Futbol, dünyada neo-liberal politikaların hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, bacasız büyük bir sanayiye dönüşmüştür. Sponsorlar, ihaleler, üst düzeyde harcanan paralar ve yatırımlar ile dev kapitalist işletmelere dönüşmüştür. Futbol kulüplerinin borsayı dahi etkileyebilecek önemli hisseleri vardır. Futbol üzerinden dönen şans oyunları ve bundan elde edilen haksız kazanç da bu işin amortisi niteliğindedir. Endüstriyel futbol kapitalistler için kazançlı bir yatırım alanıdır. İşin devasa ekonomik boyutunun yanında bir de siyasi boyutu vardır. Futbol üzerinden emekçi kitleler, güncel sorunlarından uzaklaşmakta, tuttuğu takım üzerinden holiganlaştırılıp, bölünmektedir. Kendi hakları için sokağa çıkmayan kitleler, takımları için gözü kara bir şekilde, rakip takımın taraftarlarına karşı kimi zaman devletin kolluk kuvvetlerine karşı savaşabilmektedir. Burjuva siyasetçiler yıllardır gündem değiştirmek amacıyla, kendi medyası yardımıyla futbolu öne çıkarmaktadır. Uluslararası müsabakalarda da, durum bundan farklı değildir. O dönemlerde tüm dünyanın gündeminde futbol şekillenmektedir. Milli maçlar üzerinden, şovenizm, ırkçılık pompalanıp, emekçi kitlelerin dejenarasyonu sağlanmaktadır. Uluslararası müsabakalar dünya kapitalistlerinin sermayelerini büyütmek için ellerine geçen önemli fırsat alanlarıdır : Sponsorlar, TV kanalları, turizm şirketleri, forma ve spor malzemeleri satan şirketler, bahis şirketleri akla ilk gelenlerdir. Euro-2016 kupasına bu yıl Türkiye de katılmaya hak kazandı. Lakin kupadan büyük bir hezimetle geri dönüldü.
Mehmet Ağar, Sedat Peker gibi tescilli eli kanlı faşistlerle yakınlığı ile tanınan, Erdoğan’ın desteğini esirgemediği teknik direktör Fatih Terim için, bu turnuva “İmparatorluğun” çöküşü oldu. Büyük beklentilerle, rekor düzeyde paralarla Erdoğan tarafından milli takımın başına getirilen Fatih Terim, üstüste hezimetler yaşadıkça eleştiri oklarını üzerine topladı. Gerek oyuncu seçimi, gerekse de uyguladığı taktikler ve egolu tavırlar ile yaptığı açıklamalarla, sporseverlerin ve yorumcuların hedefi haline geldi. Hırvatistan mağlubiyetinden sonra “Biz bitti demeden, bitmez demek için başlamamız lazım. Biz daha başlamadık” açıklamasında bulundu. Akabinde gelen farklı İspanya yenilgisi ile skandal yaratacak yeni bir açıklamada bulundu. “Milletçe bu kupaya iyi hazırlanamadık” “Euro-2016’ya katılmanız bile büyük başarı”.
Sosyal medyada uzun bir süre Fatih Terim ve onun rekor maaşı gündemde kaldı. Yılda 3.5 milyon Euro, ayda 962 bin 500 lira. Bu miktar 2900 işçinin aldığı maaşa bedeldi. Sürekli olarak üzerlerinde yaratılan haksız stresten bahseden Fatih Terim ve TFF’na en güzel cevabı yıllar öncesinden ünlü futbolcu Maradona vermişti. “Biz futbolcular, sürekli üzerimizde çok baskı olduğundan yakınırız. Baskı, ancak evlerine beş peso getirip çocuklarını geçindiremeyen insanlarda olur. Binlerce dolar alıp, sahaya çıkıp oynuyoruz ağzımızı açınca stresten bahsediyoruz. Stres bu ülkede, sabahın altısında kalkanlar içindir.”
İşçi sınıfının icat ettiği spor olan futbol, endüstriyelleşme ile birlikte işçi sınıfına karşı kullanılan, patronların kasasını dolduran bir noktadadır. Tüm toplumun sağlıklı yaşam için spor yapacağı, kendi spor organizasyonlarını sermaye sınıfının değil, emekçilerin örgütleyeceği bir düzen ancak işçi sınıfı iktidarı altında hayat bulacaktır.
Futbol sadece futbol değildir. İşte bu yüzden hayatidir.
Ali Kemal Taşçı
Haziran 2016