Kılıçdaroğlu’na Yapılan Faşist Saldırı ve Düşündürdükleri
Ankara’nın Çubuk ilçesinin Akkuzu mahalesindeki asker cenazesine katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu saldırıya uğradı. İktidar bloku her ne kadar bu olayın planlı bir saldırı ve pravaksyon olmadığını idda etsede, saldırının gerçekleşme biçmi ve saldırı sonrası AKP-MHP blokunun almış olduğu tutum bu iddayı yalanlayan niteliktedir. Saldırı öncesi Kılıçdaroğlu’na yönelik saldıragan gürruh ırkçı, provakatif şöylemlerde bulundu. Ardından saldırı gerçekleşti, saldırı esnasında devlletin kolluk güçleri herhangi bir müdahalede bulunmayarak, linççi gürruhun önünü açmıştır. Kılıçtaroğlu olay yerinden uzaklaştırılıp bir eve alındı. Linççi gürruh evin önündede saldırı tavrına ara vermeden devam etti. “Evi yakın” provakatif şöylemleri eşliğinde taşlar atıldı. Milli Savunma Bakanı saldırgan kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada: ” Değerli arkadaşlarım şuana kadar mesajınızı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz” diye bir konuşma yaptı. 31 Mart seçim öncesi İçİşleri Bakanı Süleyman Soylu ” Valilere şehit cenazelerinin protokollerine CHP’lileri almayın” diye talimat verdiğini açıklamıştı. Gerekçe olarak CHP’nin HDP ile ittifak halinde olup terörü desteklemesini öne sürmüştü. Faşist MHP’nin lideri Bahçeli ise saldırıya ilişkin şu açıklamada bulundu:” %9.83 oy aldığın yere hâla mahkemede aklanmamış, paklanmamış bir belediye başkanı ile gidiyorsun. O bölgede ne işin var senin” Ankara valiliği ise yaptığı açıklamada saldırıyı ” münferit protesto eylemi” olarak tanımladı. Saldırgan linççi gürruhun AKP üyesi olması, gözaltına alınan herkesin serbest bırakılması, AKP’ye ve MHP’ye yakın çevreler tarafından kahraman ilan edilmiştir. Saray rejiminin provaksyon ve linç bakanlığına dönüşmüş Yeni Akit gazetesi kısa süre önce Kılıçdaroğlu’un idam edilmesini talep etmişti. AKP’ye yakın Güneş gazetesi asker ölümlerinin olduğu gün şöyle bir manşet atmıştı:” 4 şehit, 6 yaralı mutlu musun Ekrem” 31 Mart seçimlerinde tüm muhalefeti terör destekçisi olarak tanımlayıp hedef gösteren AKP-MHP bloku, seçimleri HDP’nin kilit rolüyle kaybettikten sonra saldırgan intikamcı bir pozisyon almaktadır. Erdoğan HDP’yi siyasal bir tecrit ortamına sokmaya çalışmaktadır. Erdoğan iktidarı düzen muhalefeti her güçlendiği dönem onları savaş kartlarını açarak kürt fobisi üzerinden ekarte etti. Erdoğan rejimi, toplumsal kutuplaşmaya karşı biraz ılımlı bir siyasi dil kullanan herkesi terör destekçisi olarak hedef göstererek cezalandırmaya çalışmaktadır. Kendi iktidarının devamı için toplumsal kutuplaşmaya, kürt düşmanlığı üzerinden şekillenen şavaş çığırtkanlığı ve ırkçılğa ihtiyacı vardır. Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı tüm toplumsal muhalefete yönelik yapılmış bir tehtidtir. CHP’den bu saldırıya yönelik gelen her eleştiriyi Bahçeli sokakları provoke etmek olarak tanımlayıp, kendilerine karşı gelişecek bir sokak gösterisini kanlı şekilde bastıracağını dektere etti. Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’ten açık bir tehtid mesajı geldi” Her zamanki gibi kökü ve kökeni belli bazı odaklardan yönlendirilen bu saldırılarda, güya Genel Başkanımızın, Kılıçdaroğlu’na saldırıyı desteklediği, savunduğu savı ileri sürülmektedir. Aklı kıt olana anlatmak, görmek istediği gibi görene göstermek zordur; ama yine de anlatalım.
Kılıçdaroğlu’nun önlem almadan, HDP ile ittifakı bariz ortadayken, hassasiyetin çok yüksek olacağı belli olan şehit cenazesine katılması bir provokasyon değilse ahmaklıktır. Genel Başkanımızın haklı uyarılarını enine boyuna düşünmeden sosyal medyada bir saldırı başlatmakta kimsenin haddi değildir. Ancak görünen o ki CHP ikazı anlamamış ve liderimize laf yetiştirmeye hatta camiamızı töhmet altında bırakmaya gayret etmiştir. Ülkü Ocakları, liderine yapılacak saldırılara misliyle cevap verecektir. Sabrımız taşarsa öfkemiz sel olur. Kimse sokağı ajite etmemelidir.” Bu faşist canavarın beslenip büyütülmesinde Kılıçdaroğlu’nun hatrı sayılır bir payı vardır. Her fırsatta dümeni sağa büken, 7 Haziran sonrası Kürt halkına yöneltilen savaşı destekleyen, HDP’li mebusların dokunulmazlıklarını kaldıran, 15 Temmuz sonrası Yenikapı mutabakatına katılan, Afrin işgalini destekleyen, her fırsatta AKP ile milliyetçilik yarışına girip Erdoğan’ın inşa ettiği rejime alan açan bizzat CHP’nin kendisi oldu. Bugün o canavar ona saldırmaya başlamıştır. Erdoğan rejimine karşı CHP önderliğinde demokrasi mücadelesi beklentisinde olmak Erdoğan’ın elini güçlendirmekten başka karşılığı olmayacaktır. CHP her zaman kitlesel fiili mücadelere karşı çıkan, Erdoğan rejimine mualif olanların öfkesini sandığa hapseden bir anlayışa sahiptir. Kitleleri örgütsüzlüğe, pasifizme sürükleyip sahte umutlar içinde boğmaktadır. CHP Erdoğan rejmiyle uzlaşmaya, iktidarın ortağı olmaya hazırdır. Erdoğan rejimine karşı tutarlı mücadele yürütecek, onu ekarte edecek tek güç işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin birleşik mücadelesidir. Düzen muhalefetinden kopulmadan, Erdoğan rejmine ve onu temsil ettiği sınıfa karşı mücadele yürütülemez. Unutmayalım faşizme karşı demokrat olunmaz devrimci olunulur. Demokratlık faşizmi besler devrimcilik ise ezer geçer.
Gamze Kocabayır