Türkiye’de her geçen gün, istikrarlı bir şekilde iş cinayetleri artıyor. Ölümle sonuçlanan iş kazalarında yıllardır ilk sıraları kimseye bırakmayan, işçilerin kelle koltukta işe gittiği bir ülkede, bir düzende yaşıyoruz. Sermaye sınıfı bu katliamlara kaza, fıtrat, kader gibi adlar takıyor.
Ölümlerin nedeni olarak, işçilerin güvenlik kurallarına uymadığı öne sürülmektedir. Ölümle sonuçlanan bir “iş kazası” haberi almadığımız gün yok denecek kadar az. İş cinayetleri ancak Soma, Ermenek gibi toplu katliamlar olduğu zaman gündem olabilmektedir. Soma katliamından sonra Erdoğan, 19. yüzyılda Avrupa’da yaşanan katliamları örnek vererek, “madencinin fıtratında ölüm var” demişti! İş cinayetlerinin yaşandığı sektör ve işyerlerini incelediğimizde; taşeron, esnek, güvencesiz çalışmanın yoğun yaşandığı, sendikasız ve örgütsüz işyerlerini görürüz. Seksenlerle birlikte dünyada esen neoliberal rüzgarın etkisiyle bu sistem iş hayatına girmeye başladı. Bilhassa son 18 yılda taşeron, esnek çalışma iş hayatının olmazsa olmazı haline geldi. Taşeron çalışma sisteminin en büyük etkisi, sendikalaşmayı ve örgütlenmeyi engellemesiydi.
İş cinayetlerinin ne durumda olduğuna daha yakından bakabilmek adına İSİG’in Ağustos 2019 verisini paylaşıyoruz:

En çok ölümün yaşandığı işkolları inşaat, tarım, madencilik, taşımacılıktır. İş cinayetleri oranları savaşta ölen insan sayısını aratmayacak düzeydedir. Patronların ve devletin bu konuda somut adım atmamasının en büyük nedeni, işçi sınıfının örgütsüzlüğüdür.
İşçi sınıfının örgütsüzlüğü ona açlık, yoksulluk ve ölüm olarak dönmektedir. Özellikle Soma katliamından sonra yaygınlaşan, işçilerin ölümleri üzerinden gelişen bir işkolu doğdu: İş güvenliği uzmanlığı.
Her işyerinde iş güvenliği eğitimi vermek, büyük işletmelerde de iş güvenliği uzmanı çalıştırmak yaygınlaştı. Peki, bu iş güvenliği uzmanı şirketler ne iş yaparlardı? Bu şirketler çalışma bakanlığına bağlı olmayan özel ticari şirketler olarak ortaya çıktı. İşyerinde ne iş güvenliği eğitimi veren ne de o işyerindeki çalışma koşullarının güvenli olup olmadığıyla ilgilenen, iş kazalarının üstünü kapatan, var olan iş kazalarında “işçi hatalıydı” diye rapor kesip patronun kazancını güvenceye alanbol para getiren bir sektörden başka bir şey değildir. Misyonu iş kazalarının önüne geçmekten çok, var olan iş kazalarının su yüzüne çıkmasını engellemektir.
İşçi sınıfı örgütlenip toplumsal muhalefet sahnesine çıkmadığı sürece kıtlık, yoksulluk ve ölüm de peşini bırakmayacaktır. Yaşadığımız düzen olan kapitalizm kendisini emek sömürüsü üzerinden var eder. Bir elin beş parmağını geçmeyen kapitalistin refahı milyonlarca işçinin yıkımına sebeb olur. Bugün kapitalizm o kadar vahşileşmiştir ki işçilerin ölümlerinden dahi kendine bir pazar alanı çıkarmaktadır. İşçi sınıfı, sadece iyi ücret ve sosyal haklar için değil, kelle koltukta işe gitmemek, can güvenliği için örgütlenmek zorundadır. İşçi sınıfının sınıf mücadelesi dışında kurtuluşu yoktur.
İşçi sınıfı örgütü ile güçlüdür!
İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!