İkinci Tur Sonuçları ve Olasılıklar
15-) 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu şu şekilde sonuçlanmıştır:
Erdoğan %52.14 Kılıçdaroğlu %47.86
Yaklaşık 2.3 milyon oy farkıyla Erdoğan kazanmıştır. Erdoğan, ilk tura göre oylarında 600 bin artış yaşanırken, Kılıçdaroğlu’nda 830 bin artış yaşanmıştır. İlk tura katılan iki aday Sinan Oğan 2.8 milyon, Muharrem İnce 235 bin oy almıştı. İkinci tura katılım oranında az da olsa düşüş yaşanmıştır. Erdoğan 52 ilde seçimi önde bitirirken, Kılıçdaroğlu 29 ilde seçimi önde tamamladı.
Kılıçdaroğlu ilk turda olduğu gibi ikinci turda da en çok oyu Kürdistan’dan aldı.
Türkiye tarihinin en derin ekonomik krizine, deprem enkazına, çürümüş işleyemez rejimin krizine, içeride ve dışarıdaki tüm tıkanmışlığa rağmen Erdoğan gerek mecliste, gerekse de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden zaferle çıkmıştır. Bu tabloda Erdoğan’ın galibiyetinden çok muhalefetin tarihsel bir hezimetle sonuçlanan yenilgisi söz konusudur. Erdoğan’ın ne seçim kazanmaya ne de iktidarını sürdürmeye takati kalmamıştır. Fakat Erdoğan’ın kötü silik bir kopyası olan burjuva muhalefetinin Erdoğan’ı gönderebilecek yetisi ve takati yoktur. Hiç kuşku yok ki yaşanan seçim süreci en başından sonuna kadar sopalı seçim olarak gerçekleşmiştir. Erdoğan kendi yazdığı anayasaya aykırı şekilde seçime girdi. Millet ittifakının aday tercihleri arasında adı geçen Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağı getirerek davalar açtı. HDP kapatılma tehdidi ve sürekli devlet baskısı altında bırakıldı. YSK’nın sayısız seçim ihlalleri söz konusu oldu. Seçim süreci boyunca muhalefetin çalışmalarını engellemek için kolluk güçleri seferber edildi. Buna rağmen Erdoğan ilk turda seçimi kazanamamakla birlikte, ikinci turda da çok az bir farkla seçimi kazandı. Seçimin sopalı şekilde gerçekleşmiş olması muhalefetin başarısızlığının üstünü örtmez. Çünkü Erdoğan’ın seçim sürecine dair tüm oyun bozan mızıkçı tavırlarına burjuva muhalefeti karşı çıkmamakla birlikte tüm bu usulsüzlükleri daha baştan kabul ederek meşruluk kazandırmıştır.
7 Haziran 2015 seçim yenilgisinden beri Erdoğan’ın girdiği tüm seçimler şaibeli ve sopalı şekilde gerçekleşmiştir. O yüzdendir ki Erdoğan iktidarda kaldığı sürece Türkiye’de yapılacak olan tüm seçimler sopalı ve şaibeli olacaktır. Normal asgarî Burjuva demokrasilerinde yaşanan seçim süreci yaşanmayacaktır. Burjuva muhalefeti bu gerçeğe uygun şekilde hareket edebilme yetisine sahip değildir. O yüzdendir ki Millet İttifakı on seçim daha mevcut hâliyle Erdoğan’ı gönderemez. Erdoğan’ın karşısında gireceği tüm seçimlerden yenilgiyle çıkması kaçınılmazdır.
16- Seçim yenilgisinden sonra hararetli şekilde “Kemal Kılıçdaroğlu doğru aday mıydı? Yanlış aday mıydı? Mansur Yavaş veya başka bir aday olsaydı seçim kazanılabilir mıydı?” gibi konular tartışılmaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu yanlış adaydı, daha sağcı gelenekten gelen bir adayın çıkartılması durumunda kazanılacağını savunan ulusalcılar, Kürtlerin ve sol kitlelerinin koşulsuz şartsız destek vereceği ön kabulüyle yaklaşmaktadırlar.
Kürtlerin ve sol kitlelerinin Erdoğan karşısında çaresiz oldukları anlayışı hâkim vaziyettedir. Ulusalcı odakları bu düşünceye iten ana unsur, Erdoğan’ı gönderme görevini Millet ittifakına havale edip, emekçileri ve ezilenleri Millet ittifakına payanda yapan HDP ve solun bizzat kendisidir.
Aynı şekilde Sosyalist solda yer alan kesimlerde bu tartışmalara dahil olmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun emekçilere yönelik sınıfsal söylemlerinin olmadığının bu yüzden seçimi kaybettiğine yönelik savlar öne sürülmektedir. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, muhalefet az milliyetçilik yaptığı veya geç milliyetçiliğe başvurduğu, sınıfsal vurguları olmadığı, yanlış aday tercihinde bulunduğu için seçimi kaybetmedi.
Düzen muhalefeti olduğu için, Burjuvazinin siyasal temsilcisi olduğu için, bu sınıfsal niteliğinden dolayı ufku Erdoğan’ın silik kopyası olmayı aşamayacağı için kaybetti. İktidarın toplumsal tabanını istikrarsızlaştıracak, iktidarın tabanındaki emekçilere ve ezilenlere hitap edecek, Erdoğan’ın kurduğu minderde güreşmeyip, seçimleri bir emekçi seferberliği için kaldıraç olarak kullanacak devrimci önderlikten yoksun olduğumuz için Erdoğan seçimleri kazanmıştır. Bu gerçeği pas geçerek, doğru aday, yanlış aday, doğru seçim stratejisi, yanlış seçim stratejisi tartışmaları yapmak, Burjuva muhalefetin Erdoğan’ı gönderme kapasitesinin olmadığı gerçeğinin üstünü örtmekten başka bir işlevi yoktur.
17- Erdoğan seçim öncesi irili ufaklı tüm faşist, İslamcı, cihatçı, odakları Cumhur ittifakında toplayarak; koalisyonunu genişleterek sağ kitlelerinin konsolidasyonunu kendi kontrolü altına toplamıştır. Böylece ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, kimlikçi, sağcı bir havanın kalıcı hâle gelmesinin nesnel zeminini oluşturmuştur. Rejiminin içinde bulunduğu tüm krizi, ekonomik krizin yarattığı tüm yıkımı bu sağcı, milliyetçi gerici iklimle üstünü örtmeye çalışacaktır. Kendi iktidarının tüm baskıcı, otoriter, savaşçı politikalarına toplumsal meşruiyet yaratmaya çalışacaktır. Cumhur ittifakı yoluna genişleyerek, ortak ideolojik paydada birleşerek, canlı ve dinamik savaş hükümeti oluşturarak yoluna devam etmektedir. Cumhur ittifakı dışındaki ittifaklar dağılmış, herkes kendi yoluna evresine girmiştir.
Millet ittifakında CHP listelerinden parlamentoya giren (Deva, Saddet Gelecek, Demokrat Parti) milletvekilleri, CHP’den istifa ederek kendi partilerine geçmektedir.
Deva, Gelecek, Demokrat Parti, kendi aralarında mecliste grup kurmak için görüşmeler ve pazarlıklara başlamıştır. İYİP ise Millet ittifakının bir seçim ittifakı olduğunu, seçim bittiğini hâliyle bu ittifaka da gerek kalmadığını açıkça beyan etmektedir.
Millet ittifakı bileşenlerinin mecliste ortak hareket edebilme arzusu dahi yoktur.
Yeni dönem mecliste CHP dışındaki Millet ittifakı bileşenleri, Erdoğan’la barışık, CHP’ye mesafeli ılımlı yapıcı sağ muhalefet işlevi görecektir.
Aynı şekilde Emek ve Özgürlük ittifakı da fiili olarak dağılmış vaziyettedir. Seçim süreci boyunca TİP’in ayrı listeden seçime girmesi Emek ve Özgürlük ittifakı içinde ittifak ruhunu sekteye uğratan tartışmaların harlanmasına neden olmuştur. Yeşiller ve Sol Parti ‘nin bir önceki seçimlerde HDP’nin kazandığı oy oranı ve vekil sayısının bir hayli altına düşmesi, TİP’in seçim öncesi ortaya koyduğu tüm iddiaların elinde patlamasıyla, TİP ve HDP’ni yollarının ayrılması, bir daha aynı ittifakın çatısı altına girmeyi zorlaştıracak sürecin yolunu açmıştır. HDP ve Yeşil Sol Parti’nin seçim yenilgisi muhasebesi içine girmesi, Kürt hareketinin tüm program, strateji ve taktiklerin tartışmaya açıldığı bir sürece girerek kongre hazırlığına girmiştir. Meclis dışında kalan başını Neo Nazi Zafer Partisi’nin oluşturduğu Ata ittifakı daha ikinci tur seçimi yapılmadan dağılmıştır. Meclis dışında kalan diğer ittifak olan Sosyalist Güç Birliği ise, bugüne dek ne bir eylem birliği, ne tüm bileşenlerin ortak siyasi irade koyarak söz ve eylem gerçekleştirdiği bir platform olabildi. Yalnızca seçim sürecinde Kürt siyasi hareketinin içinde bulunduğu ittifakla yakın görünmeye karşı alerjisi olan sosyal şovenlerin seçim ittifakıydı. Seçimler bitince bu ittifakı oluşturan koşullar da ortadan kalkmış oldu. Cumhur ittifakı dışındaki tüm ittifaklar dağılmış veya işlevsiz hâle gelmiştir. Erdoğan örgütlü ve organize hâlde yoluna devam ederken, düzen muhalefeti ve düzen dışı olma iddiasına sahip muhalefet örgütsüz, dağınık ve parçalı vaziyettedir.
18- Muhalefet darmadağın ve paramparça olsa da, emekçilerin ve ezilenlerin cephesi örgütsüz ve devrimci önderlikten yoksundur. Erdoğan cephesi ise faşist İslamcı cihatçı odakları kendi saflarında konsolide ederek, devletin tüm ayrıntılarını parti devletine göre dizayn etmiş olsa da rejimin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal kriz daha da derinleşecektir. İşleyemez, teltel dökülen devlet mekanizması geri dönüşü olmayan bir çürüme içine girecektir. Oluşturmuş olduğu geniş ittifak, kendi içinde klikler çatışmalarına gebedir. Erdoğan rejimi yeni dönemde ultra sağcı söylemlerle kendi iktidarına meşruiyet sağlam arayışı içinde olup, emekçilere ve ezilenlere çıplak devlet terörüyle sürekli saldıran yaralı bir av hayvanından farksız olacaktır. Bu durum da düzene sığmayan militan mücadele dinamiklerinin mayalanmasına zemin hazırlayacaktır.
19- Erdoğan seçimleri ezici bir farkla kazanamamıştır. Bu seçim sonuçları net bir şekilde şunu göstermektedir: Toplumunun en az yarısı Erdoğan’a muhaliftir.*1 Erdoğan kutuplaştırma politikalarından vazgeçmeyecektir. Bu kitlelerin sürekli politizasyon süreci içinde kalmasını sağlayacaktır. Erdoğan’ın birinci olamadığı, ezici farkla yenildiği kentlere bakarsak, işçi sınıfının yoğunlaştığı sanayi ve turizm kentleri olduğunu ve Kürdistan kentleri olduğunu görürüz.*2 İşçi sınıfı ve Kürt halkı arasında kök salan Erdoğan karşıtlığı mevcuttur. Fakat bu seçim süreci sağcılık, milliyetçilik düellosu şeklinde geçtiği için, Erdoğan karşıtlığı olabilecek en sağcı zeminden kurulduğu için, oldukça kırılgan saf değiştirmeye, tarafsızlaşmaya elverişli bir düzeydedir. Erdoğan karşıtı yığınların bilinç düzeyi oldukça bulanıktır. Bu bilinç düzeyi doğru bir noktaya taşıyıp harekete geçirmek ancak işçi sınıfı içinde kök salmış devrimci partiyle sağlanabilir.
20- Uzun zamandır Erdoğan’dan bıkan ve değişim isteyen tüm yığınlara seçim ve parlamento hayalleri satıldı. Eylem yapmak, sokağa çıkmanın iktidarın işine geleceği vaazi verilerek herkesin 2023 seçimlerine odaklanması istendi. Bu seçimde Erdoğan kesin gitmekteydi, ikinci tura dahi kalmayacaktı. Tüm bu parlamentarist pembe tablo tuzla buz olmuş durumdadır. Bu durum emekçi kitlelerde umutsuzluğa, hayal kırıklığına, ” Bu ülkeden bu halktan bir şey olmaz” türkülerinin 7\24 tekrarlandığı toplumsal nihilizmin*3 tavan yaptığı bir iklimle girmekteyiz. Bu iklim kısa vadede tersine dönmez, çünkü emekçi kitleler bu sürece önderlik edecek devrimci partiden ve kendi öz teşkilatlarından yoksun durumdadır. Bu toplumsal nihilizm ikliminin kalıcı hâle gelmesinin de imkanı yoktur. Çünkü Erdoğan rejiminin tüm çelişkileri ve yarattığı toplumsal yıkım vites yükselterek devam edecektir. Bu süreç emekçi kitlelerde Erdoğan’dan kurtulma arzu ve özlemlerini sürekli diri tutacaktır. Parlamenter yollarla Erdoğan’dan kurtulma hayallerinin suya düştüğü durumda, radikal alternatiflerin güncelliği devreye girer. Tamda burada Enternasyonal Komünist devrimcilerin görevleri başlar. “Seçimle değil devrimle gidecekler” önermesi somut olarak ispata kavuşmuş durumdadır. Enternasyonal Komünist devrimcilerin görevi bu süreçte emekçilerin ve ezilenlerin karşısına somut bir eylem programıyla çıkıp, bu eylem programını devrimci partinin inşası hedefine bağlamaktan geçmektedir.
Editörün notları:
*1: Toplumun en az yarısının Erdoğan’a muhalif oluşu, seçimde hilelerin de olduğu şüphesiyle birlikte daha da derinlik kazanmaktadır.
*2: Türkiye’de taşra kentleri içerisindeki Proleterlerde resmi ideolojinin hakimiyeti, taşraların Küçük-Burjuva reflekslerinden de kaynaklanır. Büyük şehirler ve Kürdistan’da bu refleks daha azdır.
*3: Nihilizm, ontolojik anlamda değil; 20. Yüzyıl filozoflarının pesimist görüşleri anlamında kullanılmıştır.