Küresel kapitalizmin çoklu kriziyle birlikte hızla kitleselleşen olguların başında yoksulluk gelmektedir. Covid-19’la birlikte harlanan küresel kapitalizm dünya ölçeğinde, işsizlik, yoksulluk, açlık, sefaleti beraberinde getirmekte, bu oranlar tarihsel rekorlar kırmaktadır. Tüm bunlara rağmen dünyanın en zengin 500 insanı, 2020’de servetlerini % 31 oranında artırdı. Sınıflar arası uçurum ve sosyal adaletsizlikler bu düzeyde artarken yoksulluk, yoksullukla mücadele gibi başlıklar kitlesel düzeyde tartışılan konuların başında yer almaktadır. Türkiye özelinde 2021 asgari ücretin belirlenmesinden sonra yoksulluk tartışmaları alevlenmiştir. AKP iktidarına göre kimse Türkiye’de açlık yoksulluk sorunu yaşamamakta, ekmek bulabilen, evinin elektrik faturasını ödeyen yoksul olarak değerlendirilemez. Türk-İş’in araştırma sonuçlarına göre yoksulluk sınırı 7 bin 942 TL, açlık sınırı ise 2 bin 438 TL
Türkiye’de milyonlarca emekçi açlık ve yoksulluk içinde kıvranmaktadır. Yoksulluğa karşı mücadele başlığında sorunun doğru tanımlanması, yoksulluğa sebep olan unsurlarla hesaplaşmak şarttır. Dünyanın en zengin 8 kişisinin servetinin toplamı, en yoksul 3.6 milyon insanın servetinden fazladır. Dünyanın en zengin insanı, Amozon patronu ABD’li Jeff Benzos 182 milyon dolar servete sahiptir.
Türkiye’de yıldız Holding sahibi Murat Ülker 4 milyon dolar servete sahiptir. Bir avuç kapitalistin zenginliği milyonların yoksulluk ve sefaletinin ürünüdür. Kapitalist sistem içinde zengin olmanın iki temel yolu vardır: Birincisi; Üretilen mal ve hizmetlerin en büyüğüne el koymak, yani artı değer sömürüsü.
İkincisi ise yaratılan zenginliğe direk mafyatik yöntemlerle el koymak.
Kapitalizm tüm zenginliğini, yağma, talan, el koyma, gasp etme üzerinden gerçekleştirir. Kapitalizmin temel işleyişi mafyatik bir sisrematiği içinde barındırır. Tüm yoksulluğun sebebide kapitalist sistemin kendisidir. Bütün burjuva partilerinin programında, seçim vaatlerinde işsizlik ve yoksullukla mücadele vardır. Peki yoksulluğun sebebi olan kapitalizmin temsilcisi olan burjuva partiler neden yoksullukla mücadeleden bahsediyor. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, emekçi yoksul kitlelerin desteğini alarak iktidara gelmek.
İkincisi ise; yoksulluk sorununun nedenlerini hasır altı etmek. Yoksulluğa sebep olan kapitalizmle hesaplaşmayı engellemek için sorunu iktidardaki burjuva partilerin kötü yönetimine indirgemektedir. Çözüm olarak yoksullukla mücadele adı altında bir takım reform paketlerini sunmaktadır. Yoksulluk ve işsizlikle mücadele başlığıyla iktidara gelen tüm burjuva partiler, iktidardan düştüklerinde ve iktidar olduğu süre zarfında yoksulluk ve işsizlik katlanarak büyür. Çünkü kapitalizm işsizlik, yoksulluk üretmeden ve bunları derinleştirmeden var olamaz. Kapitalizm işsizlik, yoksulluk, sefalet, ekolojik yıkım, savaş, ataerkillik, homofobi, ırkçılık üreten bir makinedir.
Yoksullukla mücadelenin yolu zenginlik ve kapitalizmle mücadeleden geçer. Yoksulluğu var eden ana unsur zenginliğin kendisidir. Zenginlik olmadan yoksulluk olmaz. Zenginlik ve yoksulluğun ana kaynağı özel mülkiyettir. Zenginlik demek, mülkiyetin neredeyse tamamının küçük bir azınlığın tekelinde olması demektir. Mülkiyetin bir avuç kapitalistin elinde olması, milyonların yoksul kalması demektir. Yoksulluğa karşı mücadelenin yolu zenginliği ortadan kaldırmaktan, tüm zenginliği kolektif mülkiyete dönüştürmekten geçmektedir.
Yoksulların öfkesi zenginleri boğacak!