Faşist Terör ve OHAL’E Karşı Mücadele

10-) Deprem enkazı 20 yıllık çürümüş cesede dönmüş olan Erdoğan rejiminin de enkazıdır. Erdoğan iktidarının deprem boyunca yapmış olduğu her hamle kendi iktidarlarının bekasına yönelik bir hamle olmakla birlikte seçime yönelik de bir hazırlık sürecidir. Bu deprem güç kaybeden eriyen Erdoğan rejiminin içinde bulunduğu siyasi krizi ve çürümeyi derinleştirici bir etkiye sahiptir. Erdoğan’ın en büyük avantajı en az onun kadar basiretsiz ve silik muhalefetin var olmasıdır. Millet İttifakı Erdoğan’ın içinde bulunduğu bu açmazlardan kurtaran can simidi işlevi görmektedir. Unutulmaması gereken gerçeklik şudur ki; Karşısındaki hükümet kayyum hükümetidir. Karşımızdaki rejim OHAL rejimidir. Temel gıdası gasp, yağma, sömürü ve faşist terördür. Bu ablukayı ancak ve ancak emekçilerin kitlesel militan seferberliği dağıtabilir.

11-) Depremin daha ilk gününden emekçi sınıfların tabandan gelişen bir dayanışma seferberliği içine girmeleri, devletin depreme hiçbir faydasının dokunmaması kitlelerde hükümetin ve devletin tüm meşruluğunun sorgulanmasına ve devletin tüm itibarının halkın gözünde ciddi oranda zedelenmesine yol açmıştır. Tam da bu ortamda Ümit Özdağ gibi tescilli Nazi artıkları devreye girerek, ırkçı pogromlar, faşist terör eylemleri örgütlemek için üst düzey provakatif faaliyetler içinde bulundu. Faşistlerin karakteristik bir özelliği vardır: Bir kriz anında egemen sınıfları, iktidarı, devletin kolluk güçlerini kendi iktidarına ikna etmek için toplumun en zayıf ve korumasız olduğu düşünülen kesimlerine karşı ısrarlı bir düşmanlaştırma kampanyası gerçekleştirirler. Bu krizin tüm faturasını toplumun en ezilen, örgütsüz, saldırıya en açık kesimlerine yöneltirler. Bu kampanyaya dahilinde linç, öldürme, sürgün, imha gibi talepleri ısrarlı şekilde tekrarlarlar.
Bir yandan toplumunun en lümpen kesimlerinden oluşturdukları faşist çeteler aracılığıyla faşist terör eylemleri gerçekleştirip iktidara basınç uygulamaya çalışırlar. Hükümetler de bir yere kadar bu eylemlerin gerçekleşmesinden memnundurlar ve bunun önünü de açmaktan geri durmazlar. Çünkü böyle durumda su bulanıklaşır. Kendisine yönelen öfke farklı yerlere kayar, devletin zor aygıtını daha güçlü şekilde kullanmasının siyasal meşruiyetini bulurlar. Ne zaman ki bu faşist tırmanış kendi işine yarayan bir rotadan çıkmaya başlar, o zaman küçük çaplı müdahalerde bulunmaya başlar. Bu süreç ikna yoluyla da gerçekleşebilir, zor yoluyla da.

12-) Daha depremin ilk gününden başlayarak Ümit Özdağ, bölgede yağma, hırsızlık olaylarının olduğunu bunun için ordunun deprem bölgesine indirilmesi gerektiğini, orduya vur emri verilmesi gerektiğini savundu. Sosyal medya provakasyonları ve yalan haberlerle deprem bölgesinde Suriyeli göçmenlerin, yağma, hırsızlık yaptığını, devletin çadır ve yardımda Suriyelilerle öncelik tanıdığını, Suriyelilerin halk için güvenlik sorunu teşkil ettiğine dair provakatif propagandalarda bulundu. İddia ettiği bir çok haberin asılsız olduğu, kendisinin bariz şekilde yalan söylediği ispatlansa da, ırkçı provakasyonlar için yeni yalanlar üretmekten geri durmadı. Lümpen faşist taraftar gruplarıyla iletişim kurup, faşist odakların deprem bölgesine ırkçı saldırganlık eylemi için gitmesini koordine etti. Devletin kolluk güçleri de Ümit Özdağ’ın çağrısına kulak verdi. Her gün sokak ortasında hiçbir sorgulama gerçekleşmeden, insanlara yağmacı yaftası yapıştırılıp, sokak ortasında işkence edildi. Bu işkence videoları sosyal medyada sürekli olarak servis edildi. Enkaz başlarında yardım isteyen, dağıtılan gıda, battaniye vb yardım sıralarına giren, Arapça konuşan herkes faşist çetelerin ve kolluk güçlerinin açık hedefi hâline geldi. İşkence videoları artık yerini, öldürülen katledilen insanların cesetleri videolarına bırakmaya başladı. İşkence sonucu öldürülen göçmenler faşist güruhlar tarafından av hayvanı gibi sergilenmeye başladı. Karakollarda göz altında işkencede ölen insanların haberleri çıkmaya başladı. Tüm deprem enkazının yaratmış olduğu çaresizlik ve devletin arama kurtarma çalışmalarını sabote etmesinin yanı sıra birde faşist terör belası çıkmıştı. Faşist saldırganlık, göçmenler gibi daha kırılgan, daha zayıf görülen nüfus gruplarını hedef haline getirerek bir tür talim atışı yapmaktadır. Bu saldırganlık engellenmezse toplumun diğer gruplarına saldırmak için harekete geçecektir. Asla saldırganlık göçmenlerle sınırlı kalmaz, ki kalmadı da. Yerli halka karşıda yoğun faşist terör saldırıları gerçekleşmeye başladı. Özellikle sol, sosyalist, sendika, feminist grupların deprem bölgesinde kurdukları dayanışma kordinasyonlarına karşı sistematik saldırılar, engelleme çalışmaları başladı. HDP’nin dayanışma tırlarına el konuldu. Tüm topladıkları yardımlara, koordinasyon merkezlerine kaymakamlar tarafından kayyum atandı. Dayanışma koordinasyonu oluşturan cemevlerine kayyum atandı. İstanbul’dan dayanışma için yardım tırı kaldıran, bu organizasyonda gönüllü olarak görev alan kişilere silahlı saldırıda bulunuldu. İnsanları yıkılan enkazla birlikte ölüme terkeden devlet, oluşturulan tüm dayanışma seferberliğinide engellemek için OHAL uyguluyor, devlet kurumları dışında tüm sivil dayanışma ağlarını açık düşman ilan ediyor. Toparlarsak eğer depremin tüm yıkımına faşist terör ve devlet baskısı da eklenmiş durumdadır. Faşist teröre karşı öz savunma komitelerinde örgütlenme dışında çözüm yoktur.

13-) Depremle birlikte Erdoğan’ın içinde bulunduğu açmazlar da katlanarak artmıştır. Ekonomik krizden dolayı hızla seçmen desteğini kaybeden Erdoğan’ın depremden sonra toplumsal desteğide buz gibi erime sürecine girmiştir. Üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olması krizde olan Erdoğan daha büyük bir açmazın içine gitmiştir.
Üçüncü kez aday olabilmesini anayasaya uydurabilmesi için seçim tarihini öne çekmesi, meclisi yenileme kararı alması şarttır.
Depremin yarattığı toplumsal öfke bu kadar yüksek iken erken seçime gitmesi bile bile lades deyip yenilgiyi kabul etmesi anlamına gelir. Mevcut anayasaya göre seçimleri hiçbir koşulda erteleme şansı yoktur. Erdoğan siyasi açmazlar içinde kıvranmaktadır. Deprem felaketini kullanarak, anayasayı açık bir şekilde ihlal ederek seçimleri ertelemeye çalışma hamlesinde bulunabilir. Fakat muhalefetin bunu kabul etmesi kendi sonunu getirecektir. Önümüzdeki ayların büyük siyasi krizlere çalkantılarla geçeceği öngörüsünde bulunmak için kahin olmaya gerek yoktur. Bu durumda işçi sınıfına, ezilenlere devrimci güçlere düşen görev sistemin krizinin bir parçası olmak değil, bu krizin derinleşmesini sağlamak, bu krizi devrimci fırsatlara çevirmektir. Bunun temel kalkış noktasıda hiçbir burjuva bloka destek sunmadan emekçilerin ezilenlerinin cephesini oluşturmak, emekçilerin seferberliği için faaliyet içerisinde bulunmaktır. Seçimleri bu amaç için bir kalkış noktası olarak kullanmaktır.

14-) Deprem bölgesinde ilan edilen OHAL, göçmen düşmanlığı üzerinden örgütlenen faşist saldırganlık, Erdoğan’ın iktidarda kalmak için oynayacağı son kozun hazırlığıdır. OHAL’i kalıcı hâle getirip, devlet baskısında vites yükseltip her türlü usulsüzlüğü yapmanın hazırlığı içindedir. Deprem bölgesinde bu düzeyde terör estirmesinin, tam bir diktatörlük kurmasının nedeni budur. Ölen insanların bile kaydı tam olarak tutulmamaktadır. Seçimlerde ölen insanlara oy kullandırtmayacağının garantisi yoktur. Birçok depremzede yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalmaktadır. İkametgahları değişecek milyonlarca insanın seçimlerde oy kullanıp kullanmayacağı belirsiz bir durumdur. 7 Haziran -1 Kasım 2015 seçim döneminde yaptığı gibi tüm ülkede terör ve kaos ortamı yaratıp, OHAL’i ülke geneline yayıp, tüm usulsüzlükleri rahatça yapabileceği sopalı seçim ortamını yaratmayacağının garantisi yoktur. Olası bir seçim yenilgisinde seçimlere hile karıştı deyip, cihatçı faşist çeteleri sokaklara salıp darbe yoluyla iktidarda kalmaya devam etmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. Şu çok açık bir gerçekliktir ki; hiçbir koşulda normal olağan bir seçim gerçekleşmeyecek, Erdoğan 21 yıllık saltanatını kaybetmemek için elinden geleni ardına koymayacaktır. Bu noktada Erdoğan’ın tüm hamlelerini yapmasını engelleyecek, onun alanını komple daraltıp, tecrit edecek yegane unsur emekçilerin kitlesel militan seferberliğidir. OHAL, sansür, faşist saldırganlık, devlet terörünü etkisiz hâle getirecek yegane unsur budur.