Tüm ilerlemiş burjuva devletler, iktidar nasıl olursa olsun, gerek parlamenter gerek başkanlık, kendilerini temsili demokrasi olarak tanıtırlar: Devletin yasama ve yürütme görevlerinin kontrolüne seçimlerin ardından seçilmiş temsilciler gelir. Değişik partiler mecliste burjuvazinin değişik bölümlerinin menfaatlerini dile getirir ve devletin kendi sömürülenleri ile öteki devletlerle olan ilişkilerine farklı çözümler önerirler.
Yanlış bir şekilde “toplumun üzerinde” olarak kabul edilse bile, devlet hakim sınıfın hizmetinde bir hakimiyet aracıdır. Kapitalizm ortadan kaldırılmadığı ve burjuva sınıf üretim araçlarına sahip olduğu sürece medyanın, dinin, eğitimin kontrolünü elinde bulundurdukları için hakim olmaya devam edecekler ve devlet burjuva kalacaktır.
Bu, sermayenin merkezileşmesinden doğan büyük kapitalist grupların devletle doğrudan ilişkili oldukları emperyalist evrede daha da doğrudur. Parlamentonun rolü azalmıştır.
Bu anlamda, hükümet “değişikliklerine” rağmen ordu ve polis gibi devletin baskı aracı olmayı sürdürürler. Seçilmişler, sisteme sıkı sıkıya bağlı olan satılık temsilcilerdir.
Ayrıca kapitalist sınıf, sınıf mücadelesi sürecinde bıçak kemiğe dayanınca parlementer demokraside kısıtlamalara gidebilir ki bu tehlikesiz değildir. Sermaye, askerî bir diktatörün devrimi ezmesine, Bonapartist bir liderin çatışan sınıflar arasında hakemlik yapmasına, faşist bir partinin başının geleneksel partilerin devleti yönetme konusundaki yetersizliklerini çözmesine izin verebilir.
Devrimciler, burjuva demokrasiye karşı Paris komünü ya da Rus Sovyetleri modelini yani hem yasama hem de yürütme iktidarını elinde bulunduran emekçi şûralarını savunurlar. Bu şûralarda seçilmişler her an görevden alınabilir ve seçenlerin ortalama ücretinden daha fazla para kazanamazlar.
Her ciddi sınıf mücadelesi iktidar için mücadeledir. Bunun neticesi olarak devrimciler seçimlere ve parlamentoya katıldıklarında bunu sadece devrimci faaliyetlerinin bir uzantısı olarak yaparlar: burjuvazinin devrilmesini ve emekçilerin iktidarını hazırlamak için.
Seçimler kendi gücünü ve sınıf mücadelesinin durumunu ölçmek için bir fırsat teşkil ederler. Yerel ve parlamenter faaliyetlerin kesin amacı sömürülenler ile yarı sömürülenlerin menfaatlerinin müdafaası, sistemin, burjuva hükümetin ve onların yandaşlarının işçi hareketi içinde canlı ve ödünsüz tenkiti olmalıdır.
Amaç devrim yerine parlamenter bir çözüm yanılsamasına kapılmak değil fakat emekçilerin mümkün olduğu kadar büyük bir kitlesine hitap etmek için bir kürsü olarak kullanmaktır.
Komünist Enternasyonelin Stalinizm tarafından yok edilmesinden beri küresel devrim için mücadele ettiğini iddia eden hiçbir partinin böyle bir siyaset izleyemediğini kabul etmek gerekir. Küresel durum, proleterleri temsil etmeleri gereken fakat dertleri sınıf savaşından çok kişisel iktidar savaşı olan sözde sosyalist / komünist partilerin ve sendika bürokrasisinin ihaneti ile şekillenmiştir.
Kendi adaylarını gösterecek devrimci bir parti olmadığında komünistler, kötünün iyisi diye burjuva partilerin adaylarına karşı işçi hareketinden gelen partilerin adaylarına oy verme çağrısında bulunmaya mecbur kalırlar. Amaç parlamentarizmin bir çıkmaz olduğunu göstermektir. Bu onların parlementosu, onların kuralları. İşçiler bu şekilde ne kalıcı bir kazanım elde edebilirler ne de yönetimde söz sahibi olabilirler.
Şimdi ki durum özellikle emperyalistler arası rekabet ile işçi sınıfının göreceli sömürüsü ile fakirliğinin zirve yapmasına yol açan aşırı sermaye birikimi ve küresel piyasanın boyutunun küçülmesi tehdidi ile tariflenebilir. Ki bu faşizm, ırkçılık ve şovenizmin endişe verici gelişimini beraberinde getirir. Çürümekte olan kapitalizm en kötü gericiliklere saplanmıştır. Ne seçimler ne de reformist partilerle sendikal bürokrasiler buna engel olabilirler çünkü onlar ulusal kapitalizmi savunurlar (Fransız Sosyalist Parti, Yunan SYRIZA, vs.) ve böylece emekçileri bölerler. Bundan dolayı bilinçli tüm militanların öncelikli amacı işçilerin mücadelesine iştirak etmek ve onları iktidara götürmek için devrimci bir işçi enternasyonali ile her ülkede devrimci bir parti kurmaktır. Böyle partiler yerel ve genel seçimlere perspektifi açıkça kapitalizmin devrilmesi, emekçi hükümeti ve küresel sosyalizmin kurulması olan adayları gösterebilirler.