Çok eski bir geleneği olan olimpiyat oyunları, dünyanın en geniş katılımlı organizasyonu konumundadır. Nerdeyse dünyanın tüm ülkelerinden sporcular ve seyircilerin geldiği organizasyondur. Bu yıl yaz olimpiyatları Brezilya’nın Riode Janeiro kentinde ki Maracara stadında gerçekleştirilen törenle başlangıcı yapıldı. 5/21 Agustos tarihleri arasında gerçekleşecek olimpiyatlara 205 ülkeden, 12.500 sporcu katılım gerçekleştirdi. Bu yıl ilk kez sığınmacı olimpik takımı çıktı. Olimpiyat açılış töreninde Brezilya geçici devlet başkanı Michel Temer protesto edildi.

Olimpiyat oyunlarına harcanan para, Brezilya işçi sınıfından kesintilere dayanmaktadır. Brezilya’nın yoksul semtlerinde olimpiyatlara harcanan para ile ilgili güçlü protesto eylemleri gerçekleşti. Bunlardan en önemlisi 6 Ağustos’ta gerçekleşen meşale koşusunda meşalenin üzerine su dökme eylemiydi. Olimpiyatlar dünya burjuvazisi açısından; ekonomik, siyasi ve pek çok yönden panayır işlevi görmektedir.

Her ülke olimpiyatlara ev sahipliği yapmak için kıyasıya bir yarışa girer. Olimpiyatlara ev sahipliği yapan ülke kendi turizm reklamını en etkili şekilde yapma imkanı bulur. Spor malzemeleri üreten şirketler, turizm şirketleri, seyahat ve ulaşım hizmeti veren şirketlere paha biçilemez bir kar alanı yaratmaktadır. Spor popüler kültürün bir parçası haline gelmiştir. Aynı zamanda da toplumsal bir oyun olarak en geniş kitleleri bir araya getirebilmektedir. İktidarı elinde bulunduran sermaye sınıfı için spor müsabakaları üzerinden toplanan kitlelere ideolojik propaganda yapma işlevi de görmektedir. Kazanılan tüm uluslararası spor müsabakalarında ki başarılar, gazete küpürlerine ve ana akım medyada düşman işgalinden kurtarılmış vatan toprağını andıran ırkçı, milliyetçi manşetler atılır. Her ne kadar spora siyaset karıştırılmaz dense de, bu koca bir yalandan ibarettir. Spora sadece sitem karşıtı siyasetin karıştırılması engellenilmeye çalışılır. Burjuvazi sporu, kitleleri kendi sorunlarından uzaklaştırmak ve tutulan takımlar üzerinden suni aidiyetler yaratmak için kulanır. Her uluslararası müsabakalarda milliyetçilik naraları tavan yapar. Olimpiyatlar da bunlar için en önemli alandır.

Olimpiyat tarihinde unutulmayan 1936 Berlin oyunları vardır. Hitler bu olimpiyat oyunlarını dünyaya Alman ırkının üstünlüğünü kanıtlamak için kullanmıştır. ABD’li siyah atlet Jesse Owers’in üstüste aldığı altın madalyalar Hitler’in hesaplarını suya düşürmüştür. Komünist Enternasyonal döneminde, kızıl sporcular enternasyonalini örgütlenmiş, düzenli bir şekilde dünya işçi olimpiyatları gerçekleştirilmekteydi. Bu olimpiyatlar da geçit törenlerinde ulusal bayraklar yerine kızıl bayraklar ve işçi sınıfını sembolize eden flamalar kullanılırdı. İspanyol İç savaşı döneminde Stalinzmin sınıf uzlaşmacı temelli kurduğu halk cephesi stratejisinden, işçi olimpiyatları da nasibini almıştı. Dünya işçi olimpiyatları artık kalkmış yerine halk olimpiyatları gelmişti. Daha sonra halk olimpiyatları da kaldırılmış, kapitalizmin olimpiyatlarına alternatif bir spor organizasyonu kalmamıştır. İkinci dünya savaşından sonra olimpiyatlar soğuk savaşın spor alanında ki cephesine dönüşmüştür. Spor, insan bedeninin geliştirilmesi, sağlıklı bir yaşama, düzenli beslenmeye, atletik bir yapıya kavuşması ve zor karşısında dayanıklı bir fiziğe sahip olma aracıdır. Fakat kapitalist sistemde spor da metalalaştığı için, bu olanaklara işçi sınıfının geniş bir kesmi sahip olamamaktadır.

İşçi sınıfı için spor, genç yaşlarda sınıf atlmak için büyüleyici bir hedef, ilerleyen yaşlarda ise spor üzerinden şans oyunlarından köşeyi dönme hayallerinin sürekliliğini sağlayan bir organizasyondur. Toplumun tamamının spordan uzak kalmayacağı, işçi sınıfının spor organisayonlarının seyircisi değil, bizzat öznesi olacağı düzen sosyalizm ile mümkündür. Kızıl spor enternasyonalinin örgütlediği, dünya işçi olimpiyatları bize işçi sınıfının her branşta sporcuyu çıkartabileceğini, bununda olimpiyatlarını örgütleyebileceğini göstermiştir.

Bu yazı Patronsuz Dünya’nın 3. sayısında yayımlanmıştır.

Gamze Kocabayır