Erdoğan rejiminin tüm Suriye ve Ortadoğu politikası neo-osmanlıcılık paradigması üzerinden emperyal hedefler doğrultusunda yürüdü. “Şam’da Cuma namazı kılmak” olarak özetlenen Suriye politikasında cihatçı terör örgütleri müttefik olarak kullanılarak Suriye’nin emperyalist paylaşımında rol alındı. Yıllarca Suriye iç savaşının provakatörlüğünü üstlenilerek cihatçı terör örgütlerinin savunuculuğuna soyunuldu. Suriye’de kimi zaman Rusya ile kimi zaman ABD ile ittifak içinde bulundular. Türk sermaye devleti, emperyalist Rusya ve ABD arasındaki zıtlaşmadan kendisine hareket alanları yaratarak Suriye’deki işgalci rolünü korumayı ve büyütmeyi hedefledi.
Bunları yaparken de “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğu”, “Teröre karşı mücadele verdiği”, “Vatanın güvenliği için orada olduğu” iddialarını ortaya koydu. Tarih boyunca emperyalist işgalleri gerçekleştiren ve bu işgalin ortağı olan bütün ülkeler, işgal ettikleri topraklarda özgürlük, barış ve demokrasi için oldukları yalanlarını bıkmadan anlatırlar. Hiçbir emperyalist ülke ve sömürgeci güç başka toprakları işgal ettiğini, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömüreceğini, oranın yerli halkına baskı uygulayarak (gerekirse toplu katliam ile) asimile edeceğini iddia etmez. Tam tersine bu iddialara şiddetle karşı çıkarak, işgal edilen ülkelerin halkını özgürleştireceğinin propogandasını yaparlar.
O yüzdendir ki dünyadaki tüm emperyalist-kapitalist ülkelerin resmi tarihlerinde işgalcilik ile sömürgecilik/emperyalizm lanetlenir. Fakat kendi yaptıklarını asla işgal, sömürgecilik olarak tanımazlar. Her zaman kendilerini dünyaya barışı ve özgürlüğü getiren ülke olarak tanıtırlar.
Türkiye özelinde resmi tarih kitaplarında Osmanlı’nın dünyaya hükmettiği dönem gurur ile anlatılır, fakat her seferinde şu ekleme yapılır: “Osmanlı kimseye zulüm yapmadı ve dünyada adaleti sağladı”. Dünyanın en büyük emperyalist gücü ABD ise kendi resmi tarihinde “Dünyada Adalet ve Demokrasinin Temsilcisi” oluverir. Bugün de Türkiye, Suriye’deki işgalci varlığının üstünü örtmek ve ona meşruiyet kazandırmak için envai çeşit palavra sıkmaktadır.
Terör tehtidine karşı orada olduğunu iddia etmektedir, fakat yıllardır Suriye’deki cihatçı terör örgütlerine her türden desteği veren, uluslararası diplomaside IŞİD, ÖSO, El-Nusra gibi cihatçı terör örgütlerinin savunuculuğunu yapan bizzat Erdoğan’ın kendisi olmuştur.
Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saldırı olduğunu öne sürmekte fakat böyle bir tehtidin sözkonusu dahi olmadığını herkes bilmektedir. Erdoğan’ın tek derdi Kürtlerin Suriye’de statü sahibi olmasını engellemektir. İçeride de dışarıda da Kürtlere ve Kürdistan’a karşı sömürgeci savaşa ara vermeden devam etmektir. Bunun için en büyük hedefi Rojova’yı işgal etmektir.
Tüm sömürgeci ve emperyal güçlerin ortak özelliği işgal ettikleri toprakların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalamak ve yerli halka asimilasyon ile tehcir politikaları uygulamalarıdır. İşgal ettikleri coğrafyalara önce kendi liderlerinin ve kendi rejimlerinin sembollerini dikerler, ardından da o coğrafyanın ulusal&kültürel sembollerini ve tarihsel yerlerini ortadan kaldırırlar.
Hakimiyet sağlanınca sömürgeci rejiminin propoganda aygıtlarını kurma fırsatı doğmuştur. Erdoğan rejiminin Suriye’de yaptığı tam da bu olmuştur. Önce işgal edip sonra da kendi rejiminin siyasi iktidarını kurarak asimilasyon, yağma ve talan politikalarını izlemekten geri kalmamıştır. Bunun son örneğini Resmi Gazete’de yayınlanan şu haberle almış bulunmaktayız:
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan cumhurbaşkanı kararı uyarınca, Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü, Suriye’de, El-Bab’da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Azez’de İslami İlimler Fakültesi ile Afrin’de Eğitim Fakültesi kuracak.
İşgal ettiği bu üç bölgeye de vali atayıp her türlü zulmü yaptıran Erdoğan diktatörlüğü şimdi de bu bölgelere YÖK’e bağlı üniversiteler kurdurarak oraları Türkiye’nin vilayeti gibi yönetmeye yelteniyor. Bunun adı sömürgeciliktir. TC’nin Suriye’deki işgalci politikalarının karşısında yer almak, buna karşı mücadele yürütmek her enternasyonal devrimcinin asli görevidir.
- Sömürgeci TC, Suriye ve Kürdistan’dan Defol!
- Yaşasın Halkların Gönüllü Birliği!