Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!
Sürekli Devrim Kolektifi’nin Valensiya Konferans Manifestosu

1

Küresel durumda ciddi bir ekolojik kriz bağlamında dikkat çeken, eski Amerikalı emperyalizmi ile genç Çin emperyalizmi arasındaki rekabettir. Bu rekabet şimdilik esasen ekonomik ve diplomatik alanlarda kalsa da bu sınırlar dahilinde çözümü yoktur. Her iki tarafta da askeri hazırlıklar her geçen sene kuvvetlenmektedir. Uzun vadede, birinin diğeri karşısında küresel ölçekte bir çatışmada muzaffer olması gerekecektir, işçi sınıfı iktidarı ele geçirmeye doğru kendi yolunu çizemezse ve kaçınılmaz emperyalizm gidişatını deviremezse.
Amerikan emperyalizminin eskisi gibi hegemonyası yoktur fakat öncü bir ekonomik kuvvet ve açık ara en güçlü askeri kuvvet olarak kendisini gösterir. 2011 senesinden beri Çin emperyalizminin yükselişini dizginlemeye çalışmak için diplomatik, ekonomik ve askeri gayretlerini yeniden yönlendirmiştir. Serbest ticaretten uzak bu mücadele günümüzde yasakların, engellerin, vergilendirmenin, vs. artmasıyla kendini göstermektedir. Çin’in Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracatı, yalnızca Amerikalıların değil, aynı zamanda Amerikalı emperyalizmin baskı uygulayabildiği üçüncü taraf ülkelerden gelen, Çin’e yönelik ileri teknoloji malzemeleri ve bileşenlerin ihracatını da etkilemektedir. Ancak, Çin gibi bir ülkenin ekonomik ve bilimsel potansiyeline karşı uygulanan korumacı politikalar, orta ve uzun vadede Amerika’nın kendi menfaatleri üzerinde çelişkili etkiler yaratacaktır. Çünkü Asya’nın dev ekonomisi, teknolojisini, tedarik zincirini ve uluslararası finans sistemini, mevcut rakip veya müttefik emperyalizmlerin kontrolünden bağımsız bir hale getirmeye yönelmektedir.

1978 senesindeki pro-kapitalist reformlar ve 1992 senesinde kapitalizmin geri getirilmesiyle Çin, büyük ölçüde yabancı yatırımlara bağımlı bir ülke durumundan dünyanın ikinci ekonomik kuvveti ve yayılmacı bir emperyalizm haline gelmiştir. Bunu, eski emperyalizmler kadar eski teknolojilere yatırılan ve güncelliğini kaybetmiş sermayenin ağırlığını taşımayan kendi emperyalizminin gençliğine borçludur. Aynı zamanda bunu, Çinli proletaryanın polisi kontrolünde olmasına ve aşırı sömürülmesine, Uygurlar’ın çalışma kamplarına kapatılmasına, Tibetliler’in sömürgeleştirilmesine borçludur. Diğer tüm emperyalizmler gibi üretici güçlerin gelişmesine sınırlamalar, krizler ve engellemelerle karşılaşan bu emperyalizm, açıkça Amerikan emperyalizmini tahtından indirmeye adaydır, özellikle Avrupalı tüm ikinci sınıf emperyalizmler üzerinde gitgide büyüyen ekonomik baskı kurmakta, başarılı bir şekilde diğer emperyalizmlerin Afrika, Latin Amerika ve Asya’daki etki alanlarını ellerinden almaya çalışmaktadır. Uluslararası kurumlardaki (BM, DSÖ…) ağırlığı artmaktadır. Tüm komşularının aleyhine Çin denizindeki askeri kontrolünü genişletmeye başlamış, sistematik bir şekilde Tayvan’ı zor kullanarak Çin’e bağlamak için askeri bir müdahaleyle tehdit etmektedir.

2

Dünyanın tekrar paylaşılması için en kuvvetli iki emperyalizm arasındaki bu mücadele, gerek eski askeri ihtilafları tekrar uyandırarak, gerekse yenilerini oluşturarak sadece ekonomik alanla kalmayarak emperyalizmler arasındaki küresel ilişkileri ve bölgesel emperyalist kuvvetler arasındaki ilişkileri alaşağı etmektedir. Rus emperyalizmi, Amerikalı emperyalizmin göreli olarak Avrupa’dan ayrılmasından istifade ederek Ukrayna’yı istila etmiştir; Japonya, Amerika’ya destek olarak Çin ile ihtilafa hazırlanmak için askeri bütçesini iki katına çıkarma kararı almış ve Çin’i “benzeri görülmemiş stratejik bir meydan okuma” olarak tanımlamıştır. Aynı şekilde, “Rusya’ya karşı savaşa hazırlanma gerekliliğini” gerekçe göstererek Alman hükumeti 10 Mayıs 2024 tarihinde askeri harcamaları %50 oranında artırma (GSMH değerinin %2’sinden %3’ne) ve zorunlu askerliği geri getirme kastını ortaya koymuştur. Önde gelen iki emperyalizm arasında ekonomik ve askeri blokların oluşması veya tekrar oluşması, küresel piyasayı bölmekle kalmayıp muhtemel bir küresel ihtilafın kuvvet çizgilerini çizmektedir. NATO genişlerken, kapasitesini arttırırken ve artık Çin’le bir ihtilafı öngörülerine alırken, Çin ve Rusya çok daha güçlü olan Çin’in lehine ve Çin’in yönetimi altında ekonomik ve askeri ittifaklarını kuvvetlendirmişlerdir ve müttefik bloklarını genişletmeye çalışmaktadırlar (özellikle BRICS koalisyonu ile). Bu yüzden tüm emperyalizmler askeri harcamalarını arttırmaktadırlar.

3

Stalinizm’in mirasçıları, birçok sosyal demokrat, sendikal bürokrasilerin ekseriyeti ve onların peşindeki sözde Troçkist teşkilatlar genelde sosyalizm perspektifini açmayı reddetmektedirler. Çeyrek asır boyunca düşmanın, kapitalizm değil “neoliberalizm”, emperyalizm değil “küreselleşme”, sermaye değil “finans”, kendi devletleri değil DTÖ veya bölgesel ittifaklar olduğunu izah etmişlerdir. Milli burjuva devletin kuvvetlendirilmesini, korumacı tedbirler talep etmişler (bazen yeşile boyanmış), Büyük Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılmasına destek vermişlerdir vs.

Önde gelen iki emperyalizm arasındaki ekonomik savaş, emperyalizm evresindeki kapitalizmin tekrar eden ekonomik ve finansal krizlerine eklenmiştir, sermaye birikimine ve ticarete engel olmaktadır…

Kısa vadede bir iyileşme beklense de, küresel perspektifler tarihi standartlara göre mütevazi kalmaktadır. 2024-2025 senelerinde büyümenin küresel nüfusun %80’ine tekabül eden ekonomilerin %60’ında 2010’lu yılların ortalamasından düşük olması beklenmektedir. Düşüş yönündeki riskler baskındır, bilhassa jeopolitik gerilimlerin yükselişi, ticaretin bölünmesi ve politika faizinin uzun süre daha yüksek seyretmesi, ki tüm bunlara iklimsel felaketler eklenmektedir. (Dünya Bankası, 11 Haziran 2024)

2022 senesinde enflasyona tepki olarak önde gelen emperyalist merkezlerin merkez bankalarının politika faizinin mühim kademede artışı, Türkiye ve Arjantin gibi birçok ezilen ülkede finansal ve para krizlerinin ortaya çıkmasına, bunun da sermaye tahliyesine ve nüfusu fakirliğe iten ve borcun geri ödenmesini zorlaştıran kontrolden çıkan enflasyona sebep olmasına yol açmıştır. Birleşmiş Milletler’e göre, küresel nüfusun %9,2’si kronik açlıktan muzdarip olmuş, Afrikalıların %60’ından fazlası 2022 senesinde gıda güvencesizliğinden etkilenmiştir. Emperyalist ülkelerde dahi fakirlik ve yetersiz beslenme; proletaryada, öğrencilerde, küçük köylülerde ve kentlerin bağımsız çalışanlarında yayılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin federal hükumeti bile 2024 senesinde yetersiz beslenmenin son on senenin en yüksek seviyesinde bulunduğunu ve bunun kafi derecede gıda elde etmekte zorlanan 18 milyon haneyi yani hanelerin %13,5’ini etkilediğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Birleşik Krallık’ta 7,2 milyon yetişkin ve 2,7 milyon çocuk, 2024 senesinin haziran ayında beslenme güvencesizliğinden muzdarip olmuşlardır (hanelerin %14’ü ve çocuk bulunan hanelerin %18’i).

Kapitalizm; gıda, barınma veya sağlık gibi nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılamak için küresel küresel üretimi akılcı bir şekilde tertip etmekten acizdir. Devamlı kâr arayışı, rekabet, anarşik üretim, spekülasyon ve çevresel koşullara tamamen kayıtsız olma durumu her yerde baskındır.

İktidarı ele alan işçi sınıfı, tarım ve sanayiye biricik görev olarak insan ihtiyaçlarını karşılama görevini verecektir. Sanayi gruplarıyla tarım ve gıda gruplarına, büyük tarım arazilerine, büyük ticaret şirketlerine, bankalara, sigortalara el koyarak işçi hükumeti; ekonominin kontrolünü eline alacaktır. İhtiyaçların karşılanması ve kullanılacak araçların belirlenmesi konusunda en iyi tanımı yapacak olanlar yine üreticilerin kendileridir. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

4

Kapitalist büyümedeki kâr oranının zayıflığı, emperyalistler arası rekabetin artması ve militarizm, emperyalist ülkeler gibi ezilen ülkelerde de her burjuvaziyi, işçi sınıfına, tüm sosyal kazanımlara, kamu hizmetlerine, küçük burjuvazinin katmanlarının ekseriyetine karşı saldırılarını sertleştirmeye itmektedir.

Her yerde, baskın sınıflar uluslararası rekabet mağduru milli burjuvazilerin duruma göre küçük veya büyük bölümlerinin aynı zamanda milliyetçi ve korumacı eğilimlerini kuvvetlendirmektedir. Emperyalist ülkelerde 2. Dünya Savaşı sonrası baskın ideolojiyi oluşturan ırkçılık karşıtlığı ve demokratik konsensüs yıpranmaktadır. Milliyetçilik ve korumacılık, yabancı aleyhtarlığı ve ırkçılık, dincilik ve köktendincilik, erkekçilik ve kadın haklarına düşmanlık, (dini, etnik, cinsel) azınlıklara yönelik nefret, komploculuk ve aşı karşıtı karanlıkçılık… gericiliğin mızraklarıdır. Geleneksel burjuva partiler gitgide daha gerici bir hale gelmekte, kendileri de faşizme kayan veya faşist partilerin rekabetine maruz kalmakta ya da Amerikalı Cumhuriyetçi Parti gibi içlerinde faşizme kayan eğilimler barındırmaktadırlar.

Gericiliğin tüm kıtalardaki bu yükselişi değişik şekiller alabilir hatta bunlar birleşebilir, fakat hedefte daima proletarya bulunmaktadır ve öncelikle, proletaryanın en ezilen ve yabancı haklardan mahrum olan kesimi bu durumdan muzdarip olmaktadır. Yabancı aleyhtarlığına, ırkçılığa, milliyetçiliğe ve korumacılığa karşı tüm göçmenler için tam seyahat ve ikamet hakkını, hudutların lağvedilmelerini, proleter enternasyonalizmi ve küresel sosyalizmin inşasını müdafaa ediyoruz. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

5

Her ne kadar günümüzde burjuvazinin ekseriyeti hiçbir yerde Almanya’da Hitler, İtalya’da Musolini, İspanya’da Franko, veya daha yakın geçmişte Şili’de Pinochet ya da Arjantin’de Videla ile olduğu gibi faşist veya askeri rejimleri iktidara getirmeye karar kılmadıysa dahi, gericiliğin yükselişi zaman dilimimizin en öne çıkan eğilimidir. Trump’ın olası bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin tekrar başına gelmesi, Arjantin’de Milei başkanlığı, Almanya’da Nazi kodlarını yeniden kullanan ırkçı bir partinin yükselişiyle İtalya’da faşist kökenden gelen bir partinin iktidara gelişinin gösterdiği Avrupa ülkelerinin ekseriyetinde faşistoid veya faşist akımların mühim yükselişi, Bonapartist, otokratik, diktatörlükler ve yarı diktatörlükler ile birleşmektedir.

Rusya, otoriter bir rejime kaymıştır. Çin’de ise burjuvazi, “Çin tarzı sosyalizmi” gerçekleştirdiğini iddia eden tek partiyi kabullenmektedir çünkü bu parti tarihi bağımsızlığı gerçekleştirdiğini öne sürmektedir. Hindistan’da dincilik ve Müslüman azınlığa baskı uygulayan Hindu milliyetçiliği kapsamında yeni bir emperyalizm inşa edilmektedir. İran’da, 1978 senesinde başlayan proleter devrimden korunmak için burjuvazi, kaderini bu tarihten beri ülkeyi sert bir diktatörlükle yöneten gerici İslamcı iktidarın eline bırakmıştır. Türkiye’de, Türkiye’de, otokrat Erdoğan, Kürt azınlığı ezme konusunda Kemalist geleneği sürdürmektedir. Birmanya’da Rohingyalar soykırıma maruz kalmışlardır. Hindistan’da pogromlar Müslümanları , Bangladeş’te Hinduları, Mısır’da Hristiyanları… hedef almış; başkaları Yunanistan, İtalya, Almanya, Türkiye, İrlanda, Büyük Britanya’da… göçmenleri kapsamıştır.

Gerici eğilimlerin kuvvetlenmeleri, bazı ülkelerde kadınların kazanmış oldukları hakların sorgulanmasına yol açmaktadır: kürtaj hakkı, tahsil görme hakkı, çalışma hakkı, özgürce giyinme hakkı, vs. İtalya’daki Meloni gibi kadın burjuva yöneticiler, bu gerilemeye iştirak etmektedirler. Kadınların mukavemeti, eşitlik için mücadele ilericidir. Fakat kadınların hareketi burjuva feminizm ile küçük burjuva feminizme terk edilemez. İşçi hareketi, emekçi kadınların taleplerini benimsemeli ve kadınların özgürleşmesi hareketinin başına gelmelidir.
Eşitlik, tüm demokratik özgürlükler, kadınların ve cinsel azınlıkların bilhassa eşitlik olmak üzere hakları, dini ve başka lisan konuşan azınlıkların hakları, ezilen halkların hakları için mücadele, toplumsal devrim, işçi sınıfının seferberliğiyle diktatörlüklerin devrilmesi ve işçi iktidarının kurulması için mücadeleden ayrılamaz. Sadece sermayeye el koyan bir işçi hükumeti kitlelerin devasa ihtiyaçlarını karşılayabilir ve isterlerse ulusal azınlıklara kendi devletlerini kurma özgürlüğünü vermek de dahil olmak üzere tüm demokratik özgürlükleri teminat altına alabilir. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

6

Dünyanın her yerinde gericiliğin bu yükselişi kaçınılmaz değildir ancak reformist partilerin (“işçi partileri”, “sosyal demokratlar”, “komünistler”…) kendi burjuvazilerine teslim olmalarının bir ürünüdür. Sendikal bürokrasilerin kendi burjuvazilerinin taleplerine önünde boyun eğmelerinin bir ürünüdür. (Kastrizm’den, Maoizm’den ve 4. Enternasyonal’in imhasından gelen) merkezci teşkilatların baskın sınıfın “demokratik”, “çevreci” veya “emperyalizm karşıtı” bölümlerine intibak etmelerinin, burjuva partilere yedeklenmelerinin, sendikal bürokrasilere teslimiyetlerinin, küçük burjuva çevreciliğin, küçük burjuva feminizmin, kimlik hareketlerinin, İslamcılığın vs. aygıtlarına uyum sağlamaları bunu kolaylaştırmıştır.

İktidara geldiklerinde işçi burjuva partiler, ya tek başlarına ya da daha sık olarak proletaryayı umutsuzluğa boğan burjuva partiler ve onları destekleyen küçük burjuva katmanlarla burjuva hükumetler oluşturmaktadırlar. Çoğu zaman sosyal kazanımlara, mültecilere ve göçmenlere karşı saldırılara devam etmektedirler. Emperyalizm çağında, emekçilerin burjuvazinin çeşitli bölümlerinden bekleyebilecekleri hiçbir şey yoktur. Çünkü hiçbiri can çekişen kapitalizmle bağlarını koparmak istememektedir. Emperyalizm karşıtı birleşik cepheler, halk cepheleri, işçi partileriyle burjuvazi fraksiyonları arasındaki seçim veya hükumet ortaklıkları sadece kapitalizmin baskınlığını muhafaza etmeye yaramaktadır.

Parlamentarist kombinasyonlar, sözde Kurucu Meclisler, Mısır’da, Tunus’ta ve Şili’de olduğu gibi, sadece gericiliğin rahatça yönetimi tekrar ele almaya hazırlamasına yarayan bir paravan görevi görmektedir,

Sendikal bürokrasiler, her zaman burjuvazinin planları ve karşı reformlarıyla müzakere etmeyi sistematik olarak kabul ederler; seferberlikleri sabote ederek eylem günlerini artırır ve kazanmak için gerekli olduğunda öz örgütlenme ile genel grevle mücadele ederler (2023’te Büyük Britanya ve Fransa, 2024’te Arjantin ve Bangladeş gibi). Bazen, işçi aidatlarıyla sömürücülerin partilerini destekleyip finanse edecek kadar ileri giderler (Arjantin, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada…).

Merkezci örgütler (lafta devrimci, eylemde reformist), burjuva milliyetçiliğe ve işçi hareketinin hain yönetimlerine az veya çok derin bir şekilde intibak etmektedirler, bu onları, burjuvazinin adaylarına (O’Neill-McDonald, Renzi-Letta-Schlein, Chirac-Macron, Biden-Harris, Kirchner-Massa…) destekten halk cephesi iştirakına, onlarla mücadele etmektense bürokrasilere entegre olduklarından dolayı kısmen bağımlı oldukları yozlaşmış sendikal yönetimlere yedeklenmeye kadar götürmektedir. İşçi sınıfını mağlubiyet üzerine mağlubiyete maruz bırakan, her türlü işçi perspektifini sabote eden, küçük burjuvazinin ve hatta proletaryanın katmanlarını faşist veya faşizme kayan partilerin kucağına iten budur.

Faşizme kayan veya faşist partilerin yükselişiyle mücadele etmek için burjuvazinin fraksiyonlarıyla ittifakı tavsiye eden tüm işçi burjuva partiler, işçi sınıfını aldatmaktadırlar. Sadece burjuvaziyi kuvvetlendirmekte, karışıklık yaymakta, birleşik işçi cephesine ve ara sınıfları aradan çıkaracak veya seferberliğe katacak, faşizmi yenecek yegane unsur olan işçi sınıfının kendi alanındaki seferberliğine mani olmaktadırlar.

Burjuva devletten faşist grupları veya partileri yasaklamasını istemek, işçi sınıfına burjuva demokrasinin faşizmi durdurabileceği yönünde yanılsama yaymak manasına gelir. Şimdiden öz savunma işçi grupları, sokakları faşist gruplara yasaklamak için güvenlik servisleri oluşturmak bugünden başlayarak bir ihtiyaçtır. Sınıf mücadelesi ve enternasyonalist sendika fraksiyonları ve devrimci işçi partileri inşa etmek icap eder. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

7

Savaşlara, ekonomik krizlere, fakirleşmeye ve sosyal kazanımlara şimdiden kendisini kuvvetli bir şekilde gösteren ve süratle kötüleşecek olan iklimsel kriz eklenmektedir çünkü kapitalist üretimin anarşisinin, kötü yönetimin ve devamlı kâr arayışının doğrudan neticesidir. Bu iklimsel tehdit durumunda kapitalist üretim şeklinin doğrudan neticesi olan çevre kirlilikleri, biyoçeşitliliğe sayısız zarar vs. eşlik etmektedir.

Küresel sera etkisi olan gazların salınımı, doğrudan değişik emperyalist devletlerin veya bölgesel güçlerin amiral gemileri olan kuvvetli çok uluslu şirketler tarafından organize edilen kömür, gaz ve petrol fosil enerjilerinin kullanımıyla ilişkilidir. Dünyanın birçok bölgesi artık aşırı sıcaklıklardan ve yıkıcı kuraklıklardan, ve/veya aynı şekilde yıkıcı ve fakir nüfusun kendisini koruyamadığı sellerden muzdariptir. Küresel ısınma, yüz milyonlarca kişi için varoluşsal bir tehdit haline gelmektedir, aynı zamanda boş temennileri ve tam anlamıyla neticesiz kararnameleri kabul eden iklim konferansları birbirlerini takip etmektedir.

Emperyalist sistem, tabiatı gereği kendisinin oluşturduğu iklim krizini çözmek için gerekli tedbirleri almaktan acizdir. Kapitalizmin muhafazası kapsamında iftiharla bahsedilen enerjide geçiş, hem çeşitli burjuvaziler arasında nadir madenler gibi gerekli kaynakların mülkiyetini ele geçirmek ve kontrol etmek için yeni bir ihtilaf alanı ve genelde ezilen ülkelere dayatılan çeşitli çevre kirlilikleri için yeni bir kaynaktır, hem de “yeşil” mamullerin piyasa sürülmesi için yeni bir ihtilaf alanıdır. Netice itibariyle, insanlığın çevredeki tahribatlara ve küresel ısınmaya karşı müdafaası muhakkak proletarya tarafından iktidarın ele geçirilmesini, sermayeye el konulmasını ve ihtiyaçların karşılamalarını esas alan sosyalist bir üretim şekline geçilmesini içermelidir. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

8

Devrimci bir örgüt, büyük uluslararası olaylara karşı işçi sınıfı için yaptığı tahlil ve açtığı perspektifler kıstasında değerlendirilir. Enternasyonalist komünistlerin Filistin mevzusunda mücadelesi hiçbir şekilde muğlak değildir.

Filistin’de sömürgeci İsrail devleti, Gazze Şeridi’nde hapsedilmiş 2 milyonu aşkın Filistinliye soykırım uygulamaya devam etmektedir. Yerleşimcilik, katliamlar, hapse atmalar Batı Şeria’da devam etmektedir. Tüm emperyalist kuvvetler günümüzde ikiyüzlü bir şekilde ateşkes talep etmektedirler. Fakat Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Büyük Britanya, Fransa, İtalya… İsrail’in askeri saldırısını tasvip etmişler ve bu ülkeye silah ve mühimmat teslim etmeye devam etmektedirler. Bu katliamı sonlandıracak olan onlar değildir. Yalnız proletarya; fabrikalarda, limanlarda ve havaalanlarında Netanyahu için vazgeçilmez olan silah ve mühimmat teslimatına karşı etkili bir boykot tertip edebilir. Filistinli sendikaların istediği budur.

Emperyalist hükumetler ve onların peşindeki her türlü reformistler çözümün İsrail devletinin yanından bir Filistin devletinin kurulmasında olduğunu iddia etmektedirler. Ancak bugünkü duruma Oslo anlaşmaları zemin hazırlamıştır. Bir yanda, toprak parçalarında İsrail’e yardımcı polis işlevine indirgenmiş FKÖ, diğer yanda ise çok güçlü ve yerleşimciliğe hızla devam eden bir Siyonist devlet bulunmaktadır. Siyonizm; Filistinlilere karşı baskı, zorla evinden etme ve devamlı şiddet manasına gelir. Filistin’de siyonist devlet lağvedilmeden, sosyalist, devletin din işlleriyle ayrıldığı, iki lisanlı, çok etnik gruplu ve demokratik bir Filistin olmadan Filistin’de barış olmayacaktır. Filistin’de işçi ve köylü hükumeti için! Orta Doğu’da sosyalist bir federasyon için! Hem Filistinli proletarya için, hem de siyonizmle bağlarını koparması icap eden Yahudi proletaryası için perspektif budur! Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

9

Rusya, Ukrayna’da emperyalist işgal savaşı yürütmektedir. Fakat bu henüz emperyalist kuvvetler arası bir savaş değildir. Batılı devletler Ukrayna’ya silah tesis etmekte, anca şimdilik Rus ordusuna karşı doğrudan müdahalede bulunmaktan kaçınmaktadırlar. Ukrayna, Rus ordusunun baskısına mukavemet etmekte gitgide daha fazla zorlanmaktadır. Zelenski hükumeti; savaşı, şoven ideoloji, yolsuzluk, imtiyazlar, demokratik özgürlüklerin kısıtlanması, proletarya üzerinde çeşitli baskılar ve ülkenin Amerikalı, Alman, Britanyalı, Fransız… ekonomik ve stratejik menfaatlere boyun eğmesi ve peşkeş çekilmesi gibi komprador burjuvazi yöntemleriyle yürütmektedir.

Burjuva bir hükumet olarak, savaşa son vermek için Rus proletaryasına ve proleter enternasyonalizme başvuramaz; bu durum, kendisini tehlikeye atacak Rus ve Ukraynalı proletaryaların arasında dayanaışmaya yol açar ki bu da hükümeti tehlikeyi sokar. Bu siyaset, cephenin ana direği olan emekçi kitlelerin moralini bozmakta ve gençlerin ülke savunmasına iştirak etme şevkini boğmaktadır. Demokratik özgürlükler, askerler de dahil herkes için tesis edilsin, Zelenski’nin işçi karşıtı kanunları lağvedilsin, özelleştirmeler emekçilerin ve fakir köylülerin kontrolünde iptal edilsin! Emekçilere askeri eğitim verilsin ve silahlandırılsınlar, savaş; işçi ve köylü örgütlerinin yönetiminde yürütülsün! Ukrayna’daki ve tüm bölgedeki Rus, Tatar, Beyaz Rus, Moldovalı, Roman, Yahudi, Macar ve Romanyalı azınlıkların haklarına hürmet edilsin! Rus birlikleri Ukrayna’dan çekilsin! Amerikalı, Britanyalı, Fransız, İspanyol, İtalyan… birlikler Orta Avrupa’dan çekilsin! NATO lağvedilsin! Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

Rus tarafında, 2024 senesinde askeri harcamaların %70 artışıyla Putin, emekçi nüfusun aleyhine savaş ekonomisi kurmakla beraber baskıyı arttırmıştır. Rus proletaryasının Ukraynalı komşusuyla savaşmakta hiçbir menfaati yoktur. Rus burjuvazisinin Ukrayna’da yürüttüğü emperyalist savaşı durdurabilir. Rus proletaryası, 1917 senesinin Bolşevik Partisi ile bağları yeniden kuran, Putin’e karşı mücadelenin yönetimini ele alacak devrimci bir örgütün eksikliğini hissetmektedir. Savaş yanlısı Ortodoks Kilise’sinin imtiyazları iptal edilsin, Memorial STK’sinin yasağı kaldırılsın, hapse atılan tüm savaş karşıtları salınsın, demokratik özgürlükler tesis edilsin! Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir! Rus birlikleri geri çekilsin, fethedilen topraklar Ukrayna’ya iade edilsin, CSTO lağvedilsin! Cephedeki askerler, silahlarınızı generallerinize doğrultun, ihtilafın derhal durdurulmasını dayatın! İşte bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!

10

İnatçı Filistin ve Kürt mukavemeti, Rus ordusunun Ukrayna’yı fethetmedeki yetersizliği, Birmanya, Sri Lanka ve Bangladeş’teki son başkaldırmalar, Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahilerin öldürülmelerine karşı, Büyük Britanya’da pogromlara karşı, İtalya’da mültecilere destek için isyanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Büyük Britanya’da, Fransa’da, Endonezya’da, Kore’de maaşlı çalışan grevleri, vs. son senelerin Arjantin’de, Polonya’da, İspanya’da, İran’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde emekçi kadın seferberlikleri; 2022 senesinde Covid ile mücadele kapsamında kapanmanın uzatılmasına karşı işçi isyanları; Küba’da özgürlükler için seferberlik, Filistin halkına uluslararası destek… kitlelerin kendilerini müdafaa ettiklerini, mücadele ettiklerini göstermektedir. 2. Enternasyonal’in ihaneti ve Komünist Enternasyonal’in dejenere olmasından beri çözülmeyen sorun, onların yönetim sorunudur. Sosyalist devrim için küresel bir parti olmadan, işçi sınıfı sömürülen ve ezilen kitlelere rehberlik edemez. Kendisi de burjuvazinin maşalarının ihanetine maruz kalır.

Bu çürümüş sisteme son vermek, hudutların ötesinde emekçilerin öncüleri devrimci bir işçi enternasyonalinde buluşursa mümkündür. Her devlette enternasyonal, büyük sermayeye el koymak ve burjuva devleti ilga etmek, konseylere dayalı işçi hükumetleri kurmak için Bolşevik tarzı bir parti kurmaya yardımcı olacaktır. Bu maksatla vakit kaybetmeden küresel işçi hareketinin ve ezilenlerin mücadelesinin en iyi unsurlarını Marks ve Engels tarafından kurulmuş bilimsel sosyalizm, Lenin zamanında Komünist Enternasyonal programı ve Troçki zamanında 4. Enternasyonal programı temelinde bir araya getirmek icap eder.

O zaman işçi sınıfı, sömürü ve baskıya karşı, demokratik özgürlükler ve devletin din işleriyle ayrılması için, ezilen milletlerin hakları için, kadınların eşitliği için ve ekolojik krize karşı mücadelelerin başını çekebilecektir. O zaman işçi sınıfı, konseylerini oluşturmayı ve silahlanmayı, büyük sermayeye el koymayı ve burjuva devleti ilga etmeyi, konseylere dayalı bir işçi hükumeti kurmayı bilecektir. Proletaryanın diktatörlüğü, devletten kurtulmuş küresel sosyalizm-komünizme, yani emekçilerin bilinçli bir şekilde kaynakları, üretimi ve güncel ve gelecek insanlık için paylaşımı yönettikleri eşitlik ve dayanışmaya dayalı bir üretim şekline yolu açacaktır. Enternasyonalist komünistlerin mücadelesine iştirak edin!

Valensiya, 20 Ekim 2024
Sürekli Devrim Kolektifi’nin Birinci Konferansı