“Birkaç ay içinde zafer kazandığımızı ilan edebileceğiz. Gazze tamamen yok edilmiş olacak… Gazze halkı Morag koridorunun güneyine sıkıştırılacak. Geri kalan topraklar boşaltılacak… Gazze halkı güneyde yoğunlaştırılacak. Tamamen umutsuzluğa kapılacaklar, artık bu topraklardan ne bir umut ne de bir beklenti kaldığını anlayacaklar ve başka bir yerde yeni bir hayata başlamak için göç yollarını arayacaklar.”
İsrail Maliye Bakanı Smotrich, 6 Mayıs
Faşist Smotrich yalnızca, İsrail güvenlik kabinesinin 4 Mart’ta oybirliğiyle onayladığı planın gerçek anlamını açıkça dile getiriyor. Bu plan, Mayıs ortasından itibaren Gazze Şeridi’nde askeri saldırıların yoğunlaştırılmasını öngörüyor.
18 Mart’tan bu yana, İsrail ordusu sistematik bir şekilde Gazze halkını yerinden ediyor ve onları parçalanmış bölgelere hapsediyor. Şimdiden Gazze Şeridi’nin yaklaşık %70’i ordu kontrolünde ve Filistinlilerin girişine yasak.
18 Mart’tan bu yana 2.545 Filistinli daha öldürüldü. Toplam ölü sayısı 52.653, yaralı sayısı 118.897’ye ulaştı. Neredeyse tüm altyapı —hastaneler, okullar, elektrik santralleri, deniz suyu arıtma tesisleri— yok edilmiş durumda. Nüfus sürekli bombalanıyor, insani yardım 2 Mart’tan beri tamamen engellenmiş durumda, bebekler artık açlıktan ölüyor.
Ama Siyonist liderlerin ikiyüzlülüğü doruk noktasında. Daha birkaç gün önce, İsrailli yetkililer, Gazze’de halkı 6 ay yetecek kadar gıda bulunduğunu iddia ediyordu — oysa tüm STK’lar ve BM’nin UNRWA ajansı 22 Nisan’da “iki milyon sivilin aç bırakılarak kolektif cezaya tabi tutulduğunu” açıklamıştı. Buna rağmen İsrail’in Fransa Büyükelçisi Zarka, 7 Mayıs’ta France 2 televizyonunda utanmadan “yardımın çoğunun geçmesine izin veriyoruz” diyebiliyor.
Netanyahu ve hükümeti için artık mesele Gazze Şeridi’ni kalıcı biçimde işgal etmek, sivil halkı katletmek ve hayatta kalanları sürgüne zorlamaktır. İsrail planı ayrıca, insani yardımın dağıtımının tamamen ordu kontrolüne verilmesini, böylece yardımın da bir baskı aracı olarak kullanılmasını öngörüyor.
8 Mayıs’ta, İsrail polisi Doğu Kudüs’te UNRWA tarafından işletilen 6 Filistin okulunu kapattı ve 900 çocuğu eğitim hakkından mahrum bıraktı. Irkçılar Batı Şeria’daki yerleşimci sömürgeciliğini İsrail ordusunun desteğiyle sürdürüyor.
Aynı zamanda İsrail, 27 Kasım 2024’teki ateşkesten bu yana en az 71 sivilin öldüğü Güney Lübnan’daki askeri operasyonlarını da sürdürüyor. Suriye’de ise, İsrail ordusunun yasa dışı şekilde işgal ettiği Golan Tepeleri’nden yeni hava saldırıları düzenlendi — bunlar Şam’daki başkanlık sarayına kadar ulaştı. İsrail, Suriye’deki Dürzi azınlığı savunduğunu iddia ediyor; ama bu, İsrail’in komşu devletlere istediği gibi müdahale etme hakkını kendinde görmesini meşrulaştırma bahanesinden başka bir şey değil.
Siyonist hükümetin soykırım girişimi, artık bazı İsrailli yedek askerler arasında da itirazlara neden oluyor. Bu askerler, Gazze’de işlenen savaş suçlarını kınıyor ve askeri görevlendirmeyi reddediyor. 10 Nisan’da, hava kuvvetlerinden yaklaşık 1.000 yedek asker, rehinelerle anlaşma yapılmasını ve savaşın sona ermesini talep eden açık bir mektup yayımladı. Donanma ve elit istihbarat birimi 8200’den yüzlercesi bu çağrıya katıldı.
Etnik temizlik, İsrail’in en ateşli destekçilerini bile rahatsız etmeye başladı. Ancak emperyalist yöneticiler, İsrail’e yönelik hiçbir somut yaptırımda bulunmayı —örneğin silah ve mühimmat sevkiyatını durdurmayı— düşünmüyor; tek dertleri daha makul bir görüntü sergilemek. Nitekim Fransa Başbakanı, 7 Mayıs’ta “sivil halkın dayanılmaz durumunu” kınadı. Ama ardından şunu ekledi: “Bu bombanın fitili, 7 Ekim’de yaşanan pogromdu.” Böylece, İsrail hükümetinin “yalnızca kendini savunuyoruz” söylemini tekrar etti.
Peki Bayrou, 7 Ekim’in fitili neydi? Siyonist sömürgecilik değil miydi? Sömürgeleştirilmiş bir halkın özgürlüğü için verdiği mücadeleyi gerekçe göstererek yapılan bu alçakça etnik temizlik, meşru bir “karşılık” gibi sunuluyor. Bu çifte standart, rezil bir ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Sahte gözyaşları dökülüyor; ama aynı anda, Filistin halkıyla dayanışma gösterileri örgütleyen Urgence Palestine derneğine ve Genç Muhafız antifascist örgütüne karşı kapatma işlemleri başlatılıyor.
İsrail’e silah sevkiyatına karşı işçi sınıfının birleşik cephesiyle boykot örgütleyelim!
Abluka kaldırılsın!
İsrail ordusu Gazze, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’den derhal çekilsin!
Yemen ve İran’a karşı tehditlere son verilsin!
Filistin yanlısı militanlara yönelik tüm kovuşturmalar iptal edilsin!
Urgence Palestine ve Genç Muhafız için tüm kapatma kararları geri çekilsin!
Georges Abdallah serbest bırakılsın!
Gazze’den gelen mültecilere Avrupa Birliği’ne ve Fransa’ya giriş serbestisi tanınsın!
Filistin’de barış, Siyonist devletin dağıtılmadan mümkün değildir. Barış, ancak demokratik, çok etnisiteli, iki dilli, laik ve sosyalist bir Filistin’le mümkündür.
Filistin’de işçi ve köylü hükümeti için!
Yakın Doğu’nun sosyalist federasyonu için!
Bu, hem Filistinli hem de Siyonizmle bağlarını koparması gereken Yahudi proletaryası için gerçek bir çıkış yoludur.
8 Mayıs 2025
GMİ( Enternasyonal Marksist Grup) Fransa