Şanışer isimli rap grubunun 17 müzisyenle birlikte yaptığı “Susamam” eseri 24 saat geçmeden dinlenme rekorları kırdı.Twitter ve Youtube’da en çok dinlenilen ve en çok konuşulan konu oldu. Ezhel’in ise Olay isimli eseri de aynı oranda dinlenme rekorları kırdı. Ezhel’in bu eserine 24 saat geçemeden Youtube tarafından yaş sınırı getirilerek trend listesinden çıkartıldı.

Son yıllarda gerek Türkiye’de gereksede küresel ölçekte en fazla dinlenen müzik türlerinin başında rap gelmekte. Kısaca bu dalın kökenini ve gelişimini mercek altına alarak yazımıza devam edelim.

Rap müzik Hip-Hop alt kültürünün bir kolu olarak doğmuştur. 1970’li yıllarda ABD’de Afrikalı göçmenlerin yaşadığı varoş mahallelerinde doğmuştur. Afrikalı göçmenlerin isyanını dile getirmekle birlikte, göçmen mücadelesinin, ırkçılık karşıtı kampanyaların bir parçası olarak kendisini var etmiştir. Bu kampanyalarda ve ABD’deki siyahi hareketlerin mücadelesinde dillerde olduğu için küresel ölçekte kendisini tanıtma fırsatı bulmuştur. ABD’deki siyahi hareketlerin mücadelesi küresel düzeyde ses getirdikçe o oranda rap müzik de yaygınlık kazanmıştır.

Kelime açılımı Rhytmic American Poetry (RAP) olan müzik dalı ritimli amerikan şiiri anlamına gelmektedir. İçeriğinde çok fazla cümleye yer verebilmesi nedeniyle duyguların daha iyi anlatılabileceğine kanaat getirilmektedir. Rap müzik yıllarca ezilenlerin ırkçılığa karşı mücadele aracı olsa da, popülerleştikçe düzene entegrasyonu da gerçekleşmiştir. Fakat herşeye rağmen özüne sahip çıkan müzik grupları azımsanamayacak sayıdadır.

Rap müzik Türkiye’ye 90’lı yılların ortalarında yaygınlaşmaya başlasa da tarihsel özünden kopuk bir şekilde, dejenerasyona uğramış (yozlaşmış) hâliyle girdi. Rap müzik Türkiye’de kentli küçük burjuva ve lümpen proleter gençlerin kendi yabancılaşmalarının dışa vurumu olarak hayat buldu. Politik yönlü birçok parçaların içeriğinde milliyetçi, sosyal şoven ögeler barındırarak kendisini varetti. Uyuşturucu, pornografik ögeler yaygın işlenen temalar oldu. 2000’li yıllarla birlikte dijital çağın hızlıca gelişimiyle birlikte rap müzikte yaygınlaştı fakat egemen olan rap 80’lerin 90’ların kaderci ve apolitik Arabeskinin biçim değiştirmişini andırmaktadır. Varoş kültüründen bahsedilirken uyuşturucu ve çeteleşme temalarını merkezine almakta, politik parçalarda da hep milliyetçi ve şoven ögelere rastlanmaktadır. Özellikle Gezi isyanından sonra sol söylemlerin yaygınlaştığı rap parçalarında gözle görünür artış olsa da, bunların içinde bir kaç istisna dışında (Rapzan Belâgat) Kemalist ulusalcı ögelerin ağırlığı bariz kendisini göstermektedir.

Sol, sosyalist, muhalif camia da Susamam’ı öve öve bitiremese de onun içinde dahi bu tarz ögeler bulunmaktadır. Peki sol, sosyalist, muhalif kamuoyunun onları 24 saate kahraman ilan edip, yazdıkları güzellemelerin mürekebi kurumadan hemen ırkçı ilan etmelerindeki neden neydi? Bu sorunun cevabını bulmak için önce klibi ve sözleri incelememiz gerekmektedir. Klip “Müzik seni eğlendirsin, gerçeklikten uzaklaştırsın istiyorsun. Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz. Bizimle gel” çağrısıyla başlıyordu. Etkileyici bir ses tonunda yapılmış değişim çağrısı değişim özlemi olan herkeste heyecan uyandıracak düzeydeydi. Lakin tasavvur ettiği değişim ne yöndeydi? Belirleyici olan elbetteki buydu.

Ekolojik yıkımlardan bolca bahsedildi videoda lakin bu yıkımın sorumlusu olarak ne kapitalizm ne dev sanayi tesisleri ne de tekellerin kazanç hırsı ve açgözlülüğü vardı. Sorunu bireylerin bencil ve bilinçsiz şekilde çevreye attığı çöplere, izmarite vesaireye indirgemişler. İnsanoğlunun vahşi bir tür olduğunu iddia eden, adeta insandan nefret eden bir nihilizm saçmış. Emperyalist-kapitalist dünya düzenine nedense laf getirmeyi akıl edememiş. TC’nin Suriye ve Irak’da yaptığı emperyalist işgallere laf getirmeyi akıl edememiş. Bizim muhalif sol, sosyalist kesim de bunu görememiş veya görmek istememiş.

Videonun ilerleyen bölümlerinde polis katliamlarından bolca söz edilmiş, dünyadaki birçok polis katliamından görüntüler konulmuş fakat ne yazık ki dünyada hatırı sayılır polis ve devlet katliamına uğramış Kürt halkı klibin hiçbir yerinde yok. Daha burada şoven bir damarın olduğunun göstergeleri varken nedense yurdumuzun sözde solcuları bu gerçeğin üzerine gitmek yerine mehtiyeler düzmeyi tercih etmiş.

Siyasal tutsaklardan, hapisteki gazetecilerden, sansür ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerden bolca bahsedilmiş klipte. Kadın cinayetlerine de bolca yer verilmiş fakat ataerkil toplum ile hesaplaşmak pas geçilmiş. Onun yerine maço tabirlerle “kadın döven erkek adam değildir” temaları boy göstermiş (bilakis adamdır fakat insan değildir). Fakat LGBTİ cinayetlerinden, nefret suçlarından, homofobiden hiç ama hiç bahsedilmemiş. Mülteci ve göçmen konusunda olabildiğince kısıtlı ve muğlak cümleler kullanılmış, ne mülteci düşmanlığı yapan ırkçı muhalif kesim incitilmiş ne de mülteci dostları… Kısaca nerede en çok talep, orada en çok para zihniyetiyle üretilmiş.

Eğitim sorunlarından da epeyce bahsedilmiş fakat konuyu ele alış tarzı tam beyaz yakalı “Okuduk kasiyer olduk” çıkışından ibaret. Sadece kendi ayrıcalıklı konumunu kaybeden beyaz yakalıların neoliberal dönüşümle mavi yakalılarla eşitlenme sürecine bir tepki hakim. Klip boyunca iş cinayetlerinden, emekçilerin yaşadığı sömürüden nedense hiç bahsedilmemiş ama sosyalist kamuoyunun bir kısmı bu klibi rap manifestosu olarak selamlamaktan geri kalmamış.

Klipte hayvan haklarından da bolca bahsedilmiş. Aynı şekilde trafik kazalarından da fakat trafik kazalarını bireylerin kötü ve dikkatsiz sürücüler olmasına indirgemiş (bireylerin konu üstünde yeterli eğitim alıp almamasına vs. değil). Sözün kısası var olan klipte kürtler, LGBTİ bireyler ve işçiler yok. Ucuz bir popülizm ile tüm muhalif kesimlere oynayan bir çalışma olmuş. Sol kamuoyu ve tüm muhalefet bu derecede haddinden fazla anlamlar yükleyince, grup üyelerinden Miraç, sol tabana Twitter üzerinden bir mesaj verdi:

Söylemem Gerekir. Şarkıda bulunan bir kişi olarak ve tamamen yoksulu, yetimi, sokağı anlatan biri olarak aşırı uç siyasi kesimlerin, HDP ve FETÖ bağlantılı kişilerin şarkıyı paylaşıp nemalanmasından aşırı rahatsızlık duyduğumu belirtmeliyim.

Susamam’da Rap manifestosu, isyan, gençlik dinamizmi görenler büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Solist Miraç, Sol muhalefete aslında politik bir mesaj verdi:

Her gördüğünüz muhalefete, kitleselliğe tapınmaktan, kuyrukçuluktan artık vazgeçin. Evet ben susmam fakat benim konuşacaklarım ancak benim sosyal gerçekliğimden ve çıkarlarımdan ibarettir. Benim yaslandığım sosyal sınıfın gerçekliğinden ve çıkarlarından ibarettir. Ben sizin sınıfınızın bir mensubu değilim, biz klipte de aslında bunu belirttik ama siz somut gerçeği değil görmek istediğinizi gördünüz, duymak istediğinizi duydunuz. Ben küçük burjuva, lümpen proleter sınıfların genciyim. Gençlik dediğiniz şeyde homojen bir kavram değildir, her sınıftan kesim vardır. Lakin ben sizin sınıfınızın bir mensubu değilim, beni kendinize kahraman seçmeyin, kendi içinizden kahraman bulun.

Sol muhalefet bu mesajı almışa benzemiyor, şimdi hiçbir sorgulama yapmadan solisti ırkçılıkla, kaypaklıkla vs. ile suçlamakla meşgul.

Bu suçlama ataklarından sonra solist Miraç Tweetini silip, özür dilediği bir video paylaştı. Sol muhalefet belki bunu kendi kazanımı olarak ilan edecektir, orasını bilemiyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz; sınıf pusulasına, devrimci programa sahip olmayan her hareketin ömrü esen rüzgarın peşinden sürüklenmekle geçecek. Konu sadece basit bir klip değil, siyasal ve güncel politikada da yıllardır aynı durum sözkonusu. Kuyrukçu ve somut gerçeklilikten uzak, duymak istediğini duyup kendi kendisini aldatan bu tutum, daha doğrusu hastalık, tedavi edilmeyi bekliyor.

Yazımızı burada sonlandırırken şunu da eklemeden edemeyeceğiz. Emekçiler ve ezilenlerin rap sanatçısını mı arıyorsunuz? O zaman uzaklara gitmeyin, rap müziğinin kızıl yakası Rapzan Belâgat’ı dinleyin, dinletin ve görünür kılın.