BÜYÜYEN MÜLTECİ DÜŞMANLIĞI ÜZERİNE SESLİ DÜŞÜNCELER

İstanbul Esenyurt’ta Suriye’li mültecilerle, omuz atma kavgasıyla başlayan olaylar zinciri kısa bir süre içinde linç kampanyasına dönüştü. Bu ilk yaşanan olay değildi, Suriye’li mültecilerin yoğun yaşadığı metropollerde, çıkan en basit kavga toplu lince evrilmektedir. Önce semtte yaşıyan tüm Suriye’lilere karşı fiziki saldırı avı başlamakta, sonra evler, dükkanlar, iş yerleri talan edilmektedir. Ekonomik krizin getirdiği; yoksulluk, açlık, işsizlik arttıkça , sınıfsal farklılıkların üstünü örtmek için emekçi kitlelerin içinde ırkçılık olabildiğince büyütülmektedir. Erdoğan diktatörlüğü savaş politikalarını, hedef gösterme siyasetini sürekli olarak yenilemektedir. Buda toplumda oluşturduğu kutuplaşmaların keskinleşerek, ırkçı bir zeminde devam etmesini sağlamaktadır. Suriye’li mültecilere her fırsatta linç girişiminde bulunulmasının sebebi; her platformda onlara karşı oluşturulan sistematik düşmanlıktır. Özellikle sosyal medyada yanlış bilgilerin bilinçli bir şekilde sistematik olarak servis edilmektedir. Daha yılbaşında sadece Taksim’de yeniyıl kutlayan kalabalığa karıştıkları için, sosyal medyada lince maruz kalmışlardı. 24 Haziran seçimlerinde, CHP ve İYİP’in seçim vaatleri arasında Suriye’lileri göndermek vardı. Mültecilere karşı linç kültürünü vareden ana etmende buradan kalkış noktasını sağlamaktadır. Düzen muhalefeti CHP, İYİP, her grup toplantısında, yoksulluğun, işsizliğin faturasını mültecilere kesmektedir. Çünkü Erdoğan rejiminin; Suriye politikasını ve onun ekonomik politikalarına ciddi bir itirazı yoktur. Salt sağ popilizm için oy için mültecileri açık düşman ilân etmektedir.
Bizim Ekmeğimizi Çalanlar Suriye’liler Değil
Buralı Zenginler ve Onların Temsilcisi: Erdoğan Diktatörlüğüdür!
Suriye’lilerin yoğun yaşadığı bölgelerde ev kiraları yükselmekte, işçi ücretleri düşmektedir. Bunun nedeni Suriye’li mülteciler değildir, emlak patronlarının fırsatçılığı ve işçi simsarlarının oyunlarıdır. Bunların önünü açan Erdoğan rejiminin kendisidir. Suriye’de savaş pravokatörlüğünü yapan, milyonlarca insanın ülkesini terketmesini sağlayan savaşın asli aktörü olmuştur. Erdoğan rejimi mülteciler üzerinden AB ile kirli pazarlıklara soyunan, mağdur ettiği insanlar üzerinden, devletler arası insan tacirliği anlaşmaları yapan Erdoğan rejiminin ta kendisidir. Mülteci emeğini, ucuz iş gücüne dönüşmesinin zeminini yaratan yine kendisidir. Mültecileri her fırsatta hedef gösterip, onlar üzerinden ırkçı soven dalga yaratan, Erdoğan rejiminin savaş politikalarına açık çek veren, saray muhalefetinin( CHP, İYİP) ta kendisidir. Erdoğan rejimi diktatörlüğünü inşa etme sürecinde; iç ve dış politikada savaş kartlarını sürekli olarak kullandı. Düzen muhalefeti bu savaş kartlarına sürekli açıktan destek sundu. Kriz ortamında da; sınıfsal çelişkilerin üstünü örtmek için muhaliflerini hedef gösterme, Suriye’deki savaşta sürekli varolma isteği, içeride ve dışarıda kürtlere karşı sömürgeci savaş pratikleriyle varlığını sürdürmektedir. Erdoğan tüm siyasal meşruiyetini savaş kartı üzerinden sağlamaktadır. Kriz gündeminde oluşacak bir kalkışmayı kanlı şekilde bastıracağını her fırsatta ima etmektedir. Bitmeyen bir ritüel olarak tekrarlanan savaş, hedef gösterme, militarist, otoriter şöylemler ırkçı fikirlerin çığ gibi büyümesini beraberinde getirmektedir. Savaş politikalarına, mülteci düşmanlığına, ırkçılığa karşı uzlaşmaz mücadele yürütmek bizler için varlık yokluk sebebi hâline dönüşmüştür. Irkçılığın üretildiği ana temalardan biriside mülteci dülmanlığıdır. Her platformda mülteci düşmanlığına karşı olmak dönemsel devrimci görevlerimizden birisidir.
Selim Galip