Giriş
1,3 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi, küresel kapitalizmin atölye merkezlerinden olan Hindistan’da 250 milyon işçi greve çıktı. Bu grev dünya sınıf mücadeleleri tarihinin en kitlesel grevi olma özelliğini taşımaktadır.
Greve çıkan işçi sayısı dünya nüfusunun %3’üne, Hindistan nüfusunun ise %20’sine tekabül etmektedir. Kaba bir hesapla şunu diyebiliriz ki, Hindistan’da her 5 kişiden 1’i greve iştirak etti. SSCB’nin kapitalizme entegre olmasıyla birlikte tüm burjuva ideologları ” Elveda Proletarya” naraları attı. Artık sınıf savaşların bittiği, tarihin sonuna geldiğini kapitalizmin insanlığın göreceği son medeniyet olduğunun propagandası yapıldı.
Bu ideolojik saldırılardan sosyalist solun önemli bir kısmı etkilendi. Resmi Stalinci Komünist Partilerin önemli bir kısmı sosyal demokrasinin saflarına iltica ederken, devrimci demokrat ve merkezci teşkilatlar reformizme iltica etti. İşçi sınıfının artık tek başına devrimci dinamik taşımadığını, yeni sosyal hareketlere yönelinmesi gerektiği düşünceleri yeni sol olarak pazarlandı. Oysa bu görüşler yeni değildi, reformizmin SSCB’nin yokluğundaki yeni dünya düzenindeki tezahürüydü. Covid-19 sağlık kriziyle harlanan küresel kapitalist kriz neo-liberalizminde iflasının dışa vurumudur. Bu krizle kapitalizmin tüm sınıfsal çelişkilerinin su yüzüne çıktığı, kapitalizme alternatiflerin yüksek sesle tartışıldığı bir sürece girilmektedir. Küresel düzeyde emekçilerin ve ezilenlerin yaşadıkları tüm sorunların küreselleştiği bu dönemde Hindistan işçi sınıfının grevi dünya emekçilerine ve ezilenleri için örnek teşkil edecek düzeydedir. Bu yüzdendir ki küresel ana akım medya grevin görünürlülüğünü engellemek amacıyla sansürlemektedir.
Grev Süreci
Hindistan’da 250 milyon işçi ve emekçi pandemi sürecinde önlem alınmadığından dolayı, Covid-19 salgının işçi ve emekçi kesimler arasında hem sağlık açısından hem de ekonomik olarak yıkıma ve ölüme sebep olduğunu dile getirerek greve çıktı. 10 farklı sendika federasyonu grev çağrısında bulundu. Grev çağrısını Hindistan Ulusal Sendika Kongresi( INTUC), Tüm Hindistan Sendikalar Kongresi( AITUC), Hind Mazdoor Sabha( HMS), Hindistan Sendikalar Merkezi ( CITU), Tüm Hindistan Birleşik Sendika Merkezi( AIUTUC), Sendika Koordinasyonu Merkezi( TUCC), Serbest Meslek Sahibi Kadınlar Derneği ( SEWA), Tüm Hindistan Merkez Sendikalar Konseyi( AICCTU), İşçi İlerici Federasyonu( LPF) ve Birleşik Sendika Kongresi( UTUC) gerçekleştirdi. 300’e yakın çiftçi örgütü de sendikalarla koordineli şekilde greve destek verdiler. Merkezi ve yerel yönetime bağlı sektörlerdeki kamu emekçileri, Banka emekçileri, özel sektördeki sanayi işçileri, ev işçileri, inşaat işçileri, tarım işçileri, kırsal ve kentsel bölgedeki esnaflar hatta seyyar satıcılar gibi bir çok işkolundan emekçiler greve katıldılar.
Sendikaların talepleri şu yöndeydi: ” *) Hükümetin tarım ve işçi haklarına yönelik reform adı altında hazırladığı yasaların geri çekilmesi.
Hindistan merkezli haber sitelerine göre sendikalar, hükümetin kamu bankaları da dahil olmak üzere demir yolları, mühimat fabrikaları ve liman gibi devlet tarafından işletilen kuruluşların özelleştirilmesini talep ediyor.
*) Gelir vergisi ödenmeyen tüm aileler için ayda 7500 Rupi( yaklaşık 100 dolar) nakit para desteği, ayda kişi başına 10 kg ücretsiz gıda, Mahatma Gandhi Ulusal Kırsal İstihdam Garantisi yasanın ücret artışı ve kentsel bölgeleri de kapsayacak şekilde yılda 200 iş gününe genişletilmesi de sendikaların talepleri arasında yer almaktadır. Sendikalar ayrıca hükümet ve PSU ( bir alt kamu işletmesi) çalışanlarını erken emekliliğe zorlayan düzenlemenin geri çekilmesi, “herkese emekli maaşı hakkı”, ulusal emeklilik sisteminin değiştirilmesi de talep ediliyor.
Grevi Hazırlayan Koşullar
Grevi hazırlayan temel unsur 80’li yıllardan bugüne devam eden neo-liberal dönüşüm politikalarıdır. 20. yüzyılda köylülüğün ağır bastığı üçüncü dünya ülkeleri olarak tariflenen ülkeler 80’li yıllardan sonra küresel kapitalizm için dikensiz gül bahçelerine dönüştürüldü. İş gücünün düşük
olması, totaliter rejimler eliyle işçi teşkilatlarının ezilmesi nedeniyle küresel kapitalizm için buralar sermaye ihraçları gerçekleştirilecek cennetlerdi.
Güvencesiz, örgütsüz, esnek, kölece çalışma koşulları Asya kıtasının emekçilerine dayatıldı. 20. yüzyılda köylülüğün ağır bastığı Asya kıstası dünya kapitalizminin merdiven altı atölyesine dönüştü. Alt yapı yetersizlikleri, barınma sorunları, gelir eşitsizliklerinin korkunç boyutlara ulaştığı, yoksulluğun kırbacında can çekisen dünyanın en büyük emekçi ordularını oluşturmaktadır.
Hindistan işçi sınıfı tüm devlet baskılarına, burjuvazinin körüklediği tüm etnik, dinsel etmenlere rağmen teşkilatlanmasını ve mücadelesini sürdürdü. Defalarca kez Hindistan işçi sınıfı kitlesel grevlere kalkıştı. Her grev tecrübe ve kitlesel bilinç seviyesinde gelişim sağlayarak teşkilatlanma düzeyini yükseltmiştir.
250 milyon gibi büyük bir kitleyi harekete geçirebilmek için her şeyden önce örgütlü bir güç ve mücadele deneyimine ihtiyaç vardır. Hindistan işçi sınıfı egemenler karşısına bir sınıf olarak çıkmayı öğrendiğini dosta düşmana göstermiştir. Hindistan’da Covid-19 salgınının başlangıcında salgının seyri yavaş ilerledi. Ancak çok geçmeden vaka ve ölüm oranlarında ilk sıralara yerleşti. Küresel düzeyde tüm burjuva hükümetler gibi, Hindistan hükümeti de devletin tüm olanaklarını sermaye sınıfını kurtarmak için seferber ederek, salgının tüm faturasını emekçi sınıflara kesti.
İktidardaki Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi (BJP) ve Başbakan Narendra Modi, sınıfsal çelişkilerin eyleme dönüşmesini engellemek için etnik dini çatışmaları körükleyen yasalar ile emekçi kesimler içinde taraftar bulmaya çalıştı.
Covid-19 salgınıyla birlikte Hindistan’da işsizlik rakamları kendi rekorlarını kırdı. Çalışma yasalarında yapılan düzenlemelerle birlikte iş yükünün artması, kolayca işten atmak, kamusal sağlık haklarının lav edilmesi, sendikalaşmayı ve örgütlenmeyi zorlaştıran yasalar vardı. Covid-19 süreciyle küresel düzeyde tüm burjuva hükümetlerin uyguladığı politikalara karşı Hindistan İşçi sınıfı dünya işçi sınıfına örnek olacak bir mücadele pratiği sergilemiştir.
Grevin Önemi
*) Grevin bizim açımızdan önemi, dünyanın en büyük işçi sınıfına sahip ülkelerin başında yer alan Hindistan’da rekor seviyede katılımın olmasıdır. Neo-liberal dönüşüm programlarının en sert şekilde uygulandığı ülkelerin başında yer alan Hindistan’da bir proleter devrimin hayat bulması tüm Asya kıtasında domino etkisi yaratacak potansiyellere sahiptir. Bu yüzden Hindistan işçi sınıfının mücadelesi dünya işçi sınıfı açısından önemli bir yere sahiptir.
*) Küresel düzeyde hükümetlerin yarattığı kapitalist yıkıma karşı işçi sınıfının en kitlesel birliğini sağlaması açısından dünya işçi sınıfına izlemesi gereken yolun önünü açmaktadır.
*) Tüm etnik, dinsel, ayrımcı politikalara rağmen işçi sınıfının en geniş birliği sağlanarak, ırkçı, milliyetçi politikaların nasıl bertaraf edildiğini, söz konusu işçi sınıfının kitlesel seferberliği olunca milliyetçi aforizmaların nasıl kağıttan kaplana dönüştüğünü bir kez daha tecrübe etmekteyiz.
*) Hindistan’da 1991 yılından bu güne 15 kez genel grev gerçekleşmiştir. Her genel grev kendi kitleselliğinin rekorlarını kırmaktadır. Hindistan işçi sınıfı neo-liberal kapitalist yıkıma karşı dünyanın en mücadeleci, en militan işçi sınıflarından biridir. Lakin bu tek başına yeterli olmamaktadır. İşçi sınıfının radikalliğini, enerjisini proleter devrime yöneltecek, devrimci partinin eksikliği tüm yakıcılığıyla kendisini göstermektedir. Hindistan’da sosyalist solun önemli bir gövdesi Maocu ve Stalinci Komünist partilerden oluşturmaktadır. Sendikalar ve işçi kitle teşkilatları Maocu, Stalinci partilerin denetimindedir. Sosyalist devrimin önüne türlü aşamalar koyan, burjuva klikler arasında müttefik arayan programa sahip teşkilatlar, mücadeleyi ekonomik temellere indirmektedir. Tüm sınıf savaşının enerjisini düzen içine hapsetmektedir. Örgütlü ve mücadeleci bir işçi sınıfı tek başına nihai zafer için yeterli olmamaktadır. Enternasyonal Marksist programa sahip Bolşevik tipte bir partiye ihtiyaç vardır.