılların başlarında maden petrol işçilerinin etkili grevleri gerçekleşti. Bu grevler ekonomik temelli hareketlerden ziyade sosyal ve politik yönleri daha ağır basmaktaydı. Grevlerin merkezindeki talepte petrol şirketlerinin kamulaştırılması vardı. Bu grevlerde komünist ve sol grupların bir etkiside yoktu. 2011’de maden işçileri greve gittiğinde Zhanazozen’deki gösterilere Kazakistan burjuvazisi devlet terörüyle karşılık verdi ve işçilere ateş açıldı. Bu saldırılar sonucunda onlarca işçi hayatını kaybetti, yüzlerce işçi yaralandı. Bugün yaşanan toplumsal patlamalar son 30 yılda yaşanan tüm kapitalist reform politikalarına ve bunların yıkıcı sonuçlarına yöneliktir. Yaklaşık 21 yıldır Kazakistan işçi sınıfı ( özellikle petrol ve maden işçileri) önemli mücadele deneyimleri biriktirmiştir. Kendi öz-örgütlenme deneyimlerini gelenek hâline getirmiştir. Bugünde kendi oluşturdukları işçi kolektifleri aracılığıyla genel grev örgütleyerek Kazakistan kapitalizmini felce uğratabilme, devlet terörüne karşı kendi öz müdafasını sağlayabilme yetisine sahip olduğunu bir kez daha dosta düşmana göstermiştir. Kazakistan işçi sınıfı bugün kilit bir rol oynamaktadır. Fakat henüz kontrolü ele geçirememiştir. Burada sorun işçi sınıfının birlik ve örgütsüzlük sorunu değildir. Sorun işçi sınıfının devrimci önderlik sorunu, devrimci program sorunudur. Kazakistan işçi sınıfı Kazakistan burjuva devletini işleyemez hâle getirmekte fakat yerine ne koyacağını bilmemektedir. Düzene sığmayan eylemlilikler ortaya koymakta fakat öne sürdüğü talepler kapitalist mülkiyet ilişkilerine dokunmaktan uzak, burjuva demokrasisi içinde gerçekleşmesi mümkün olan demokratik hûrriyet taleplerini aşmamaktadır. Sendikalara ve sosyalist komünist partilere özgürlük, grev hakkı, 1993 anayasasının reforme edilmesi, zamların geri çekilmesi, ücretlerin artması gibi taleplerle sınırlı kalmaktadır. İçinden geçmiş olduğumuz bu kapitalist çöküş çağında burjuvazi işçi sınıfının en demokratik taleplerini dahi karşılayamamkla birlikte, bu talepleri boğmak için kendi ülkesine seve seve yabancı ülkelerin ordularını davet edebilmektedir. Belarus Devlet Başkanı Lukasenko Kazakistan’lı emekçilere ” Ordunun önünde diz çöküp özür dileme” çağrısında bulunmuştur. Dolayısıyla işçi sınıfının en demokratik taleplerini hayata geçirme sorunu dahi proleter devrim sorununa indirgenmiştir. Kazakistan’da yaşanan isyan uluslarası soruna dönüşmüş durumdadır. Bu isyanın ve Orta Asya’nın kaderini belirleyecek yegane güç Kazakistan işçi sınıfı ve onların devrimci marksist önderlikleri, enternasyonal işçi teşkilatlarıdır.
Kahrolsun Nazarbayev oligarşisinin tüm açlık, yoksulluk, projeleri!
Nazarbayev oligarşisinin tüm kolluk güçleri lav edilsin! Yerlerine işçi milisleri getirilsin!
Tüm yabancı ordu birlikleri Kazakistan’dan defolsun!
Tüm siyasi tutsaklara özgürlük!
Sendika, grev, siyasi parti kurmak başta olmak üzere tüm siyasal demokratik haklara özgürlük!
İş yerlerinde, okullarda, mahalelerde tüm ülkede işçi şuraları kurulsun!
Tüm fabrikalar, madenler, yeraltı, yerüstü kaynakları işçi denetiminde kamulaştırılsın!
Ücretlerde oynak merdiven sistemi!
Mesai sisteminde ücret düşüşü olmadan işsizlik sona erene kadar azaltılsın!
Tüm yerli yabancı burjuvazi ekonomik ve siyasal olarak mülksüzleştirilsin!
Tüm işçi kolektifleri devrimci marksist program etrafında birleşerek işçi sınıfının devrimci partisinin inşasına girilsin!
Kazakistan’da işçi emekçi hükümeti kurulsun!
Yaşasın orta Asya sovyetleri!
Başta kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ( CSTO) ülkelerindeki işçi teşkilatları ve sosyalist teşkilatlar olmak üzere tüm Enternasyonal devrimci işçi teşkilatları küresel düzeyde Kazakistan emekçileriyle dayanışmaya!