Giriş

iran işçi ve köylülerinin, gençlerinin gerçekleştirmiş olduğu devrimin, Mollalara altın tepside hediye edilerek karşı devrim sürecinin yaşanmasının üzerinden 40 yıl geçti. 40 yıldır iran emekçi halkları molla rejiminin boyunduruğu altında esaret yaşamaktadır. Kaybedilmiş İran devriminin derslerini irdelemek bizler için salt bir tarih merakı değildir. Bu karşı devrimci süreçten çıkarılacak dersler, 21. yüzyıldaki devrimci kabarışlar karşısında aynı hatalara düşmemek konusunda büyük önem teşkil etmektedir. Bugün Ortadoğu coğrafyası,siyasal islamcı gericiliğin , mezhepsel çatışmaların, emperyalist yıkımların dünyadaki kalesi konumundadır. Bu sürecin oluşmasının nesnelliğini açan bizzat 40 yıl önce Stalinci önderlikler tarafından,İran devriminin altın tepside mollalara hediye edilmesinden geçmektedir. Karşı devrim süreci bu coğrafyanın kaderini belirlemiştir. Makalemizde, İran devrimini ve devrimi altın tepside Mollalara sunan Stalinci TUDEH ve küçük burjuva radikalisti, gerillacı Halkın Fedaileri, Halkın Mücahitleri örgütlerininin üstlendikleri uğursuz pozisyonu irdeleme gayreti içinde bulunacağız.

İran’da Devrim ve Karşı Devrim

İran’da 70’li yılların ortalarında kabaran devrimci dalga sürecinden önce; iktidarda Şah rejimi vardı. Şah rejimi kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı ağır bir devlet terörü uygulamaktaydı. Demokratik haklar yok denecek kadar azdı. 74 dünya ekonomik buhranıyla birlikte İran’da derin bir ekonomik buhranın içine sürüklendi. Bu buhran emekçi kitlelerde yığınsal ekonomik yıkımlar yarattı. Enflasyon üst seviyelere çıkmış, kitlesel işsizlik ve yoksulkuk önüne geçilemez düzeylerde çığ gibi büyümüştür. Şah rejiminin bu sorunları çözebilecek bir programı yoktu. Şah rejimi iktidarını yalnızca; Batı emperyalizminin desteğinden ve muhaliflerine karşı uyguladığı devlet teröründen almaktaydı. Bu durumda Şah rejimini içten içe çürütmekteydi, her geçen gün toplumsal desteği ve meşruiyeti zayıflamaktaydı. Toplumsal desteği ve meşruiyeti kırılan Şah rejimi, 1978’de radikalleşen işçilerin, kent yoksullarının, öğrenci gençliğin ayaklanmalarıyla derinden sarsıldı. Ayaklanmalar yalnızca ekonomik taleplerle sınırlı değildi; bir yandan da siyasal talepler de öne çıkmaktaydı. İşçi sınıfının önderliğinde gerçekleşen ayaklanmalar zinciri fabrika işgalleri ve işçi şuraları ile taçlanmıştı. İşçi sınıfı kendi öz örgütlenme araçlarıyla ülkenin en stratejik iş kollarını ve kentlerini kendi kontrolü altına almıştı. Yaşanmakta olan devrimci kabarışa kırsal bölgelerde katılmış, yoksul topraksız köylüler, torak işgalleri gerçekleştirerek köy şuralarının kuruluşunu ilan etmişlerdi. Şah rejimi daha fazla dayanamıyarak iktidarı bırakıp ülkeden kaçmıştı. Artık Şah rejimi yıkılmıştı, tek soru şuydu: Ülkeyi kim yönetecek? Nasıl bir rejim kurulacak?
Dönemin siyasal öznelerini şu şekilde kategorize edebiliriz:
* TUDEH( İran Komünist Partisi)
* Halkın Fedaileri
* Mollalar

TUDEH ( İran Komünist Partisi)

İran’daki devrimci dönüşüm sürecininin lokomotif motoru olan işçi sınıfının içinde en fazla bağa,örgütlülüğe ve etkiye sahip olan parti TUDEH’ti.
Lakin bu parti Stalinciliğin okulundan geçmişti ve tüm siyasal öğretilerini oradan almıştı. TUDEH işçi sınıfının iktidarını ve proleter devrimleri erteleyen, onun önüne devrimi sabote edecek, sınıf uzlaşmacılığına dayanan aşamalı devrim programlarına sahipti. TUDEH’e göre henüz işçi sınıfının iktidarı için yeterli koşullar yoktu, o yüzden burjuva demokratik devrimin gerçekleşmesi gerekmekteydi. Bunun içinde burjuva kliklerle anti emperyalist ulusal cephe kurulmalı, Komünistlerde bu cephenin parçası olmalıydılar. Burjuva demokratik devrim gerçekleştikten sonra ancak proleter devrim aşamasına geçilebilirdi. Bu öğretiye sahip TUDEH’in iktidar perspektifi yoktu, devrimi ilerletip nihai zaferle taçlandıracak bir programada sahip değildi. TUDEH’in programında ; işçi sınıfının devrimini altın tepside burjuvaziye sunmak vardı. Kendi sonunu hazırlayacak bu programa sonuna kadar sahip çıkmaktan bir adım geri gitmedi.

Halkın Fedaileri

Halkın fedaileri örgütü 1968 hareketinde özellikle üçüncü dünya ülkelerinde popülerleşen gerillacılık hareketinden etkilenmiştir. Şah rejimine karşı uzun süreli gerilla mücadelesi yürütmüş, kırsalda ve İran gençliği içinde küçük burjuvazinin seküler kesimleri arasında taban bulmuştu. Kırlardan kentlere gerilla mücadelesiyle iktidarı fetetme stratejisine sahipti. Tüm sınıfların kendisini temsil edeceği kurucu meclisi savunan, milli burjuvazinin komplodorlaşmamış sol kanadını içine alan anti emperyalist birleşik cephe programına sahipti. Proleter devrim, işçi sınıfı iktidarı gibi hedeflerden yoksundu. Halkın Fedaileri 9 Şubat 1979’da yaptığı çağrıyla halk İran’ın birçok bölgesindeki kışlayı basıp silahlara el koymuştu. İşçi şuraları, köy şuraları, kent şuraları oluşmuş, silahlı halk milisleri sokakları ele geçirmişti. İktidarın alınması için tüm nesnellik hazırdı, lakin İran devrimci grupları bunu yapmak yerine mollalara güvendiler ve onları desteklediler. Bunu yapmaklada kendi elleriyle kendi cellatlatını yaratmış oldular.

Mollalar

İran toplumsal ve siyasal hayatında azımsanamayacak etkiye sahip olan ulemanın yanında yetişen, 60’lı ve 70’lı yıllarda ciddi toplumsal güç kazanan Ayetüllah Humeyni önderliğindeki mollalar; Şah’tan boşalan iktidar boşluğunda, iktidarı almaktan kaçan Komünistlerin bıraktığı boşluğu hızla doldurdu. 1979’a gelindiğinde Mollalar binlerce camide kurdukları komiteler aracılığıyla ülke çapında dinamik ve enerjik bir güce kavuşmayı başardılar. Mollaların lideri Ayettullah Humeyni, iktidarı alış ve kendi iktidarını sağlamlaştırma sürecinde, tüm devrimci , demokrat muhalif kesimlere; ne duymak istiyorlarsa onları şöyledi. Ayetullah Humeyni bolca demokrasi havariliğine soyundu, Şah rejiminin baskıcı karakterinden dem vurdu. Şah rejiminin yolsuzluklarından bahsetti, kendi iktidarında bunun olmayacağının beyanını verdi. Bolca özgürlük üzerine nutuk attı, kendine muhalif olanlarınında özgürlük hakkını koruyacağını hatta ateistlerin dahi özgürce yaşıyabileceği vaadinde bulundu. Bunları yaparken de bolca anti- emperyalist nutuk çekmeyi asla bırakmadı. Humeyni’nin antiemperyalizm nutukları Stalinci Komünistleri büyülemişti. Kendi cellatlarına aşık olduklarını anlamak için 6 koca yılın geçmesi gerekmekteydi. 1979’da iktidara yerleşen Humeyni ve mollalar başlangıçta TUDEH ( İran Komünist Partisi) , Halkın Fedaileri’ne zeytin dalı uzattılar. Kendilerine destek konusunda dünden razı olan, bu durumun teorisini yapan Stalinci Komünist örgütler Humeyni rejimi tarafından evcilleştirildiler. Anti emperyalist ulusal cephe adı altında Stalinci Komünist örgütler Humeyni’ye açık çek verdiler. Aşamalı devrim teorisine göre; Humeyni anti emperyalist ulusal birliği sağlamış gerçekleşen burjuva demokratik devrimin lideriydi. Buna destek olmayı devrimci görev sayan Stalinci TUDEH seçimlere katılmaya ve gerçekleşen burjuva demokratik devrimin sol muhalefeti olma fügranlığını kendisine görev olarak tayin etmişti. Oysa burjuva demokrasisinden 100 kat daha demokrat olan, doğrudan demokrasi aygıtlarını olan şuralar inşa edilmişti. İşçi demokrasisinin tüm nesnel olanakları ve pratik ayakları sağlanmıştı. Humeyni iktidarıyla birlikte devrim sürecinde oluşan şuralar TUDEH’in önderliğinde önce işlevsizleştirildi sonra ortadan kaldırıldı. TUDEH 1980 yılında yapılan 6. Kongresinde şöyle bir karar almıştı:” Siyasal alanda partinin en önemli görevi gerçek devrimci güçlerle işbirliği yapmak, Humeyni’nin arkasında olanları desteklemektir. Parti önümüzdeki seçimlere ve referanduma katılmaya karar vermiştir.”
Seçimler ve referandum ile birlikte, molla rejimi hem toplumsal desteğini güçlendirmiş hemde güven tazeleyerek mevcut siyasal rejime meşruiyet kazandırmıştır. Referandum ve seçimlerden sonra molla rejimi kendi iktidarının zor aygıtlarına girişmiştir. Mollalar Posdaran( Devrim Muhafızları) ve polis teşkilatını örgütleyerek rejimin baskı aygıtlarını oluşturmuştur. Artık mollaların ayakları daha sağlam yere basmaktadır. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak, artık kimseye ihtiyacı olmayan molla rejiminin demokrasi havariliği döneminin sonuna gelinilmişti. Stalinci Komünistler 1985 yılında molla rejmine muhalefet etmeye, eskisi gibi destek vermemeye başladılar. 1985 yılından sonra Komünistler için ölüm çanlarının çaldığı yıllar olacaktır. İktidarı altın tepside sunup, 6 yıl boyunca açık çek verip destekledikleri molla rejimi tüm baskı aygıtlarıyla sol güçlere karşı saldıracağı yıllar başlamaktaydı. Katliamlar, hapisler, idamlar, İran sol güçlerinin hayatlarından eksik olmayan uygulamalara dönüştü. Humeyni 1988 yılında verdiği emirle zindanda tutulan tüm muhalifler infaz edilmişti.
SONUÇ YERİNE

*) 20. Yüzyılda Stalinci ” Tek Ülkede Sosyalizm” gerici ütopyasının dünya komünist hareketine dayatıp, her yerde aşamalı devrim programları uygulatmasıyla birlikte tüm dünyada proleter devrimler ihanete uğrayarak karşı devrimleri güçlenmiştir. Bunun sonucunda, Avrupa’daki gibi faşizm, Latin America’daki gibi askeri diktatörlükler ve son olarakta İran’daki gibi şeriatın iktidara geliş sürecinin önünü açmıştır.

*) İşçi sınıfına güvenmeyen yerine başka dinamik arayan, proleter devrimlerin önüne aşamalar koyup burjuva fraksiyonlarla ittifak arayışında olan her siyasal akım son tahlilde iktidarı burjuvaziye altın tepside armağan eder. Tüm 20. Yüzyıl deneyimleri ve 21. Yüzyıldaki Nepal deneyimi bunu göstermiştir.
*) İran derslerinin bize öğrettiği bir derste şudur ki; savaştığın rejim yıkılınca yerine koyacak bir alternatifin ve bu alternatifi hayata geçirecek devrimci program ve stratejiden yoksunsanız, bu boşluğu burjuvazinin başka bir kanadı doldurur. Kısa bir süre sonra eski yıkılan rejimi aratmayan uygulamalar içerisinde bulunur. Türkiye özelinde değerlendirirsek, Erdoğan rejimi yıkılınca alternatif bir düzenimiz yoksa ve bu alternatifi hayata geçirecek devrimci program ve stratejiden yoksunsak eğer; burjuvazi bizim mücadelemizin sırtına basarak iktidara gelir. Çok kısa bir süre sonra Erdoğan rejimini aratmayan yeni bir sermaye diktatörlüğüyle başbaşa kalırız.