Sınıflı toplumların tarihi boyunca din, ezen sınıfların ezilen sınıfları baskı altında tutma ve kendi sömürü düzenini devam ettirme aracı olarak iş görmüştür. Kadercilik ile insanlara içinde bulundukları sömürü düzenine şükretmeleri öğretilmiştir.

Ezilen sınıfların mücadelesinden taraf tavır takınan din adamı veya dini kuruluşa pek rastlanmaz. Din ezen sınıfların elindeki bir iğne ve toplumu gericileştirmek için dozajını devletin belirlediği bir ilaç haline gelmiştir.

Modern kapitalist ülkelerde dinin kökeni genellikle sosyal nedenlere dayanır. Bugün dinin en derinine uzanan köklerin nedeni, çalışanların toplumsal ezilmişliği ve her gün, her saat emekçilere en dayanılmaz acıları gösteren, deprem ve doğal felaketlerden çok daha kötü acılar çektiren kapitalizmin karanlık güçleri karşısında çaresiz oluşudur. İşte dinin en derin kökenleri, bu toplumsal gerçekte aranmalıdır.

Lenin, Din Üzerine

Kapitalizm her geçen gün daha da vahşileşmektedir. Kapitalizmin kendi iktidarını ayakta tutabilmek için, neden olduğu kötülükleri sıradan ve meşru bir hâle sokabilmek için dine daima ihtiyacı vardır. Sosyal adaletsizlik, yoksulluk, kötü çalışma koşulları ve savaş gibi durumları kader, alın yazısı olarak dayatmaktadır. Bu dünya bir yalan ve öteki dünya gerçek savı ile sistemin emekçi kitleler tarafından sorgulanmasına mani olmaktadır. Gericileştirdiği halkları din ve mezhep çatışması üzerinden kırdırmakta ve işçi sınıfını bölmektedir.

Burjuvazinin ağzından hiç düşürmediği din ve vicdan hürriyeti, laiklik gibi laflar koca bir yalandan başka bir şey değildir. Laiklik her şeyden önce devletin dine müdahale etmemesi, tüm dinlere eşit mesafede olmasıdır. Lakin gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın bir çok ülkesinde din, devlet düzeni ile bütünleşmiştir. Türkiye’de Diyanet, Avrupa’da Papalık ve Kilise daima ezen sınıfların yardımına koşmaktadır. İnsanların gerçek anlamda din ve vicdan hürriyetine sahip olacağı, dinin toplum üzerinde bir baskı aygıtına dönüşmeyeceği, devletin ve siyasetin hiç bir şekilde dine alet edilmeyeceği düzen ancak işçi sınıfı iktidarı altında gerçekleşir. Çünkü kapitalizmde din, sermaye ile bütünleşmiştir. Sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılır.