• ALİ KEMAL TAŞÇI

1 Mayıs 2019 Değerlendirmesi
İşçi sınıfının uluslarası mücadele bayramı olan 1 Mayıs bu yılda tüm Türkiye’de çoşkulu bir şekilde kutlandı. 1 Mayıs’ların önemi işçi sınıfının ve toplumsal muhalefetin gerçekleştirdiği en kitlesel ve en çoşkulu gösteriler olmasında saklıdır. Bu yüzdendir ki; her 1 Mayıs o yılın mücadelesinin barometresidir. Hem kitlesellik, hem çoşku hem ortaya konan talepler ve alandaki ideolojik hava sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu durumu özetleyen nitelik taşımaktadır. 1 Mayıs değerlendirmesi bu açıdan önemlidir. Gelecek yılların mücadele planını yapmak açısından, önemli bir referans kaynağıdır. Bu yıl 1 Mayıs kitlesellik olarak önceki yılların pek altına düşmedi. Tüm Türkiye’de 2 milyondan fazla emekçi, kadın, erkek, genç meydanları doldurdu. 31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin gerileyişi emekçi kitlelerde moral yaratmıştı, bu enerji 1 Mayıs alanlarında kendisini gösterdi. Emekçi kitleler AKP’nin ekonomik yıkım programına karşı, tepkilerini gösterecek olanaklara ulaştıklarında, tepkilerini elindeki olanaklar dahilinde gösterebilmektedirler. 31 Mart yerel seçimleri ve 1 Mayıs gösterileri bu duruma örnektir. Emekçi kitleler AKP’nin ekonomik yıkım programına karşı, tepkilerini gösterecek olanaklara ulaştıklarında, elindeki olanaklar dahilinde tepkilerini gösterebikmektedir. 31 Mart seçimleri ve 1 Mayıs gösterileri bunlara örnektir. 31 Mart seçimlerinde sendikalar, HDP, sosyalist solun önemli bir gövdesi, AKP’yi geriletmek adına CHP-İYİP blokunu desteklemişti. 1 Mayıs’tada bu atmosfer kendisini gösterdi. 1 Mayıs meydanlarında belirleyici olan siyasal atmosfer CHP çizgisiydi. 1 Mayıs’ın tertip komitesini oluşturan DİSK-KESK- TMMOB temsilcileri İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ederek Bakırköy mitingine davet etti. İmamoğlu 1 Mayıs kürsüsüne çıkartıldı. Tüm Türkiye’de CHP’li Belediye Başkanları, milletvekilleri 1 Mayıs kürsüsünde yerlerini aldılar. 1 Mayıs meydanlarının enerjilerini CHP lehine evrildi. CHP Türkiye’de 1 Mayıs’ları ilk yasaklayan partidir. Tüm belediyelerinde taşeron güvencesiz işçi çalıştıran, İZBAN grevide saray rejmiyle kolkola girip grevi yasaklatan pozisyon takınmıştır. 31 Mart seçimlerinden sonra ekonomik kriz karşısında Erdoğan rejmiyle birlik içinde olacağını dektere eden bir burjuva partisidir. Bu durum işçi sınıfının ideolojik mevzilerinden geriye düşüsün, hatta havlu atmanın en açık ifadesidir. Sorun sadece Erdoğan karşıtlığından kodlanınca, emek sermaye çelişkisinin üstü örtülmekte, CHP’nin siyasi zaferi için işçi sınıfının ideolojik, örgütsel mevzileri terkedilmektedir. Sendikalar kapitalist düzenin aygıtı hâline gelmiştir. İşçi sınıfının mücadelesini düzen sınırlarına hapsetmek için vardır. Sosyalist solun önemli bir gövdesi, sendika bürokasisiyle barışıktır, hatta onun bir parçasıdır. 31 Mart seçim değerlendirmesi yazımızda da sosyalist solun içinde bulunduğu durumu şu şekilde tariflemiştik:” Seçimin diğer kaybedeni ise; sosyalist soldur. Seçim sürecine müdahil olmayıp tribünden izleyen, AKP-MHP karşısında, başka bir burjuva sağ blok olan CHP-İYİP’i destekleyerek, seçim sonuçlarından sonra zafer sarhoşluğuna kapılarak, kendi ideolojik intiharını gerçekleştirmektedir. Sosyalist sol için kutsal amaç Erdoğan’ı geriletmek ve onun iktidarına son vermek olmuştur. Bu amaç için hiçbir ilkenin önemi kalmamıştır. Erdoğan gitsin ama onu yaratan düzen kalsın anlayışı hakimdir.
Sosyalist sol burjuvazinin İmamoğlu’nu parlatma operasyonlarının destekçisi hâline gekmektedir. Erdoğan’ın tek adam rejimi inşa edildikçe; sosyalist solun önemli bir gövdesi siyasal meşruiyet alanını Kemalizmin argümanlarından almaya başladı. Sosyalist sol için, devrimci parti inşası, sınıf mücadelesi, sosyalist devrim gibi hedefler tarihsel nostaljik kategorilere dönüştü. Artık sosyalist sol için elde tek hedef kaldı; iyi işleyen burjuva demokrasisi ve sosyal devletçiliği hakim kılmak. Bu amaç için kendisine bulduğu şemşiye de CHP olmaktadır. Kısaca özetlersek bu seçimin asıl kaybedeni sosyalist sol olmuştur. Çünkü dönüşü olmayan bir ideolojik intihar sürecine koşar adımlarla gitmektedir. ” Aynı yazımızda sendika bürokasisi için şöyle bir tariflemede bulunmuştuk:” Seçimin bir diğer kazananı DİSK ve KESK bürokrasisidir. CHP’nin Büyükşehir Belediyelerinin yönetimini kazanmasıyla, belediye işçileri arasında üye sayıları hızla artmaya başlamıştır. Özellikle DİSK’e bağlı Genel-İş ve KESK’e bağlı TÜM-BEL-SEN sendikalarına geçişler hızla artmaktadır. Bu durum DİSK ve KESK bürokrasisinin aidat gelirleri ve hegemonya alanlarını artırmaktadır. DİSK ve KESK bürokrasisinin CHP’nin seçim zaferine bu düzeyde ortak olmasındaki temel neden burada düğümlenmektedir.” Bu tespitlerimiz 1 Mayıs meydanlarında fazlasıyla kendisini göstermiştir. 1 Mayıs’tan biz devrimci marksistler için çıkartılacak en önemli görevlerimiz şunlardır: – Krize, savaşa, militarizme karşı devrimci marksizmin ideolojik öğretilerini militanca savunmak

  • Düzenin tüm siyasal öznelerini ve düzeni aklayan sendika bürokasisini, sosyal soven, reformist teşkilatların maskesini indirmek
  • İşçi sınıfı ve gençlik içinde süreklilik hâlinde, ajitasyon, propoganda ve örgütlenme çalışması yürütmek.