Türk-İş ve Hak-İş, Türk işçi hareketinin en büyük iki sendika konfederasyonu olarak, Türkiye işçi sınıfının hak mücadelesinin temsili iddiasıyla yıllardır sahada yer alıyor. Ancak, bu sendikaların gerçekte ne kadar bağımsız bir işçi hareketi oluşturmakta başarısız oldukları ve tam aksine, nasıl devletin ve sermayenin birer aparatı haline geldikleri, artık herkesin gözleri önündedir. Bu sendikalar, Erdoğan rejimi ve sermaye sınıfı ile kurdukları kirli ilişkilerle, işçi sınıfının hakkını savunmak bir yana, ona darbe vuran, sömürüyü sürdüren ve işçileri sindiren bir rol üstleniyor.
TÜRK-İŞ ve Hak-İş’in, Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ile yaptığı Kamu Çerçeve Protokolü görüşmeleri, işçinin hakkını savunmaktan uzak, yalnızca zaman kazanmak ve işçiyi oyalamak için yürütülen bir süreçten başka bir şey değildir. Bu protokol görüşmeleri, 600 bin işçiyi doğrudan ilgilendiren bir mesele olmasına rağmen, masada henüz herhangi bir ciddi teklif dahi yapılmamıştır. Sendika bürokratları, işçiye ne taban ücret artışı ne de gerçekçi bir çözüm önerisi sunuyor. Bunun yerine, “kardeşlik” ve “dostluk” mesajları vererek, futbol turnuvalarıyla işçilerin dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyorlar.
Bu sendikalar, Erdoğan rejiminin ve sermayenin en güvenilir yardımcılarıdır. Her adımda, halkın çıkarlarını savunmak bir yana, işçiyi sömürmenin ve kapitalist düzenin devam etmesinin garantörü olmuşlardır. 28 Nisan’da düzenledikleri “İşçi, İşveren ve Kamu Çalışanları Futbol Turnuvası” gibi etkinliklerle, işçileri aldatmak ve yönlendirmek için sahte bir “dostluk” havası estiriyorlar. Bu, işçi sınıfını kandırarak, onları sermayenin ve devletin bekası için kullanmak anlamına geliyor. Türk-İş ve Hak-İş’in gerçek rolü, bu organizasyonların bürokratları için konforlu bir yaşam sağlamak, işçi sınıfının haklarını satmak ve onların iradesine karşı çıkmaktır.
Her şeyden önce, bu sendikalar, işçi sınıfının örgütlü gücünden korkarak, onun yerine devletle ve sermaye ile uyum içinde hareket ederler. Kamu işçileri, Türk-İş ve Hak-İş’in manipülasyonlarına karşı birleşmedikleri sürece, bu tür sefalet sözleşmeleriyle karşılaşmaya devam edeceklerdir. Ancak, sendika bürokratlarının oyunlarına gelmeyen, yalnızca işçilerin değil, tüm toplumun çıkarını savunan bir alternatif var: taban komiteleri ve fiili-meşru mücadele!
Çözüm: Taban Komiteleri ve Fiili-Meşru Mücadele!
Türk-İş ve Hak-İş’in sarı sendika bürokratlarına karşı işçi sınıfının tek gerçek çözümü, taban komitelerinin örgütlenmesidir. İşçiler, kendi haklarını yalnızca kendi gücüyle savunabilir. Bu güç, her fabrikanın, her sektördeki işçilerin birleşmesinden, kendi taban komitelerini kurmalarından geçer. Bu komiteler, yalnızca belirli talepler için değil, aynı zamanda işçilerin tüm haklarının savunulması için mücadele edecek ve tüm bu sendikal bürokratik yapıları ifşa edecektir. Bu komiteler, işçilerin fiili-meşru mücadelesini organize edecek, kapitalist sömürüyü, devletin ve sermayenin egemenliğini sarsacaktır.
Çünkü bugün, spor sahalarında atılan her gol, emekçinin kalesine giriyor. İşçiler, kendi sahasında, kendi liginde top koşturmadığı sürece, bu maç her zaman kaybedilecektir. İşte o zaman, atılan tüm goller burjuvazinin sermaye devletinin ve onların aparatı olmuş sarı sendika bürokratlarının kalesine girecektir. Bu mücadele, işçilerin gerçek zaferi için tek yol olacaktır.