1. Giriş
    Milliyetçiliğin sol saflarda yer bulması; yurtseverlik kavramı üzerinden olmuştur. Temeli sosyal sovenizme dayanan; sosyal yurtseverlik hastalığı bir asırdan fazla bir süredir sosyalist saflarda kendisini varetmektedir. Özellikle Türkiye solunda yurtseverlik hastalığı çok köklü bir geçmişe sahiptir, bu günde çok derin etkileri görülmektedir. Sosyalist olmanın, antiemperyalist olmanın hatta enternasyonalist olmanında biricik koşulunun yurtsever olmak olduğu, Türkiye solunda yıllardır savunuldu, hâla da savunulmaya devam etmektedir. Stalinciliğin ve türevlerinin ulusal kalkınmacılığa, üçüncü dünyacılığa indirgendiği sosyalizm anlayışıyla, Kemalizmin muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi doğrultusundaki ulusal kalkınmacı hamlelerin sentezleyerek; Türk tipi milli sosyalizm anlayışı tasavvur edilmiştir. Ülke değerleri, yurtsevgisi, ulusal çıkarlar gibi aforizmalar; Türkiye sosyalist hareketinde geniş yer edinmiştir. Yurtseverlik kavramı kapitalizmin tarihiyle neredeyse yaşıttır. Özü itibarıyla bu kavram burjuva kavramdır. Somut bir anlam kazanması ulus devletlerin kurulmasıyla mümkün olmuştur. Tanım olarak yurt kavramı; bir ulusun bir arada yaşadığı, sınırları çizilmiş toprak parçasıdır. Yurtseverlik tanımı ise; bu toprak parçasını canından çok sevmek, toprak parçasının bekası için dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korumak ve savaşmaktır.

Kapitalizm doğuşundan, dünyadaki hegomonyasını kurma sürecinde, kapitalist ekonominin gelişimi açısından ulus-devletlere ihtiyaç duymuştur. Bu amaç doğrultusunda; Fransız devriminden sonra milliyetçilik fikri tüm dünyada yüksek etkilere sahip oldu. Uluslararsı arenada milliyetçilik fikri o kadar köklü bir etki yarattı ki; emperyalizm çağındada sömürge ülkeler, emperyalist ülkelere karşı kendi ulus devletlerini kurmak için savaşlar verdi. Bir yandan kapitalizm; uluslarası arenada sermayenin dolaşımının giderek şıkışması, bunun zorunlu ihtiyacının dışa vurumu olarak; sermayenin önündeki ulusal engelleri kaldırarak; ekonomi ve siyasette uluslarası bir birlik yaratma sürecine girdi. Bir yandan da; sömürge ülkelerde ulısal uyanışlar, ulusal baskılara karşı bağımsızlık hedefli ayaklanmalar ve yeni ulus devletlerin kurulma sürecini yaşadı. Kapitalizmin eşitsiz birleşik gelişiminin bir sonucu olarak; ulusal ekonomiler( IMF, DTÖ, AB) gibi örgütler aracılığıyla uluslarası birleşme yaşasada, eşitsiz bir biçimde gelişen ekonomiler, dünya ekonomiside krizler yaratmakta, yeni savaşların ve emperyalistler arası kutuplaşmanın nesnel zemininide sürekli olarak hazırlamaktadır. Her ne kadar 20. Yüzyılda sömürge ve ulusal sorunlar önemli oranda çözülsede, 21. Yüzyılda eskisi kadar gündem teşkil etmesede, hâla ulusal sorunlar ( Kürdistan, Filistin, Katolonya) varlık göstermeye devam etmekte ve çözüm beklemektedir. Burjuvazinin liberal ideologları; her ne kadar; küreselleşme, globalleşme gibi kavraları öne çıkartarak; sınırların kalktığından, ulus-devletlerin demode olduğunun propogandasını yapsada; sınırlar sadece sermaye için kalkmıştır. Burjuvazi kendi iktidarını ayakta tutabilmek için; kitleleri sınıflar üzerinden değil, uluslar üzerinden düşündürtmeye mecburdur. Bu yüzdendir ki; burjuvazi ulus devletleri ortadan kaldıracak bir kudrete sahip değildir. Burjuvazi milliyetçilik, yurtseverlik, ideolojisini o kadar köklü şekilde belleklere kazımıştır ki; sosyalist solun içinde de bu fikirleri çok güçlü mevziler kazanmıştır. Bu makalemizde; sosyalist solun milliyetçilikle, yurtseverlikle olan intihamını masaya yatırıp, enternasyonal proloter devrimci perspektifler sunmaya çalışacağız. Milliyetçiliğin Soldaki Turuva Atı: “Yurtseverliğin Tarihsel Kökeni

İşçi sınıfının tarih sahnesine çıktığından bugünlere dek, burjuvaziye karşı mücadeleyi enternasyonal teşkilatlanma ekseninde yürütmüştür. Devrimci işçi hareketinin nihai hedefi; sınıfsız, sömürüsüz, bir medeniyet olan Komünist Dünya hedefi olmuştur. Bu hedef doğrultusunda teşkilatlanıp, program, strateji ve taktikler geliştirmiştir. Sosyalist harekete, sosyal yurtseverlik fikri Kausky tarafından sokulmuştur. Birinci dünya savaşının arifesinde, savaş kredilerini onaylayan, savaşta sosyal yurtseverlik adı altında kendi burjuva devletini desteklemiştir. Bu tutuma sahip İkinci Enternasyonal önderliği; o dönem enternasyonal mücadeleye darbe vurmakla kalmamış, sosyal yurtseverlik hastalığınıda sosyalist harekete kalıcı olarak bırakmıştır. Yurtseverlik fikri özünde; ulusal birliğini, kendi ulus devletini kurmuş olan ülkelerde ki sosyalistlerin ve kitlelerin bu şöyleme sarılarak kendi ülkelerini burjuvazinin saflarında savunmaktadırlar. Özü itibarıyla bu fikir soven, burjuva devletçi anavatan savunmacılığına denk düşmektedir. Aynı sınıfsal çıkarlara sahip farklı ulustan işçilerin birbirlerini kendi burjuva devletlerinin çıkarları için savaşmaya ve ölmeye davet etmektedirler. Sınıfsal çıkarlar yerine ulusal çıkarlar adı altında; burjuvazinin çıkarları ikame edilmektedir. İşçi sınıfının içinde sosyal soven bir zehir taşımaktadır. İkinci Enternasyonal’in birinci dünya savaşında sosyal yurtseverlik adı altınada, taşıdığı zehir, her ne kadar Ekim devrimiyle ekarte edildiyse, Stalinci bürokasinin iktidarı almasıyla, daha kalıcı bir hale büründü. Lenin savaşların özüne ve anavatan savunmasına dair şu somutlamayı yapmaktadır:” Eğer bir savaşın özü, örneğin yabancı zulmüne son vermekse( ki özellikl 1789-1871 Avrupa’sının tipik özelliğiydi) o zaman, ezilen devlet ya da ulus açısından böyle bir savaş ilericidir. Buna karşılık, eğer bir savaşın “özü” sömürgelerin yeniden bölüşülmesi, yağmanın paylaşılması, yabancı toprakların yağmalanmasıysa ( 1914-1916 savaşı böyledir) , o zaman ata topraklarımızın savunulmasına ilişkin bütün sözler, halkın aldatılmasından başka bir şey değildir.”
Stalinci Solun Yurtseverlik Anlayışı
Stalinci bürokasi; SSCB’de iktidarı almasıyla birlikte; milliyetçi tek ülkede sosyalizm teorisini geliştirip, dünya komünist hareketine dayattı. İkinci Enternasyonal’in sosyal soven yurtseverlik tezlerini restore ederek Komitern programına yerleştirdi. Kapitalizmin görece az geliştiği ülkelerde; milli burjuvaziyi destekleyen, onlarla geniş antiemperyalist ulusal cephe kumayı dayattı. Emperyalizm kavramını tamamen ulusalcı bir çizgiye, sömürgeciliğe indirgedi. Emperyalizme karşı mücadeleyi sınıflar mücadelesinden koparıp, uluslar mücadelesine indirgedi. Bu anlayışa göre; iki kapitalist ülke savaşa giriyorsa; görece zayıf olan ülke desteklenmelidir. O ülkenin komünistlerinin görevi işçi sınıfını anavatan savunmasına davet etmektir. Malesef ki; Türkiye solu tüm siyasal öğretisini Stalinciliğin okulundan almıştır.
O yüzdendir ki; Türkiye kapitalist devletinin kurucu ideolojisi olan Kemalizmi; antiemperyalist ilerici motifler giydirerek kutsamışlardır. Onun burjuva değerlerine sahip çıkmayı, devrimci görev olarak belirlemişlerdir. Ortadoğu’daki tüm totaliter diktatörlükleri savunmuşlar, kendi ulus devletlerini kurmuş ülkeleri, mazlum ülkeler olarak tanımlamışlardır. Baas rejimlerinin tüm önderliklerini, ezilen ulusların kahramanları olarak selamlamışlardır. Çünkü meseleyi en büyük emperyalist güce karşı çıkmaktan ibaret görüp, çareyi daha büyük burjuvaziye kaşı, daha küçük burjuvaziyi savunmakta bulmuşlardır. Bu anlayış küçük burjuva milliyetçi sosyalizm anlayışından başka birşey değildir. Malesef ki Türkiye solunda hakim olan anlayış budur. Sağlı sollu tüm milliyetçiliklere karşı mücadele etmek enternasyonal komünistlerin asli görevlerindendir.
Ezilen Ulusların Yurtseverliği
Kendi ulus devletini kuramamış, başka bir devletin sömürgesi konumundaki ezilen ulusların, ulusal bağımsızlık ve ulısal statü için verdiği mücadele Enternasyonal Komünistler için meşrudur. Yurtseverlik burjuva ideolojisidir, fakat ezen ulus yurtseverliği ile ezilen ulus yurtseverliğini aynı kefeye koymak sosyal soven bir tutumdur. Ezen ulus milliyetçiliği kendi ulus devletini kurmuş kapitalist devletin, sömürgeci politikalarını meşrulaştırmak için kullanılır. Ulusal çıkarlar adı altında, ezen ulusun işçi sınıfını ezilen ulusun işçi sınıfına düşman eder. Kendi devletinin bekasının ideolojik zeminini hazırlamak için sistematik bir şekilde halklar arasında düşmanlık yaratmaya çalışır. Ezilen ulus yurtseverliği; bir ulusun sömürgeleştirmesine karşı, ulusal bir başkaldırının dışa vurumudur. Varolan burjuva devleti zayıflatacak potansiyeli kendi içinde barındırır. Ezen ulusun Komünist devrimcileri UKKTH ilkesi ekseninde; ezilen ulusun, ulusal demokratik taleplerini destekler. Ezen ulusun işçi sınıfı içinde bu taleplerin propogandasını yapar. Devletin üretiği; ırkçı, soven politikalara karşı amansız bir mücadele yürütür. Enternasyonal Komünistler; ezilen ulusların ulusal sorununu çözmek, ayrı bir ulus olmaktan kaynaklanan haklarını elde etmek ve diğer uluslarla eşit bir statüye sahip olmak için verilen mücadeleyi destekler. Lakin Enternasyonal Komünistler ezen ulus yurtseverliğinin sınırlarının nereye kadar gideceğini, ezilen ulusların emekçilerinin sınıfsal sorunlarınında olduğunu, ezilen ulus burjuvazisiyle aynı sorunları taşımadığının teşirlerini sürekli yaparlar.
Enternasyonalizm Bayrağı Altına
Hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, adına ister yurtseverlik, ister emekçi yurtseverliği, ister vatanseverlik densin, milliyetçilikle istediği kadar ayrımlarını ortaya koyma ve teorize etmeye çalışsın doğası gereği yurtseverlik milliyetçiliğin sol kisvesine bürünmüş hâlidir. Özü itibarıyla sınıfsal değil ulusal bakmayı, son tahlilde sınırları belirlenmiş toprak parçasına sahip çıkmaya ve onun kutsamaya endekslidir. Doğası gereği mülkiyetçi bir anlayışa sahiptir ve burjuva milliyetçiliğin değirmenine soldan su taşır. Sosyal yurtseverlik vb sol milliyetçi aforizmalar bugün ortaya çıkmadı. Dünya Sosyalist hareketinin başında bir asırdan fazla bir süredir, şoven bir zehir olarak varlığını korumaktadır. İşçi sınıfının tarihsel devrimci önderleri; Lenin, Troçki, Rossa Lüksemburg’un mücadele ettikleri dönemde de sol hareket içinde zemin bulmuştu, Stalinci milliyetçi anlayışın dünya Komünist hareketine egemen olmasından sonrada bugünlere taşınmış asırlık bir zehirdir. Bu zehirin tek bir panzehiri vardır:” Proloterya Enternasyonalizmi”
Çitlerle çevrili toprak parçalarındaki ulusal burjuva devletin kutsanmasını değil, tüm burjuva devlet aygıtlarının ilgasını savunan, işçi sınıfının uluslarası partisinin inşasına odaklanmış, dünya sosyalist devriminin programını kuşanmış devrimci bir siyasal önderlik ancak milliyetçiliğin maskesini düşürebilir. Bugün işçi sınıfının milliyetçi duygularına, onun geri bilincine seslenerek kolaycı yoldan kitleselleşmeyi hedefleyen sosyal yurtsever siyasi akımlar, mücadrlenin yükseldiği dönemlerde karşı devrimci, burjuva devletle uzlaşan maskelerini gizleyememektedir. Doğası gereği Yurtsever sol devletçidir. Burjuva devletin tamamını savunmaya cüret edemez. Savaş dönemlerinde her zaman kendi burjuva devletini desteklerler. Bu anlayışla her fırsatta, her platformda mücadele etmek Entrnasyonal Komünist Devrimcilerin asli görevlerindendir.