İş, Aş, Özgürlük! Kahrolsun Heteroseksist Diktatörlük!

2025’teyiz. Sermaye sınıfı kriz içinde debeleniyor. Erdoğan rejimi ise bu krizi, daha da baskıcı, daha da gerici politikalarla aşmaya çalışıyor. “Aile Yılı” ilanı, sadece bir kültürel propaganda değil; işçi sınıfının, kadınların ve LGBTİQ+ bireylerin kazanılmış haklarına karşı kapsamlı bir karşı-devrim programının ilanıdır. Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda yapılması planlanan değişikliklerle, LGBTİQ+ varoluş açıkça hedefe konuyor. Taslakta:
Zina yeniden suç kapsamına alınmak isteniyor,
“Biyolojik cinsiyet” tanımı eklenerek trans kimlikler yok sayılıyor,
Evlilik dışı birliktelikler kriminalize ediliyor,

Medeni Kanun’dan “kadın ve erkek” dışındaki kimliklerin varlığı silinmek isteniyor.

Bu sadece bir ahlak dayatması değil; heteroseksist patriyarkanın yasalar eliyle kurumsallaşmasıdır. Bu yasal düzenlemeler geçerse, kadınların ve LGBTİQ+ bireylerin kamusal hayattaki varlığı, hukuki olarak yok hükmünde sayılacak.

Aile: Kapitalizmin Kutsal Hücresi

Burjuvazi açısından “aile”, sadece kültürel bir kurum değil, emek gücünün yeniden üretim aracıdır. Kadın emeğinin karşılıksız kullanımı, çocuk bakımının kamusal olmaktan çıkarılması ve yaşlı/hasta bakımının ev içine hapsedilmesi, “aile” kisvesi altında meşrulaştırılıyor.
Bugün “aile”ye yapılan bu mutlak kutsama, aslında sosyal devletin çöküşünü maskelemek içindir. Çünkü: Barınma hakkı ancak evliysen veriliyor,
Sağlık hizmetleri, hane halkı gelirine göre belirleniyor,
Gençler ve LGBTİQ+ bireyler, ailelerinden koparsa sosyal güvenceden de kopuyor.
Devlet, sosyal yardımları ve temel hakları “aile”ye bağlı kılarak, tüm bireyleri bu yapının içine mahkûm ediyor. Bu, özellikle trans ve queer gençler için hayatta kalmanın bile imkânsızlaştığı bir rejimdir.
Görünmezliğe, Yoksulluğa, Ölüm Politikalarına Hayır!

Trans bireylerin büyük çoğunluğu, güvenceli iş bulamıyor. Aileleri tarafından dışlanan LGBTİQ+ bireyler, barınma krizine sürükleniyor. Trans kadınların önemli bir bölümü, başka seçenek olmadığı için seks işçiliğine yöneliyor. Polis baskısı, sağlık güvencesizliği, sokakta şiddet; bu bireylerin gündelik yaşamının parçası. Bu yüzden bizler:
Tüm bireyler için koşulsuz sosyal güvence, barınma ve sağlık hakkı istiyoruz.
Ev içi emeğin toplumsallaştırılmasını istiyoruz: Ücretsiz kreşler, bakım evleri, toplu yemek merkezleri.
Trans geçiş süreçlerinin ücretsiz, güvenli ve kamusal sağlık sisteminde yapılmasını istiyoruz.

İşçi Sınıfının Onur Yürüyüşü: Gökküşağının Kızıl Renkleri

Bugün LGBTİQ+ bireylerin mücadelesi, kimlik siyasetine sıkıştığında etkisizleşiyor. Oysa LGBTİQ+ işçiler, işçi sınıfının ayrılmaz bir parçasıdır. Onların hakları için verilen mücadele, tüm sınıfın kurtuluşu için verilmektedir.
Sendikalar, grevler, direnişler; heteroseksizmin, patriyarkanın ve transfobinin yeniden üretildiği yerler olmamalı. Tersine: Sendikalarda gökkuşağı komiteleri kurulmalı,
LGBTİQ+ işçilerin ayrımcılığa karşı hakları güvence altına alınmalı,
Sınıf temelli bir LGBTİQ+ hareketi, işçi sınıfının devrimci birliğini kurmanın temel parçası hâline gelmeli.
Kapitalizm altında özgürlük mümkün değildir. Tıpkı kadın özgürlüğünün patriyarkanın yıkımıyla mümkün olması gibi, LGBTİQ+ özgürlüğü de heteroseksist sınıf diktatörlüğünün yıkılmasıyla mümkündür.

Pembe Kapitalizme Karşı Enternasyonal Devrim

Batı’daki “pembe kapitalizm” modeli, LGBTİQ+ mücadelesini büyük şirket logolarına hapsediyor. Gökkuşağı bayraklarıyla süslenen reklam kampanyaları, bu mücadelenin içini boşaltıyor. Türkiye’de ise burjuvazi, Erdoğan rejiminin baskıcı yasalarına göz yumarak işçi sınıfını daha kolay denetlemeyi hedefliyor. LGBTİQ+ bireylerin özgürlüğü, bir halkla ilişkiler meselesi değil, bir devrim sorunudur.

O hâlde görevimiz nettir:
Tüm LGBTİQ+ bireyler için güvenli konutlar, kamusal destek merkezleri kurulmalı.
Onur Yürüyüşü yasaklarına karşı birleşik mücadele örgütlenmeli.
İşçi sınıfı ve ezilenler, ortak devrimci programla harekete geçmeli.

Yasa Gelirse Ne Olur?

Bu yasa geçerse: Kadınlar eve kapatılacak, Medeni Kanun’da eşitlik ilkesinin yerini “biyolojik cinsiyet” ve “aile bütünlüğü” alacak.
Trans bireylerin kimliği tanınmayacak, Ceza Kanunu aracılığıyla varlıkları kriminalize edilecek.
LGBTİQ+’lara dair her görünürlük “ahlaka aykırılık” sayılacak, kamusal alandan silinecekler.
Zina yasasıyla birlikte beden ve cinsellik üzerindeki devlet denetimi olağanlaştırılacak.
Kadınların evlilik dışı özgürlüğü, LGBTİQ+’ların toplumsal mevcudiyeti hukuken yok sayılacak.
Kurtuluş Ne Yasa Ne Anayasa; Kurtuluş Sosyalizmde!
Bu saldırılar sadece LGBTİQ+’lara değil, hepimize. Kadınlara, gençlere, işçilere, yoksullara… Tüm ezilenler için bu yasa; zincirlerin kalınlaştırılmasıdır. Ama biz diyoruz ki: İş Aş Özgürlük Kahrolsun Hetoroseksist Diktatörlük