Antalya Emniyetinin (Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi) silah kaçakçılığı ve ticaretine yönelik yaptığı operasyonda gözaltına alınanların ve tutuklananların neredeyse tamamı MHP ve Ülkü Ocakları il yöneticileri çıktı.

Antalya MHP İl Yöneticisi Ayhan Sezgin, eski Antalya Ülkü Ocakları Başkanı Alper Tuğrul Küreşoğlu, onun emekli polis babası M. Küreşoğlu’nun da bulunduğu 6 kişi 18 Eylül’de gözaltına alındı. Arabasında silahla yakalanan Ayhan Sezgin tutuklandı.

Silah kaçakçısı MHP İl Yöneticisi Ayhan Sezgin 2008 yılında Akdeniz Üniversitesinde devrimci öğrencilere yönelik gerçekleşen saldırıda öğrencilere kurşun sıkan kişilerin başında yer aldı. Saldırıda 21 kişi yaralandı, 45 kişi gözaltına alındı, 6 kişi de tututklandı. Ayhan Sezgin’in öğrencilerin üstüne ateş etmesi bariz bir şekilde bütün kamera kayıtlarında görülmektedir fakat kendisi buna rağmen ceza almayarak ödüllendirilmiştir.

MHP ve diğer faşist yapılanmaların tabanlarına bakıldığında genelde lümpen ve küçük burjuva sosyal zümrelerden oluştuğunu ve bu kişilerin de uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, tefecilik, mafyacılık, suç örgütü kurmak ve benzeri gayrı meşru işlerle uğraştığını gözlemleyebiliriz. Peki neden gayrı meşru kirli işleri kendisine meslek edinenler ve bu işleri yapanlara sempatiyle bakanların politik görüşleri faşizmden yana olmaktadır?

Bunun temel nedeni içinde bulundukları sosyal zümreye hitap eden politik akımın faşizm olmasından dolayıdır. Faşizm tabanını lümpen kitlelerden ve küçük burjuvaziden alır, bu sosyal sınıflar tarihsel olarak en gerici sınıflardır.

Küçük burjuvazi tek başına herhangi bir dinamik oluşturabilecek güce sahip değildir, daima burjuvazi ve proletarya arasında kalmış bir sınıftır. Devrimci durumlar dışında her zaman burjuvazinin yedeğindedirler. Büyüyüp sınıf atlama hedefleri hep vardır fakat büyük burjuvaziyle rekabet edebilecek düzeyde değildirler. O yüzden her kriz döneminde ilk batan onlar olur. Küçük burjuvazi doğası gereği muhafazakar ve milliyetçidir çünkü tek gayesi elindeki küçük mülkiyeti korumak ve ayakta tutmaktır. Bu yüzdendir ki radikal değişimlerin karşısındadır ve her zaman burjuva devletten yana tutum alır. Sisteme en öfkeli olduğunda dahi muhalefeti milliyetçi bir zemindedir. Burjuva devleti merkezine alamaz ve her zaman iç düşman arayan milliyetçi söylemlerle beslenir. Küçük burjuvazi arasında dayanışma mümkün değildir çünkü hepsi birbirinin rakibidir ve birinin kalıcı varlığı bir başkasının iflasına bağlıdır. Bundan ötürü birbirlerine asla güvenemezler ve hep birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışırlar.

Kapitalizm sürekli işsizlik yaratır: Bu işsizlerin bir kısmı yedek iş gücü olurken bir kısmı da daimi olarak üretimden kopartılır. Bu kesimler de en yoksul, en eğitimsiz ve en vasıfsız kitlelerdir. Bu kitleler geçinebilmek için hırsızlık ve uyuşturucu gibi illegal işlere bulaşırlar. Mafyaların, suç örgütlerinin üyeleri olurlar.

Kapitalizmin bir kayıtlı ekonomisi olduğu gibi bir de kayıt dışı ekonomisi vardır. Yani illegal yollardan dönen ekonomi, halk tabiriyle de kara para… Burjuva devletler daima mafya ve illegal suç örgütlerine ihtiyaç duyarlar çünkü kapitalist devletin kendi işleyişi de mafyacılıktan farklı değildir: Tüm düzeni baskı, sömürü ve talana dayalıdır. En önemlisi kendi iktidarını korumak için kolluk kuvvetlerine ihtiyacı vardır.

Kapitalist devletlerin her zaman kurdurduğu illegal yapılanmaları ve suç örgütleri vardır çünkü kendi yasalarıyla müdahale edemedikleri durumlara illegal birimleriyle müdahalede bulunurlar. Kapitalist devletler mafyalar ve suç örgütlerine her zaman ihtiyaç duyar: Bu ihtiyaçlarını da lümpen kitleler ve faşist örgütlerden karşılarlar. Faşistlerin ipleri daima sermayenin elindedir. Sermayenin komutları dışında inisiyatif alıp hareket eden faşist çeteler sermaye tarafından cezalandırılıp tasfiye edilir. Onların esas işlevi sermaye sınıfını ve devletini emekçiler ile ezilenlere karşı korumaktır.